Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KISA KISA...KISA KISA...KISA KISA...KISA KISA... Haydi Karikatür Çizelim katür Çizelim”de bulacaksınız. Nezih, bir yandan ‘temel çizim bilgileri’ verirken, öğrencisine bir karikatürün karikatür sayılmasını sağlayacak öğelerin neler olduğunu da çizerekçizdirerek belletiyor. Dedim ya, bu kitabı her elime alışımda bende karikatür çizme isteği uyandırageldi. Tembellik etmeyip isteğimi ‘kuvveden fiile’ çıkarsaydım, belki de, bu kitabı izleyerek karikatür çizmeyi öğrenen birçok Nezih öğrencisinin aralarına katılmış olurdum. Nezih’in başarılı öğrencileri arasına katılamamış olmaktan ötürü üzgünüm ama, Nezih’in gençleri ve özellikle çocukları birer ‘karikatür çizeri’ne dönüştüregelişini kıvanarak izliyorum. Özellikle son ikiüç yıldır çocukları karikatür çizmeye özendirme çabalarını iyice yoğunlaştırdı. Hem öğretiyor, hem özendiriyor. Uğraşını ne denli sevdiğini bu iki sözcük açık seçik anlatıyor sanırım. ? Haydi Karikatür Çizelim/ Nezih Danyal/ Karikatür Vakfı Yayınları/ 64 s. İsteme Adresi: Mediha Eldem Sok. 70/1 KızılayAnkara. info@karikaturvakfi.org ? Önder ŞENYAPILI ntik dönem sanatçıları çevrede görülenleri, nesneleri yansıtırken, en yetkini eldelemek çabası göstermişler. Bir anlamda, Tanrı’nın zihnindeki kavramlara ulaşmaya çalışmışlar. Tanrı dünyayı zihnindeki bu kavramlara dayalı olarak biçimlendirmiş çünkü. Sanatçılar da Tanrı’nın dünyayı yaratırken kullandığı biçimlere ulaşmayı ereklemişler. Sanat tekniğini çok iyi bilmelerinden yararlanarak, zihinlerindeki kavramları gerçekleştirmeye çalışmışlar. İçeriğe ağırlık veren parlak betimlemeler yapmışlar. Ölçüleri yerinde, oranlamaları denk, özbiçim uyumu sağlanmış, özetle plastik güzellik ya da plastik olgunluk kavramını örnekleyen yapıtlar vermişler. Bugün bile güzelliklerini koruyorlar. Bugün bile hayranlıkla seyrediliyorlar. Antik dönem sanatçılarının bugün bile parmak ısırtan yapıtlar vermeleri işlerini ciddiye alıp ‘kurallar’ geliştirmelerinin sonucu. Örneğin, bir insan vücudunun en doğru/en güzel/en uygun olarak hangi ‘oranlar’a bağlı kalınıp betimlenmesi gerektiğini araştırmışlar. Araştırmakla kalmayıp bulgularını kurallaştırmışlar. Kural koyucu sanatçılardan birinin adı Polikleitos. Antik dönem Yunan yonutunda bütünlüğün eldelenmesini sağlayan da O. Polikleitos, bu bütünlüğü, vücudun parçaları arasında aritmetik bağlantılar kurarak sağlamış. Kanon diye anılan kurallarına göre, insan vücudunda, başgövdenin yedide biri büyüklükte olmalıydı. Ayak büyüklüğü ve bacak uzunluğu da, avuç içi büyüklüğünün katları olarak hesaplanmalıydı. Iki göğüs arasındaki uzaklık, göğüsten göbek çukuruna değin olan uzaklığa eşit olmalıydı, vb. Nezih Danyal, 3. basımı yapılan “Haydi Karikatür Çizelim” kitabından bir örnek gönderdi. Daha öceki basımlarını incelerken de, kalemi elime alıp karikatür çizmeyi deneme isteği uyandırmıştır bu kitap bende. Gene öyle oldu. Ama, bu istek dışında, bu yazının başında anlattıklarımı düşünmeme yol açtı. Çünkü, Nezih karikatürün salt çarpık çurpuk bir şeyler çizmek olmadığını öğretmeye çalışıyor her şeyden önce. Ya da şöyle mi demeliyim: Bir şeyi ‘çarpıtabilmek’ için o şeyin doğrusunun/aslının/kurallara SAYFA 18 A “Nezih’in başarılı öğrencileri arasına katılamamış olmaktan ötürü üzgünüm ama, Nezih’in gençleri ve özellikle çocukları birer ‘karikatür çizeri’ne dönüştüregelişini kıvanarak izliyorum. Özellikle son ikiüç yıldır çocukları karikatür çizmeye özendirme çabalarını iyice yoğunlaştırdı. Hem öğretiyor, hem özendiriyor. Uğraşını ne denli sevdiğini bu iki sözcük açık seçik anlatıyor sanırım.” Hüzzam Peyke uygun biçiminin nasıl olduğunu bilmek gerektiğini sergiliyor/vurguluyor. ‘MATEMATİK BİLMEYEN GİREMEZ’ Unutmamak gerekir ki, karikatür, ‘Matematik bilmeyen bu kapıdan içeri giremez’ uyarısı asılı Rönesans sanat işliklerinden birinde doğmuştur. Yani her şeyin kılı kırk yararak hesaplanıp kitaplanıp çizildiği/boyandığı/yontulduğu bir dönemin işliklerinin birinde. Bilen çoktur; bilen bilmeyene söyler söylemesine ama, bir kez daha not düşelim ki, ilk kez 1646 yılında kullanılan karikatür sözcüğünün anlamı çarpıtılmış(çizim)dır. Yani, matematik dışlanarak, kurallardan sapılmış olarak çizilmiş figürler ya da portreleri tanımlayan bir sözcüktür karikatür. Resim tarihine bir göz atılırsa, 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl içinde önemli dönüşümlere yol açan önde gelen sanatçıların öncelikle ‘gerçekçi’ bir yaklaşımla çalıştıkları, ‘kurallara uygun’ resimler boyadıktan sonra ‘kural dışı’ düzenlemeler yapmaya başladıkları gözlenir. Soyut resmin şu an usuma takılan önemli imzaları, Maleviç, Braque, Picasso, Gris, Duchamp, Vasereli, vb. önceleri güçlü figüratif resimler yapmışlardı. Bu resimlerle neyi soyutlayacaklarının bilincini oluşturdular. Soyut resme soyunan birçok yerliyabancı sanatçının başarısız olmalarının nedeni, belki de, bu bilinci oluşturmadan bu işe kalkışmış olmalarındandır. ‘NEYİN ÇARPITALACAĞININ BİLİNCİNİ OLUŞTURMAK’ Nezih Danyal da, karikatür çizmeye heveslenenleri uyarıyor. Karikatür çizmek için, yani bir figürü/bir nesneyi ‘çarpıtarak’ betimlemek için önce neyin çarpıtılacağının bilincini oluşturmak gerektiğini uyarıyor. Örneğin, çarpıtılmış bir insan vücudu çizmek için birtakım bilgilerin gereksinildiğini anlıyoruz kitabı izlerken. İnsanın başı, tüm vücudunun yedide biri ise (Ki, ‘Kanon’ da öyledir.) örneğin, başı gövdesinin üçte biri olan bir figür çizdiğinizde bu çarpıtılmış bir betimdir. Yani bir ‘karikatür’… Hayır!. Belki, sözcüğün anlamıyla sınırlı kalınırsa, bu karikatür olarak benimsenebilir. Başka nitelikleri de varsa, ‘karikatür’dür belki de. Ama, başka nitelikleri de varsa… Yoksa, çizilmiş olan figür karikatürden çok bir ‘hilkat garibesi’ betimi olmanın ötesine geçemez/geçemeyebilir. Başı vücudunun üçte biri olan bir çizimin karikatür sayılmasını sağlayan başka nitelikler neler midir?.. O niteliklerin neler olduğunu “Haydi Kari ? Mustafa FIRAT E rkan Kara, ilgiyle takip ettiğim, son birkaç yıldır şiirleri çeşitli dergilerde yayımlanan bir şair.1964 İstanbul doğumlu. Şairin ilk kitabı Hüzzam Peyke Şubat 2006’da Yom Yayınları tarafından yayımlandı.Kitapta toplam yirmi dokuz şiir yer alırken; “tenhamda”(s.8) adlı şiiriyle okuru selamlıyor şair. Kara’nın şiir dili itinayla seçilmişki öyle olması da gerekir, kimi zaman da anlamı zorlayan sözcüklerden, imgeselliğe fazlasıyla yaslanan bir özellik taşır gibidir. Daha ilk şiirde başlayan sözcüklerdeki harf oyunları okurun; kimilerine göre dikkatini dağıtır gibi de olsa Kara, bu oyunu kurallarına göre oynayan bir eda portresi çizer:” folsuz, tabularını yıkmayan bellek aşka / sevişmek terlemek (miy)di iki ten arasında” derken sevme eylemini aşkın içinden “terlemek” ve “emek” üzerinden sorarken “aşk”ı kutsal bir alan görür; aksi yapıldığında zararı kendisinin sayfalarına bir eksi işaret gibi düşen. Söz söylerken harflerle oyunlarına, ilerleyen sayfalarda da devam eder yer yer. Örnek verecek olursak bir sonraki şiiri “kum saati zamanları”nda: “kuşatan o ikindiler, sese bir es imi(mi)ydi / düşüncede.”(s.9) ya da kitabın da isim şiiri olan “hüzzam peyke”de(s.13): “bu ahraz KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 858