23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

gizlenmek, saklanmak istenen bir şeyler var demektir. Tabularla politika vapılmak isteniyorsa orada kitleler uyutulmaya çalışılıyordur. Toplumbilim açısından baktığınızda tabular din olgusunda daha çok kullanılıyor. Bilimsellik adına politika yaptığını söyleyenler neden dinsel motifler kullanır acaba? Bir düşünce sistematiği içinde politika yapılır. Bunun adı su veya bu olabilir. Bir düşünce adına politika yapılmasını anlıyorum. Fakat, kişileri tabulaştırarak, kişilere tapınarak politika yaptığını iddia edenler bu hakkı lcendilerinde görmeleri doğru değil kanısındayım. Kendi kendilerine böyle bir şey yapmalarını ortak değerleri çıkarları adına kullanma olarak görüyorum. Bunları belirtmemin nedeni şudur: isimleri ön plana çıkartılan kişiler bir düşünce sistematiği adına hareket ettiler, bu düşünce nedeniyle hayatlartnı feda ettiler. Deniz Gezmiş, 6 Mayıs 1972 günü, idam edilirken, aifesine yazdığı son mektupta, "Kitaplanmı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özeUikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir" diyordu. Ayrıca, yazdıklan yazılar var. Bunları daha sonra kitaplaştınp yayımladılar. Teori, düşünceden düşünce üretmek demektir. Bazı sorunlar hakkında kitap yazmanız sizin teorisyen olduğunuz anlamını taşıyabilir mi? Siz öyle olmadığınız halde size bu anlamı yüklemek istenerse orada yanlışlıklar başlamaz mı? Bu yanlışların nerede, nasıl sonuçlanacağını iyi niyetle bu işe başlayanların bile kestiremediği olaylar ortaya çıkmıştır. Bazı kişileri lider kabul etmek ayrı bir şeydir, kişiye tapınmak ayrı şeydir. Türkiye'de bazı sağ ve sol hareketlerde kişiye tapınmanın bir sosyal olgu olduğu bilinen bir gerçekliktir. Sosyal gerçeklik kişilerin iradesinden üstündür. Düşünce sistematiği içinde yapılan yanlışları vurgulamak için bir örnek vermek istiyorum. gençlik hareketi var, memur hareketi var. Bu toplumsal güçlerin ortak hareketleri var. Kişiler, tarıhsel olayları yorumlayabilirler, açıklamaya çalışabilirler, yazı yazabilirler. Fakat sonra ne oluyor, sanki sadece o kişi o konu hakkında yazmış, başka hiç kimse o konu hakkında yazı yazmamış gibi bakılıyor konuya. Değişik toplumsal güçlerin yarattığı dinamizmi bir tarafa iterek, yadsıyarak sadece bir kişiye tapınarak toplumsal tarihin açıklanması özgür düşünce açısından mümkün müdür? Yapılmak isteniyorsa gerçekle bir bağı olabilir mi?. 19611971 dönemini ele aldığımızda, birçok şeyin çok kısa sürede yaşandığı bir dönem. Bazı şeyler neredeyse ıki yıl içinde olup bitiyor. Aynı kişinin yazdığı ve teorik olduğu kabul edilen yazılara baktığınızda birbirini yalanlayan yazılar bile bulabilirsiniz. Örneğin, daha önce, Türkiye'de işçi sınıfı yoictur diye yazan kişi, 1516 Haziran 1970'te meydana gelen olaylardan sonra, Türkiye'de işçi sınıfı vardır diye yazmıştır. Daha önce var mı yok mu diye tartışan bazı kesimler, işçileri kendi başına iş yapamayacak bir güç olarak görüyorlardı. Aktif güç olarak üniversiteli gençlik görülüyordu. Bu nedenle, üzerinde oyun oynanabilecek, güç gösterilebilecek, elaltında bulundurulabüecek potansiyel bir güç olarak görülen gençlik üzerinde bazı kesimler tarafından değişik provokasyonlar yapıldı. Gençlik bir çok ortağı olarak görüyordu. Işçiler ile gençlik, köylüler ile gençlik, hayatın her alanında ortak mücadele vermeye başlamışlardı. Toplumun en aktif ve gündemini belirleyen eylemleri gençlik yapıyordu. Bu nedenle diğer kesimler gençnkten bir şeyler bekler hale geldi. Gençlik içindeki bazı kesimler kendilerine bazı misyonlar yükledi ve bu misyona göre hareket etti. Zaten buna uygun örnekler hem dünyada hem de Türkiye'de vardı. 2829 Nisan 1960 eylemleri sonucu 27 Mayıs 1960 ihtilali olmuştu. Küba, Vietnam, Filistin, Latin Amerika örnekleri vardı. Arkadaşı Hasan Ataol, Deniz Gezmiş için, "Latin Amerika'nın Che'si varsa, Türkiye'nin Deniz'i vardır" demişti. Yüzlerce genç, Filistin gerilla örgütlerinin kamplarında gerilla eğitimi almaya gitti. Geri gelirken bir kısmı romantizmle geldi. Gerilla romantizmi giyime, yemeye, içmeye yansıdığı gibi birçok kişinin bu uğurda ölmesine de yol açtı. Antiemperyalist gösteriler, eylemler 1961 1971 döneminin başlıca karakteristiği idi. AntiAmerikan hareketler sonucu Türkiye'ye gelemeyen ABD 6. Filosu toplumsal nareketler 197 l'de şiddetle bastırıldıktan sonra ancak yeniden Türkiye'ye gelebildi. Vedat Demircioğlu, Ali Turgut Aytaç, Duran Erdoğan, Mustafa Taylan Özgür, Necmettin Giritliofelu, Şerafettin Atalay gibi devrimcisosyalist insanlar toplum daha rına göre belki çok çabuk ve şiddetli cezalandırılmıştır. Şimdi, ondan daha büyük suç işleyenlerin idamını hâlâ onaylayamıyor Meclis." İdam cezası Temmuz 2002 tarihinde kaldırıldı. O dönem yaşanmış ve yeterince açıklanmamış başka bazı olaylar var. llyas Aydın olayı ortaya tam çıkmış değil. Mahir Çayan ile llyas Aydın arasında geçmiş bazı konuşmalar var. Mesut Erdinç'in ölümü tam çözümlenebilmiş değil. Yusuf Küpeli'nin 8 Kasım 1969 günü yakalanmadan önce Filistin'den geldikten sonra kaldığı evlerde görüştüğü kişiler ile onlarla yaptığı konuşmalar polis tarafından gzlice kayda alınmış. "Mahir/On'ların Oyküsü" isimli kitabımda bu konular hakkında tanıkların anlattığı bazı bilgiler yer alıyor. Kitap bir bütünlük içinde okunmalıdır sanıyorum. Kitapta sadece bazı tartışmaları görüp, diğer olayları görmezseniz olmaz. Biyograrisi yazılan kişi her iki olayı da yaşamış. Onu da, ötekini de. Hiç bir şey es geçilmemiştir. Biyografisi yazılan kişilerin hayatlan her yönüyle aktarılmıştır. " Ibo /lbrahim Kaypakkaya" kitabında "işkence ile öldürüldüğüne dair" belgeler de vardır, "intihar" ettiğine dair belgeler de. Bu belgelerin birisinı koyup, diğerini koymamak olmazdı. Bu konuda çeşitli söylentiler de mevcut. Örneğin, bir genç, annesinin kendisine," Konuşması için 1brahim Kaypakkaya'nın beynine elektrik verildiğini ama konuşmadığını, yine Ali Haydar'a öldükten sonra konuşması için beynine elektrik verildiğini" anlattığını söylemişti. Deniz Gezmiş'in de idam edildiği halde idam edilmediğine hatta Deniz'in yerine başka birisinin idam edildiğine dair inançlar oluşmuştu o dönem bazı kesimlerde. Kişileri tapacak kadar severseniz, tabulaştırırsanız ve sonuçta bu tür söylenceler ortaya çıkar. Bu tür söylenceler sadece o döneme özgü değil. Tarihin her döneminde olmuş. Ölmazsa bile kendi kahramanlarını yaratmışlar. Bunun içindir ki, sorunlarının çözümünü kendisi değil kurtarıcıların geup çözmesini beklemeye başlıyor insanlar. Oysa sorunların çözümünün kendisinin de içerisinde yer aldığı örgütlü politik mücadele ile gerçekleştiği bilinen bir olgudur. Kurtarıcı beklerseniz ömür boyubeklersiniz. 