Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sadun Emrealp’le “Yerel Yöneticinin 1 Nisan Rehberi” üzerine... ‘Yerel yönetimlerde demokratik ve katılımlı bir yönetim anlayışı gelişmeli’ Vatandaşa en yakın olan yönetim ‘belediye’ yönetimidir. Tuvaletimize akan sudan, döktüğümüz çöpe dek birbirimize bağlıyız. Dolayısıyla yerel yönetimin hayatımızda kapsadığı alanı anlamak ve bilmek sanırım her vatandaşın hakkı ve ilgisi içerisinde olmalıdır. Kitabı okuduğum anda, bir vatandaş olarak yerel yöneticinin kara mizahının beni kapsama alanı içine aldığı ve bire bir ilgilendirdiği gün gibi ortaya çıktı. En azından yöneticilerin yaptıkları bütün icraatların ana kaynağının vatandaşın bütçesinden çıkması bile ilgilenme nedenim olabilir. Seçilen belediye başkanları, yaptıkları bütün işlerinicraatların (yolsuzluk hariç) asli görevleri olduğunu unutmamalı. Zaten bu işleri yapsınlar diye böyle bir yönetime ve yöneticiye gerek duyulmuş. Ama özellikle son dönemlerde seçilen belediye başkanlarının, görevleri dahilinde yaptıkları en sıradan işi bile, fotoğraflı afişleriyle bizlere bildirmeleri ve bu feodal yönetime “şeffaf–paylaşımcı” demeleri azıcık mürekkep yalamış biri için pekâlâ çıldırma nedeni olabilir. Sokak lambası değiştiriliyor diyelim, hemen yanında belediye başkanının fotoğraflı bir afişi: “Aydınlanıyoruz.” Asfalt yamanıyor, sokakta fotoğraflı bir afiş... Bir çukur kazılıyor ve o çukur altı ay açık kalmasına karşın hemen üstünde başkanın gülen hüsnü cemaliyle bezden bir afişi... Yalnızca afişlere harcanan paraların hesabı sorulsa “yolsuzluk veya geri çekme” söz konusu olabilir. Seçilen yöneticilerin vatandaşın ağzına biberon tutup, kepçeyle yolsuzluk yaparken olağanüstü hünerli oldukları kesin. Sadun Emrealp, yerel yöneticilerle ilgili ele aldığı konuları, hemen hemen herkesin diline doladığı basit şeylermiş gibi görünse de gerçekten kara mizahla harmanlamış; eleştiri dolu, son derece basit ve herkesin anlayacağı yalın bir dille yazmış. “Seçtiğimiz yöneticilere, işlerinin iyi tarafını anımsatalım” diye uyarılarda bulunuyor. İçimden geçen, bütün yerel yöneticilerin bu kitaptaki yazıları, 1 Nisan şakalarıyla ve Semih Poroy’un güzel çizimleriyle süslenmiş bu harika kitabı bazı şeyleri anımsama adına okumalarıdır. Belki ellerini vicdanlarına koyup öyle yöneticilik yaparlar. Sadun Emrealp ? Metin FINDIKÇI irleşmiş Kentler ve Yerel Yönetim (Türkiye Yerel Gündem 21) nedir, nereden geliyor, ne işe yarar? Benim gibi bu konuda bilgisi az olanlar için açar mısın? Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler (UCLG) Dünya Teşkilatı, dünyanın en eski ve en kapsamlı yerel yönetimler B birliğinin, son yıllardaki dönüşüm sürecini yansıtıyor. Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği (IULA), BM İstanbul Habitat II Zirvesi sonrasında, diğer uluslararası yerel yönetim birliklerini de bünyesine alarak, BM karşısında yerel yönetimlerin resmi temsilcisi ve sözcüsü olan UCLG Dünya Teşkilatı’na dönüştü. IULA’nın dünya ölçeğindeki altı bölge teşkilatından biri olarak Türkiye’de kurulan IULAEMME de bu yeni yapılanma doğrultusunda, 2004 yılından bu yana UCLGMEWA – Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler, Ortadoğu ve Batı Asya Teşkilatı olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Uygulamaların 10. yılına girdiğimiz Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, başlangıcından bu yana, IULAEMME (UCLGMEWA) tarafından koordine ediliyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile hükümetimiz arasında imzalanan Ülke İşbirliği Anlaşması’nda “iyi yerel yönetişimin ve yerel demokrasinin geliştirilmesindeki temel araç” olarak tanımlanan bu program, uluslararası bir başarı yakalamış bulunuyor. Kitabı neden ciddi bir tarzla, üslupla değil de mizahkara mizah diliyle kaleme aldın. Bu ciddi konular mizah diliyle daha mı fazla ilgi çekiyor? Kitabın dilinde, öğrencilik yıllarımdan bu yana yerel yönetim dünyası ile iç içe olmamın, masanın hep yerel yönetim tarafında oturmuş olmamın yan etkilerinin ağır bastığını sanıyorum. Yalnızca uzak değil, yakın çevremde de “ne işin var orada” sorgulamasını eksik etmeyenler, tanışmalar sırasındaki kuşkulu veya en azından imalı bakışlarını gizleyemeyenler, ödünsüz ve keskin çizgilerle yalnızca olumsuzluklara odaklananlar, yapı lanları küçümseyen, burun kıvıranlar hiç eksik olmadı... Yerel yönetimlerde demokratik ve katılımcı bir yönetim anlayışının gelişmesi konusunda çaba gösteren biri olarak, çalışma yaşantım, yerel yönetimin görünürdeki olumsuzluklardan ibaret olmadığını, yalnızca “olan” değil, “olması