09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sandık Lekesi'nde yer alan Kışlangıç öykünde, kendi kusağına bakan veiçi sızlayan bir yazur gizlenmiş gibi... (Jenç bir yazar olurak kcndi ku^ağınla harıştk mtsın? Dediğim gibi herkesle eşit uzaklıkta durmayi tercih ediyorum. O nedenle kimseyle kavgalı olmadığım için barışıklığa ulaşmadım. Cjörüşlerimizi birbirimize sansürlemcden aktarmak için, soğuk ve uzak bir tutıımu benimsiyorum. 90'h yıllardan bu yana ürün veren yazarlara baktığımızda ya!j dağılımının çok çeşitli olacağını göreceğiz. Yirmili yaşlarında olan da var, ellisinde de. Ama çoğunluğu 80 darbesini çocuk gözleriyle i/lemiş, Özal döneminin bayağı siyaset anlayışında ön saflarda kullanıîmış kurşun askerlerdi. 90 gençliği korkunç bir kopuşun hcm aygıtları hem de kuruculan oldıı. Ne kulağımızda bir dil, ne önümüzde edebiyattan söz edecek bir hoca, ne de arkamızda sımsıkı bağlanacağımız bir gelenek vardı. Unutturulmuştu çünkü. Tam bir arai. Ne var ki bu arartan aztmsanmayacak bir çeşitlilik çiktı. Yeni öykücü arkadaşlanmla bir olup 'biz' söylemi yaratacak bir ortaklıktan söz edemem. Çünkü bir şeınatiği çıkarılamayacak kadar çeşitli bir üretim var. Bu çeşitlilik beraberinde bir karmaşa getiriyor. I )oğal olarak kendimi yalnız ve aksi gibi de hedefte hissediyorum. Tuhaf bir paranoya, biliyorum. Eminim başka arkadaşlar da aynı şeyi hissediyordur. Bir kenarda durup edebiyat ortamına fazla sokulmadan, yalnızca öyküye odaklanmak en güvenli yol benim için. Öncrim şu: Bir öykücü övkü yazdığına göre, öykü sanatı üzerine bir görüşü var demektir. Yoksa nasıl yazacak? Hangi konuları seçtiğini, yöntemlerini, ilkeleıini, köklerini her lırsatta dinlemekten, okumaktan çok memnıın olıırum. Kötümserse, kötümserliği kavramlaştırsın. llk fırsatta kcndinden söz etmeyi bırakıp öyküsünün hesabını versin. Sevdiği kitapları değerlendirsin, sevmediklerini çözümlesin. Sessiz, edilgen bir uzlaşı göstereceğimize, biraz riske girip incitmeden birbirimizle tartışalım. Şu şefkat ilişkisini, gözetmeyi bırakalım Dİr tarafa. Bazı arkadaşlar sevdiği arkadaşlarının öykülerini seviyor. lyi ama nasıl olur? Bir de şunu ekleyeyim: Yazar olmadan önce birer öykücü, şair, romancı olsak Jaha şık olur bence. dı. Daha önce de söylemiştim: Deneyselliğin göze batan boyutunu sevmiyorum. Yazarın okurıı kurallarını bilmediği bir oyuna ortak etmesi, denemesini bitirmemesi anlamına geliyor benim içjn. Her ikisi de kararı verilmiş, tasarladığım sonuca ulaşmış öykülerdir. Bu kıtapta tışka da cişkın bir bakij var... Yaprak ve l'üy Zamanlan aşktn, tnsan Diplerı aşksızhg'ın öyküsü... Ve ıkısınde de göstere göstere deg'il yine dipten geliyor dalga.. Yaprak ve Tüy Zamanlan, yazdığım ilk aşk öyküsü. Sanatın en çok değinilen teması üzerine tekrara düşmeden öykü yazmayı istiyordum. Her iki öykü arasında tamamen rastlantısal olan ortaklık, doğa... Yaprak ve Tüy Zamanlan öyküsünde ardıç kuşu ile ardıç ağacı arasına gelişen serüvene dışarıdan hiçbir müdanale yok. Aşkın içine doğmtış bir karşılaşmadır onlarınki. Hesapsız bir anlaşmadır. Bir ruh kardeşliğidir. Insan Dipleri'ndeyse, doğanın dengesine doğrudan, kıyıcı bir müdahale vardır. Yararcılığın, beklentüerin aşkı ihlal ettiğini, tutkuyla şiddetin çakışmastnt anlatmaya çalıştım. Aşkın iki kişiyi terörize eden, utanmazlaştıran üçüncü bir gövde olduğunu düşünürsek, her ilişkide farklı bir kimlifie bürünüyor. Bu nedenle fazla gerçekçi birer aşk öyküsü yazmaktansa, sezdirmeyi ve bu yolla övKÜİeri farklı çağrışımlara açmaya çabaladım. Her öykünde okuru davet etlig'in bir dünya var... "Kılçık"taki Kadir Bey yanı başınnzda ağzını şapırdatıp duruyor.. Ctündelik hayattn içine "davetsiz" nıisafir olarak girışin hınztrltk kokuyor... Davetsiz olarak vaşamın içine sızma llk aşk öyküsü ya öykü türü çok iyi bir olanak sağüyor. Oykünün baş kişisi bana kalırsa Lipzos'tur. Fişmiş bir tanık... Kadir Bey ise kaba bir açlığın mağdurudur aslında. Her ikisi de görünenin tam tersi rollerdeler. Bu tür zıtlıklar yaratmak hoşuma gidiyor. Doğrusu öyküler üzerine fazla bir açıklama yapmak istemiyorum. Öyküyü dışarıdan tamamlamakrnış gibi geliyor. Özellikle "Çatlak Yerlerin Kuyusu" adlt öykiin sinematografik anlatımıyla dıkkat çekiyor... Öykülerini yazmadan önce resmini yapıyor gibisin. Yanıltyor muyum? Herhalde birçok yazar gözünde canlandırabildiği görüntüyü yazar. Ancak tam anlamıyla öyküyü resiınlemekten söz ediyorsan, uzun zaman dilimlerinde geçen bazı öykülerin kara kalcm eskizlerini çizdiğim doğru. Bunlar, çoklukla kargacık burgacık resimler oluyor. Özellikle ev ve içindeki nesneleri konumlandırmakta epey işe yarıyor. O öykü susuzluk üzerine yazıldı ve inançların insan aklını kurutan gücünü konu aldı. Daha çok dile dayanan bir öykü o. Olağanüstü yaratıkların olmadığı, didaktik bir önermeye dayanmayan bir öykü. Bana kalırsa masal değil. Birkaç yıl öncesine kadar yağmıır duasına çıkan, büyülü sopalarıyla toprakta su aravan köylüleri düşünürsek epey güncel de bir öykü. Diğer kilaplardaki öyküler kendi içindeki temadan beslenen nerdeyse o temanın hikâyesıydı... Oysa "Doyma Noktası" her türlü açlığın, susuzlug'un, hattagözü de karnı da doymayanların hikâyesi... Bir tek tema üzerinden yürümeye aevam edecek misin? Duyusal açüklarıımz Yazdığım her kitabın bir bütünlük içindeolmasını isterim. Bu bütünlük, tematik de olabilir biçimsel de... Ancak her ikisini de önceden belirlemiyoruın. Dönem dönem farklı meraklara kapılıyorum. Örneğin bir yıl öncesine kadar bütün kitapları bırakıp şevtan figürüyle ilgili kitaplarokumaya başladım. Doyma noktasındaki kötülük ve sııç üzerine gelişen öyküler o dönemki meraklarımın bir yansımasıdır. Başlangıçta tokluk duygusunun bu denli kısa süreli olması ilgimi çekmişti. Sonu gelmez duyusal açlıklarımızın tokluğu nastıran canavarımsı bir gücü var. Neye açlık duyacağımızı zamanla şeytanımızcian öğreniyoruz. Hatta dünya bir açlık idealinin çevresinde dönüyor sanki. Açlıkla beraber, açlık kavramı aracılığıyla duyusal körlüklerimizi, yiyip bitirmeye yönelik türlü yöneltmlerimizi, sindiremediğimiz insanlık durumlarını anlatmaya çalıştım. Bunun gibi düşündüğüm başka temalar da var, şimdi sözünü edecek kadar kesinleşmiş değil... Dediğim gibi önemli olan kitabın bütünlüğü. Yeryüzündeki her şeyin bir kişi/iğı olduSunu iöyledin ama betimlemelerine baktığımızda yine diğer öykülerinc ktyasla insanlık hallerinden daha çok yararlandığını görüyorum... Sadece öykünen değil, kendi tavrını da öyküye yediren bir yazar olmaya doğru yürüyorsun, hunun 30 yaşa dayanmakla ilgisi var mı? Otuz yaşı, ardında bıraktığı geçmişle değerlenuirebilirim ancak. Bence bir yorgunluk yaşıdır. Bazı şeylerin olağanlaşmaya başladığı, nahif şaşkınlıkların sona erdiği, kişiliğin kristalfeştiği yaş... Doyma Noktası'nı özellikle otuz yaş öyküleri olarak ele almamın nedeni, hem önceki iki kitabımın sağlamasını ve eleştirisini barındırdığı için hem de otuz yaşında bir kadın olarak farklı algılamalar kazanıp bazı algılamaları yitirdiğim