Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A İlhan Berk, şiirimizin tartışmasız en büyüklerinden biri. Şiirlerinin yanı sıra, bitkilere ve doğaya olan ilgisi de göz ardı edilmemeli İlhan Berk’in. Berk şu günlerde bir aforizmalar kitabıyla geldi karşımıza: “Adlandırılmayan Yoktur”. 108 aforizmadan oluşuyor kitap. Deniz Durukan, bu kitabı üzerine konuştu İlhan Berk’le. Erol Güney, çeviri tarihimizin önemli adlarından biri. Milli Eğitim Bakanlığı Klasikleri arasında çıkan çevirilerinin yanı sıra, bu çevirileri organize eden “Tercüme Bürosu”nun da bir çalışanıydı Erol Güney. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, MEB Klasikleri’nin devamı sayılabilecek bir çeviri atağına başladı: Hasan Âli Yücel Klasikleri. Erol Güney’le hem Tercüme Bürosu’nu hem Klasikler’i hem de İş Kültür Yayınları’ndan çıkan Klasikler’i konuştuk. Uygar Şirin, sinema kökenli bir yazar. Son kitabı üzerine yaptığımız söyleşide, sinema kökenli olmasına karşın kendisini tetikleyenin edebiyat olduğunu anlatıyor bize. Şirin’le yeni kitabını konuştuk. Asuman KafaoğluBüke, bu sayımızda yer alan yazısından sonra iki aylık bir izne çıkıyor. Onun yazılarını çok özleyeceğinizi biliyoruz. İki ay sonra yazılarını yeniden okumak hepimiz için büyük bir keyif olacak... Bol kitaplı günler... TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr H ACİVAT: Hay Hak! Karagöz’cüğüm bugün pek heyecanlı, gururluyum. Biliyor musun, Fransız Araştırmaları Enstitüsü bir kollokyum düzenliyormuş bizimle ilgili; ondan alıp sürükledim ya seni buralara. Maşallah, maşallah! KARAGÖZ: Servinin tepesine bin kuş avla! Hacivat, öyle işlere Fransızım zaten ben. Yemek, şarap, ot filân ikram edecekler mi şimdi bize? HACİVAT: A kardeşim, karnımızı doyurmaya değil aklımızı doyurmaya geliyoruz buraya. KARAGÖZ: Valla benim aklım tok bu mavralara. HACİVAT: Olur mu birader, bak değerli araştırmacılar, bilim insanları, kültür adamları bizim hakkımızda yepyeni görüşler sunmak için bir araya gelip bu toplantıyı düzenlemişler. Kim bilir neler öğreneceğiz hakkımızda. Ben, bir tek şu edibin varlığına bir anlam veremedim, umarım ortalığı karıştıracak sözler sarf etmez ve bu ağırbaşlı beyefendilerin tutturduğu düzeyi aşağıya çekmez. KARAGÖZ: Çekerse çeksin! Onca zamandır bizi oramızdan buramızdan çekmeyen, çekiştirmeyen mi kaldı ki, fukara Edip’ten çekinirsin? Mısırlısı, Yunanlısı, Türk’ü, Cavalısı, Bursalısı, tarihçisi, filologu, ötelisi berilisi, ressamı sinemacısı, şairi, tiyatrocusu paçamızdan sakalımızdan tutup bir oraya bir buraya çekince ne yitirdik? Bakalım bu herifin niyeti hangi yöneymiş? HACİVAT: Al sana hokka, defter, tüy. Yaz bakalım söylediklerini, sonra bakar konuşuruz aramızda. KARAGÖZ: Yazayım hele. EDİP: Saygıdeğer konuklar; kollokyumun düzenleyicileri benden Karagöz’ün Edebiyat alanındaki uzantılarını konu edinen bir bildiri kaleme almamı istediklerinde pek duraksamadım açıkçası; birkaç yıl önce düzenlenen bir Karagöz sergisinin hazırlıkları sırasında o konu üzerinde düşünme fırsatı bulmuş, söz konusu serginin oylumlu kataloğunun giriş yazısında bugün dile getireceklerimden birkaçının tohumunu atmıştım. Gelin görün ki, iş yazmaya geldiğinde, Valéry’nin “biçim pahalıya malolur” sözündeki gibi, masabaşında önce tökezledim açıkçası neden sonra, doğru “formül”ün, bir edebiyat adamı olduğuma göre, alışılagelmiş kalıpların biraz dışına taşarak, bir tür “muhavere çeşitlemesi” kurmakla bulunabileceğine vardım; umarım bu çıkışımı bağışlarsınız. KARAGÖZ: Yazdım. EDİP: İşte güzel bir işbirliği köprüsü kurulmuş oldu böylece: Ben söylüyorum, yazıcı Karagöz kâğıda düşüyor. Durum, hemen bana bir başlangıç noktası yaratıyor, kendi kendime pervasızca, ama yüksek sesle ifade ederken utana sıkıla, soruyorum: Karagöz’le Sokrates arasında uzak ama somut bir hısımlık bağı aramak, sınırı çokça zorlamak mı olur? Soruyu