Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Taş Ayna, Ayten Mutlu'nun bundan sonra yazacaklarını merak ettirecek nitelikte bir kitap. Ve denilebilir ki Mutlu, dilini oluşturmuş, farklı tınılar ve zaman dilimleriyle yeni dizeler inşa etmiştir. Onunla daha çok kumrular sokakta gezinecek, kül rengi bir kedere daha çok batıp çıkacağız. BETUL TARIMAN bip ülkedip" "Aşk henuz gidilmemiş Ayten Mutlu'nun yeni şiirleri: Taş Ayna nu görülen bir süreç içine sığıştırılmış yaşamın albenisi nedeniyle ise iki katı çaresiz. Zaman yıkarak geçiyor. O ise hem hızın önünde koşmak; hem de kendi benini yakalamak zorundadır. Bu arada dünyada olup bitenlerin biricik sorumlusunun da kendisi olduğunu duyumsayarak, dünyayı da omuzlannda ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ taşıması gerektiğinin aymmm^mmmm r l m l n c J a J l r ]SJe umarsiz ve ne görkemli bir koşu! Hep yalnızsınız ve sizin kendiniz olandan ölümle sürekli yüz yüze geliyorsunuz. Bir de insanın kendi oluşturduğu ile kavgasını düşünün. Yapıp ettiklerimizin zincirlerini kırmak zorundayız. Daha insancıl, eşitçi, katdımcı. Şiirim ister istemez bu alanlarda geziniyor. Ama doğayla,. tnsan doğal bir varkktır. Ilkseldir doğa. Dediğin uçak, füze sonradan, insan yapımı şeyler. Teknolojinin ürünleri. At, insan vb. ise sonsuz olanda doğal ortamın doğal yarattıkları hareket eden onlar. Bir düşünsene, sonsuzda atın koşusunu. Muazzam, başdöndürücü bir imgelem. Uçak, füze vb. gibi teknolojik ürünler bana hep fütürist, teknikle ilgili bir geleceği anımsatıyor. Teknolojik gelişmenin yolunu açanlar, sanırım insanın kendi yarattığı teknolojinin kölesi olabileceğini öngörememişlerdi. Bana çağrıştırdığı gelecek hiç hoşuma gitmiyor teknolojinin. Ben saf olanın, doğal olanın peşindeyim. Bir anlamda da insana, yitirdiği saflığın, doğallığın, güzelliğini yeniden ve yeniden anımsatmak istiyorum. Belki de bu nedenle basım hoş değil teknolojik sözcüklerle. Başkalarınabirşevdiyemem. Şiirün düzleminde önüme çtkan sözcükler şu asamada bunlardır. Ama daha sonra ne olur, Ayten Mutlu şiiri hangi sözcüklerle ifadesini bulur, bunun için şimdiden bir şey diyemem.(2) Üçüncü bölümün konusu ise aşktır. Kar Taneleri adını taşıyan bu bölümde ise aşk her haliyle karşunıza çıkar. Bu bölüme neredeyse aşkın halleridir de denilebilir. Yitip giden aşklar, sevgiliye duyulan özlem, düş kırıklıkları ve aşkın derinliği anlatılır. Çünkii aşk olmadan olmaz. Kırılsa da insan binlerce kez yine de o derin kuyııya batıp çıkmak ister. İnsana sevişmenin ardı kül müdür dedirtir. "işte sevişmek bitti/ ölüm gibi devam ediyor gece/ aşk henüz gidilmemiş bir ülkedir, diyorsun/ ne kadar uzak gitsen çıkamazsın teninden/ kendinden çıkamazsın ne kadar yakın gelsen" (Taş Ayna, s. 48) O rta ve lise öğrenimini tamamladığı Bandırma'da doğan Ayten Mutlu (19^2) Istanbul Üniversitesi tşletme Fakültesi'ni bitirdi (1975); Yıldız Teknik Üniversitesi tnşaat Fakültesi'nin üçüncü sınıfından ayrıldı. Ilk deneme, öykü ve şiirleri, ortaokul yıllarından başlayarak yerel gazetelerde yayımlanmaya başladı. Daha sonra Imece, Yazko Edebiyat, Edebiyat 81, Oluşum, Varlık, Hürriyet Gösteri, Şiirlik, Yeni Biçme, Düşlem, Sombahar, Pen Edebiyat Seçkisi, Edebiyat Eleştiri, Evrensel Kültür, Papirüs, Baska, Islık, Bahçe, Şiir Oku, Atika, Güzel Yazılar, Milliyet Sanat, Ludingirra, OtekiSiz... gibi edebiyat dergilerinde ve değişik gazetelerde deneme ve inceleme ya/ıları, şiir çevirileri ve şiirleri yayımlandı. Serdar Koçak, onun için "Iç müziği şiire içkinleştirmeye çalışan şiirimizin ana yönetimini Ayten Mutlu'nun varlıkyokluk, anzaman sorunsalı gibi doğrudan kainatı söz konusu eden yedinci şiir kitabı Taş Ayna dört ana bölümdcn oluşuyor; Taş Ayna, Amfora, Kar Taneleri ve Sessizlikte: Ben kitabı yeniden ve yeniden ilk çağ felsefesine göre varlığın dört ana unsurunu ateşten toprağa, sudan havaya (yıldızdan kalbe) değiştirerek okudum. On birinci sayfadaki kristal kuş bakışlı şiirin an'ın sesini ikiye bölen yalan dizesiylekürekleri çekmeye başlıyoruz. Koyu lacivert bir denizde yol alırken gecenin, an'la zaman arasında bir rakkas'a rastlıyoruz; şair buradan itibaren şiirini kendisi üzerine hacmedecektir. An sözcüğü iki dizede de kesme işaretiyle aynlmış, ah! Kimseler bilmiyor an'a yahut an'la ne yapacağını! Ilerlerken adı geçen şiirde birdenbire "Aşk bk armağambr sana" 1 Hüzün Ayten Mutlu şlirlnln ana Izleğldlr. rini aldığı görülür. Her iki kitaptan da örnek vermek gerekirse; "kadınım/ aydınlığım pencerelerde peçe/ çocuklar tınnanırken eteklerime/ sığamam adalara, dünya sığmaz içime/ büyütürüm içimde ormanları/ çıkamam bahçelere" (Denize Doğru, s. 61), "kadın kum tanesinden bile küçüktü/ daha küçüktü deniz kadındaki acıdan" (Çocuk ve Akşam). Yukandaki dizeler bunu açıklar niteliktedir. TaşAyna'ya bakıldığında ise doğrudan değilse bile derinden bir kadının sesi sizi sanp sarmalar. "son yıllarda ihtiyacımız olan sahicilik duygusu bu şiirde yeşeriyor" demesi de bundan olsa gerek Orhan Koçak'ın, Söz oyunlarına sapmadan, aşkı, aşkını belki de bu kadar güzel anlatır insan. Hem de "dişil dizelerle", çekincesiz, dosdoğru anlatmak istediğini anlatan Ayten Mutlu, erotizme varan dizelere şiirlerinde pek yer vermese de içtendir ama sahici. "işte sevişmek bitti/ ölüm gibi devam ediyor gece", "Yalnız bir çocukmuş aşk, döktü taçyaprağını/ zamanın hoyrat anneliğine", "Sevişmek kutsanmış bir ayindi seninle", "öpüyorum, öper gibi gözlerini son defa/ ölüm gibi bir aşkın gözyaşlarını" gibi dizelerse Taş Ayna'da yer alan dikkat çekici dizeler olsa gerektir. Bu anlamda Metin Cengiz'in sözleri dikkat çeker. "Elbette ki kadın duyarlılığını, yani şairin kendisi olanı sürekli, bir insan olarak duyumsatması da Ayten Mutlu'yu Ayten Mutlu kılan yanlardan biri. Söyleyişte dengeli, lirik, lirizmin çağrışım patlamalarıyla ince bir duyarltkta eridiği, klasik, sağlam dize yapısıyla göze çarpıyor Mutlu'nun şiiri. Böylece ona ait özellikleri duyumsuyoruz. Insani olanın titreşimlerini sezdirirken geleneksel değerlerden de yararlanıyor şair. Sesini geleneğin güvenli kollannda buluyor. Daha önce duyduğumuz bir çağlığın yankılarını görmemek olası değil. Yaslandığı asırlık çınara, kendi sesini katarak şiirini söylemektedir/yazmaktadır. Hatta kimi sözler de tanıdık gelebilir. Her birimiz bir başka şairi bulabiliriz. Böylece de tanıdık bir sesin verdiği emniyet kemeriyle yolculuğa çıkma şansını ediniyoruz, Ayten Mutİu'nun şiirinde. Ama o kendi sesinin çağlayanlarıyla sarar bizi. Duyduğumuz artık yalnızca onun şürlerini oluşturduğu şelaledir. Ölümün fısıldadığı şelale.(3) Her ne kadar Çocuk ve Akşanı'da çocukluğa yaslanan dizelere sıkça rastlansa da Taş Ayna'da da aynı izleğin izleri sürüldüğü görülebilir. Çünkü çocukluk azımsanmayacak kadar önemli neredeyse hayatın atardamarıdır da. "çocuk kalmış bir tutkuyla uzandım taşın çıplağına', "yalnızbir çocukmuş aşk ', "kıpıruaşan dallar, çocuksu gün ışığı", "kim bilir hangi çocuğun benini serer gibi" dizeler buna en iyi örnekler. Önceki söylediğiyle şimdiki arasında paralellik bulunan Ayten Mutlu şiiri için tabii ki çok şey söylenebilir. Çünkü Taş Ayna onun bundan sonra yazacaklarını merak ettirecek niteliktedir. Ve denilebilir ki o dilini oluşturmuş, farklı tınılar ve zaman dilimleriyle yeni dizeler inşa etmiştir. Biliyorum ki onunla daha çok kumrular sokakta gezinecek, kül rengi bir kedere daha çok batıp çıkacağız. Ve belki de en çok "bu şehrin silinmiş adreslerinde" "çiy tanelerinin avuçlannda ıslak gözlü perilerin bıtmeyen dansı zambaklar ülkcsinde karfırlınası gibi ak ve deliydi sevişmelerim" (Taş Ayna, s. 34) • (1) Serdar Koçak, Radikal Kitap, Mayıs 2002 (2) Cumhuriyet Kitap, S Tctnmuz W) (3) Metin Cengiz, Cumhuriyet Kitap, S TemmuzlW9 Taş Ayna/ Ayten Mutlu/ ÖtekiSiz Yayınevi/ 2002 CUMHURİYET KİTAP SAYI 648 "Bekliyoruz kendimızi, mucize bekler gibi Terk ediyor oysa hayat bizim olan şeyleri" dizeleriyle karşılaşıyoruz burada mana zemininden nrlamış soyut bir yakarıyla iç müziği şiire yerleştirivermiştir. Türk şiiri özellİKİe geçen asrın başından beri kendini DoğuBatı sarkacında değerlendirmektedir; gerçeği anlamaktan hakikati sezmeye yahut gizemden doğaya doğru bir sarkaç. Ayten Mutlu, Doğu'nun sesini en çok duyurabileceği bir konuda nerede duruyor izleyeceğiz. Şunu kesinlikle biliriz iç müziği şiire içkinleştirmeye çalışan şiirimizin ana yönelimini elinizdeki kitapta hissedebileceksiniz. Burada (gecenin kömürü) mana ufalanmış eriyik ışık tozları gibi yokluk hududuna hareket etmiştir. Biraz ötede Aytannça'nın gümüş atlarında şiirimizin Yunan şiirine öykünen kimi şairlerimizde olduğu gibi anlatımcı tarz ağır basmasına karşın yaşadığımız coğrafyanın ruhu geçmiş zamanda patlayıp dağılmaktadır. Okuma eyleminden aldığımiz tat biraz mayhoşlaşmış ve mevsim güzdür. Koçak yazısının bir yerinde şöyle der; "şiirAnadolu'dakurulmaktadır.' Busöz Ayten Mutlu'nun beşinci kitabı Denıze Doğru ile de ilişkilendirildiğinde her iki kitapta da mitoloiik öğelerden yararlanıldığı şiirin şeylerle bağlantısının bir kez daha gözler önüne serildiği görülür. SAYFA 8 Olympos, Hades, Kibele, Asurlu gibi sözcükler buna en iyi örnekler olsa gerektir. Güncelle, tarihsel olanın iç içe geçtiği, şiirleştiği dizelerse şunlardır: "Asurlu bir bahçede/ Kybele'nin sııretine bürünmüş/ Akadlı bir fahişe/ Huş ağacından yapılmış bir ezgide/ dans ediyor şiirin şiirin kıvrakşiirinkıvraktümceleriyle" (Iaş Ayna, s. 20) "Ana tanrıçanın atlas eteği/ süpürürken kışin günahlarını" (Denize Doğru, s. 56) "Çan sasteri çocuklugun" Taş Aymı'nın ikinci bölümü/lw/öra'ya bakıldığında ise neredeyse her şiirde zamanın derin izlerine rastlamak mümkündür. Yalnızlıksa derin yaralar açıverir insanın içine. Tam da bu noktada denilebilir ki hüzün Ayten Mutlu şiirinin ana izleğidir. Bu ana izlekte ölümde tüm soğukluğuyla kendini hissettirir. Hem de tüm siyahlığıyla. "Kim anımsarölüleri ki? ay geceyi unutmuş/ ürperiyor gök, yer ve ben" (Taş Ayna,s. 38), "denizinkenarsüsü ölümdekı beyazdı" (Denize Doğru, s. 22), "gördüm onun öldüğünü, içimdeki kadının" (Çocuk ve Akşam, s. 54) gibi dizeler okuyana ölümü bir kez daha hatırlatır. Ve yine denilebilir ki yalnızlık, hüzün, aşk, mitoloji, kadın, çocuk ve ölüm şiirinin bütünleyici ilkeleri gibi okuyucuyu sanp sarmalamaktadır. Ayten Mutlu (8 I'emmuz 1999, Cumhuriyet Kitap Eki) kendisi ile yapılan söyleşide şöyle diyor: Sonsuzluk evrenin kencîisidir. Zamansa hareketi. Ben böyle algılıyorum. Insan bunları algılayan, anlamlandıran tek varlık. Üstelik sonsuz karşısında çaresiz. So "Zamansa bir tanrı gibi beUrdi zaman" Değil Taş Ayna'da diğer kitaplartna bakıldığında da aşkın "zamana dağılan nar" gibi dizeler arasında yerini aldığı görülür. Aşağıdaki dizeler arasında yerini aldığı görülür. Aşağıdaki dizelerse buna en iyi örnektir: " çağırsın aşk yitirilmiş ne varsa/ adımızı güzeDiğe sora sora gidelim" (Çocuk ve Akşam, s. 26), "yüreğine bir deli taydır koşar/ uçarı aşklar kanar avuçlarımda" (Kül Izi, s. 31), "aşkım, ah yanna gömülen aşkım/ yalnız ölür karanfil bir şiire başlarken" (Denize Doğru, s. 21). "Hangi sevişme bir vedadan daha uzundur" Uzun soluklu, yüksek sesle okunuJabilen şiirler yazan Ayten Mutlu, şiirlerinde kadın sorunsalına da eğilmiş kadınlığını, aşkı, geciktirilmiş kadını hüznün izleğini ön plana çıkartarak yazmıştır. Tam da bu noktada Denize Doğru kitabındaki şiirlere bakıldığında özeflıkle Tutsak Irmak adh şiir başta olmak üzere kadınlık ön plana çıkmış gibi görünse de kadın sorunsalının Çocuk ve Akjam adlı kitapta da ye "Daha küçüktu deniz kadındaM acıdan"