22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkçenin söz varlığı halkımızın yaratıcı gücüyle, dilcilerin sabırlı emeğiyle gelişme gösterecektir. Yeniden başlayan, ama bitmeyen bir süreçtir bu! Aramızdaki tartışmalar Türkçenin gücünü artırmaya yaramalıdır. Siyasetçilerin işine gelecek duygusal çıkışlarla Türkçeyi budamaya çalışmak dilimizin söz varlığını daraltır. Budanması gereken, kökünü gelenekten almış saplantılı anlayışlardır. Toplumu değiştiren devrimlerin benimsenebilmesi için, karşı devrimcilerle dil savaşımının sürmesi gerekecektir. istiyor? Böylece Türkçenin söz varlığı küçültülmüş olmuyor mu? Bu durum insanımızın kafa yapısını değiştirmeye yarıyor mu? Bir yazarı ilgilendiren de olumsuz kafa yapısıyla savaşıma girişmek değil midir? YAŞAR KEMAL SÖZLÜĞÜ Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler Türkçenin söz varlığı tarayarak, sözlüklerde bulunmayan 400’ün üstünde söz değeri saptadığını söyledi. Umarım Literatür Yayıncılık’ın sorumlusu Kenan Kocatürk, Fakir Baykurt’un bütün kitaplarını yeniden yayıma hazırlarken, bölge sözlerini değerlendiren böyle bir sözlüğe de yer verir. Böyle bir sözlük Fakir Baykurt’u anlamayı kolaylaştıracaktır. Köy enstitü kökenlilerin öncülük ettiği Anadolu edebiyatı; “Köyden roman çıkmaz” diyen kimi aydınların yanlış eleştirisine yol açtı. Köyde insan var; kendi içine çekilen insan. Usta romancı insanı kendi içinden kurtaracaktır; Fakir Baykurt gibi. Anadolu gerçeğini yansıtmak için bölgedeki söz değerlerinin kullanılması gerekebilir. “Bölge ağzı”yla yazma yanlışına düşmeden, bölgeye özgü sözcüklerle daha gerçekçi bir çevre oluşturmak, yazarın dili kullanma anlayışıyla sınırlanır. “Derleme Sözüğü”nde yer almayan söz değerleri de Fakir Baykurt’un romanında yaşayacaktır. Bu derleyiciler 600.000’in üzerinde fiş göndermiş, bu fişler Türk Dil Kurumu’nda, DerlemeTarama Kolu Başkanlığı’nın çalışmalarıyla değerlendirilmiştir. Daha sağlıklı bir derleme için şöyle bir görüş geçerliydi: “Eksikleri ve yanlışları daha az bir eser meydana getirilebilmesi için çok sayıda yetişmiş dilcinin yurdu karış karış dolaşmaları ve her yerde uzun uzun kalarak incelemelerde bulunmaları gerekirdi.” Böyle bir çalışmayı gerçekleştirmek kolay değildir. “Halk ağzından yazı diline” böyle bir derleme için bütün yurtta gönüllü bir derleyiciler örgütü kurmak, 8 yıllık bir izlenceyle, uyumlu bir eşgüdümle derleme sözlük haline getirilebilmiştir. DerlemeTarama Kolu Başkanı Ömer Asım Aksoy’un sabırlı, birleştirici çalışması olmasa böyle bir sözlük oluşamazdı. Gene de Türk Dil Kurumu şu gerçeğe inanıyordu: “Unutmamalıdır ki ne kadar dikkatli bir derleme yapılırsa yapılsın, hiçbir zaman bu işin sonu alınmıştır denilemeyecektir. Çünkü, derlemelerde bulunacak yanlışlardan ve kalacak eksiklerden başka, halk her gün yeni yeni kelimeler yaratmaktadır” (DERLEME SÖZLÜĞÜ, Önsöz, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1963). “Derleme Sözlüğü”nün son basımı üzerinden kırk yılı aşkın bir zaman geçti. Kim bilir bu kırk yıl içinde bölge ağızlarında ne gibi söz değerleri birikti! “Derleme Sözlüğü”nün tıpkı basımı yapılsa da, yeni bir derlemeye girişilmedi. Böylece Türkçenin söz varlığında nice söz değerleri belirlenememiş oldu. Şimdiki Türk Dil Kurumu bu eksikliği gidermek için yeni bir çalışma içinde görünüyor. Yurdumuzun değişik bölgelerindeki üniversitelerde dilbilimle uğraşan bölümler derleme işi için görevlendirilecektir. Kuşkusuz derleme çalışmasında yalnızca dilsever olmak yeterli değildir. Dil işi bilimsel bir çalışmayı gerektirir. Ama bu iş aynı zamanda halkla bütünleşmeyi gerektiren bir gönül işidir. Bölgeye yabancı olan bir dilci, şöyle bir uğramakla o söz değerlerinin gizlerine ulaşabilir mi? Bölge ağızlarından yapılan derlemeler dilimizin söz varlığında önemli bir yer kaplıyor. Buradan yola çıkarak “Terim” geliştirme olanağı da aranabilir. Daha önemlisi bölge dilini yazıya kazandırarak genel dilde yaşaması sağlanabilir. Ama biz nedense bu gömüyü açmaya üşeniyoruz. Şimdiki Türk Dil Kurumu gibi geniş olanakları olan bir kurum böyle bir çalışmaya neden uzak duruyor? Üstelik başta kadınlar olmak üzere, insanı küçük düşüren nice söz değerini neden dilimizden çıkarmak T ürk Dil Kurumu, bilgisayar veri tabanında, Türkçenin söz varlığını 800 bin söz değeri olarak saptamış. Bu söz değerleri bir sözlük anlayışı içinde düzenlenmiş değil. Başka dillerden geçen sözcükler olsa da, genel dilde kullanma alışkanlığı edindiğimiz için yadırgamıyacağız. Her sözlükte başka dilden geçen sözcüklerin bulunması doğaldır. Gene de sözlüğün o dile özgü bir kişiliği vardır. O kişilik korunurken, kimi özel adların dışında, yabancı dilden geçen sözcüklerin Türkçe okunuşuna göre yazılması benimsenir. Daha önemlisi Türkçenin söz varlığından kadını küçültücü sözlerin çıkarılacağını bildiren şimdiki Türk Dil Kurumu, bu tutumuyla, dile özen gösteren çevrelerde tartışma konusu olmuştur. Dilbilimcilerin halk avcısı siyasetçiler gibi davranması, siyasetçilere yaranma izlenimi bırakan bir tutum içinde görülmesi, yadırganacak bir durumdur. Bilinen bir gerçektir ki, dilin oluşması yaşama koşullarına göre değişim gösterir. Nasıl bir Osmanlı geleneğinden geldiğimizi anımsayalım: Devletin yaşaması için şehzadeye “ölüm fermanı” çıkartılan bir anlayıştan geliyoruz. Bu kıyıcı davranış kadını “eksik etek” diye tanımlıyorsa, İslamdaki “miras hukuku” gözetilerek, ona eşit olanak tanımıyorsa, gelenekler öne sürülerek kadın özgürlüğü ölümle sınırlanıyorsa; dilimizden kadını küçülten sözlerin çıkarılması hangi gerçeği değiştirecektir? Kadını küçülten sözler dilimizde kalmalı ki, cumhuriyet devrimlerinin yeni bir toplum oluşturmadaki durumunu daha iyi anlamış olalım. Bu sözler dilimizde kalmalı ki, nasıl bir toplumdan geldiğimizi bilelim. Kadınların savaşımcı gücünü diri tutalım. Kimi sözlerin Türkçenin söz varlığından çıkarılması, bunu yapan anlayışı değiştiremeyeceğine göre, kendimizi kandırmış olacağız. Üstelik Türkçenin söz varlığını eksilteceğiz. DERLEME ÇALIŞMALARI Türk Dil Kurumu, 1932 yılında kuruluşundan başlayarak, iki yıl içinde, 5000 kadar derleyici ile işbirliğine girişerek “Söz Derleme Dergisi” adıyla 5 ciltlik bir sözlük hazırlamıştır. Yirmi yıl sonra, 19521957 arasında, 900’ün üstünde derleyici ile yeni bir çalışmaya girişmiş, daha verimli olan bu çalışmayı ilk derlemeyle birleştirerek 12 ciltlik “Derleme Sözlüğü”nü oluşturmuştur. ANADOLU GERÇEĞİNDE BÖLGE SÖZLERİ TÜYAP’ın 25. yıl etkinliklerinden biri de, Literatür Yayıncılık’ın