05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hıfzı Topuz ile ‘Özgürlüğe Kurşun’u konuştuk “Kara güçlere yön verilmesiyle cinayetler işleniyor bu ülkede” Hıfzı Topuz, kısa bir aradan sonra yeni romanıyla bizlerle. “Özgürlüğe Kurşun” adını verdiği kitabında Topuz, İttihat ve Terakki dönemindeki üç gazetecinin; Hasan Fehmi, Ahmet Samim ve Zeki Bey’in öldürülme süreçlerini işliyor. Konuyu Teşkilatı Mahsusa ve İzmir suikastına kadar getiriyor. İttihat ve Terakki hakkında şu sıralar pek çok kitap yayımlanıyor. Hıfzı Topuz’un yapıtı ise farklı bir açılım getirerek, faili meçhule kurban giden gazeteciler üzerinden konuya dahil oluyor. Topuz’la yeni romanını konuş ? Erdem ÖZTOP S ayın Topuz, yeni romanınız “Özgürlüğe Kurşun”la okurun karşısındasınız. Sormak istiyorum, nereden doğdu bu ro man? Biliyorsunuz, önce Sabahattin Ali’yi yazdım; Sabahattin Ali beni çok etkiledi, zaten çok sevdiğim, tanıdığım bir insandı. Öldürülüşü beni çok etkilemişti. Sonrasında araştırmaya başladım tabii, geçmiş örneklerini araştırmaya başladım. Gazeteciyazar öldürme dönemi 1909’da başlıyor. 1909’da öldürülen gazeteciler beni ilgilendiriyordu. Ben “Basın Tarihi”ni yazdığım zaman da bu öldürülen gazetecilere birkaç sayfa ayırmıştım, çok kısa bir bölümdü. O böyle, yarım kaldı, işlemeyi düşünüyordum her zaman. Sabahattin Ali’yi işledikten sonra, onları ele almamak haksızlık olacaktı. Basınyayın kurbanları, Hasan Fehmi, Ahmet Samim, Zeki Bey; bunları inceleyeyim diye düşündüm. Sonra böyle bir roman olur mu tartışmasına girdim içimde. Bir de ben genelde tarihsel konuları işliyordum. Bu da çok yakın bir tarihti gene. Acaba okuyucu bunu kabul eder mi, nasıl karşılar diye düşündüm, sonra baktım ki konu epey ilginç, okurun da ilgisini çekeceğini düşündüm. Bir de gazeteci olarak bu konular bana yakın geliyordu. Bunun üzerine eğilmem gerekiyordu. Gazetecilik mesleğine ilk adım attığınız zamanlarda da bu kahramanlar ilginizi çeker miydi? Hayır, bilmiyordum, daha sonra öğrendim. Akşam’da çalışırken, bizim gazeteye Çerkez Hasan diye birisi gelir giderdi. Onu gazetede tanıdım, meğerse bu İttihatçıların fedailerindenmiş ve sonra İttihat düşmanı olmuş, kitaplar yazmış… Çerkez Hasan beni çok etkileyen biri oldu. O anlattı Hasan Fehmi’yi ilk. Sonra da yazdım bunu, Dünya gazetesi de tefrika etti. Çok sonraları olaylara tanık olan Burhan Felek’ten de dinledim hikâyeleri. Ama bunu romanlaştırmayı düşünmedim ilk zamanlar. Ben roman derken, hem gerçeklere çok sadık kalmayı istiyorum hem de bir kurmacayı işin içine katmayı. Bunlara bir kurmaca eklemek istemiyorum, gerçek olayları olduğu gibi ele almak istiyorum. Orada romancının yapabileceği şey, gerçek insanlar üzerinde çok sınırlı tabii. Ben genelde gerçek insanları olduğu gibi bırakıyorum, ikinci derece insanları ele alıp, onları işliyorum. Bu üç gazeteciyi konuşalım… Hasan Fehmi’nin hayatına dair az şey biliyordum. Çerkez Hasan’ın anlattıkları önemliydi. Sonra araştırdım, bazı başka belgeler de buldum. Hepsini birden değerlendirmek gerekiyordu. Ahmet Samim’i ele aldım. Ahmet Samim yirmi altı yaşında öldürülmüş bir gazeteci. Bir de beni bağlayan bir şey oldu galiba, duygusal olarak… Nedir o? Hasan Fehmi Galatasaray mezunu, Ahmet Samim Galatasaray mezunu. Zeki Bey, Galatasaraylı; ben de aynı okul mezunuyum. İşte böyle bir yakınlık duydum belki de. O zaman tabii Galatasaray, Batı’ya açılan bir pencere; ileri düşünceler Galatasaray’dan geliyor… Ahmet Samim’le devam ediyorduk… Yirmi altı yaşında gencecik bir delikanlının öldürülüşü… Ben insanların özel hayatlarını da merak ettim hep. Benim bütün romanlarımda, araştırma konularında bu insanların özel hayatları benim için bir sorun yaratır, bunları uydurmak istemem. Neden peki? Gerçeğe bağlı kalmak isterim. Ahmet Samim’in ailesini araştırırken Mecidiyeköy’de torununu buldum. Kırtasiyeci; o da Galatasaray mezunu. Dedesi hakkında çok az şey biliyordu. Ama hiç değilse büyükannesini biliyordu, ondan bazı şeyler dinlemişti; resimlerini verdi bana. Bunlardan yararlandım. Bir de tabii, Ahmet Samim’i tanıyanlar vardı; Refik Halit çok yakın arkadaşıydı. Benim de çok yakın dostumdu Refik Halit. O zamanlar böyle bir kitap yazma düşüncem yoktu, özellikle Ahmet Samim’i sormadım ama o yıllara ilişkin çok şey öğrendim ondan. Sonra Fazıl Ahmet… O da Ahmet Samim’in yakın arkadaşı. Oğlu arkadaşımdı. Şimdi üzülüyorum tabii, keşke daha çok bilgi alsaydım bu gazetecilere ilişkin. Yani o çevredeki insanlarla, Ahmet Samim’in çevresindeki insanlarla ben de sonra çok iyi dost oldum. Dediğim gibi, direkt Ahmet Samim’i sormadığıma üzülüyorum. Ama sonuçta onların yazdıklarından faydalandım ve onlardan yola çıkarak bir şeyler derledim ve çok mutlu oldum Ahmet Samim’i yazarken. Sonra Zeki Bey… Zeki Bey’e ayrı bir ilgi duymuşsunuz gibi geldi kitaptan hareketle? Maalesef Zeki Bey’in özel hayatı hakkında fazla bir şey bulamadım. O da Düyunu Umumiye’de çalışmış. Bana kafası uygun geldi. Tamamen antiemperyalist ve sömürgeciliğe karşı bir adam. O zaman bulunduğu yer itibarıy la yabancı firmaların çevirdikleri dalavereleri çok iyi biliyor ve bunları açıklamak istiyor. Yazmaya karar verince de Zeki Bey’i vurmaya karar veriyorlar. İşte bu üç gazeteci, ülkede birtakım gerçekleri açıklamaya kalkıyorlar; İttihatçıların birtakım dalaverelerini açığa çıkarmaya çalışıyorlar. Tabii bir de bunların Almanya yanında savaşa girme isteklerinin olması. Halbuki bu üç gazeteci de Alman yanlısı değil; bunun bir macera olduğunu biliyorlar. Yani birçok yönden bana yakın geldiler. Bir defa, barışçıl olmaları, antiemperyalist olmaları, sömürgeciliğe ve diktatörlüğe karşı olmaları, keyfi yönetime karşı olmaları bana yakın geldi. Özdeşleştim zaman zaman bu üç gazeteciyle. Zeki Bey’e de böyle yaklaştım; Düyunu Umumiye’deki işleri araştırdım, sonra zorla da olsa hayatı hakkında bazı şeyler buldum. Genelde çevresindeki insanların, sonraları siyasi düşüncelerini kaleme aldıklarını, özel hayatlarına girmediklerini fark ettim. Az önce sözünü ettiniz; romanda anlattığınız ve öldürülen üç gazeteci her ne kadar İttihatçıların keyfi işlerini eleştirdikleri için öldürülmüş görünse de aslında arka planda hep bir Alman hayranlığına karşı çıkmalarından ötürü de bu cinayetlerin işlenmiş olabileceği tartışması yaşanıyor, bunu biraz daha açar mısınız? Çok doğru. Üçü de İttihatçı liderlerin Alman hayranlığını, bunların ülkeyi maceraya sürüklemelerini eleştiriyor. KİTAP SAYI ? SAYFA 4 CUMHURİYET 920
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle