Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B U L M A C A 1 L 2 F 3 A 4 B 5 B 6 F 6 F 7 İLKER MUMCUOĞLU Ç 8 L 9 I 10 H 11 K 12 E 13 E 14 A 15 F 16 C 17 A 18 A 19 E 20 E 21 E 22 I 23 E 24 G 25 G 26 A 27 I 28 L 29 H 30 J 31 L 32 L 33 I 34 D 35 L 36 L 37 B 38 J 39 L Feyza HEPÇİLİNGİRLER 17 Aralık Pazartesi slında böyle şeylerden yakınmayı kendime yakıştıramam; hatta açıkça ayıp sayarım; ama bu kez öyle olmadı. Ucu, Türkçeyle çok yoğun ilgilenmemin öykücülüğümü unutturmasından duyduğum tedirginliğe değdiğinden olmalı, yaraladı beni. Zehra İpşiroğlu’nun hazırladığı “Çağdaş Türk Yazını”nda (Toroslu Kitaplığı) Semih Gümüş’ün öykücülüğümüzü özetlediği yazıda belki de adımı aramaya hiç kalkışmamalıydım. Arayıp da bulamayınca yok sayılmanın üzüntüsüne kapıldım ki bu üzüntü, yalnız edebiyatçıya değil, herhangi bir uğraş alanında emek vermiş kişilere verilebilecek en büyük acıyla eşdeğerde. Semih Gümüş’ün has yazarlarından olmadığımı biliyorum. Anlaşılan altı öykü kitabımdan hiçbiri yetmemiş yaptığı özette adımı anmasına. Önemsizdi, hesaba katılmaya değmezdi öykülerim diyeceğim; ama o zaman da bu öykülere altı ayrı ve önemli ödülü veren seçici kurullara ayıp olmayacak mı? Toroslu Kitaplığının yeni kitaplarından başka biri de Danimarkalı Şair Erik Stinus’un, Kemal Özer ve Gülşah Özer tarafından Türkçeye çevrilen şiirlerinin toplandığı “Kışın Bir Ağacın Binde Biri”. Kitabın arkasında yazanların son paragrafı kitabın özelliğini anlatmaya yetiyor: “Bu kitabı okurken, Batı şiirinin bizde kimi çevrelerce görülmek ve gösterilmek istenmeyen bir yüzünü, yaşanan gerçekliklerden yola çıkıp dünyayı ve yaşamı kavramaya yönelen gerçekçi tutumun usta bir temsilcisini tanıyacaksınız.” Türkçe Günlükleri Aydın Öztürk, “kendi” sözcüğünü kullanmada sık sık tereddüt yaşadığını söyleyerek, “Kendini bıraktı, kendisini kaptırdı, kendisi istedi “ vb. cümlelerde nerede ‘kendi’, nerede ‘kendisi’ kullanmamız gerektiğini söyleyen bir kural vardır herhalde. Bu kuraldan bahseder misiniz?” demiş. Dönüşlü kişi adılı (şahıs zamiri) “kendi” sözcüğünün birinci ve ikinci tekil (ve çoğul) çekimlerinde yaşamadığımız tereddüt, üçüncü tekil kişi çekiminde karşımıza çıkar ve yalnız Aydın Öztürk’ün değil, birçok kişinin aklına takılan bir soruya dönüşür: Doğrusu “kendi” midir, “kendisi” mi? Birinci kişi çekimi “kendim”, ikinci kişi çekimi “kendin” olurken sözcüğün aldığı iyelik ekini, üçüncü kişi çekimine girerken de alması; yani çekimin “kendisi” olması gerekir. Ancak “kendi” sözcüğünün sonundaki (ve aslında ek olmayıp sözcüğe ait bir ünlü olan) “i”nin iyelik eki sanılması, “kendisi” yerine “kendi” kullanımını yaygınlaştırmıştır. Aydın Öztürk’ün dile getirdiği tereddüdü ortadan kaldırmak için, durumu belirginleştirmeye çalışayım: “Kendi” sözcüğü, kişi anlamı taşımadığı durumlarda (sözgelimi “kendi başına, kendi derdine düşmek, kendi gelen” gibi deyimlerde) eksiz kullanılır; üçüncü kişi anlamı taşıdığında iyelik eki alır. Başka bir deyişle, kullanılan “kendi” sözcüğü, birinci ve ikinci kişiyle ilgili olduğunda iyelik eki alacaksa üçüncü kişi kullanımında da iyelik eki alır. Şunu demeye çalışıyorum: “Kendisi istedi” mi, “kendi istedi” mi demenin doğru olacağı yolunda tereddüt yaşandığında birinci ve ikinci kişi çekimleri düşünülebilir. Birinci kişi için “Kendim istedim”, ikinci kişi söz konusu ise “Kendin istedin” deniyorsa üçüncü kişi için de “Kendisi istedi” denmesi gerektiği sonucuna varılabilir. . 40 H 41 I 42 A 43 L 44 H 45 K 46 L 47 H 48 A 49 L 50 L 51 C 52 52 K 53 L 54 J 55 F 56 B 57 F 58 A 59 J A 60 K 61 D 62 L 63 K 64 K 65 B 66 I 67 H 68 J 69 K 70 H 71 F 72 B 73 A 74 C 75 G 76 L 77 G 78 G Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya “sahici aşklar külliyatı” adlı kitabın çıktığı, yayınevinin adını ve kitabın türünün adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı kitaptan bir alıntı ve yazarın adı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Bütün ...” (Arthur Miller’in bir oyunu). 18 42 48 3 26 17 58 14 73 B. Gümüşhane’nin bir ilçesi. 65 72 56 4 5 37 C. Prensip. 51 74 16 7 D. Bir portakal türü (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). 61 34 E. Vurun Kahpeye adlı romanın yazarının soyadı. 20 13 23 19 12 21 F. “... Şen” (Hızlı Gazeteci adlı çizgi romanıyla tanınan ünlü çizer). 15 57 71 6 2 55 G. Çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan şey. 78 77 75 24 25 H. “Anna ...” (Yedinci Şafak ve Transit adlı yapıtları da yaratan yazar). 74 70 40 29 67 10 47 I. Tediye etmek. 41 22 9 66 33 27 J. Flurya kuşunun diğer adı. 68 54 38 59 30 K. “Döğüşen yiğitler de boyanır kana / ... mi çeker seni doğuran ana” (Halk türküsü). 11 52 63 64 69 60 45 L. Muzatter İzgü’nün bir mizah kitabı. 43 49 8 62 50 35 36 53 28 31 76 39 1 46 32 19 Aralık Çarşamba P rof. Dr. Sultan Tulu, Muğla Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri Bölümü’nde öğretim üyesi. Üçü de ürün yayınları tarafından basılmış üç kitabı var elimde: “Horasandan Masallar ve Halk Hikâyeleri” “Aslı Kerem Hikâyesinin Türkmence Varyantı” “Bocnurd’dan Folklor Derlemeleri” İlk ikisinin kapağında Roza Motellebi’nin masalsı resimleri kitapları iyice albenili kılmış. Masalı zaten severim, böyle sevimli kapaklarla gelene hiç dayanamadım. “Horasandan Masallar ve Halk Hikâyeleri”ni şöyle bir karıştırmak için elime aldım bu sabah ve kapıldım kaldım. Oysa bayram hazırlığı kapsamında yapılacak işler beni bekler. “Bu masal da bitsin, şuna da bir bakayım.” derken gün öğleyi buldu. Bayramı dağınık bir evde ve eksiklerle karşılayacaksam sorumlusu bu masallar olacak. 25 Aralık Salı aray”ı, “simit”in yanına pek yakıştırdık, sıra “konak”ı harcamaya geldi. Yeni yapılan sitelerin birçoğunun adı “konak” oldu. Bu sitelere İngilizce (gibi) adlar koymak, insanı ülkesine yabancılaştırıyor; ülkeyi Amerikan sömürgesi görüntüsüne sokuyor diye yakınırken Türkçe konak sözcüğünün böyle hoyratça kullanılmasından yakınmaya hakkımız var mı, bilmiyorum. “Konak” sözcüğü Türkçedir diye, her yanımızın konaklarla dolmasını hoş mu karşılamalıyız? Bunu da bilemiyorum. Kafam karışık. Nereye baksanız konaklar var artık. Sağınızda Lalezar Konakları, solunuzda Yeşil Vadi Konakları, berinizde Ataköy Konakları, ilerinizde Recep Ağa Konakları. Oysa “konak” tek, büyük ailenin yaşadığı büyük, gösterişli ev demek değil miydi? Yakup Kadri Karaosmanoğlu sözcüğün, “Konağın kiralığı olmaz. Konak birilerinindir ve onlar otururlar orada. Dededen toruna kalan bir mülktür; kiraya verilmez.” anlamıyla algılanacağını düşünerek “ironik” bir anlam yükü kazandırmıştı ünlü romanına verdiği “Kiralık Konak” adına. “Konak” sözcüğünün anlam genişlemesi yoluyla iyice anlamsızlaşacağını elbette tahmin edemezdi. Peki, tarihsel adları böyle hor kullanmak bir çeşit değerbilmezlik değil mi? ? “S 23 Aralık Pazar B ayram geldi, geçti, bitti bile. Yanıtlayamadığım mektuplara, sorulara bakma fırsatını güç bela bulabil 933. sayının çözümü: Metin: A. KOHEN, B. ABBAS SAYAR, C. NEDİD, D. IMMANUEL KANT, E. NECİB, F. KOD, G. AĞABEY, H. YUNUS KORAY, I. NİGARİ, J. AZİYADE, K. ĞĞĞ, L. IRIPLARIN. “Yoksa tanrı’m, yoksa kaybolup gideceğim bu birbirine değmeyen hayatlar arasında, sızan kanın kaynağına doğru.” dim. Adını yalnız Cumhur diye veren okurum, “Ben alamunit nereden gelmektedir acaba, onu merak etmistim.” diye sormuş. Sözcüğün aslı Fransızca “à la minute”. Mustafa Nihat Özön, “çarcabuk, şipşak” diye vermiş “alaminüt” sözcüğünün anlamını. Ayverdi Sözlüğü’nden de doğrulattım: “Beklemeye gerek kalmadan hemen hazırlanıveren, şipşak”. Sözcüğün içinde geçen “minute” de bu ipucunu veriyor zaten. www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. CUMHURİYET KİTAP SAYI 934 SAYFA 31