içindir. Arizona Rüyası filmindeki gibi balığın bir gözü öbür yanağına geçer ve bir yanı körelir. Sağ yanımın körleştiğini, orada beliren boşluğu önemsiyorum artık. Bir de çevrenin biçtiği kadınsılıktan, özgün bir kadınlık durumuna geçişi de imliyor otuz yaş. Kadın doğulduğuna değil, kadın olunduğuna inanıyorum artık. Erkeklerin de öyle... ülayları sezildiği haliyle değil, kaynaklanna dek inerek anlamaya çalışmak, aceleci çıkarsamalar yapmak yerine daha kuşkucu bir bakışla sorgulamayı sürdürmek gibi bir yönsemesi var otuz yaşın. Suçluluk dııygusunun, korkuların en çok yüzeye çıktığı, bireyin kendiyle yüzleşmeye başladığı bir başlangıç öte yandan. Kötülüğü, suç ortaklığını konu edinmem; aşk, şefkat, dini inanç ve merhamet gibi duyguların altını kazmaya çalışmamın bir nedeni de yaşımdır. Çocukluğu uzak bir evren değil de yapışık olduğumıız bir geçmiş olarak ele almak, büyüme sözcüğüne eklediğimiz aşırı anlamları silkeleyerek basit bir otuz yaş bakışı çıkarmak istedim. Bir röportajında "Doyma Noktası" bir vedalaşma başka bir serüvenin ba$langıcı demişsin; neleri hıtırdin, nelere haşlayacakun? Biliyorum sadece ipuçlan verir Kaygusuz, anla/maz ama. Evet bir tür vedalaşma diyebiliriz. Amacım tekrar saflaşarak yazdığım öykülerin hiçbirini yazmamış gibi davranmaktır. Öykü türü üzerine bağlandığım bazı yaklaşımlar var: lnandırıcılık, ne densellik bağı, sahicilik, olağan bir dıırumu olağanüstü kılma, huzursuz edici bir yaklaşım sergilemek gibi... Aynı yaklaşımları ilkeleştirmeden, farklı yaklaşımlar denemeyi tercih ederim. En korktuğum şey aynı öyküyü yazmaktır. Sanırım bir tür unutkanlık geliştirirsem, sağ yanımdaki körlüğü koruyabilirim... / iem gelenekten haherli, ondan beslenen hem de ileriye bakan ve emin adımlarla yürüyen hir yazar olarak okurları şaşırtmaya devam etmen dileğtyle... • CUMHURİYET KİTAP SAYI 644 Yorgunluk yaşı Öyküyle iüşki Ynzdıhtan sonra yazıyla vedalaşılır ama sonrasında yazdıklarmdan alınan edcbi Itidın "Şebrazat" "Man/uez" gibi klasik/erle aıulması insanda kendine yeniden bakma ıhtiyacı doğurur. Sende etkisi ne oldıı bu lüryorumların?. O anlık bir etkisi oldu yadsıyamam, güzel şeylcr yazılınca herkes gibi ben de mııtlu o'ldum. Ancak, bıına inanç haline getirmek ve öykülerimde kanıtlannı aramak gibi bir etkisi olmadı. Çünkü bu çıkarsamalar kuramsal bir inceleme sonııcunda yapılmamıştı. Değerlendirenlerin, dediğin gibi tanıdık bir tat almasıyla ilintili görüşleriydi yalnızca. Öyküyle ilişkim korku doludur. Bir türlü gevşeyip rahatlayamam öykünün karşısında, kendimi kaybedip esrikleşemem. Varsayalım, herkes övgü dolu vazılar yazsa bile kimse o korkuyu içimden kolay kolay sökemez. Üç ki/aba biraz yakından baktnca kendine ve nkura bir oyun sahası aetığın göriilüyor... Orneg'm Çöpçüler öyküsünde bikâye eden, arayan bir yazar konuşuyor bizimle... Tacettin öyküsüne benzer bir üslııp denemesi gibi (mi?) Farklı bir yöntem arayışı, desek daha doğrıı olur. Çöpçüler'i yazarken, çıkış noktam bir varsayım hikâyelemekti. Görmezden geldiğimiz gündelik durumların kıırgulanabilecek zengin bir atmosfer olduğu üzerinden giderek, öykünün yazılmamış, halini yazdım. Tacettin'se ait olduğu atmosferin diliyle yazılSAYFA 6 "Doyma Noktası'nı özellikle otuz yaş öyküleri olarak ele almamın nedeni, hem önceki iki kitabımın sağlarnasını ve eleştirisini barmdtrdığı için hem de otuz yaşında hir kadın olarak farklı algılamalar kazanıp bazı algılamaları yitirdiğim içindir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle