Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
rurken vardir elbet bir nedeni, beklemeli dcyip ve öykü kişisine dönüyonım. IVRüya Cerçek Düşte ve gerçekte büyüme yaşanır. Bu büyüme, okulun başlaması öğle uykularının bitişi demektir. Öğle ııykuları bitse de rüyalar bitmemiş ve değişmemiştir; sadece rüyaların kişisinde değişiklikler vardir. Ne rüyadaki yer, ne kişiler, ne zamansızlık değişir; hatta rüyanın sebep olduğu korku bile değişmez. Öykü kişisi olan çocuk, artık oturmuyor, denize bakıyordur rüyada. Bir hareket vardir. Bakılan yer deniz, sonusuzltıktur. Masallarda da sevilen deniz, gemi sonsuzluğu çağnştırır. Yine masallara dönüp, dinlenen masallarda gitmenin olduğunu anımsarsak acaba korkulanın büyüme, denizin sonsuzluğundaki belirsizlik olduğunu söylemekte çok mu zorlamış oluruz öyküyü. Burada yazanmızın affına sığınalım ve korkıılara dönelim. Bireyden yola çıkan yazar, sorun haline dönüştürmeden öykünün içine yedirerek bastırmanın, yaşayamamanın gizlemenin göstergejerini sunar bize. Vllk Aşk Rüyalardaki korku gerçcklikte aşkta karşılığını bulur. Aşktan korkulur bundan sanki. Aşık olıınmuştur ve "bu, kimseye, ablaya bile söylenemez". Bu cümleden iki ayn noktaya doğru uzanabiliriz. Biri; söylenmeyenlerin sayısının büyüdükçe artmaya başlamış, anlatılamayan, anlatılmayan rüyalara anlatılmamaktan çok anlatılamayan aşk eklenmiştir. Ikincisi; "ablasınabile" ifadesindeki "bile" sözcüğünün abla ile kardeş arasındaki ilk uzaklaşma göstergesi olmasıdır. Bütün yakınlaştırma ıınsurlarına rağmen, sözkonusu "aşk" olunca, cinsiyet farkı, geleneksel bakış devreye girmiştir. Toplumda gizlenecek konular arasında baş sıralardadır aşk. Bu da çok ince bir ayrımla dilc gelir bütünün içinde. Bastırılması, gizlenmesi gerekir. Aşk, âşık olmak; ayıp, korkulan, utanılması, saklanılması gerekendir. Öykü kişisi de böyle yapmıştır. Şu ifadelerlc de destekJenmiştir aşka dair söylediklerimiz: " Kimseye söyleyememe Okula gelmediği günlerde âşık olunan ışiyj görememe Âşık olunan kişinin bu ilginin farkında olmaması Konuşmak için uydurulan bahaneler Konuşurken âşık olunan kişinin gözlerine bakamama, kızaran yüz Tatilin aşkından ayrı düşmek anlamına gclmesi, fiziken geçen günlerin aslında geçmemesi Âşığı görebilmek için evinin önünden geçmeler ve bunıın herkes tarafından bilindiğini zannetme, bilinecek olmasından kaygılanma" Bireyden yola çıkan yazar, sonın haline dönüştürnıeden öykünün içine yedirerek bastırmanın, yaşayamamanın, gizlemenin göstergelerini sunar bize. di" dememiş. Zaten rüyada da kendi içinde bir sakinlik var başlangıçta. "Pantolonun paçalarını ayak bileklerinden bir karış kadar yukarı kıvırdı" yerine, "Pantolonun paçalarını kıvırdı" dcmemiş. "Bir karış kadar yukarı" ayrıntısıyla hem hareket gözümüzde görüntüye dönüşmüş, resmedilmiş hem de rüyanın içine iyice çekilmişisiz yazar tarafından. "Parmak uçlarına basarak denize doğru yürüdü ', Hızlı hızlı da denebilirdi degil mir1 Ama dikkat: "Parmak uçlarına basarak". "Sular ayaklarını okşayıp çekilince bir adım daha attı. Sonra bir adım daha." Okşamanın ardından hareketlenme başlar ve birden her şey değişir: "Gugukçuklar ötmez; yumuşaklık, sıcaldık, sevecenlik durur; onun yerine "kargalar çığlık çığlı^a havalanır". Rüyayla birlikte öyküdeki hız da artar, nabız yüksefir. Rüya gören öykü kişisi uyanır, korkmuştur, ayakları üşümüştür. Evet, bir şeyler değişmektedir artık. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da gerçek yaşamda da büyüme ve değişme başlamış, sıkıntı yaratan tekdüze öğle uykuları bitmiş, aşkla birlikte yaşama korku ve yalnızlık eklenmiştir. Rüyada da hareket vardir ve yaşanan korku. Ikisinde de korku var; bu, belki daha önce de beürttiğimiz gibi büyümeden kaynaklanıyordur. Rüyalar devam ettikçe korku azalır. Denizden bu denli korkulmasının nedeni de yüzmeyi bilmemektir. Bu bilememe açıklarda beldeyen tekneye ulaşmayı da engclJemektedir, gidişi de tabii. Yazar, bizi birden gerçekliğe çeker. Aşk karşılar bizi burda; çünkü rüyada ulaşıla mayan, gidilemeyen teknenin yerini gerçek yaşamda da ulaşılamayan, kavuşulamayan âşık olunan kişi, Sevim, alır. Sevim okula gitmez, başını bağlar ve evlendirilir. Gerçeklikle rüyanın kesiştiği başka bir nokta da budur sanırım. (jöreceğiz. Burada öykü kişisi için başka bir dönem başlar. Sevim evlenir, delikanlılıkgeride kalmıştır, rüyalar hep aynıdır, değişmez. Acaba delikanlılığa kadar yaşanan değişim ve hareketlenmenin de artık yaşanmamasına bağlayabilir miyiz rüyalardaki bu durgunluğu? Sevim'in de evlenmesinin payı var mıdır bunda? VIIKaçış Ve artık sondur; aslında başlangıç olan. "Rüyalar karabasan"dır ve kurtulunmalıdır. Rüyadan kurtulmanın yolu da rüyanın içindedir. Hep korkulan ve kaçılan denizle buluşma zamanı gelmiştir. Öykükişisi de uzaklardaki tekneye doğru kulaç atmaya başlar. "Kork"maz, "çığlık at'maz, "uyan"maz. Gider sadece. Uzaklaşır. (Söylemeden edemeyeceğim, Ormanın Içlerindeki "vitesleri boşa almak" gelip buldu beni işte yine burada durmadan yüzen kişinin eylemindeki sonsuz devamlılıkta.) Masallarda da bir şeylerin düzelmesi için gidilir; ama dönülür sonra. Şimdi de kâbusa dönüşen rüyadan çıkmak için gidilmektedir; ancak öyle uzaldaşılmıştır ki ne dönülebilecektir ne de gittikçe uzaklaşan tekneye yaklaşılabilecektir. Sonsuza açıJmaktadır şimdi öyküde ve rüyada büyüyen öykü kişimiz. "Peki böyle mi kalacak öykü? Son nerde?" diycnler! Lütfen, kitabm adına dönün, sabredin son öykünün son noktasına kadar. Bir dedektif titizliğiyle izini sürün sözcüklerin, imgelerin, kişilerin ya da bir yapbozun karşısındaymış gibi bağlantıları, ilişkileri kurmaya çalışın ve Cemil Kavukçu'nun bu kitapta biz okurlara bitimsiz bir gerçekrüya yolculuğu hazırladığını aklınızdan çıkarmayın yazar kitabı noktalayana kadar. • Başkasının Rüyaları/ Cemil Kavukçıı/ Can Yayınları/ 133 s. KAVRAM VE SLOGAN Erendiz Atasü KAVRAM ve SLOGAN tlruvıın'h'i denemeler ERENDİZ ATASÜ "... her yüzyıl bir öncekinden doğar ve bir sonrakmde yavaşça erir. Dürıya döner, tarih geniş döuemeçlerle akar. İnsanlar doğar ve ölür. Ünler solar. Servetler tükenir. Gazeteler çıkar ve batar. Geriye kalan, şairin, bilgenin, kahramanın ve halkın sözüdür. Çünkü ancak o söz, boş kalılm her dönüşünde yepyeni bir kavramın kilidini açacak anahtar oluverir. Kahramanın sözünün küçük insanlara ve koca zamana meydan okuyan gücü buradadır." VICerçek Rüya Tatilin bitişi âşık olunan Sevim'in görülmesi demek; ama Sevim'in büyümüş olmasıyla beklenti, mutsuzluğa dönüşür. Öyküdeki bu mutsuzluktan rüyada kurtulur büyümekte olan öykü kişisi; çünkü rüyasında uzun pantolon giymiştir. Bu büyümeye bir göndermedir. Yine denize bakar. "Birini bekler gibi'dir; ama gelen yoktur. Gerçek yaşamda da beklenen kişi, yaşanmayı beklenen aşk vardir; ama yaşanamayan, kavuşulamayan. Işte, rüya ile gerçekliğin kesiştiği başka bir yer. Büyümeyle gelen değişiklikler hem gcrçek yaşamda hem rüyada yaşanır. Rüyada usul usul denize yaklaşır öykü kişisi. Usulluk yazarın seçtiği sözcükler, kurduğu cümlelerdedir. "Ayakta bekler gibi denize bakar"ken "eğildi" dcmiş yazar; "birden eğilC U M H U R İ Y E T K İ T A P Erendiz Atasü'nün siyasal yazılarırun toplandığı Kavram ve Slogan kahramanlar yaratmaya eğilimli toplumların üzerinde dolaşhrıyor merceğini. Sorunlarını çözmede akılcı mekanizmalar geliştirememiş toplumların beklediği kahraman gelccek midir? Kavram ve Slogan, bir edebiyatçının gözüyle ve diliyle çağımızın önemli sorunlarına parmak basıyor. YAYINLARI 3 http://www.canyayinlari.com eposta: yayincvi@canyayinlari.com "@S9 Kitabcvi: Yenicarşı C'ad. No: 22 Galalasaray SAYI 728 SAYFA 13