Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• » rcksinimi olduğundan çıkıyor Toroslar'a. Eşkıya gibı değil, elindeki harıkalar yarataıı cep telefonuyla, türeğe hılan gerck duymadan. Yatağına zehirli yılan mı, ak rcp mi koymııyorlar... başına sopayla da vııruyorlar. Pek çok öliim tehlikesini ustaca, şansı da yaver gidcrek savuşturuyor. Tedirginliğı geçmese de, bir dedektif olarak yolunda azimlc yürümcye çalışıyor. Çetin bcy, olayların dışında gibi dursa da, yaşananlann tam göbeğindc yer alıyor yazdıklarıyla. Yani bir yandan sanal âlcmde yürüyor yazdıklarıyla, bir yandan da çok iyi tanıdığı, yakından bildiği yörenin yaşam biçiminin fotoğraflarını gözümüzün önüne gctiriyor "yerel vc arkaik sözcüklerlc". Dünyaya, hayata vc kendine çeviriyor çetln Yiğenoğlu yeni romanı Haydar'ı öldürmekte, icimlzdekiHaydaraseslenlyor, uyuyan aslanı uyandırıyor bakışlannı, bizi de peşinden sürüklüyor olay yerlerine. "Gönül gözü"müzün açılması için ne diller döküyor, ne doğa betimlcmeleri yapıyor, ama nafile, cinayette bir adım ilerleyemiyor. Durmadan kafası karışıyor. Tüm obayı gözaltına alıyor sıkı bir biçimde ve herkesi içindeki projektörle iyice bir tanyor. Kadınlan bu işin dışında tutuyor. Erkekler ise oyunun, olayın, yaşamın baş kahramanları gibi bir bir geçiyorlar romanın bembeyaz sayfalarından. Kimi şaşırtmalara ad sapıveriyor çaktırmadan, oyun gibi. Bir ara ruhumuzun "arka bahçcleri"nc de gctirir sözü ama, oradan hemen Haydar'ın, Gılgamış'ın, Nuh'un da kendisi gibi yolctı oluşlarına geçiverir ustaca. Gerçeğin kendisi bu olunca, Kafka'nın şöylc dediği gibi "Gerçck yaşam neden göstermez...", o da cinayet sahibinin elinde kalemi kâğıdı tutan mı olduğu konusunda kuşkuya düşer. Hem bir cinayeti aydınlaımak için on beş gün biçeceksiniz kendinize, hcm de cinayeti siz işleyeceksiniz bir başkası gibi. Neden olmasın? Suç ortakları da "bilgisayarla kâğıtlar." Öyle ya bir gazeteci olarak dünyayı, yurdunu düzeltememiştir. Onca alışkanlığına ve yetişme tarzına karşı kendini mi düzeltecek o yaştan sonra! Gerekirse o da yapılır ama, iş o dcğil. Ortada ustaca işlenmiş bir cinayet ve suçsuz yerc hapis yatan biri var. Haydar efsanesi ise büyüyerck yaşamaya devam ediyor. Düşte görülüyor, hayalde görülüyor, ama kendisi yok, adı sanı Toroslar'ın kalbinde, bulunamamış bir hazine gibi yaşıyor. Herkes onu arıyor, bekliyor. Dedektif gazeteci de olayların üstünde gerçeğe doğru yol aldığını sanıyor. Toroslar ser de, sır da vermiyor! bir kovalayan var, bir de kaçanlar. Kovalayan, görünürde, cinayeti aydınlatmak için çırpınan gazeteci, yani amatör dedektif. Kaçanlar ise, köyiin tüm erkekleri, elbettc farkına varmadan. Oyle kaçma kovalamaca sahneleri var kı, henüz sınemacılann göziinc çarpmamış belli ki. Yalnız başına Toroslar'ın o zengin doğası, binlerce bitki örtüsüyle, kuşuyla, tuzaklarıyla, yangınlarıyla bilc bir cinayeti örtbas etmeye yeter gibi görünüyor. Cinayet Toroslar'da gi/li değil, köydcki insanlardan birinin yüreğinde dıırup duruyor sırsız bir ayna gibi. Aşure töreni de, etsaneleştirilen ve günün birinde kcsiliveren "Katran" ağacı da, ucun ııcıın boy veren sevdalar da, yaşlılığın verdiği bilgeliği ustaca kullanan köyiin erkekleri dc, yorumlarıyla olayı zenginleştiren yaşlı kadınlar da aynı potada buluşuyorlar buluşmasına da, onların beklcdikleri Haydar'dan başkası değil ki. Haydar ise ermişler katına çıkmıştır çoktan. Efsanc katına da oturtuknuştur bir güzel. Ama ortada bir cinayet vardır hayatımıza müdahale eden. Bunu kim çözecektir peki? Bir de bakarım ki, romanın büyülü dünyasına kendimi öyle kaptırmış, okurken ben de amatör bir dedektif olduğumu duyumsamaya başlamışım. Kahramanları bir bir gözden geçiriyorum bu olabilir, bu olamaz, diye. Sadede gelelim ve sonunda ne olduğu nu söyleyelim meraklı okurlara: Gazeteci, romanın bir kahramanı da o elbette, Adana'ya, işinin başına döndükten bir süre sonra ilçe muhabirinin faksla geçtiği haberden öğrenir için içyüzünü: Değirmendeki yaşlı bilgeyle eşi öldürülmüştür. Suçüstü yakalanan katil zanlısı Middik 11han'dır. Garip Hali'lin torunu olan llhan, bilge ile eşinin öldürülmesinin dışındaki her şeyi kabul eder. Dedesinden haber alınamayınca babası onu aramak için Ayvagediği'ne yollamış. Dedesi Garip Halil'in öldürüldüğünü öğrenmiş bir süre sonra. Babası, oğlu llhan'a dedesinin intikamını alması için ant içirmiş. Herkesin bilge olarak bildiği kişi Haydar'dan başkası değilmiş. Karısı da Emin Ağa'nın kızı Moza Bey, yani Zeynep. Memlekette kendilerine "Kulaksızlar" denirmiş llhan'lara. () yüzden, mezardaki ölülerin kulaklarını kesip oraya buraya asmış milleti korkutmak için. Murtaza'nın bacağından yaptığı köfteleri köylülere yedirmiş. Son günlerdeki tek oyunu da gazcteciyi korkutmakmış. llhan, "iki dcfine avcısıyla Fikriyc Murtaza'yı da nasıl öldürdüğünü büyük bir soğukkanlılıkla anlatmış. Kendisine kazık attıklan ve cüce diye alay ettikler için öldürüldüğünü söylemiş." lşte hep böyle oluyor: Tüm kahramanları tanıtıyor bize yazar, çocuklann bilyesi gibi iyice saçarak, onlarla sürdürüyor romandaki yaşamı. Hepsine ısınıveriyoruz. En çok bağrımıza bastığımız, benimsediğimiz ise aranan kişi olarak çıkıveriyor karşımıza. O da acımasızca öldürmüş oluyor başka kahramanları. Çukurova'nın zengin insan malzemesini, doğasını, yaşayan halkların göreneklerini, geleneklerini, dillcrini... de ustaca romanına yediriyor, betimliyor Çetin Yiğinoğlu. Piyasa işi bir roman okumadığıma çok scviniyorum. Haydar'ı Oldürmek, Yaşar Kemal'in elinden, belınden, dilinden el almış, farklı bir roman. Kalıcı, yani roman gibi bir roman! Kcndi dilini, kurgusunu, anlatımını, dünyasını ustaca ortaya koyan, bileğinin gücüyle görücüye çıkan bir roman Haydar'ı Oldürmek! • Haydar'ı Oldürmek/ Çetin Yigenoj},lu/roman/Yapı Krcdı Yayınlan/'l'cmmuz 2005/199 say/a. 8 13 TANER BAYTOK Dış Politikada Bir Nefes Taner kendi hayatını yazdı. Üstelik çok içten bir ifadeyle... Ama anlattıkları kendisiyle sınırlı kalmadı. Bu ülkenin, bazılarınt tanıdığımız, bazılarını uzaktan bildiğimiz önemli kişilerini de artılarıyla eksileriyle ve gerçek kişilikleriyle alıp önümüze koydu. Dahası, başlayınca bitirmeden bırakılamayacak akıcılıktaki bir dilustal.ğ,ylayapt.. Büyükelçi Taner Baytok'un, anılarını herkesin anlayacağı açık kalp ve lisanla dile getirdiği "Dış Politikada Bir Nefes" isimli kitabını, her Türk aydınının zevkle okuyacağına inanıyorum. Emekli Büyukelçı, Eskı Dışışleri ve Savunma Bakanı ÜMİT HALUK BAYÜLKEN Taner Baytok'un anılarını okurken, heyecanlandım. Hocası olarak onunla iftihar ediyorum. ZEKAI BALOĞLU Talim ve Terbıye Kurulu Eskı Başkanı vs Eski Gençlik va Spor Bakanı MERAKLANMASÜRECİ... Romanın örgüsü sıkı mı sıkı. Başta anlaşılmazmış gibi geliyor, ama köylülerle tanıştıkça onlara içimiz ısınıyor ve günlük yaşamlarına girivcriyoruz, onlar da bizim diinyamızda kendilcrinc hemcn bağdaş kuracak kadar bir yer buluyorlar. Sonra sancılı bir meraklanma sürecine sokuyor yazar okurıı, bekle Allah bekle, meraklan babam meraklan! Yapılacak bir şey yok. Yazar ne öngörmüşse olacak. Romanda, C U M H U R İ Y E T K İ T A P Baytok, uluslararası ilişkiler, diplomasi ve güvenlik stratejileri öğrencileri için bir ders kitabı olacak nitelikte, oğreticiliği kadar zevkle okunabilecek bir özgeçmiş yazmayı başarmış... Emekli Amıral Istanbul Ünlversrtesı ÖOretlm Görevlısı ERHAN GÜRCAN Remzi Kitabevi SAYFA 13 SAYI