soruyorum ya, yanıtı çoktan verilmiş olabilir: Bir araştırmacı, tarihçi değilim ben, dolayısıyla “alan”ı tarama becerisinden yoksunum: Bir yerde, sözgelimi Yunanistan’da, oturaklı bir filolog Karagöz metinleriyle Platon’un “Diyaloglar”ını aynalı düzende tutarak pekâlâ bir okuma denemesine girişmiş olabilir; bunu burada, dostum Pierre Chuvin de benden önce yapmış olabilir. Bu türden bir girişim gerçekleşmiş olsun olmasın, işin içinde bir aşırıyorum çabası görenler çoğunlukta kalacaktır gibi geliyor Enis BATUR Pervasız Pertavsız Karagöz: Kollokyum içre kollokyum (1) bana. Oysa, Yorum ve Aşırıyorum başlığı altında toplanan derlemede, Umberto Eco, benzerlik ve anıştırma odaklarının üzerinde bekinerek duruyor. Benim kaygım elbette, anonim Karagöz oyunu yazarlarının bir biçimde Platon’u tanımış olduklarına hükmetmek değil burada: Dumézil’ce bir yaklaşımla, “diyalog” esasına dayalı bir geleneğin çektiği hat üzerinde, kavramı boş yere ortaya atmadım, hısımlık ilişkileri oluştuğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu zincirin ilk halkalarından birine Platon’u yerleştirirken, ek olarak, Sokrates figürüyle Karagöz karakteri arasında koşutluk kurulabileceğini de öne sürüyorum böyle yaparken de, Eco’nun “bütün yorumlar eşittir, bazı yorumlar daha eşittir” şiarına sığınmayı aklımdan geçirmiyorum. KARAGÖZ: Yazdım. HACİVAT: Birader, yazıyorsun da, ben bu edibin binbir dereden su getirmesinden hiç hoşlanmıyorum. EDİP: Hacivat’a sabır dilemekten başka çare göremiyorum şu aşamada: Çünkü, zincirin bir de öbür halkaları var: “Diyalog” esasına dayalı metinler, Tiyatro’dan bağımsız biçimde yürüyüp gitmişlerdir. Batı’ya yüzümüzü döndüğümüzde karşımıza Erasmus’un kollokyumları, Bruno’nun, Il Tasso’nun, Fontenelle’in söyleşileri; Doğu’ya doğru giderken Fihi Mafîh’deki, Mantıku’tTayr’daki söz aynaları çıkıyor. Yol oralardan çağdaşlarımıza uzayıp gelmiştir. Bu karşılıklı söz dikme, söyleşi kurma faslında Karagöz oyunlarındaki sözel akış düzeninin özgün, karakteristik boyutlarıyla apayrı bir mantığa dayandığını görüyoruz. Söz oyunlarının, cambazlığının, saçmaya teğet kelime cümbüşünün Metin And, Cevdet Kudret gibi kültür tarihçilerimiz Rabelais’den Ubu’nün babası Jarry’ye, Gerçeküstücülerden İonesco’nun oyunlarına bambaşka hısımlardaki benzerliğine dikkat çekmişlerdir. KARAGÖZ: “Bitpazarı’nda bir biti serseri gezmekte iken Irgat Pazarı’nda bir ırgatın yakasına binip orada bir tahta keklesiyle ba’del mülâkat mahali memuriyetlerine azîmet eyledikleri sivrisinek vasıtasıyle haber alınmıştır”. EDİP: Evet, tam da bu noktada, Karagöz’ün ünlü “Tımarhane” oyunundaki tiradlardan birini aktarması çok yerinde bir katkı oldu doğrusu. Konu buraya gelmişken, gene onun ağzından, bir de “Karagöz’ün Esrar İçip Deli Olması” oyunundan uygun bir örnek daha seçmesini dilerdim. KARAGÖZ: “Haa, ‘Karagöz’ dedim de, Karasu tarafından mübayaa olunarak Karamürsel tarîkiyle Karagümrük’ten bilvürüd kara muşambaya sarılmış kara havyar memlu bir adet kutu sabaha karşı daha karanlıkta ve Karabıçak’ın meyhanesinde Karakaş Artin’le bu Karagöz bendeleri birlikte oturmakta iken Karaoğlan vasitesiyle mezkur…” EDİP: İşte Karagöz oyunlarıyla Gerçeküstücülük akımının gözde metinleri, diyelim Desnos’un mahut ‘uyku seansları’ Artaud’nun delifişek ve delibozuk sayıklamaları, “Manyetik Alanlar”ın kimi parçaları arasında köprü kuranlar, biraz da Karagöz’ün ağzından fışkıran bu söz akılarını gözününde tutmuşlardır. Bir başka yakada, Osmanlıyla karşılaştığına tanık olduğumuz Ubu’nun uluorta seslenişlerinde ya da Jarry’den yarım yüzyıl sonra patlak veren Absurde tiyatro anlayışının uç örneklerinde de koşutluklar görüldüğü yazılıp çizilen gerçekler arasında yeralıyor. ? (Devamı haftaya...) Haftanın kitabı: Bir Endülüs Hikâyesi/ Saliha Nilüfer/ Pan Yay. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 854 SAYFA 3