Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tiyatromuzun oyun yazarları arayışının Muhsin Ertuğrul’dan kaynaklandığı da düşünülebilir. Nitekim ülkemizde Batı tarzı modern tiyatronun kurumsallaşmasında, bu çerçevede yapılandırılışında önemli pay sahibi olan Muhsin Ertuğrul’un çok oyun okuduğu, yeni yazarlara olanak sağladığı, onları desteklediği, sürekli oyun yazarı arayışı içinde olduğu biliniyor. Bizde oyun yazarları, kaleme aldıkları oyunları sorunsal boyutuna çıkarabilmekte hep sıkıntı çekiyor görüldüğünce. Bunu yalnız oyun için değil, roman, öykü türleri için de söylemek olası. Bu nedenle yapıtlar bir sorunun aktarımı, çizgiselliğe dayalı çözüm önerileri biçiminde geliyor genelde önümüze. İşte 1950’lerde bu bağlamdaki değişimin öncüleri şairler oldu belki de. Onlar, tiyatronun olanakları içinde sanatı çizgisellikten çıkarırken ele alışlarını sorunsal boyutuna taşıyabildiler. M. Sadık ASLANKARA Kitaplar Adası Oyun Zamanı Tiyatro mu yazarını arıyor yazar mı tiyatrosunu? Çatısında seksen dolayında oyun yazarıyla çevirmen üye barındıran güçlü bir örgüt. Çağrı üzerine, onur duyarak kurucu üyeleri arasında yer almıştım derneğin. İlk adımlarını Özdemir Nutku’nun kurucu başkanlığında atan OYÇED’in şimdiki başkanı Dersu Yavuz Altun. Uzaktan gözleyebildiğimce OYÇED’in bugünlere gelişinde Hasan Erkek, önemli rol üstlendi Eskişehirİstanbul arasında durma yolculuklar yaparak. Yanı sıra Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli, Isparta, Muğla…Temsilcilikler de var buralarda artık. Diyeceğim, Türkiye’nin nice oyun yazarını, çevirmenini temsil ediyor OYÇED. Bu, tiyatroda görece bir oyun yazarlığı atlası yansıtmak bakımından ilginç kuşkusuz. OYUN YAZARI VAR MI YOK MU... İyisi mi baştan anlatayım olup bitenleri… Cumhuriyet’in Hafta Sonu ekinde Haldun Dormen’le yapılan söyleşiye bilmem göz atma fırsatı bulabilmiş miydiniz? OYÇED’liler arasında bir iletişim ağı var. Bu söyleşinin ardından ilk ileti Mine Ölce’den geldi. Mine Ölce, Haldun Dormen’in sözlerini de alıntılayıp şunları söylüyordu iletisinde: “Tiyatro konu edildiğinde sorular ve yanıtların nasıl klasikleştiğini bir defa daha görmüş oldum. Soru: ‘Bugünkü tiyatroyu nasıl buluyorsunuz? Tiyatro nerelere geldi?’ / Yanıt: ‘Belki bana kızıyorlar ama ben “G üz şenliği” günlerine geldik işte… Güzden söz ettiğinizde bir kırpım da olsa Dionysos’u anımsamamak, tiyatroya gönül düşürmemek elde mi? Gelin öyleyse, biz de tiyatro mevsiminin açılışına özgüleyelim bu “Oyun Zamanı” yazısını… Tiyatroya aşinaysanız eğer, bir biçimde gazetelerin tiyatro haberlerine, televizyonların sahne programlarına karşı istekliyseniz, OYÇED kısaltısını yine de duymamış olabilirsiniz, ama on yıllardan bu yana Türk tiyatrosunun hiç durmadan, yana yakıla, dili neredeyse bir karış sarkmış halde, elinde fener kendine oyun yazarları aradığını duymamış olamazsınız, inanmam çünkü… Çocuktum, kulağıma ilişmişti tiyatromuzun kendisine oyun yazarları aramakta olduğu. Profesyonel tiyatroya başladım, yine kulağımdaydı bu, şimdi şunca yaş almışlığımın ardından bugünlerde yine aynı arayış ya da kavuşamayıştan söz ediliyor topluca… OYÇED’in açılımını hadi ben söylemiş olayım: Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği. Yılını yenice doldurmuş bir dernek. Hasan Erkek’le yazar, çevirmen arkadaşlarının (Özdemir Nutku, Yılmaz Onay, Bilgesu Erenus, Haşmet Zeybek, Aytül Akal, Bilgin Adalı, Nilbanu Engindeniz, Dersu Yavuz Altun, Nurhan Tekerek, Sema Göktaş, Erbil Göktaş, Fikret Terzi, Cengiz Özek, Cuma Boynukara, Turgay Nar…) başlattığı bir girişim. herkesten daha farklı düşünüyorum bu konuda. Tiyatronun çok geliştiğine, olgunlaştığına ve dünya standartlarına uygun bir hale geldiğine inanıyorum. Ama iki tane sorun var. Bu iki sorunun ikisi de sadece Türkiye’ye özgü gibi geliyor, ama değil. 60’lı yıllarda bir sürü yeni yazar çıktı. Türkiye’de de, İngiltere’de de, Fransa’da da, Amerika’da da… Şimdi ise parmakla gösterilecek kadar az yazar var maalesef. Oysa tiyatroya tiyatro denilebilmesi için yazarların fışkırması lazım. İkincisi, Türkiye’de tiyatro izleyicisi, oyunlarımızın çok gelişmesine rağmen azaldı.’ ‘Çok haklı’ deyip geçebilecekken, incindiğimi hissettim. Haldun Dormen çok haklı, çünkü gerçekten de, soruyu ‘oyunları sahnelenen yazarlarımız’ diye sorarsak, parmakla sayılacak kadar olmasa da, az yazarımız var. İncindim; çünkü yedi tane oyunum var ama görmezden geliniyorum. Benim durumumda birçok (Bir sürü mü? Sanırım insanlardan bahsederken ‘bir sürü’ yerine ‘birçok’ desek daha kibar olur, öyle değil mi Sayın Dormen?) yazar olduğunu da biliyorum, hatta bilmediklerim olduğunu bile biliyorum. Peki ben biliyorum da, tiyatro ile ilgili oyuncu, yönetmen, hoca ve yazar gibi birçok etiketi bir arada taşıyan Haldun Dormen neden bilmiyor? Küba’nın (taaa Küba!) en genç ve yetenekli yazarlarından birinin oyununu büyük bir gururla sahneleyen Işıl Kasapoğlu, neden bilmiyor? Yeni yazarlara çağrı yaptığı halde, bir tekinin bile oyununu okumadan ‘İstediğimiz gibi bir oyuna rastlayamadım’ diyen Murat Daltaban neden bilmiyor? Örnekler o kadar çok ki, ama ben sıkıldım artık. Sıkıldım ama öyle kötü bir durum ki bu, ne ‘Aman canım bilmezlerse bilmesinler, bu onların cahilliği’ deyip, kenara çekilecek kadar umursamaz biriyim, ne de ‘Bu ülkede iyi yazan ve adı duyulmamış çok yazar var’ diye bağırmaya gücüm var. “Tiyatronun bu kadar içinde olan insanlar bile, tahrikkâr bir şekilde ‘yazar yok’ derken, diğerleri nereden bilsin bizi? Sanırım, artık eylemlerle adımızı duyurmalıyız. Duyurmalıyız ki, yok sayılmayalım. (…) Ben Haldun Dormen’e hitaben bir duyuru yazarak başlayabiliriz diye düşündüm. Ne dersiniz? Haldun Dormen’in deyimiyle, ‘fışkıralım mı’?” Hemen herkesin katıldığı bir tartışmaya yol açtı Ölce’nin iletisi. Bu arada tanımayanlara, yayımladığı oyunlardan örnek de vermek isterim Ölce’den: Toplu Oyunlar 1: Dün, Bugün, Yarın / Biletler İki Kişilik. (MitosBoyut, 2003) İlk olarak Aytül Akal, Nurhan Tekerek, Hasan Erkek yanıt verdiler ona. Ama yanıtlar yeterli gelmemiş olmalı ki Ölce, ardı sıra bir ileti daha gönderdi: “Dikkatinizi çekmek isterim ki, bu tür söylemler; varlığınıza, mesleğinize, isminize, eserlerinize, çabanıza, umutlarınıza, onurunuza, yarınlarınıza yapılan bir saldırıdır. Bu, sahip olduğunuz en değerli şeyin görmezden gelinmesidir. Tehlikenin farkında mısınız? Ben görmezden gelinmek istemiyorum! Oyunlarım oynansın veya oynanmasın ki kesinlikle çok isterim oynanmasını, yadsıyacak değilim bu KİTAP SAYI ? SAYFA 34 CUMHURİYET 920