23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? da daha ziyade kolektif bir mücadelenin ürünü olarak ortaya çıktılar. Bunlar giderek toplumu, İstanbul halkını, İstanbulluları kendi mücadelelerine katan çabalardı. Bu bakıma sanıyoruz kitap ilginç bir örnek oluşturuyor. Geçmişteki diğer toplumsal hareketliliklerden, ‘sivil toplum hareketleri’ tanımına girebilecek eski deneyimlerinde bir anlamda farklılaşıyor. Kuşkusuz bizim görüşümüz sosyal veya siyasal bilimcilerin gerçekleştireceği, yapması gereken bilimsel çalışmaların hiçbir biçimde yerini alamaz. Biz olsa olsa özellikle Fransa’da, Batı dünyasında yaşayan araştırmacıların merakını celp etmek, onların ilgi alanını genişletmek, perspektif açmak gibi sav veya dilekler ileri sürebiliriz... OBJEKTİF OLMAK... Kitapta yer alan kişilikleri hangi ölçütlere göre belirlediniz? Bu açıkçası sübjektif bir tercih. Ancak yine de İstanbul’da yaşamamamızın bir avantajı var. İstanbul’u hem içinden hem dışından izleme şansına sahibiz. Mesleki görevlerimiz icabı zaten Fransa’da Türkiye’nin bir uzantısı gibi yaşıyoruz. İkimizin de İstanbul’la bağları sürdüğünden ve sık sık gidip geldiğimizden, İstanbul ve Türkiye’nin ne tür bir yapılanmaya gittiğini oldukça iyi izliyoruz. Uğur’un toplumbilimci ve ikimizin gazeteci olmamızın getirdiği bazı kolaylıkları da buna katmakta yarar var. Çevremizden, yani Paris’teki aydın insan zenginliği malum, dolayısıyla Fransa’dan, ama daha ağırlıkla da Türkiye’deki dostlarımız ve ilişkilerimizden, tabii en önemlisi de kendi araştırmalarımızdan, tartışa tartışa yaklaşık altmış kişilik bir liste oluşturduk. Bu grubu yayıncıya sunduktan sonra ister istemez bir eleme yaptık. Tabii ki söyleşiyi yaptığımız 27 kişi kendi alanlarında tek isimler ya da en büyük isimler gibi bir iddiamız yok. Mutlak objektif bir tercih zaten olamazdı. Elbette önce ve de özellikle sonradan "keşke şunu da koysaydık" diye yakınmalarımız da olmadı değil. Ancak bir yerde "dur" demek gerekiyordu ve kendi alanlarında ön plana çıkan kişiliklerden belli bir tercih yapmak gerekiyordu. Ancak altını çizmekte yarar var, bizim İstanbul’da yaşamamamızın her şeye rağmen kazandırdığı bir objektif yan vardı: İstanbul’da yaşayan, kentin kendi dinamiği, günlük dünyasında yer alan biri kitabı hazırlasaydı kanımızca kendi yakın çevresine öncelik tanımak gibi bir risk vardı. Bu riski bir ölçüde azaltmış olduk. Hatta bizim bu argümanımız yayıncının bu konudaki görüşünün, yaklaşımının değişmesine neden oldu. İlk 10 kitap arasında yer alan "İstanbul", bugüne kadar 16 kitap yayınlanan dizinin yazar politikasını etkiledi. Yayımcı Autrement, tüm kitaplar için söz konusu ülke veya kent dışından meslek erbabını tercih eder oldu... Tam anlamıyla bir İstanbul yazarı olan Orhan Pamuk’un kitapta yer almaması bilinçli bir tercih mi? Hayır, tam tersine. Orhan Pamuk, elimizde olmayan bir nedenle kitapCUMHURİYET KİTAP SAYI ta yer almıyor. Son ana kadar kendisi tercihlerimizin en başında gelen kişilerden biriydi. Gerçekten romanı ve eseriyle İstanbul’la bu kadar çalışmış, kentle bu kadar iç içe geçmiş, bir anlamda İstanbul’u bu kadar iyi tanıtan başka yazar yok sayılır. Ancak, bilindiği üzere, yaklaşık bir, bir buçuk yıl önce kendisinin çok ciddi bir sorunu oldu: verdiği bir demeçten dolayı hakkında çok haksız ve yerinde olmayan bir tepki oluştu. Bu tepkinin ardından uzunca bir süre Türkiye’den uzaklaşmak zorunda kaldı. Randevumuzdan bir gün önce ortadan kayboldu. Güvenlik nedeniyle bizlerle ilişki kurmak istemedi. 3 ay sonra da Fransız yayımcısı Gallimard’ın kendi İstanbul kitabını Fransa’da yayımlayacağını, iki kitap arasında ticari bir uyuşmazlık olduğu gerekçesiyle kitabımıza katılmayı reddetti. Gerçekte iki kitap tamamlayıcı olduğu gibi, Pamuk’un "İstanbul"u için iyi bir giriş ve tanıtım zemini oluşacaktı. Herkes açısından güzel bir fırsat harcanmış oldu... Kitabı oluşturan kişilikleri kısaca anlatır mısınız? Kitabımız yedi bölümden oluşuyor. Önce günümüz tanımıyla "Sivil toplum hareketi doğuşu" kavramına en uygun görebildiğimiz kişilikler etrafında ilk bölümü geliştirdik. Örneğin Açık Radyo’nun kurucusu, gazeteci, siyaset bilimci Ömer Madra, Türkiye Mimarlar Odası Başkanı ve ranttan yaşayan "korsanların" korkulu rüyası Oktay Ekinci, Türkiye ve İstanbul’daki belli başlı sivil toplum hareketlerinin öncülerinden mimar Korhan Gümüş, kamunun daha az tanıdığı, yapılması planlanan üçüncü Boğaz Köprüsü’ne karşı Arnavutköy’de mücadele veren halk hareketinin şu andaki sorumlusu Mahmut Çelebi ve İstanbul Boğazı’nın koruyucu melekleri kılavuz kaptanlardan Cahit İstikbal, bu sivil toplum hareketlerinin doğuşuna bir örnek oluşturdular. ‘İSTANBUL MOZAİĞİ’ Daha sonra "Yeniden şekillenmekte olan bir toplum" başlığı altında, kadın haklarını savunan Pınar ve İpek İlkkaracan, gay ve lezbiyen hareketin sözcülerinden Yeşim Başaran, sokak çocuklarının haklarını koruyan Umut Vakfı’nın başkanı ve kurucusu Yusuf Ahmet Kulca’yı ele aldık. "İstanbul mozaiği" bölümünde ise İstanbullulara şehirlerini içinden tanıtmayı amaçlayan ve birçok başka alanda yaptığı çalışmalarla, ama üniversite hocası, ama edip ya da gazete köşe yazarı olarak tanıdığımız Murat Belge, İstanbul Rum Patrikhanesi’nin dünyaca ünlü kişiliği, özellikle çevre koruması için yaptığı katkılarla Fransa’da sıkça sözü edilen I. Bartholomeos, iki dilde çıkardığı bir gazeteyle, yüzyıllardır Türk toplumunun ayrılmaz parçası olan Ermeni topluluğunu farklı bir biçimde tanıtmayı başarmış olan Agos gazetesi kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink ve özellikle özgüllüklerini yitirmeden Türk kimliği, potası içinde erimiş Yahudi cemaatinin öncülerinden, 500. Yıl Vakfı ve Yahudi ? 864 SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle