Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A Gazetemiz Paris muhabiri Uğur Hüküm ve gazeteci eşi Defne Gürsoy’un "İstanbul: Emergence d’une société civile" İstanbul: Bir Sivil toplumun Doğuşu" adlı eseri Fransa’nın önemli ve öncü yayınevlerinden Autrement Yayınları’nın "Hareket Halindeki Kentler" isimli dizisinden çıktı..Dizinin amacı, dünyanın belli başlı kentlerindeki kültürel ve sosyal dinamikleri, bizzat tanınmış veya tanınmamış aktörleri, kahramanlarının özel süreçlerinde yakalamak ve aktarmak, her kente özgü belli başlı yenilik ve değişimlerin altını çizmek, dizideki diğer kentlerle belli bir paylaşım ve iletişimi sağlayarak bir sinerji elde etmek ve sonuçta kentlerin yeniden şekillenmesine katkıda bulunmak. On yıllık bir program içerisinde yüz kitap yayınlanması öngörülüyor dizide. Bu bağlamda hazırlanan kitapta son yıllarda çalışma ve mücadeleleriyle İstanbul’un, dolayısıyla bir anlamda Türkiye’nin sosyal ve kültürel değişimine derinlemesine katkıda bulunan ve de muhtemelen de yakın geleceğini damgalamaya aday kişi, kişilik ve kurumların kendi ağızlarından anlatılmış hikâyelerinden oluşuyor Uğur Hüküm ve Defne Gürsoy'un kitabı. Kitabın ortaya çıkış öyküsünü konuştuk yazarları ile. TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr Y irmi yıl olmuş, edebiyat dünyamızda iki "cephe"nin biribirine sağır kalışını eleştiren yazılar kaleme almıştım peşpeşe. Şüphesiz, o dönemde de bu ayrışmaya yüz sürmeyen iki avuç has şair, yazar vardı, şimdi de olduğunu gözlemliyoruz; ama önyargılar, dünyagörüşü ya da hayat anlayışı farklılıklarının körüklediği kafa çevirişler okur çoğunluğunu hep etkiledi, sonunda kaybedenlerin kendilerinden başkası olmadığını bile algılayamadı insanlar. Bu körelme, gün geldi, ait sayıldıkları "cephe"lere bakışlarını da miyoplaştırdı kaldı ki: Görmemeye alışmışlardı. Çevremdekilere Dağlarca’nın İmin Yürüyüşleri (1999) ve Yapıtımla Konuşmalar II (2000) gibi iki başyapıt daha yayımladığını anımsattığımda bana inanmaz gözleriyle bakıyorlar yalnızca; kimse o kitapları aramaya kalkışmıyor. Özdemir İnce’nin, Yasakmeyve’nin 18. sayısında (Şubat 2006) "Ôscia Antica" başlıklı, on üç parçalık önemli bir şiir yayımladığından söz ettiğimde, "o gazete yazılarını yazanın iyi şiir yazamayacağı" yanıtını alıyorum. İşin kötüsü, bu tepkileri verenler, bir biçimde aynı "cephe"de yeraldıklarını ‘duruş’larından bildiğim, kültür dünyamızın ufku geniş temsilcileri. "Karşı cephe"den bir ürüne dikkat çektiğimde ise, mermer kafa eleştirmenimiz bana çıkışarak haddimi bildiriyor. Bir tanesi de, "sen kendi işine bak" demişti: "Şiirini yaz, başkalarının yazdıklarını çentiklemekten vazgeç". Besbelli iyi geçinmenin yolu oradan geçiyor gerçek şu ki, benim pek geçinmeye niyetim yok.Şiir ortamını, edebiyat dünyasını 1980 Eylülünden bu yana pus kapladı. Kişi öne çıkıyor, çıkarılıyor; yapıt hiçesayılıyor, görülmüyor. Öyle ki, takipçileri bile etkiliyor durum. M. Ş. Onaran, ‘bir vakitler’ etkili olmuş Nuri Pakdil’in sırra kadem bastığını sanıyor. Oysa Pakdil, Otel Gören Defterler üst başlığıyla vaftiz ettiği yeni yapıtlarını peşpeşe yayımlamayı sürdürüyor; gitgide derinleşen bir dünyayı gitgide incelen bir yazıyla kuşatarak hem de. "İyi de, ortalıkta görünmüyor", denilebilir. Birincisi, Pakdil zaten görünmezdi. İkincisi, görünmeyenin görülmesini gerektirir edebiyat tutkusu. Üçüncüsü: Ortalık neresi? Bizim yetişmemizde payı olanlar, ‘Fizan’daysa bulacaksın’ şiarını kafamıza kazımışlardı. Bütün bu tabloyu, sözü Sezai Karakoç’a getirmek için çizdim. İki buçuk yıl önce Amerika Irak’a demokrasiyi getirdi: Bugün herkes biribirini öldürme özgürlüğünü kullanıyor artık. Bir buçuk ay oldu, OrtaDoğu’da yeniden kan gövdeyi götürmeye başladı. Bölgede Enis BATUR Pervasız Pertavsız Sezai Karakoç okuma saati "karşı cephe"nin uzun süre takibinde kalmışsa, bunu Mülkiye’den arkadaşları Cemal Süreya ve Ece Ayhan’ın ısrarlı hatırlatmalarına da borçluyuz; geçerken anımsatmak gerekir. Kendi cephesinde, bir tür dokunulmazlığı oldu Karakoç’un; ama bu dokunulmazlığın, onun yapıtına yaklaşılmasını neredeyse güçleştirdiği ayrı bir gerçek. Bazı şiirlerinin (sözgelimi "Balkon"), bazı kitaplarının (Gül Muştusu, Hızırla Kırk Saat) haklı ünü sonrasını haksız biçimde gölgeledi. Karakoç’un şiirinde, birkaç uygarlık ekseni adıyla sanıyla çizilmiştir: İstanbulDiyarbakırBağdat, KudüsKâbilKahire gibi. Geniş bir kültür coğrafyasına hüzün ve isyanla, umut ve öfkeyle yüzünü döner ve bir bakıma yeni bir epiğin tohumlarını saçar. Şiirokurunun bir tuhaflığı da bu noktada biçimlenir: Mahmud Derviş’e ya da Adonis’e âşinadır da, bu defa hipermetrobu azdığı için burnunun dibini görmez: OrtaDoğu tragedyasının en çetin, sağlam şiirlerinden biri Sezai Karakoç’un yapıtında beklemektedir. * Kimi ilgilendirir bilemem ama, anımsatmak isterim: Benim Sezai Karakoç’la ortak yönüm çok fazla olmasa gerektir aynı kuşaktan değiliz, dünyagörüşümüz ve hayat anlayışımız neredeyse iki ayrı uçtadır, onun yeri cennetse benimkisi besbelli cehennemdir, konumuz burada şiir olduğuna göre: Gün Doğmadan’ı okumadan, ince eleyip sık dokumadan olmaz derim. Sezai Karakoç, bırakın medya maymunluğunu, kısa süren bir siyasal parti serüveni sayılmazsa, hiçbir zaman ortalıkta görünmedi. Bu onun şiirinin hak ettiği ölçüde görülmesine engel olmamalı. Alınyazısı Saatleri, son çeyrek yüzyıl içinde yazılmış en okkalı siyasal şiirleri buluşturan toplam, kederli bir OrtaDoğu destanı. ? Sezai Karakoç, geniş bir kültür coğrafyasına hüzün ve isyanla, umut ve öfkeyle yüzünü döner ve bir bakıma yeni bir epiğin tohumlarını saçar. neler olabileceğini kestiremeyen kimse yoktur sanırım. Sezai Karakoç, 19791988 arası yazdığı ve Alınyazısı Saatleri başlığı altında topladığı şiirlerinde bu coğrafyanın bütün iniltilerini, ağıtlarını, isyanını yoğunlaştırmıştı. Şiir ortamı dönüp oraya bakıyor mu? Bana öyle geliyor ki, o dar alandan başlayarak halka halka geniş okur kitlesinin dikkatine Karakoç’un şiirleri açılmalıydı hiç değilse Mehmet Ocaktan’ın, İhsan Bilgin’in elinden. "Şiir halktan koptu" serzenişine girişenlerin önce köprü mühendisliğini ciddiye alması gerekmez mi?Sezai Karakoç, İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 864 SAYFA 3