04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İzmir'de yeni yayımlanmaya başlayan İLE çıkacağı zaman, "Sanat Tüketim Büyüsünü şozabilir mi?" diye bir soruşturma açılmıştı. İLE'yi çıkaranlar işin kolayına kaçan, tüketim ürünü bir edebiyatın karşısında olduklarm; gösteren birtutum içinde, gerçek edebiyatın izini sürmek istiyorlar. eni bir edebiyat dergisinin yayımlanması yeni bir umuttur. Edebiyata nasıl bir bakış açısı getirecek, alıştığımız dergilerin dışında ne gibi kazanımlarla bizi zenginleştirecek? Yeni çıkan bir dergide değişik bir çalışmanın izlerini arıyor insan. İzmir'de yeni yayımlanmaya başlayan ÎLE dcrgisinden söz açmak istiyorum (ILE, Edebiyat, Sanat ve Kiiltür Dergisi, KasımArahk 2005). İLE çıkacağı zaman, "Sanat Tüketim Büyüsünü Bozabilir mi?" diye bir soruşturma açılmış, bu konuda benim de görüşüm sorulmuştu. Tüketim bir pazarlama, bir tanıtım işi olduğuna göre, bunu, "tüketim büyüsü" olarak netilendirmck doğru olur muydu? Yeniden üretilmesindeki güçlük düşünülürse, "sanatın büyüsii"nden söz açmak gerekmez miydi? İLE'yi çıkaranlar işin kolayına kaçan, tüketim ürünü bir edebiyatın karşısında oldukJarını gösteren bir tutum içinde, gerçek edebiyatın izini sürmek istiyorlar. "Soruşturma" için 20 sanat insanının görüşü alınmış. Bunlar arasında ozanlar, yazarlar, eleştirmenlcr var. Birbiriyle örtüşen görüşler olduğu gibi, birbiriyle çelişen görüşler insanı şaşırtıyor. Belki de bir "Sonuç Bildirgesi"yle bu görüşleri değerlendirmek anlanılı olurdu. Gene de şöyle bir sonuca varabiliriz: Gerçek sanat ürünü kolay çoğaltılan, çok satan bir nesne dcğildir. Ama uzun zaman içinde sürekli satması beklenir. Saman alevi gibi parlayıp sönmez. Gelecekte de hep aranır. Ben de böyle bir umut İLE, yanıtrmın sonunu şöyle tamamlamıştım: "Öfke İLE, sevinç İLE, inanç İLE yola çıkan bir edebiyat dergisi, kısırdöngüyü bozmak, sahteci edebiyata dur demek, gerçek edebiyat İLE yaşamın yolunu açmak istiyor. Yolu açık olsun." Mustafa Şerif onaran Dergilerden Aramıza ho§ geldin özelliğine göre değişen bir Yazı Kurulu seçiliyor. Onlar da hem Danışma Kurulu'nda görev yapıyor, hem o sayının sorumluluğunu taşıyor. Iki ayda bir çıkan 90 sayfalık bir dergi için böyle geniş bir kadroya gereksinim var mı? Yoksa dergi güçlü görünsün diye, danışılmasa da, göstermelik bir Danışma Kurulu mu tanıtılıyor? Sanırım böyle danışma kurulları edebiyat dergilerinde gelenek oluşturmaya başladı. Nitekim İLE dergisi de 10 kişilik bir Yayın Danışma Kurulu'yla karşımıza çıkıyor. Derginin Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı Müdürü Hayri K. Yetik çağdaş edebiyatımızı iyi bilen, yurdumuzdaki çok kühürlülüğe dayanan edebiyatta kültür uyumuna çalışan bir ozan. Yarısı İzmir'de bile olmayan bu "Yayın Danışma Kurulu" nasıl toplanacak, bunlara neler danışılacak? O zaman, bu kurullar göstermelik olarak mı duruyor, gerçek bir işlevi kalmıyor mu, diye insanın içine bir kuşku düşüyor. Öyle anlaşılıyor ki, derginin asıl yükü, sorumluluğu üzerine alan tek kişinin omuzlarındadır. Oyle de olması gerekir. Çok başlı bir derginin uyumlu çalışması kolay değildir. lar arasında Orhan Kartal, Emin Aktuna, Halim Spatar unutulmamalıdır. Dahası, ben bile o hazırlayanların arasında olurdum. Ama asıl, gönlü yüce bir kültür insanı olan, tzmir Halkevi'nin başkanlığını da yapan Vedide Baha Pars'ı ıınutmamak gerekir. Kırklı yılların Izmir'inde Cahit Tanyol, Asım Kültür, Nurettin Topçu değişik görüşlerle çağdaş edebiyatımıza destek olan kültür insanlarıydı. Demek ki günümüz edebiyat dergilerinin arasında unutulmaması gereken bir birikim vardı. Kimler gelip kimler geçti Izmir'den? Güniimüzdeki edebiyat etkinlikleri anlatılırken eskilerden gelen birikim unutulmamalıdır. () zaman İLE'yi karşılamak daha anlamlı olacak. Y Yusuf Alper "Kavşakta"ki insanın açmazlannı incelerken; "İnsan yavrusu doğduğu günden başlayarak insan olmak ya da olmamak kavşağındadır" diyor. Bir hâkim "kavşakta'ki insanı doğru yolun aydınlığına çıkarmak ister. Hani Ahmet Muhip Dıranas; "Ve ruh atılan oklarla delik deşik" der ya; Dr. Yusuf Alper öyle bir insanın "kavşakta"ki ruh durumunu düşünüyor: "Olumsuzluklar, örsclenmeler yaşatarak kavşağa kadar getirilirse çocukgenç o kavşakta şaşkın biçimde kalakalacak; en iyi yolun hangisi olduğunu bilemeyecck, zorlanacak ve kavşak bir çarmıh haline gelecektir." Dr. Yusuf Alper yaşamanın kavşağındaki açmazlardan yola çıkıyor. Ozan Yusuf Alper edebiyatın kavşağını da anlatmalıdır. O kavşaktan kurtulmak için en dar, en zorlu yola başkoymak gerekeccktir. O yolda bataçıka yürürken belki de tükenip gidecektir. Ama asıl "erdem", asıl kurtuluş bir ozanın o yolda tükenip gitmesidir. Dr. Yusuf Alper umııtsuz insanı asfalt yola çıkaracaktır. Ozan Yusuf Alper edebiyatın kavşağında zor yolun yazgısını çözmeye çalışacaktır. Bu anlayışla İLE'ye "Aramıza hoş geldin" demek gerekir. İZMİRDEKİ EDEBİYAT ORTAMI Hasan Özkılıç'ın AGORA'yı yayımlamasıyla Izmir'deki edebiyat ortamı önemli bir gelişme göstermişti. Hem de Hasan Özkılıç geniş danışma kurullarına, yazı kurullarına gerek görmeden, ama alçak gönüllü bir davranış, sürekli bir çabayla AGORA'ya güncel edebiyat dergileri arasında kişilik kazandırmıştı. ÜNLEM de İzmir'de çıkıyor. Iki yıl oldu edebiyat ortamına doğalı. Derginin Sorumlu Yayın Yönetmeni Lütfü Dağtaş. Ayrıca 18 kişilik geniş bir Danışma Kurulu var. Bu geniş Danışma Kurulu Izmir'deki önemli kültür insanlarından oluşmuş. Lütfü Dağtaş herhalde derginin yayın siyasetini oluşturmak için Danışma Kurulu ile işbirliği içindedir. Ayrıca her sayının BİR ZAMANLAR İZMİR Edebiyata ilk adımları attığım kırklı yılların Izmir'ini anımsıyorum. O zaman da çağdaş edebiyatımızda iz bırakan dergiler vardı: "Kovan", "Fikirler", "Izmir Kültür Gazetesi", "Aramak", "Hareket" İzmir'de çıkan kırklı yılların dergileriydi. "Kovan"ın Yazı Işleri Müdürü Rıza Hiti görünse de bir kültür insanı olan Besim Akımsar o derginin her şeyiydi. Izmir'deki edebiyat ortamının oluşmasında "Kovan"ın ayrı bir yeri vardı. "Fikirler" Izmir'in en eski, en köklü dergisiydi. Ama çağdaş edebiyatın iz bırakan dergisi olarak kırklı yıllarda yeni bir atüımla çıkmaya başlamıştı. Her ne kadar dergiyi Halil Dumanoğlu yönetiyor görünse de, onun yanında adı dergide görünmeyen nice gençler vardı. Bun ARAMIZA HOŞ GELDİN lLE'den nasıl bir işlev bcklenmeli? Dergiyi yöneten Hayri K. Yetik "erdem ILE" yola çıktıklarını anımsatıyor. "Erdem" üzerine hazırlanan deneme şaşırtıcı çelişkilerle yüklüdür. Bunlar insanı etkileyen çelişkilerdir (ILE, Sümbüli Teber, KasımAralık 2005). Sahici edebiyatı öne çıkaracaksak çalışmalarımızın temclinde "erdem" olmalıdır. Erdem üzerine düşünmemiz için kesin yargılardan kaçınan Hayri K. Yetik, "kesin de söylesem gene sormaktayım" anlayışını bclirtiyor: "Istekle isteyen arasındaki uygunluk mudur, yoksa isteyenin akla uygunluğu mu? Erdem insanın kendini bilmesi mi? Peki kendini bilmek haddini bilmek midir, kendisinden vazgeçiş mi? Erdem insanlığa güveni midir? Erdem teslim olmak mıdır? Erdem en üstün iyi midir; 'mini minnacık kadın'da bulunmayan? Erdem alçakgönüllü olmak mıdır; hem 'Dev' alçak mıdır ki bunu beklesin ondan, peki bunun kendini beğenmekten ne farkı vardır? Erdem akıl mıdır?" Hayri K. Yetik'in insanı düşündüren denemesi, dolaylı olarak, edebiyata yön vermenin önce bir erdem işi olduğu sonucuna götürüyor bizi. Ama bir psikiyatri profesörü olan Dr. EKSİKLERİ YOK MU? Kimi zaman çok görünmek de eksiklik anlamına gelir. İMGE OYKÜLER'in lik sayısında Sevgi Özel Dil Danışmanı olarak gösterilmişti. Doğru Türkçenin gelişmesine emek veren Sevgi Ozel'in dergide Dil Danışmanı diye önce çıkarılması gereksiz yere yıpratılması anlamına gelebilirdi. Sevgi Ozel o görevden çekildi. Şimdi Dinçer Sezgin ÎLE'de Dil Danışmanı olarak gösterilmiş. Nedir Dil Danışmanı'nın görevi? Dcrgideki yazıları tek tek elden geçirip düzeltmek mi? Adını pek kabul ettirmemiş bir yazar bile böyle bir girişimi uygun bulur mu? "Soruşturma" yanıtlarının belli yerde bir bütün oluşturması gerekir. Araya başka yazılar girdikten sonra Hilmi Yavuz'la Mavisel Yener'in yanıtları soruşturmadan kopuş gibi duruyor. Edebiyatımızda hakkı yenenlere karşı en çok başkaldıranlardan biri de Mehmet Kıyat'tır. Bir imge ormanından geçerken şiirin sığ sularında yüzmeye çalışanlara artık öfkelenmiyor. Zaman, kim bilir hangi ünlü ozanları eleyecektir. İLE'de Muzaffer Kale adısanı bilinmeyen kimi ozanların "Adı Konacak" diyor. Her dönemde edebiyata ilk adımları atanlar İLE edebiyattan elayak çekenler bir arada yaşar. Muzaffer Kale diyor ki: "Herkes kendi yerini bir kcz daha gözden geçirmeli. Herkes olması gereken yerde mi?" Bakalım İLE'de kimlerin "Adı Konacak"? Eskiler; "Sen zarfa değil mazrufa bak" demişler. Ama eskilerin bir sözü daha var: "İnsan kıyafetiyle kabul liyakatiyle takdir olunur". İLE'nin sayfa düzeni çekici mi? Bu kadar boş yer bırakmak savurganlık sayılmaz mı? Çok uzun satırlarda harfler daha küçük görünmüyor mu? Eğribüğrü satırların daha mı çarpıcı bir özelliği var? Bu soruların yanıtını ben de bilmem. Erdem ILE yola çıkan dergiye "Aramıza hoş geldin" demenin sevinciyle, rıhtıma yanaşan bir gemideki hemşeriyi karşılamak ister gibi, yeni sayılarının çıkmasını bekleyelim. • İzmir'de yenl yayımlanmaya başlayan İLE derglsinl (solda) yöneten Hayri K. Yetlk (üstte) "erdem İLE" yola çıktıklarını anımsatıyor. Sahici edebiyatı öne çıkaracaksak çalışmalarımızın temellnde "erdem" olmalıdır. NMMiy atm 20. M NK B M800tattiyM . *L:(U12)28>I1I12»Z141 kj U I I O I V C T I T İ T A P «î A V / fl 2 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle