05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Müzesi’nin kurucularından avukat Naim Güleryüz yer aldı. "Kurum ve karşıkurumlar" başlığı altında, tartışmalı bir sürecin ürünü de olsa günümüz İstanbul’unu büyük oranda etkilemiş ve etkileyecek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yanı sıra, Türkiye’nin ve İstanbul’un dünyada en çok tanınan "markası" Galatasaray camiasının sözcüsü Şükrü Ergün, İstanbul’a ve Türkiye’ye büyük kültürel yatırımlar yapmış, kazanımlar getirmiş olan İstanbul Kültür ve Sanat VakfıİKSV Başkanı Şakir Eczacıbaşı, bilimsel ve siyasi muhalifleri bünyesinde toplamaktan çekinmeyen veya örneğin ünü kötü bir mahalleyi özel bir eğitim kurumuyla rehabilite edebilen İstanbul Bilgi Üniversitesi kurucusu Oğuz Özerden ve İstanbul kentine sayısız eşsiz katkıları olan Türk Tarih Vakfı (artık eski) Başkanı Orhan Silier kendi deneyimlerini aktarıyorlardı. BÜYÜK USTALAR... Bir diğer bölümde ünleri nedeniyle haklarında "tanıtım gereksiz, ustalıkları kanıtlanmış" büyüklere yer verdik. Dünyada "İstanbul’un Gözü" diye anılan Ara Güler, maalesef kısa bir süre önce yitirdiğimiz, en zengin dekoru ve esin kaynağı İstanbul olan büyük sinema ustamız Atıf Yılmaz ve gelecek nesiller için İstanbul’a bir müze kuran, yaşayan en büyük ressamlarımızdan Burhan Doğançay İstanbul kentiyle ilişkilerini ve kentin sanatlarındaki yerini bize anlattılar. "Öncü Sanatçılar" adlı altıncı bölümde, sanatta öncülükten öteye, sanatın demokratikleşmesi, sosyalleşmesi ve topluma mal olması için büyük çaba göstermiş tiyatrocu Işıl Kasapoğlu, idealist modern dansçı Zeynep Tanbay ve benzersiz bir arşiv oluşturmuş, müzik yapımı anlayışına dünya çapında devrimci bir bakış getirmiş Kalan Müzik’in kurucusu Hasan Saltık var. Son bölümde ise "Movida, Gece Hayatı, Müzik" başlığı etrafında İstanbul’un son derece renkli ve dinamik gece hayatı, sosyal boyutları ve etkilerini, konunun uzmanlarından toplumbilimci Ali Akay’a ve İstanbul Movidası’nın somut kahramanlarından, ağır işçileri niteleyebileceğimiz Pozitif grubunun kurucuları, Babylon kulübü ve bir dizi başka girişimin öncüsü ortakları, arkadaşları adına Cem Yegül’e sorduk. Bir de yine dünyaca ünlü ve özellikle Fransa’da çok sevilen sufi müzikle teknoyu birleştirme başarısını gösteren, belirli insani ve müzikal hassasiyetleri genç kuşaklara açan DJ Arkın Allen, ya da namı diğer Mercan Dede ile noktaladık. Kitabın belirli bir hedef kitlesi var mı? Örneğin Fransa’da kitapçıların hangi bölümlerinde sergileniyor? Öncelikle kitabın Fransa çapında, hemen tüm kentlerde yaygın satıldığını, bizlere Fransa’nın ücra köşelerinden gelen okuyucu mektup ve elektronik mektuplardan anladık. Kitap gerçekten de Autrement Yayınevi sayesinde iyi dağıtılmıştı. Sevinerek gördük ki büyük ve uzman kitapçılar, hiçbir pazarlama desteği olmayan çalışmamıza vitrinlerde yer SAYFA 6 verdiler. Hemen hemen hepsi, kitabı ya çağdaş tarih, ya da kent sosyolojisi bölümlerine koydular. Bizce de bu tanımlara uyuyor kitap. Çünkü biz açıkçası turizm raflarına yerleştirilmesinden çekiniyorduk. Bu raflara koyanlar da yok değil, ama azınlıkta. Zira bu dizinin ilk kitapları da başlangıçta bu bölümlere konmuştu. Kitabımız şu anda bütün dünyada yaşanan ve sosyal hassasiyetli insanların yapmak istedikleri, uğruna mücadele ettikleri ve kendi kendilerine oluşturmaya çalıştıkları bir dinamizmle eşzamanlı olarak okura kavuştu. Temel hedefimiz Fransa’da olabildiğince geniş çevrelere ulaşmaktı, sanırız bu amacımıza kısmen de olsa ulaştık. Özellikle de Türkiye veya İstanbul hakkında şimdilerde duyargaları açık insanlara mesajımızı ilettik. Aslında bu hassasiyetlerin sahipleri bile İstanbul ve Türkiye konusunda çoğu zaman kısa vadeli ve dar önyargılarla hareket ediyorlar, konuşuyorlar, hatta yazıyorlar. Halbuki İstanbul’da, bu toplumun içerisinde olup bitenleri, yaşananları ve yaşayanları kanımızca Fransa’da ve dünyada insanlar doğal olarak yeterince tanımıyorlar. Biraz gazete başlıklarından, biraz televizyon ve film aralıklarından tanıdıkları, ya da iyimser ihtimalle birkaç romandan fikir sahibi oldukları İstanbul gerçekte farklı bir İstanbul. Daha çetrefil, daha girift, daha renkli, daha umutlu biri İstanbul. Bizim İstanbul’umuz gündelik zorlu ve acı koşulların bilincinde ama büyük ölçüde de çok daha iyimser bir İstanbul. Savaşan, geleceğini kotarmaya çalışan, çevresindeki insanı “ Mesleki görevlerimiz icabı zaten Fransa’da Türkiye’nin bir uzantısı gibi yaşıyoruz. İkimizin de İstanbul’la bağları sürdüğünden ve sık sık gidip geldiğimizden, İstanbul ve Türkiye’nin ne tür bir yapılanmaya gittiğini oldukça iyi izliyoruz. Uğur’un toplumbilimci ve ikimizin gazeteci olmamızın getirdiği bazı kolaylıkları da buna katmakta yarar var. ” ne denli zorluklar yaşadıklarını, bunların üstesinden nasıl gelebildiklerini ya da gelemediklerini de aktarıyorlar. Bütün eksikliklerine, eleştirilebilir yanlarına rağmen, sanıyoruz ki bu kitabı eline alacak olan kişi, İstanbul’u görmek, dahası daha iyi tanımak için başka bir arzu hissediyor, hissedecektir. İstanbul’a bugünkü görüntüsünü veren tablo gerisindeki bu insanların varlığını tanıtmakta yarar görüyoruz. Yineleyelim, İstanbul ve Türkiye hakkında daha ileri araştırma yapmak isteyen özellikle Batılı gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar ve diğer ilgili kişilere de bir uyarı, teşvik niteliği taşıyor kitabımız. KİTABA TEPKİLER Kitabınıza tepkiler nedir? Nasıl bir ilgiyle karşılandı? Daha önce belirttiğimiz üzere, 9 Şubat’ta piyasaya çıktığı günden beri kitaba gösterilen ilgi doğrusu bizi bile şaşırttı. Kuşkusuz "en çok satanlar" listelerine girecek bir kitap değil. Fransız basınında L’Humanité gazetesinde kitap hakkında çıkan olumlu bir yazıdan başlayarak, günlük, haftalık ve aylık yayınlarda söz edildi. İlginç bir şekilde, Fransa’da bugün yükselen kalite eğrisiyle büyük günlük gazetelerin korkulu rüyası haline gelen 20 Minutes, Metro gibi kitlesel bedava gazeteler bizimle kitap etrafında röportaj yaptılar. Bu gazetelerin günlük dolaşımının iki milyona ulaştığını düşünürsek, gerçekten çok sevindirici bir durum. Ayrıca günde 750 bin tirajı ve 2,3 milyon okuruyla Fransa’nın en çok satan gündeliği, bir "bölge" gazetesi olarak yayımlanan Ouest France, "Nihayet bugünkü İstanbul’dan söz eden bir kitap!" ifadeli bir yazı yayımladı. Mart ayında imza günü için Paris Kitap Fuarı’na davetliydik. Fuarın en yoğun günü olan 19 Mart Pazar öğleden sonrası boyunca fuar ziyaretçilerinin ilgisi sadece bizi değil, yıllardır fuara katılan yayınevimiz Autrement’a bile sürpriz oldu. Kitap, kendi deyişleriyle "küçük bir satış mucizesi" meydana gelmesini sağlamıştı ! Fransa’nın en önemli kültür radyosu France Culture’de veya uluslararası kamu “ Saint Denis Festivali kitabımızı keşfedip, Festival "İstanbul, çok kültürlü kent : dün ve bugün" adlı Defne’nin yönettiği bir açık oturumu kapsamına aldı. En kayda değer tepkileri, Türkiye ve İstanbul üzerine çalışan doktora ve mastır öğrencilerinden, tamamen toplumun içinden gelen tanımadığımız, kitap sayesinde İstanbul’un hiç bilmedikleri yönlerini keşfettiklerini söyleyen insanlardan aldık.” mücadelesine katmaya gayret edenlerin İstanbul’u. Bunu başardığı oranda somut başarının, toplumsal değişimin basamaklarını tırmanabileceğine inananların İstanbul’u. Henüz çok yetersiz de olsa, aydınlanmaya, kalıcı ve sürekli ilerlemeye; dogmatik, fanatik, karanlık perspektiflerden tek çıkış olarak gördüğümüz toplumsal sorumluluk alabilen; ideolojik, dini, felsefi, vb. ön şartlar koşmaksızın vuruşan bir İstanbul yansıtmaya çalıştık. Kitabın çektiği fotoğraf elbette ki toz pembe değil. Kişiler mücadele ve faaliyetlerini anlatırken radyosu Radio France Internationale’de birçok yayına davet edildik. Ayrıca France Culture mayıs ayı sonunda İstanbul’dan gerçekleştirdiği iki günlük canlı yayın için kitabımızı "alfabe" gibi kullandığını iletti. Daha yakın zamanda ise, Fransa’nın ve Paris’in en tanınmış müzik festivallerinden Saint Denis Festivali kitabımızı keşfedip, "İstanbul, çok kültürlü kent : Dün ve bugün" adlı Defne’nin yönettiği bir açık oturumu kapsamına aldı. Ama kanımızca en kayda değer tepkileri, kâh Türkiye ve İstanbul üzerine çalışan doktora ve master öğrencilerinden, kâh tamamen toplumun içinden gelen tanımadığımız, kitap sayesinde İstanbul’un hiç bilmedikleri yönlerini keşfettiklerini söyleyen insanlardan aldık. Tüm yakın çevremizden de kitabın orijinalliği ve açtığı ufuklar konusunda hoş tepkiler gelmeye devam ediyor. Bir de kitabın amacına ulaştığının en önemli kanıtı, kitapta yer alan kişiliklerin bize aktardığı kadarıyla, Fransız basın, yayın ve özellikle televizyonlarının kitap sayesinde onları keşfettiklerini ifade ederek kendilerini arayıp, çeşitli yazılar, makaleler ve belgeseller için görüşme talep etmiş olmaları. Kitap hakkında Türkiye ve Türk kamuoyunda tepkiler oldu mu? Türk kamuoyundan gelen tek tük öneri veya tepki birkaç röportaj talebi şeklinde oldu. Ancak bildiğimiz kadarıyla Milliyet Sanat’ta yayımlanan bir yazıdan başka kapsamlı hiçbir ilgi olmadı. Türkiye’de kitabı edinen bazı arkadaşlarımızdan veya yakınlarından gelen tepkilere göre, kitap gerçekten şu anda İstanbul’un ve Türkiye’nin Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecinde yürüdüğü yolda bir küçük ama değerli katkı niteliğinde... Kitabı Türkiye’de yayımlamayı düşünüyor musunuz ? Çok arzu ediyoruz. Ancak bu daha geniş çaplı bir çalışmayı gerektiriyor. Türk okur kişiliklerimizin, kahramanlarımızın çoğunu tanıyor, aslında tanıdığını sanıyor. Bu serüvenler, mücadele ayrıntılarıyla anlatıldığı takdirde belki ciddi ilgi uyandırabilir. Zira her kişiliğe ancak 45 sayfa ayırabildik. Teknik ve ticari zorunluk.... Halbuki elimizdeki malzeme, abartmasız yayımlananın on mislinden fazla. Dolayısıyla kitaba referanslar ekleyerek ve en azından iki üç kat genişleterek yayımlayabiliriz. Türk yayımcıların bu emeği takdir etmesi gerekir. Zaten bizce şu anda daha büyük öncelik, kitabın İngilizce ve Almanca’ya çevrilmesidir. Çünkü kitabın gerçek amacı, İstanbul ve Türkiye’yi tarihi, siyasi ve ekonomik boyutlarının ötesinde, sosyal ve kültürel yanıyla gündelik yaşamdaki insanlarının mücadelesiyle tanıtmak. Kıpırdayan, desteklenmesi gereken bir potansiyel ve sosyal hareketliliğin varlığını kanıtlamak. Bu yüzden de reklamsız, desteksiz de olsa ne denli geniş bir dünya okuruna ulaşırsak o denli sevineceğiz. Resmi çevreler, özel kurumlar kanatlı atlara binip, yerine göre şerbet, yerine göre rakıyla Türkiye’yi uçurmaya devam etsinler. Kalıcı tanıtım ve bilgilendirme adına daha çok milyar Avro sokağa atar ve adam zengin ederler... ? KİTAP SAYI 864 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle