Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vahap Erdoğdu ile ‘Sermayenin Küresel Egemenliği Ve İslam' üstüne ‘ABD Roma İmparatorluğu’nun son günlerini anıştırıyor’ Bugün Irak'ta olanları, köktendinci akımlarla emperyalizmin iç içe geçmiş ilişkilerini, emperyalistlerin yetiştirip, kullanıp, Afganistan’daki demokratik devrimi boğdurduktan sonra kirli bir mendil gibi sokağa attığı Bin Ladin'i daha derinden tanımak için… Musaddık'ın devrilmesinde piyon rolü oynayan Kaşani'yi tanımak için… Mustafa Kemal'i örnek alıp, laikliği benimseyen, Süveyş kanalını millileştirince İngilizlerin desteğiyle Nasır'a karşı ayaklanan Müslüman Kardeşler'i tanımak için… Son yıllarda emperyalizmin desteğiyle Mustafa Kemal'e yapılan saldırıları anlamak için… Fethullah Gülen'in dostu Morton Abramowitz, Paul Henze, Samuel Huntungton, Francis Fukuyama, Graham Fuller gibi CIA bağlantılı ideologların Mustafa Kemal'in Aydınlanma devrimini gerçekleştirmiş Türkiyesi ile alıp veremedikleri ne? Sorusunun yanıtını bulmak için Vahap Erdoğdu'nun kitabını okumak gerekiyor. ABD'nin bölgede sahneye çıkmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Başkan F. D. Rooswelt İngiltere'nin Washington Büyükelçisi Lord Halifax'a İkinci Dünya Savaşının ortalarında“İran petrolü sizin, Irak ve Kuveyt petrolüne ortağız. Suudi Arabistan petrolü ise bizim” demişti. Savaşın sonunda, ABD, Irak petrolünün dörtte birini, Suudi Arabistan ve Bahreyn petrolünün tümünü, Kuveyt petrolünün yarısını, İran petrolünün yüzde kırkını ele geçirmişti. Demek oluyor ki, BOP politikası, küresel egemenlik için ekonomik olduğu kadar, stratejik olarak da vazgeçilemez, kalıcı, uzun erimli bir politikadır. SİYASAL ENSTRÜMAN İkincisi, BOP politikası İslam dünyasını kapsamaktadır. Bu, izlenmekte olan politikalarda İslam dininin de bir siyasal enstrüman olarak kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. Gerçekten de bölgenin siyasal tarihi incelendiğinde, sömürgeciliğin yayılmasıyla birlikte, sömürgenlerin İslamı nasıl etkili bir silah olarak kullandıkları görülmektedir. Bugün de böyledir. Bu, aynı zamanda İslamın siyasal yönünün öne çıkarılması anlamına geliyor. Bir başka anlatımla, bölge yönetimlerinin İslamcı referanslar üzerine oturtulması anlamına geliyor. O nedenle, ulusalcı, laik yönetimler küresel politikalarla uzlaşmaz bir çelişki içindedir. Afgan Kralı Emanullah Han, Iran Şahı Rıza Pehlevi (son İran şahının babası) İngilizler tarafından tahtlarından bu nedenle uzaklaştırılmışlardır. İran'da Musaddık'a karşı CIA darbesi bu nedenle yapıldı. Afganistan'daki demokratiksol devrim bu nedenle Taliban sürülerine boğduruldu ve ülke işgal edildi. Irak bu nedenle kan gölüne dönüştürüldü. PentagonCIA uzmanlarının dayattığı Afgan ve Irak anayasalarına “hiçbir yasa şeriata aykırı olamaz” ilkesi kondu, halkın zenginlikleri emperyalist tekellerin ellerine verildi. Üçüncüsü de, Türkiye’nin, BOP stratejisi içerisinde hem özne, hem de nesne olarak öngörülmüş olmasıdır. BOP siyasal coğrafyası, emperyalistler tarafından yirmi dört yeni ülke olarak tasarlanmıştır. Bunu ABD Dışişleri Bakanı’nın ağzından ve NATO karargâh duvarlarını süsleyen haritalardan anlıyoruz. Stratejik konumu, ekonomik potansiyeli, nüfusu ve antiemperyalist geleneği ile, laik ve gerçekten demokratik bir Türkiye dışlanarak BOP'un hayata geçirilmesi olanaksızdır. “Ilımlı İslam” modeli olarak emperyalizmin saflarında yerini alacak olan Türkiye, İslam dünyasının yeniden yapılandırılmasında öncü olacaktır. Türkiye Başbakanı bu rolü gönüllü olarak benimsemiş görünüyor. Sorun Türk halkının bunu benimseyip benimsemediğidir. Bu nedenle Türkiye'deki İslamcı hareket uluslararası boyutları içerisinde değerlendirilmedikçe, doğru yargılara varmak olanaksızdır. “…/Afganistan' daki demokratik sol devrim bu nedenle Taliban sürülerine boğduruldu ve işgal edildi./…/” Bu saptamandan kalkarak bir anımdan söz etmek istiyorum. 1978 yılında Afganistan'da yeni okullar açılıyor, Doğumevleri, ebe okulları, kız oğlan çağdaş giyimleriyle aynı okullarda okuyorlardı. Bir anlamda 1930' ların Türkiyesi’nin bir resmi. 1978 yılında Antalya'ya paketler halinde broşürler gönderildi: “Afganistan'ın Başına Düşen Sosyalizm!” İmza: Murat Belge. Bilmem bedava dağıtılan böyle bir broşürü anımsar mısın? Bu broşürü anımsıyorum. O dönemde, CIA, benzeri pek çok yayın yapmıştı. Afgan halkının komünist Afgan rejimi altında ne büyük acılar çektiği, “liberal sol” ağızlardan pek de “inandırıcı” görünüyordu. Ama ABD Afgan halkının tarihsel değerlerini, ulusal kültürünü Taliban sürülerine yok ettirmeden önce, her Afganlının başında üç kilo bomba patlatmadan önce, Afganistan, öğretmenlerinin yüzde 70'ini, devlet görevlilerinin yüzde 50'sini, sağlık çalışanlarının yüzde 40'ını kadınların oluşturduğu, okullarında 106 bin kız, 148 bin erkek öğrencinin eğitim gördüğü, her yurttaşının anayasa ile eşit haklara sahip olduğu, demokratik bir ülkeydi. Emperyalizmin ideolojik aracı olarak “İslam Kökten Dinciliği” ne gelmek istiyorum. Okuduklarımdan çıkarsadıklarım şu: “Cihad” kavramı içeriğinden saptırılmış, Müslümanın, müslümana karşı savaşına dönüşmüş, dönüştürülmüş. Bu konuyu biraz açar mısın? Nedir Vehhâbîlik? Vehhâbîlik Hambeli mezhebinin bir uzantısıdır. Suud Krallığı temelleri bu tarikat üzerinde kurulmuştur. Son derecede radikal olan bu mezhep, siyasal islamın ideolojisi haline gelmiştir. Bilindiği gibi, ideoloji kitlelere ulaşınca maddi bir güç haline gelir. Kuşkusuz din, en etkili bir ideolojidir. Kitlelere en kolay ulaşmanın yolu dindir. Gerçekten de, bu ideoloji toplumsal uyanışlara karşı, uluslararası bir silah olarak, emperyalizm tarafından etkili bir biçimde kullanılmıştı. “Yeşil kuşak” bu ideoloji ile gerçekleştirildi. Taliban bu ideoloji ile eğitildi. Emperyalizm, antikomünizmin silahı olarak bu ideolojiyi kullandı. Suud Krallığı, zengin petrol gelirleriyle bu ideolojinin finansörlüğünü yapmaktadır. Suud petodolarlarıyla birlikte vehhâbîlik yalnızca İslam dünyasında değil, Amerika'da, Avrupa'da, özellikle CIA ile işbirliği içinde geniş bir örgüt ağı kurmuştur. Dünya ölçeğinde antikomünist örgütler bu dolarlarla beslendi. Pakistan'da, üç bin medresede Taliban militanları yetiştirilerek, Afganistan'a gönderildi. Afganistan'da sosyalist rejim kanla boğulduktan sonra, burası “İslam Cihad Tugayları”nın üssü haline getirildi. Sovyetler Birliği gibi ABD'nin yenemediği bir gücü dize getirdiğine inanan “İslam Tugayları” dünyanın her yerinde “kâfirlere” karşı cihad açabileceğine kendisini inandırmıştı. Buradan Cezayir'e, Çeçenistan'a, Türkiye üzerinden Bosna'ya, Türkiye'ye, Endonezya'ya, Filipinler'e, Afrika'ya, Amerika'ya militanlar gönderildi. İkiz Kulelere yapılan saldırıyı gerçekleştiren 19 kişinin 15'inin Suud vatandaşı olduğunu anımsayalım. Vehhâbîlik, Müslüman Kardeşler, Taliban, Elkaide vb gibi bütün radikal hareketlerin ideolojik kaynağı olagelmiştir. İdeolojik kökenlerinin birliği yanında, örgütlenme biçimleri (okullar, hastaneler, yardım kuruluşları), görünümleri, kıyafetleri büyük bir benzerlik içerisindedir. Türban bağlama biçimi de benzerlik içinde, resmi bir simge halindedir. Fethullah Gülen örgütü Müslüman Kardeşler örgütünü model almıştır (ışık eveleri, vb). İkiz Kuleler saldırısı, kendi icadı olan bu silahın kendisine de döndüğünü gösteriyordu. O nedenle, azgınlaşan radikal İslamın yeniden denetime alınabilmesinin yolu, onu “ılımlaştırmaktı”. KÜÇÜMSENEN MİTİNGLER Bilinen çevreler 'Cumhuriyet Mitingleri' ni küçümsediler. Köşe başını tutmuş biri, “ Bağımsız Türkiye” , “Laik Türkiye” diye alanları dolduranları “Kuru kalabalıklar” diye niteledi. Laiklik ve türban tartışmaları İslamla laikler arasında bir inanç tartışmasına indirgeniyor. Mustafa Kemal düşmanlığı, işbirlikçiler ve emperyalizmin maşalarınca artan bir azgınlıkla sürdürülüyor. Osmanlının parçalanmasında da İngiliz sömürgenlerince din kullanıldı değil mi? Doğrudur. İngilizler, dini önce Hindistan'da, sonra da Ortadoğu’da ustalıkla kullandılar. Napolyon “İslamı kurtarma” sloganı ile Mısır'a geldi. ABD, Musaddık'ı devirdikten sonra Eisenhower, bu politikaları İngilizlerden devralmıştı. Osmanlı değişik din ve mezheplerin yaşadığı bir toplumdu. Müslüman olmayanlar, Osmanlı toplumunun çoğunluğunu oluşturuyordu. 1840'larda 35 milyonluk Osmanlı nüfusunun yalnızca 13 milyonu Müslümandı. Müslüman olamayanlar kendi cemaatları içinde, inançlarını serbestçe yaşıyorlardı. Hazine gelirlerinin büyük bölümü bunlardan geldiği için İslamlaştırma politikaları izlenmiyordu. Yavuz'la alınan halifelik, siyasal bir simgeydi. Din işleri atanan şeyhülislam tarafından yürütülüyordu. Osmanlılara karşı Arapları kullanmak için İngiliz sömürgenleri İslamı başarı ile kullandılar. Özellikle, halifeliğin kaldırılması, onlar için büyük bir fırsat olmuştu. İngilizlerin denetimindeki halifeliği Arapların ele geçirmesi, İslam dünyasının liderliğini ele geçirmek demek olacaktı. SuKİTAP SAYI ? Metin DEMİRTAŞ S evgili Vahap,aylar önce kitabı oluşturan yazıların bir iki bölümünü Serçeşme dergisinde ve Işık Kansu' nun sunumu ve düzenlemesiyle Cumhuriyet gazetesinde okumuştum. Bugün yazıların tümü elimin altında. Ne yalan söyleyeyim ilk başta emperyalizmle 'Kökten Dincilik' ilişkisini irdeleyen ve bilinen şeyler gibi okumaya başlamıştım. Okudukça, sağlam kaynaklara dayalı sıkı bir çalışma ürünü olduğunu gördüm. Amerikan Emperyalizminin tüm dünyaya dayattığı 'Küreselleşme' diğer bir deyişle, 'Amerikanlaşma' nın' iç yüzünü olaylar, belgelerle anlatıyorsun Napolyon' un Mısır Seferi' ne değin uzanan tarihsel bir boyut içinde… Şöyle bir soru ile başlamak istiyorum: BOB Büyük Orta Doğu tasarımını başlatan Bush mu? Önce şu üç olguyu saptayalım: Birincisi, Büyük Ortadoğu Projesi, çoğunun sandığı gibi, Bush iktidarı ile NeoCon adı verilen tutucu bir grubun ortaya attığı bir proje değildir. Öyle olsaydı, iş daha kolaylaşmış olacaktı. Bush ve ekibinin iktidarının sona ermesiyle, cendereye sıkıştırılmış Ortadoğu halkı da kurtulmuş olacaktı. Sonu gelmekte olan Bush yönetiminin yerini alacak demokratların yürüteceği politikalar BOP stratejisinin özünü değiştirmeyecektir. Kitapta da görüleceği gibi, “Ortadoğu” coğrafik bir terim olmaktan çok, siyasal bir terimdir. Adını Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngilizler'in Ortadoğu Komutanlığı'ndan almaktadır. Bu proje, ? SAYFA 18 CUMHURİYET 908