Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DÜN, BUGÜN VE YARIN Mor çiçekleri, beyaz çiçekleri Dünün, Bugünün ve Yarının kıpırtısızlar düğmeler gibi ama, bu kıpırtısızlıkta, bir başka şeye dönüşüyorlar. Serçeler dolaşıyor arasında çiçeklerin, taç yapraklar değiştirirken renklerini. Yürüyor genç kız patikadan aşağı, duruyor önünde pencerenin, alıyor yiyecek torbasından, sert, esmer ekmek kabuklarını, okuldaki yemeğinden artırdığı, kırıp parçalıyor, serpiyor sonra pervaza. İçerde, pencerenin yanında oturuyor kadın, elinde kitabı kanat çırpmalar, gölgeler düşüyorken yüzüne camda, derken taşınıyor ekmekler ağacın kıpırtısız yerine doğru. BAŞLANGIÇ Bir köşeyi dönüyorum, görüyorum yüzünü. Yaşamlarımız sarılıyor o bakıştan. Vazgeçiyorum her şeyden bu nedenle. Anımsıyorum arkada bıraktığım ne varsa. Benimkine bitişik raflara diziyorsun kitaplarını. Alınacak şeyleri yazıyorum sana gelen bir zarfın üzerine. Önceki aşklarından söz açıyorsun bana. İlk aşkın olduğumu söylüyorsun senin. Birlikte yaşamlarımızın ortasına girmeden önce, düşünmeden önce bir birimizi terk etmeyi, yatağın becerikli haritasını devretmeyi , bırak, oyalanalım bir başlangıçta. SAVAŞ ÜÇLEMESİ: SUSKUNLUK, GURUR, AŞK 1.Hesaplaşma Anne kalmak istiyordu. Bakıyordu suskun çocuğuna. Seni bekliyordum. Yüzünün dinginliği kızın bir başka dinginlikti Elleri uzanıyordu dokunulmadan yanında ölümün. Ölü yıkayıcılar kesip attılar uzun, kara elbisesini. YUMUŞUYOR DİLİM ÖBÜR ADIYLA Örtünün altındaki kalıbı gövdelerimizin yine de tek kişilik bir çukurdur, sıcacık. DEVRİMLERDEN SONRA O David’tir tekerlekli sandalyedeki döner kapısında toplandığımız otelin, kabul ediyor öğle yemeği davetini ciğerlerinden gelen hırıltılar için özür dileyerek. Sonra Michigan Bulvarı’ndan aşağı her devrimin hasarını bilen kaldırımlar boyunca müzeye yöneliyoruz. İttiğim içindir ki kemiklerim ritm tutuyor kemikleriyle. Aklım dans etmeye çalışıyor onunkiyle, eski ipekler çevresinde kıvrılan ama takılan belleğin engeline. Dolaşıyorken arka taraftan kapısına doğru toplandığımız otelin anımsıyor yaşam yolunu döşeyen ufacık kararlar arasında binlerce kez verdiği bir kararı bir sigara yakmak"Kendime öyle kızıyorum ki," nefes alıyor, elli yıldır tekrarlanan anılarla acımasızca belirgin. Yürüyorken arkasından, düşünüyorum içinde bu kusursuz, sözel gösterişli delikanlının olduğu bir dünyayı, kendi atmosferini, ışığını, önerilen CUMHURİYET KİTAP SAYI 864 Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Gabeba Baderoon/ Şiirler/ Çeviren: İlyas Tunç G abeba Baderoon, 1969, Cape Town, Güney Afrika doğumlu. Çocukluğunu Crawford, Athlone’da geçirdi. Orta öğrenimini Claremont’daki Livingstone High School’da gerçekleştirdi. Doktorasını, Cape Town Üniversitesi’nde, Güney Afrika medyası, edebiyatı ve sanatında İslam imajları konulu bir tezle yaptı. Şiire girişi 1999’da Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çalışmaları sırasında oldu. Daimler Chrysler Award 2005 Güney Afrika Şiir ödülü sahibi. Baderoon, Amerikalı seçkin şair Robin Becker ve Forward Prize ödüllü İngiliz şair, oyun yazarı Sean O’Brien’den dersler aldı. ‘After Revolutions’ (Devrimlerden Sonra) adlı şiiri 1999’da Philadelphia City Paper Writing Contest’i kazandı. Şiirleri, Worldscapes (Oxford Univesity Pres, 2005), Ten Hallam Poets (Mews Pres, 2005), Poetry on the Road (Bremen, 2005), Weltklang Nacht der Poesie (Berlin, 2005) gibi antolojilerde görüldü. İlk kitabı ‘The Dream in the Next Body’: Bitişik Gövdedeki Düş (Kwela/Snailpress, 2005), Sunday Independent gazetesi tarafından yılın kayda değer kitaplarından biri seçildi. Aynı yıl basılan ikinci kitabı ‘The Museum of Ordinary Life’: Sıradan Yaşamın Müzesi, şairin kısa şiirlerinden oluşuyor. Son kitabı, ‘A Hundred Silences’: Yüz Sessizlik (Kwela/Snailpress, 2006). Rotterdam’da yapılan 2006 Poetry International’a davet edilen Gabeba Baderoon, medya için yazılar da yazmaktadır. kurallarını, biçemini taşıyan bir dünyayı. Düşünüyorum eylemler dokusunun modaya uygun aklı ortak kültürle kaynaştırdığını. "Onları armağanlar olarak verirdim." diyor suçluluk içinde, utangaç dikerek bakışlarını önüne. "Onayladı her şey sizin doğru şeyler yaptığınızı," diyerek rahatlattım. O biliyordu daha fazlasını, ama ben öğrendim, dinliyorken elli yıl sonra bir konuğu, ancak çevirirseniz yaşamınızı kaplayan öykülere doğru yolunuzu, ölçer kemikleriniz çarpıklığı. BİTİŞİK GÖVDEDEKİ DÜŞ Yatağın ucundan, düzeltiyorum çekerek çarşafları. Yaşlı bir adam boyuyor kocaman bir güneşi yedi mavi rengin bulutlarıyla yol yol çizilen. Ortadaki sarı boyunca her bir mavi kendisidir tamamen, ancak, tam o noktada buluşuyor diğeriyle, göz fark edemiyor değişikliği. Hava değişir, diyor yaşlı adam renkler de. Bana dokunduğun an düşünde, son vermedi bir saat önceki tenin benimkine bağlandığı yerde. Sürdürdü gövdem senin gövdenin hareketlerini. Sürü halindeki kuşlar gibi bir şey akıverdi aramızdan. Gövdelerimizden daha geniş bir yalnızlıkta katılaşan ışık ayırdı yeniden bizi Arka bahçede çamaşır yıkama görüntüleri biberiye ağacının, sivri biberlerin ötesinde. Kapokbos, ham pamuk çalılığı, dilim yumuşuyor diğer adıyla biberiyenin. Patlıcan, kırmızı biberler, papayalar açıyor mutfakla evimizi Severos’ların evinden ayıran duvar arasındaki daracık kanalda. Yatak odalarına bakan çimenliğin ucunda, bir küpeçiçeği uzanıyor esrik bir şekilde elektrik tellerine doğru. Evin rüzgar altı tarafındaki bir köşede, hiçbir şey büyümüyor. Sesler düşüyor buraya. Günün erken saatlerinde gölgeler akıyor üzerinden eski kiremitlerin beton duvarın dibine yığılmış. Soğukta, sessizlik içinde bir bahçe yapıyor kardeşim. Ayıklıyor topraktan taşları, yığıyor arka duvarın dibine. Canlı iğneleri iğne yastığı çalılarının deliyor taşlı bahçeyi. Saatlerdir kocaman bir taşı sürterek bir deliğe uyduruyor kesmek için yaşamım boyunca bir tıpadan damlayan suyu. Çevresinde, gazanyalar kırmızıya boyuyor usulca külrengi kumu. Sazlardan yapılmış bir çit süzüyor evle duvar arasındaki rüzgarı. Kardelenler eğiyor perçemli başlarını gölgelerine doğru. Geceleyin, ters çevrilmiş bir boya kutusu üzerinde, oturuyor kardeşim toprakla uğraşmanın huzuru içinde. Yükseliyor ışık taş leğeni sıyırarak sonra biriktiriyor ayda kendini. Her şey buluyor yerini. Yere düştü mavi dua kolyesi gecikmiş bir hesaplaşma içinde. Başladılar ölü yıkayıcılar bir duaya anneler, kızlar için. Kim bekleyecek beni, dedi anne. 2. Baba İntifada ölen oğlunun ölüm haberini alıyor. Alınca haberi suskunlaştı Bay Kerim. Bakmadı kameralara, ne de kendi acılarını getiren insanlara. Bir el duyumsadı elinden kayıveren, mini mini bir ayrılık, istemiyordu çünkü, gururun avuntusunu. 3.Hep ilk kez olarak Savaş öyküleri anlatıyoruz sevgi öyküleri gibi, bombalar kadar masum. Ama biz anılarla buluşacağız yeniden kentimizi çeviren duvarda, hep ilk kez olarak. BAŞARISIZLIĞI SEVMEYİ ÖĞRENMEK İki kırlangıç dönüyor havada Buruşuk kâğıtlar gibi Art arda. Başarısız oluyor fotoğraf makinesi sürekli Yaşamın görüntü dehlizinden kayıveren Yeri bulmakta. Bu arada, kırlangıçlar düşüyor İki yarım ay gibi gökyüzünden. Boşluğun köşesinden ucu ucuna, neredeyse kareden çıkan bir şey, kırlangıçları çeken fotoğrafçı öğrenmeli başarısızlığı sevmeyi, nasıl da doğrudur kendi içinde bazen sahip olmak bütünün parçasına. SAYFA 23