gereken” ile birlikte anlam kazandığını, yerel yönetimin dayanaklarını oluşturan temel değerlerin yaşama geçirilmesinin önemini (çoğu kez insanların “külahlarına”) anlatmakla geçti. Bu bağlamda, kitabın dili, daha kolay okunmasına veya ciddi bir anlatım tarzından daha fazla ilgi çekmesine yönelik olmaktan çok, yaşamı zenginleştiren bir değerler yelpazesi yüklediğim yerel yönetime aynadan bakabilmemi sağladı. Büyük ölçüde de kendimle dalga geçebilmenin bir aracı oldu. 2005 yılında yenilenen 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nda, önceki belediyeler kanununa göre (yolsuzluk yapanlara) gün mü yoksa matem mi doğdu? Genelde kamu kuruluşlarımızın ve özelde de belediyelerimizin üzerine kara bir leke olarak yapışıp kalmış olan yolsuzluk konusunun, cumhuriyetimizi kuran kadroların çıkardığı, geniş kapsamlı ve en uzun ömürlü yasalardan biri olan 1930 tarihli belediye yasasındaki boşluklardan çok, uygulamadaki “kılıfına uydurma becerisine” bağlı olduğunu düşünüyorum. Yeni yasal düzenlemeler, önceki yasanın çizdiği çerçeveyi derleyip toparlamak ve günümüz koşullarına uyarlamakla yetinmiş gözüküyor. Bu önemli konunun tartışılmasını saklı tutarak, yeni yasada getirilen ve özellikle yolsuzluklarla mücadelede önemli bir işlev göreceğine inandığım başlıca yeniliklerin, “yönetişim” alanında olduğunun altını çizmek istiyorum. Yeni yasa, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile de örtüşen ve demokratik “yerel yönetişim” anlayışının gelişmesine önemli katkılarda bulunabilecek çeşitli hükümler ve katılımcı yapılar içeriyor. Başta tüm yerel paydaşları “ortaklık” anlayışıyla buluşturan “kent konseyleri” olmak üzere, bu yapı ve süreçlerden etkin olarak yararlanılması durumunda, kamu kaynaklarını kişisel veya siyasal çıkarlar doğrultusunda kullanma eğiliminde olanların, yerel meclislere pastadan daha kalın bir dilim kapma beklentisiyle girenlerin, ihaleleri fırsat kapısı olarak değerlendirenlerin ve benzeri amaçlarla bu uzun kuyrukta bekleyenlerin hareket alanı önemli ölçüde daraltılabilecektir. Özetle, yeni yasal düzenlemelerin, kamu ahlakını ön planda tutma kararlılığındaki yerel yöneticiler için güçlü dayanaklar sağladığı görülüyor. Geriye, bu düzenlemelerle getirilen önemli hükümlerin yaşama geçirilmesi gibi, “küçük bir ayrıntı” kalıyor… Altyapı adı altında sürekli oluşturulan köstebek yuvalarının vahim durumu engellenemez mi? Bu engellenmeyen durum “yağlı yemek” mönüsüne dahil mi? Sözü edilen vahim durumun büyük ölçüde iyileştirilebileceği konusunda oldukça iyimser olduğumu vurguladıktan sonra, bunun nasıl yapılabileceğine ilişkin ipuçları vermeye çalışmanın, yetersiz kalacağını düşünüyorum. Kuşkusuz, belediyelerin gündelik yaşantımızı burnumuzdan getiren ve tepki duyulan uygulamalarından kaynaklanan olumsuzlukların, aksaklıkların ve eksikliklerin giderilmesi veya iyileştirilmesi için çaba gösterilmesi gerekiyor. Bununla birlikte, bu süreci, tepkisel niteliği ağır basan, bütünden kopuk ve parçacı bir yaklaşım ile sınırlı tutmadan, sözü edilen sorunlarının daha geniş çerçevede değerlendirilmesi ve çözümlerin, yerel yönetimin temel değerlerinin ışığında, belde halkının ortak aklının süzgecinden geçirilerek aranması gerektiğine inanıyorum. Sorunun ikinci boyutunu oluşturan “yağlı yemek” mönüsü ise yerel yönetimin, kamuoyunun vicdanındaki görüntüsünü yansıtıyor. İhalelerin rant dağıtma aracı işlevini gördüğü, sürecin kapalı kapılar ardında gerçekleştiği, sonucunun önceden bilindiği, vb. yönündeki yaygın kanı, “kurunun yanında yaşın da yanmasına”, iyi niyetli ve dürüst yerel yöneticilerin üzerinde de kuşku bulutlarının dolaşmasına yol açıyor. Bu kısırdöngü nasıl kırılabilecek, yerel rantların göreceli olarak kolay ve “kitabına uygun” yöntemlerle aktarılabildiği temel kentsel altyapı hizmetlerinden çıkar sağlamaya duyulan karanlık iştahın önüne nasıl geçilebilecektir? Mevcut durumun fotoğrafını çekmeye kalkıştığımızda, görünürdeki olumsuzluklar, yerel yönetimle ilgili olarak çizmeye çalıştığım genel çerçevenin oldukça “romantik” kalmasına yol açabiliyor. Bununla birlikte, teknik niteliği ağır basan önlemlerin yanı sıra, saydamlık, hesap verme ve yönetişim diğer ilkelerinin yaşama geçirilmesinin, ihalelerin üzerindeki kuşku bulutlarının dağılmasında ve hasretini çektiğimiz “yerel yönetim ahlakı”na uygun kuralların yaygınlaşmasında, dürüst yerel yöneticilerin elindeki en önemli araçlardan biri olduğuna inanıyorum.? Yerel Yöneticinin 1 Nisan Rehberi/ Hazırlayan: Sadun Emrealp/ Çizimler: Semih Poroy/ UCLGMEWA Yay./ 102 s. KİTAP SAYI 934 SAYFA 18 CUMHURİYET