düzenlediği “Unuttuklarımızı Hatırlamak İçin Fakir Baykurt’la Yeniden” başlığını taşıyordu. Konuşmacılardan Hülya Yazıcı Okuyan, Fakir Baykurt’un yapıtlarını SAYFA 26 Ali Püsküllüoğlu da insanı küçük düşüren sözlere katlanmada güçlük çekse de, hiçbir sözün yitip gitmesinden yana değildir. Bu nedenle hoş izlenim bırakan nice sözü “Çalımlı Sözler Kitabı”nda toplamıştır. Yeri gelmişken söylemek gerekir: Yaşar Kemal Anadolu’nun destan romanını yazarken bölgede gelişen dilden yararlanmasını bilmiş, o dile şiirsel bir incelik kazandırmanın ustası olmuştur. Onun dilinde Anadolu’nun doğasıyla insanı yeni bir görkem kazanmıştır. Yaşar Kemal Van kökenli olsa da, Adana’nın Kadirli’sinde doğmuş, Çukurova insanıyla, o doğanın sarı sıcağıyla büyümüştür. Ali Püsküllüoğlu’nun dilciliğini duyarlı kılan iyi bir ozan olmasıdır. Nedense dilcilik öne geçince, onun usta bir ozan olduğunun ayrımına varılmıyor. Ali Püsküllüoğlu da Kadirli doğumlu olup Yaşar Kemal’in hemşerisidir. Yaşar Kemal’den bir on yıl kadar sonra doğmuştur. Kadirli toprağının söylencelere dayanan geçmişini, o geçmişi oluşturan dili iyi bilir. Daha önemlisi tek başına bir ordu gibi çalışarak dilci kimliğini edebiyatımıza kabul ettirmiş, Yaşar Kemal’in kitaplarındaki dil özelliklerini ortaya koyan bir sözlük de hazırlamıştır (YAŞAR KEMAL SÖZLÜĞÜ, Yapı Kredi Yayınları, 2006) Yaşar Kemal’in son yapıtlarını da gözden geçirerek sözlüğünü geliştiren Ali Püsküllüoğlu’nun bu çalışmasının Yapı Kredi Yayınları arasında çıkması ayrı bir anlam taşıyor. Çünkü Yaşar Kemal’in bütün kitapları artık Yapı Kredi Yayınları arasında yer almış. Ali Püsküllüoğlu’nun sözlüğüyle Yaşar Kemal’in toplu kitapları bir bütün oluşturuyor. Sözcüklerin çağrışım gücü yeni bir dünyanın kurulmasını sağlayabilir. Bu bakımdan “Halk ağzından yazı diline” geçen sözcüklerin önemli bir anlamı var. Ali Püsküllüoğlu da insanı küçük düşüren sözlere katlanmada güçlük çekse de, hiçbir sözün yitip gitmesinden yana değildir. Bu nedenle hoş izlenim bırakan nice sözü “Çalımlı Sözler Kitabı”nda toplamıştır. (EREĞLİ YOKKEN ARMUDUN ADI NEYDİ, Sözlük, Can Yayınları 2005). Öyle “çalımlı sözler” var ki, şöyle bir söylenivermiş, ama sözlüklerde yer almamış olabilir. Bunlar da yok olmaması gereken söz değerleridir. Ali Püsküllüoğlu, “Beğenmeyen küçük kızını vermesin” sözü üzerine diyor ki: “Sözlüklerde ararsanız daha böyle pek çok hoş söz bulursunuz. Onlar halkın yaratıcılığını belgeler. Ama halk, onları yaratırken bıyık altından gülümser gibidir.” Türkçenin söz varlığı halkımızın yaratıcı gücüyle, dilcilerin sabırlı emeğiyle gelişme gösterecektir. Yeniden başlayan, ama bitmeyen bir süreçtir bu! Aramızdaki tartışmalar Türkçenin gücünü artırmaya yaramalıdır. Siyasetçilerin işine gelecek duygusal çıkışlarla Türkçeyi budamaya çalışmak dilimizin söz varlığını daraltır. Budanması gereken, kökünü gelenekten almış saplantılı anlayışlardır. Toplumu değiştiren devrimlerin benimsenebilmesi için, karşı devrimcilerle dil savaşımının sürmesi gerekecektir. Suç, sözcüklerde değil, o sözcüklere uyan kafalardadır. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnun oluruz. MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 877
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle