Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r mi? Yazarlar, kütüphanede olması gere kirken zamanlarını mahkeme salonlarında geçiyor. Tarihte görülmüştür ki, kitap toplatanlar ve yazarları mahkum edenlerin adı hiç anılmazken kitaplar yine kütüphanelerde yerlerini almaktadır. Toplumsal tarih yadsınıyor, yok sayıhyor, bilinmiyor. Mahkum edilmeye çalışılıyor. Oysa, çok zengin bir toplumsal tarih birikimimiz var. Yazılanlar bu tarihin sadece milyonda biri gibi bir şey. Bu tarihin yazılması yabancı araştırmacılara bırakılmış. Kendi tarihimiz hakkında araştırma yapılmıyor. Yapanlar da engellenmeye çalışılıyor. Bu tarihin yazılması ve yazanlann desteklenmesi, yardımcı olunması gerekmez mi? Gelişmiş, demokrasisi yerfeşmiş, hukuk ve adalet sistemi kurumsallaşmış bir ülke olmanın kıstaslanndan birisidir bu. Oysa demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin hukuksal güvence altında olmadığı bir ülkede belgesel çalışmalar desteklenmediği gibi engelleniyor, yasaklanıyor, mahkum edilmeye çalışdıyor. Böyle yapılarakgerçekler gizlenmeye çabşılabilir mi? Toplumlann gelişme koşullan, değişme yasâları, her zaman siyasi baskılara ve öznel niyetlere rağmen kendi gerçekliğiyle yürür ve onlan aşar. Tarih çalışması sabır isteyen bir iş. Onyılları alıyor bir kitap çalışması. Riskleri var. En başta yasaklar geliyor. Kitap çıkar çıkmaz toplatıhyor ve hakkınızda dava açılıyor. Yıllarca çalıştığınız ve ortaya koyduğunuz bir eser bu baskılar nedeniyîe bir daha yayımlanmama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Yıllarca verdiğiniz emek mahkum edildiği gibi ayrıca siz de mahkum ediliyorsunuz. Iki kere mahkumiyet açıkçası. Hem kendiniz, hem kitabınız mahkum ediliyor. Belgesel çalışmalar yaptığım için resmi kurumlarda olan arşivlere ulaşdamıyor. Yasal açıdan engeller söz konusu. Yasalan kendi açısından yorumlayarak keyfi uygulamalar yapılmaktadır. Bu yasaklan göz önüne alıp kitabı hazırladığınızda basılmama olanağı önünüze diğer eneel olarak çıkıyor. Her yayınevi bu kitapları basmaz. Baskıları göze alamadığı için yayın politikasına ters düştüğünü öne sürerek dosyayı basmaz. Dosya basılsa bu kez dağıtım sorunu gündeme gelir. Tanıtım olmadığı için kitap kendi kendini satar. Benim açımdan kitaplarımın okunması daha önemli olduğu için bütün kitaplanmda belgelere ağırlık verdim. Bunun birçok nedeni var elbette. Birincisi, bu konuda belgelerin tasnif edilmiş olduğu merkez veya merkezler yok. Belgelerin hangi kurum ve kişilerde olduğunu sora sora, araya araya buluyorsunuz. Bütün belgelere ulaşmanız da mümkün değil. Belgeler, Türkiye'nin ve dünyanın dört bir tarafna dağdmış durumda. Ulaşabildiğiniz belgeleri önce tasnif ediyorsunuz. Kullanmanıza izin verilen belgeleri aktarabiliyoruz. Herkesin ulaşamayacağı, elde edemeyeceği belgeler elde ettiğim zaman veya bana ulaştınlan bütün belgeleri kitaplanmda okuyucuya aktarmayı bir sorumlulıık olarak görüyorum. Bu nedenle kitaplann hacmi biraz genişliyor ister istemez. Belge bulmak çok yorucu bir iş. Yıllarca iz sürüyorsunuz bir belge bulmak için. Olayı aktardığınızda geriye bunlan değerlendirmek ve yorumunu yapmak kahyor. Zaten belgeler ile belgeleri destekleyen tanık açıklamalan veya bunlann birbirini tamamlamaları, ipuçlannı okuyucuya sunuyor. Olaylara ilişkin verilen bilgilerle okuyucunun bir sonuca ulaşması çok kolay. Ayrıca, siz ne söylerseniz söyleyin, hangi değerlendirmeyi yaparsanız yapın eninde sonunda belirleyici olan okuyucunun kendi iradesi oluyor. Kıtaplanntz bazı okuyuculartntz tarafından hacimli bulunuyor En küçüğü 500 sayfa civannda. Birincisi her yayınevi bu kitapları basma rıskıne gırmeyebilir. Ayrıca bu kadar hacimli kitaplar okuyucunun gözünü korkututabilir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P Saoır isteyen 1$ Herkesin beklentisine göre kitap yazılamaz. Bir dönem, bazı kışilerin metre ile kitap aldığı yönünde karamizah yapılıyordu. Kitaplann hacimli olmasının bir çok nedeni var. Belge bulmak kolay değildir. Bu zorluğu çok yaşadım. Yıllarca bir belgeyi bulabilmek için uğraş verdim. Gazeteciyazar Uğur Mumcu, hazırladığı bir kitapda kullanabilmek amacıyla istediği belgeyi bulabilmek için çalıştığı bir sırada uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. Herkes her belgeyi bulamayacağı için bulabildiğim ve ulaşabildiğim bütün belgeleri herkesle paylaşmak istedim. Bence önemli olan kitabı okuvanın o alandaki bilgilere ulaşabilmesidır. Elde edebildiğim bütün bilgileri yayımlayarak bunu sağladığımı sanıyorum. Bu konularda çalışma yapanlardan birçok kişi gelip benden belge istiyor. Sanıyor ki, bu belgelerin asıllan bende bulunuyor. Oysa bende hiçbir asıl belge yok. Yayımladığım belgeleri kimden, hangi özel arşivden, kuruluştan aldığımı kitaplanmda belirtiyorum. Bir şeyi belirtmek istiyorum. Kitaplarımı hazırlarken bana belge verenler ile olaylara tanıklık edip benimle söyleşi yapanlann hepsine buradan bir kere daha teşekkür etmek istiyorum. Zamanım kütüphanelerde ile belge ve bilgi peşinde koşmakla geçiyor ama bana en küçük bir belge ve bilgi verenlerin de bu kitaplara zenginlik kattığını unutmamak gerekiyor. Bulduğum belge ve edinebildiğim bilgileri herkesle paylaşıyorum. Ben de varolan belgeleri isteyene veriyorum. Örneğin, Yılmaz Güney'in hiçoir kitabında yer almayan hikâyelerini tesadüfen bulmuştum. Bu hikâyeleri başta " Yılmaz Güney Vakfı" olmak üzere isteyene yayımlaması için verdim. Buna benzer yüzlerce fotoğraf ve belge verdim isteyenlere. Herhangi bir belgenin sadece ben de bulunmasının bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Bir belge veya fotoğraf yayımlandıktan sonra o Delgenin veya fotoğrafın esas yerinin arşivler ve kütüphaneler olduğuna inanıyorum. Bu nedenle bir belgeyi veya fotoğrafı kullandıktan sonra arşivimde tutmuyor onlan mutlaka gereken vakıflara veriyorum. Okuyucunun şunu da bilmesi gerekir diye düşünüyorum: Belgesel çalışmalarda bütün belgelere ulaşmak bir anda kolay değil. Ha/.ırladığım kitaplann her biri yaklaşık olarak en az beş yılhk bir çalışmanın ürünü. Fakat bazı belgelere ulaşmak otuz, kırk, elli yılı bulabiliyor. Bazı belgelere de ulaşmak hiç mümkün olmayabilirde. Belgelere ulaşmak ve onlan okuyucuya sunmak sadece kitabı yazanın iradesine bağb değildir. Bunun bilinmesi gerekir. Anlaşılması için bir örnek vermek isFeylzoğlu, üstte Oktay Etlman, altta Ise Tank All ile blrllkte tiyorum. îsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom'un 197 l'de öldürülmesi hakkında belge bulmak imkânsızdır. "Mahir/ On ların Hikayesi" adlı kitabımda açıklamasına yer verdiğün ve verdiği bazı belgeleri kitapta kullanmama izin veren Avuicat Nebil Varuy, bu konu hakkında, "Şahsi kanaatimce, bu davada bütün çabalara rağmen birçok noktalarda gerçek gün ışığına çıkamayacaktır" değerlendirmesini yapmıştır. Bu açıklamanın normal bir vatandaş olarak bizler için bazı gerçekleri vurguladığını düşünüyorum. Bazı belgelere ulaşmak belkı o konuyu zenginleştirir ama eksiklik taşıtmaz. Çünkü o konu hakkında zaten yeterli bilgi ve belgeler mevcuttur. Bütün bunlara rağmen eğer konu hakkında eksiklik duygusu okuyucuda yer alıyorsa bunu var olan bilgi ve belgeler üzerinden düşünce yürüterek tamamlaması gerekiyor. D8İ90İ0Pİ kUffiMIIPkM... belgeleri kullamrkcn nelere dikkat ediyorsunuz? Kitaplarımı yazarken tamamiyle roman biçiminde yazmak isterdim. Fakat üzerinde çabştığım konular nedeniyîe bu zor. Bir olayı çok değişik biçimlerde anlatabilirsiniz. Sorun sadece oelge aktarmak değil. Kitaplarımın teması yakın dönem tarihi olduğu için olaya tanık olanlara da başvuruyorum. Burada da bazı sorunlarla karşuaşıyorsunuz. Ilk başta, olayın tanığını ikna etmek gerekir. Dcna olan tanıkla üç dört kere görüşmek zorunda kalıyorsun. Anılannı anlatmaya çalışanın belleğinde ne kalmışsa, olaydan nasıl etkilenmişse ve olayı kendi bakış açısını katarak anlatır. Eksüc anlatabilir, yanlış hatırlayabilir. Yanılmalar olabiİiyor. Anılannı aktaran kişi, aynı olayı her seferinde farklı anlatabiliyor. Bu kez belgeler devreye girer. Anılarla belgeler birbirini destekler, tamamlarsa sorun en aza indirilmiş olur. Çelişkili görünen noktalar çe lişkileriyle birlikte belirtilerek aktarılır. Bunun dışında böyle bir olayı ben yaşarsam ne yaparım, ne düşürüm gibi yaşanan olayı kendin yaşarmış gibi doğal bir havaya giriyorsun. Bu nedenle toplumbilim, siyasetbilim, ruhbilim gibi birçok bilim anlayışı devreye giriyor. Ayakların yere basacak, gerçekçi olacaksın. Kitaplarımı, her türlü bilgi ve belgeyi aktarabilecek şekilde çalışır, hazırlar ve okuyucuya sunarım. Kendime duyduğum sevgi ve saygıyı okuyucu da duyarım. Her kıtabım Konusunda başvuru kaynağı gibidir. Geniş bir kaynakça vardır. Kttaplannızdan dört tanesı "Denız/Bır hyancımn hlerı", "Mahır/ On'ların Öyküsü", "Ibo/îbrahıtn Kaypakkaya"ve "Sinan/ Nurhak Dağlarınaan Sonsuzluğa" adlı kıtaplannız biyografı kitabı. Ve bu kisiler hayatta değiller. Bu tür kitaplan haZtrlarken hangi zorluklarla karşılaşıyorsunuz? "Kendine yapılmasını istemediğin bir hareketi başkasına yapma" veya "Benim için ne istiyorsan milyonlarcası senin olsun" gibi halkın kullandığı deyimler vardır. Biyografilerini yazdığım insanlar zaten biünen isimlerdi. Hepsi genç ve dürüsttü. Yaşları ortalama 24'tü. Düşüncelerine katuınz, katılmayız fakat hiçbir kişisel çıkar gözetmeden düşünceleri uğnına nayatlannı terreddüt etmeden feda ettiler. Bu bir dönemin gençliğinin özelliğiydi. Gerçeğin bir yönü bu. Fakat bazuannın anlaJığı gibi ne yazık ki gerçek tek yönlü değil ve tek yönlü olarak açıklanamıyor. Ben çocukluğumdaki efsaneleri, kanramanları bu dört biyografi kitabında bütün yönleriyle anlattım. Kitaplarımın öznesi insan. Karl Marks, kenaisi ile yapılan bir söyleşide, "Insanıl olan hiçbir şey bana yabancı değildir" diyor. Kitaplarımda , okuyan insanın anlamak istedıği şekildeki insan değil o insanın kendisi anlatılmıştır. Bazı konularda önyargılı davranıldığı için kitaplanmda dana çok belgeler ve tanıklar ağırlıklı olmuştur. Belgeler ağırlıklı olmasına rağmen okuyucu belgelerin ağırlığı altında ezilmesin diye kitaplan roman biçimiyle yazmaya çalıştım. Bunu bir anlamda başardım diye söyleyebilirim. Kitaplan okumaya başladığınızda uzun bir tarih yolculuğuna çıkıyorsunuz. Yüzlerce kişi. Yüzlerce olay. Yüzlerce ayrntı Kitapta kullandığım belgelerden yola çıkılarak onlarca roman, onlarca senaryo yazılabilir. Her konuda yüzlerce ayrıntı. Hiçbir kitabımda yorum ve değerlendirme yapmadığım için bu ayrıntılann okuyucuyu düsünmeye yönelttiğini sanıyorum. Kitaplarda aktarılan olaylar bir dönemin gündemini belirleyen olaylar. Toplum adına eylem yapıyorsanız toplum bundan kısa veya uzun vadede etkıleniyor. Örneğin 27 Mayıs 1960'ta başlayan sürecte yaşanan bazı olaylann etkileri 12 Eylül 1980'desonuçlanabildi. Bunun bedelini daha çok emekçi kesimler ödedi. Bireyler karşılaştığı sorunlan çözmek için o sorunların nelerden kaynaklandığını bilmek ister. Sorunlar bazı kişilerden değil kişilerin bir araya getirip oluşturduğu bir sistemden kaynaklandığı bilindiği zaman herhalde sorunların çözümü daha kolay olacaktır. Çözemezse bile bildiği için rahatlayacaktır. Ortam uygunsa bazı kışilerin bazı toplumsal güçlerin adına ön plana çıkması doğaldır. Dönemin toplumsal olayları içinde eğer ismi yeterince vurgulanmamışsa, ortaya çıkrnamışsa, hatta yaşıyorsa diğerleri önemli değiîdir anJamı akmamaJj. İsmi bilinmeyen nice değerli kişiler vardır. Sol'un ilkelere ihtiyacı vardır ama tabulara ihtiyacı olmadığının artık yaşanan bu kadar acı olaylara rağmen bilinmesi gerekir sanıyorum. Sol akılcılıktır, bilimdir. Bir dönemin anlaşılması ve bütün yönleriyle kavranabilmesi o konu üzerinde en azından yeterince bilgi sahibi olmakla olanaklıdır. Bazı şeyler tabulaştınlır ve kutsallaştırılırsa, orada * " • SAYFA 15 SAYI 656