12 Mart 1971 dönemi olarak adlandınlan süreç içerisinde yaşanan bazı olayları daha iyi açıklayabiimek, anlayabilmek için silahlı mücadele verdiğini söyleyen kesimler ile bunlarla bağ kurmak isteyen, veya kurmuş kesimler arasındaki ne tür ilişkiler oldu? Bu tür ilişkileri ve arkasındaki güçler kimdi bilmek gereklidir. Yoksa eksik değerlendirilebilir olaylar. 9 Mart 1971 günü gecesi kimler nerede sabaha kadar niçin bekledi? 16 Mart 1971 günü ordudan emekli edilen üst düzey subaylar vardı. Kamuoyunda "Bomba Davası" olarak bilinen davada yer aldı bu emekli edilen subaylardan bazıları. Bu konuda bazı kitaplar yayımlandı. 19611971 döneminin açığa çıkartılması için bu konu üzerinde yoğunlaşmak gerektiğini düşünüyorum. Fakat bu konuya yoğunlaşmak kolay değildir. Uzun yıllar geçmesi gerekebilir. Her şeye rağmen aktardığım bütün olaylar belgelere ve tanıklara dayandığı gibi iç ve dış toplumsal etkileri de vurgulanmıştır. Bunlar yaşanmıs bitmiş, tarine malofmuş olaylar. Bu olaylar daha çok tarihçileri ilgilendirir hale gelmiş. Fakat işin bir başka yönü şöyle. Bunlardan tecrübe çıkartanlar var, bir de bu olaylar nedeniyle kamuoyunu yanütmaya çalışanlar var. Eğer binleri o dönem ortaya çıkan bazı isimler ile siyasi adlandırmalara dayanarak bugün siyaset yaptığını söylüyor, ama yukanda vurguladığım olaylardan bazılarını yok sayıyorsa bunların kim olduğunu kamuoyunun bilmesinde yarar var. Çünkü, yine yanlışların üzerinde politika yapılıyor demektir ve sonunda kaybeden yine emekçi kesim olacaktır. Olayları aktartrken bütün yönler vurguK İ T A P S AY I 656 Klşilerl tabulaştıpmak "BenAtatürkçüDeğlllm" Gazeteci Nadir Nadi, Atatürkçülük adına yapılan yanlışları vurgulamak için, "Ben Atatürkçü Değilim" diye bir kitap yazmıştı. Doğrular kimsenin tekelinde değildir. Matematik, kimya, biyoloji, edebiyat gibi her toplumun kabul ettiği ortak eğitim sistemleri vardır. Sorun, bu bilimleri tüm insanlığın yararına mı yoksa bazı birkaç kişiye hizmet eden sistemin çıkarına mı kullanılacağı sorunudur. Buna yanıt verdiğiniz zaman tercihinizi belirlemiş oluyorsunuz. Bana göre, her bireyin hayatı önemli ve değerlidir. Nâzım Hikmet'in bir şiirinde yazdığı gibi, "Kırılan her çiçeğin acısını yüreğimizde hissediyoruz ~)önemler arasında kıyaslama yaptığınızda daha sonraki dönem için daha çok "teorisyen" ortaya çıktığı değerlendirmesi yapılması gerekmez mi? Bir ara 49 sol gruptan bahsediliyordu çünkü. Politikanın öznesi insandır. Insanı eksen alarak politika yapılmaktadır. 19741980 döneminde 19611971 döneminden çok daha fazla olaylar yaşandı. Aynı olaylar içinde yer alan ve aynı siyasi birikime, hatta daha fazla siyasi birikime sahip binlerce kişi öldü, yüzlerce kişi sakat icaldı, işinden, okulundan oldu. Olaylar içinde yer alanların birçoğu tesadüfen yaşamaktadır. Bu dört biyografi kitabını sadece biyografi kitabı olarak değerlendirmek yanlışlık olur sanıyorum. Biyografi bağlamında bir anlayışı, bir dönemi belgeleriyle, tanıklarıyla aktarmaya çahştım. Bir karakterin yansıtılmasıyla o dönemin yaşayan kişilerinin ortak yanlarını görmek mümkündür. Bir diğer yönü görmek gerekir diye düşünüyorum. Toplumsal mücadeleler tarihini bir kişinin varlığıyla açıklamak, bir kişiye bağlamak mümkün olabilir mi? Bazı isimlere ve olaylara takılarak politika yapılırsa sonuçlan ne olur diye duşünmek gerektiği kanısındayım. Kitapların konu edindiği dönemi ele alırsak işçi sını£ hareketi var, köylü hareketi var, SAYFA 16 Turhan Feyizoğlu 68 kuşağı'ndan Mehmet Cavlt Kavak, Mustafa Lutfu Kiyıcı, Atiiia Sarp ile. kişiyle, bazı güçlerle işbirliğine gitti. Veya bazı kişi veya güçler, gençlıkle bağ kurdu. Sizinlebağ kuran kişi sol adına hareket ettiğini söyleyebilir. Fakat gerçekten onun sol olup olmadtğı veya neye, kime hizmet ettiğini nasıl bilebilirsiniz. Sol adına sizin yanınıza gelir de başka birine hizmet ediyor olabilir. Aynı sorulan sağ olarak nitelenen harekeder içinde sormak gerekir. Bu soruları sorduğu için 12 Eylül 1980'den sonra "Ülkücü Hareket" olarak nitelenen kesim ikiye ayrıldı. 12 Mart 1971 ile başlayan dönemde ve daha sonraki dönemlerde provokatif hareketler de olmuştur. Kitaplarda aktardığım olaylar nedenleri, sonuçlan, etkileri ile belgeler ve tanıklarla aktarılmıştır. Işçıler, köylüler, memurlar diyorsunuz. 19611971 döneminiaktartrken çahşmalartmzda esas anlamda belırtmek istedtpniz, vurgulamak istediiıniz, yofcunlaşmakistediğiniz kesimler oldu mu? 27 Mayıs 1960 Anayasasının sağladığı yasal olanaklarla 19611971 döneminde toplumun her kesimi ayaktadır. Hak arama mücadelesi vermektedir. Üniversitelere adımını attığınızda politikaya adım atıyorsunuz demekti. Her konu tartışılıyordu. Yayımlanan her kitap okunuyordu. Çıkan dergilerin satışı 10 binlerle ifade ediliyordu. Yoğun bir hareketlilik söz konusudur. Toplumun her kesimininin verdiği mücadele ayn birer kitap olabilecek kadar yoğun ve önemlidir. Fakat, 19611971 döneminde özellikle gençlik ve ordu içinde meydana gelen olayları ayrıca ele alıp değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Gençlik kendisini iktidann iyi bir yere gelsin, insanlar daha iyi yaşam içinde olsunlar diye hayatlarını yitirdiler. Herkesin kendine göre iktidar planları yaptığı bir dönemdı. Kimi parlamenter sistem yoluyla, kimi gerilla mücadelesiyle, kimi "cunta" ilişkileri ile iktidar olmak istiyordu. "îkinci Kurtuluş Savası" verdikleri şiarıyla hareket eden gençlik kesiminde meydana gelen olayları bütün yönleriyle kitaplanmda aktarmaya çalıştım. Silahlı Kuvvetler içinde bazı subaylar ikinci bir 27 Mayıs örneğini amaçlıyordu. Bu subaylarla ilişkide olan bazı siviller de vardı. TÎP, "cunta" olarak nitelendirilen hareketlere karşıydı. 1İP, bu nedenle, "devrime engel olmakla" suçlanıyordu. TÎPyönetimi de, "faşizm gelir" diyordu. Sonuçta da faşizm gelai. Deniz Gezmiş, Hüseyin Inan ve Yusuf Arslan, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. Olağanüstü koşullarda yargılanmanın sonuçlarını bu yargılamalarda görmek mümkün. "Deniz/BirIsyancınınIzleri" kitabında ayrıntılan var. Tercüman Gazetesi'nin yazarı Rauf Tamer, 8 Nisan 1972 günü yayımlanan yazısında, "idam tartışmaları"yapıbrken özetle şunları yazmıştı: "İPTAL. Idamlara dair kanun iptal edildi. Ne demek iptal? Isterseniz gelin kelimenin menşeini arayalım: iptaT îpta. îpt. tp. Gördünüz mü, sonunda yine ip çıkıyor." Aynı zamanda bir hukukçu olan gazeteci Rauf Tamer, on beş sene sonra 6.11.1987 tarihli Tercüman gazetesinde yayımlanan yazısında ise şunlan belirtmektedir: "Gezmiş, bugün yaşasaydı infaz kanunu sayesinde belki de hapisten çıkmış bile olacaktı... 70'li yılların şartla C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle