Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Resimde Müziğin Etkisi/ Nazan İşpiroğlu/ Yirmidört Yayınevi/ 184 s. “Sanatları birbirinden ayıran sınırların aşılması çağımızın başlıca özelliklerinden biri. Resim, müzik, bale, tiyatro, sinema... bütün bu sanatlar birbiriyle doğrudan doğruya bağıntısı olsun ya da olmasın, iç içe giriyor ve birbirinin biçimlendirme öğelerini kendi biçim dilleri içinde eriterek bütünleştiriyorlar. İki sanatın birbirine yaklaşması, her ikisi için de yeni yapı ve ifade öğelerinin bulgulanmasına yol açıyor.” Bu kitapta, 20. yüzyılın ilk yarısında resim sanatı ile müzik sanatı arasındaki etkileşim inceleniyor. Işık Prensesi/ JeanMichel Thibaux/ Çev: M. Nedim Demirtaş/ İnkılap Yayınevi/ 336 s. 1535 yılında Venedik Cumhuriyeti, Kanuni Sultan Süleyman’ın fetih politikasının tehdidi altındadır. Venedik Dukası, Onlar Meclisi ve Engizisyon, ülkeyi demir yumrukla yönetmektedirler. Zengin bir tüccarın kızı olan ve kendisine yasaklanmış kütüphanelerde ruhunu günahla dolduran Cecilia Venier Baffo, Duka’ya yakınlığıyla bilinen bir aileye teslim edildiğinde henüz on dört yaşındadır. Burada İbranice ve Türkçe öğrenip zehir yapma sa natının inceliklerini kavrayan Cecilia, iki yıl boyunca, Osmanlı topraklarından kaçan Nefer isimli bir hadımdan haremin sırlarını dinler... Nurbanu olarak bilinen Cecilia’nın, esaretten sultanlığa uzanan öyküsü anlatılıyor bu kitapta. Türkçemize Saygı/ İsmail Karaahmetoğlu/ Ümit Yayıncılık/ 184 s. “Atatürk’ün 12 Temmuz 1932’de kurduğu Türk Dil Kurumu, 1983 yılında 2876 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu yasası ile devlet kurumuna dönüştürüldü. UralAltay dil ailesinden olan Türk dilini, yabancı kurallardan, yabancı sözcüklerden arıtma akımı, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu ile gerçekleştirildi.” Bu kitapta İsmail Karaahmetoğlu, Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kurtulması için Ilgaz dergisinde açtığı soruşturmayı sunuyor. Salome’nin Kız Kardeşleri/ Toni Bently/ Çev.: Mefkure Bayatlı/ Agora Kitaplığı/ 264 s. Salome: Karşılıksız kalan aşkı uğruna sevdiği adamın kellesini isteyen, toplumsal düzeni, uygar davranışları ve tekeşliliği tehdit eden, âşığı ve izleyici önünde striptiz yapmayı hayal edip bunu gerçekleştirmiş efsanevi kadın. 19. yüzyıl ve 20. yüzyılda ‘femme fatale’ havalarıyla, genç bedenleriyle erkeklerin dünyasına kafa tutan ve toplumsal yasaklara karşı gelmeye cüret eden dört kadın: Kanadalı modern dansçı Maud Allan, Hollandalı ‘casus’ Mata Hari, Rus gösteri sanatçısı Ida Rubinstein ve Fransız yazar Colette. New York City Balesi’nde dansçı olan Toni Bently, Salome çılgınlığının eşlik ettiği striptiz gösterileri ve bu dört kadının hikâyeleri üzerinden, erkek cinselliği ve entelektüel kadın düşmanlığının toplumsal hayattaki tezahürlerini sorguluyor. Ötekilerin Hakları/ Seyla Benhabib/ Çev.: Berna Akkıyal/ İletişim Yayınları/ 242 s. Seyla Benhabib, Ötekilerin Hakları’nda konukseverlik kavramından yola çıkarak yerli yurtlu olmayı, yurtsuz kalmayı, vatandaşlığı, yabancı ya da göçmen olmayı tartışıyor. İmparatorluk sonrası dönemin keşiflerini, sınırlar içinde var olmaya mahkum edilen insanları ve geleceğe dair yeni bir yaşam biçimi için bu var olan ulusdevlet çerçevelerinin ne kadar mümkün olduğunu ele alıyor. Bu çerçevede hiç değişiklik yapmadan, kendini esnetmeden potansiyel sorunlarla nasıl başa çıkılacağını, “doğduğun yer ve doyduğun yer” arasındaki gerilimi, farklı inanç topluluklarının yabancı sayıldıkları bir ülkede taşıdıkları kimliğin vatandaşlık kimliğiyle nasıl çarpışabildiğini, kimliklerin bu süreçte kendilerini de nasıl yeniden kurduğunu örneklerle tartışıyor. Kant’tan AB’ye uzanan bu tartışmayla, içeriği sürekli sorgulanması gereken bir konuya değiniyor.? CUMHURİYET KİTAP SAYI 864 SAYFA 29