Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
yükselen an, gösterilen tepkilerkarşısında istifasını vermek zorunda kalmıştır. Hiçbir kuram ya da varsayun yaşandan somııt gerçeklerin yerini tutamaz. Balbay'ın yapıtında da açıkça görüyoruz bunu. SiyasaJyaşamdaki kirlenmeyi de, bunun nedenlerini de ıızun ıızun açıklamalar, betimlemelcr yerine, yaşanılan somut olaylara aktararak veriyor. Fabl türünün sunduğu olanaklardan yararlanarak siyasal yaşamımızdaki yozlaşmaya ve bu yozlaşmanın içinde yer alanların kirli yüzlerine yerinel eleştirinin aynasını tutuyor. Bilmem yinelemeye gerek var nıı? Türü neolursa olsun heryazınsal ve diişünsel yaratının değerini o yaratıda anlatılanlardan çok, onları anlatış biçimi belirler. Gerçekte Balbay'ın anlattıklan öyle hiçbir kaleme değmemiş olaylar ve sorunlar değildir. TopTumca yaşadığımız ya da gözlemleyip tanık olduğumuz, güncelliğini koruyan, bildiğimiz kimi olayları ve bunların odağındaki kişileri anlatıyor. Ancak bunların art alanına yönelen, belleklerde iz bırakacak güldürgen, çağrışımsal, etkileyici bir söylemle gerçekleştiriyor bunu. Başarısı da büyük ölçüde bundan, dili kullanma gücünden, daha kuşutımlı bir terimle söyleminden kaynaklanıyor. Çok söylenmiştir ya, bir de ben söyleyeyim, bir yapıtın okurıınu kendine bağlaması, onıı sıkmaması konusuyla, düşünsel ve duygusal örüntüsüyle ilgili bir olgu değildir. Anlatımın çevikliğine, takıntısız ve pürüzsüz bir biçimde akışına bağlıdır. Hele bu, bilinen, yaşanmış, güncelliğini yitirmemiş olavlara sorunlara yönelik yapıtlardaysa darıa bir önem kazanır. Anlatılacaldarın bir dil kjvraklığı icinde, kestirme biçimde verilmesi gerekir. Kuşkusuz kolay bir iş değildir bu. Çarşı Pazar dilini, gündelik dili bütün incelikleriyle tanımanın yanı sıra sözcükleri yoğunlaştırmayı, bunları bir tartımdan geçirerek kullanmayı gerektirir. Anlatımın tadı da, çevikliği, akışkanlığı da bu yolla sağlanır. Bu gerçeğin bilincinde Balbay. Peki, söylemindeki bu güJdürgenlik, çeviklik ve akıcılık nereden geliyor? Elbette düsel donanımından. Kanımca köşe yazarhğının ona kazandırdığı deneyimlerden. Bu yönü üzerinde uüşünürken tlhan Selçuk'un şu sözlerini anımsadım: "Bir köşe yazarı, yazarük kurallarına uymak ve sınırlarında kalmak koşuluylaHer şeyden söz açabilir. Köşe yazısı yergidir, uenemedir, öykücüktür, oyundur, mizahtır, eleştiridir, bildiridir, mektuptur, okşayıştır, dertleşmedir, direniştir, söyleyiştir, açıklamadır; günden güne değişir, renkten renge dönüşür." Balbay'ın köşe yazılarını okuyanlar, IIhan Selçuk'un vurguladığı bu "değişim ve renkten renge donüşün' onun diline nasıl yansıdığını bilirler. Sözcükler arasında özgürce dolaşan bir yazardır o. Adına, ister masal, ister politik fabl, ister yerinel eleştiri, ne dersek diyelim, bu yeni yapıtında da bu yönünü tüm cömertliğiyle ortaya koymuş. Iğneleyici, canlı, güldürgen nir biçem yaratmış. Güldürgenliği sağlamak kolay bir iş değildir. Olayları, durumları ve kişileri alaysamalı bir balaş açısıyla ele almayi gerektirir. Birde sözcüklerle bunların yansıtacağı olaylar ve durumlar arasındaki çelişlcileri yakalama, bunları birbiriyle tam örtüştürmeyi... Bunu ııstaca yapıyor Balbay. Alıntılama, uyarlama gibi değişik yollardan yararlanmayı deneyerek... Kimi durıımlarda bir halk türkiisünün bir dizesindeküçük; ama çok küçük bir değişiklik yapıyor. Bu küçük değişik lik öylesine ustaca yapılıyor ki okurun kafasında çağrışım ağı geniş, görsel ve devinimsel imgeler yaratıyor. Baba aslanın durumundan bir kesitle ömeklendireyim bunu: "Baba aslan yüksek rakımlı teneden inince/Karşılama, bitip eve çekuince,/Sızılarbaşlaaıinceince.../llkgüCUMHURİYET KİTAP SAYI 644 Güldürgen bir söylem nün sabalıı horoz sesiyle uyandı./ Bu da güzel bir andı: "Horoz sesiyle uyanmak/Tank sesiyle ııyanmaktan iyidir". /Ezan sesini de dinleyip, radyoyu çevirdi./Yurttan sesler korosunun sözleri zehirdi:/"Sabahtan kalktım ezan sesi var,/Ezan da sesi değil yâr yâr iniş yası var." Alaysamalı uyarlamalar da güldürgenliği oluşturuyor. Şu örnekJerdeolduğu gibi: Ey Türk iktidarınm evladı./ llk vazifen rier yere./Adamlarını yerleştirmek tir./ Ardından zaman yitirmeden./Ihaleleri üleştirmektir. /Muntaç olduğun kudret,/ Koltuğundaki smırsız yetkide mevcuttur./Yasaların dışına çıkmaktan korkma./Tüm parti delegeleri seninle tek vücuttıır./Çıkar üstü az demokrasinin budur özeti/Yeter ki yakanda bulunsun iktidar rozeti. Uyarlamayı değişik düzlemlerde değisik türleriyle deniyor Balbay. Ozel adlarla yaptığı değiştirmeceler bu türlerden biri: Baş güvercinin yanındaki hüzzam güvercini/Kalkıp kırmak istedi hukuk kuşunun direncini./Hüzzam güvercini çok işe yaramıştı./Oy oylamış boy boylamıştı. Bunun gibi yargı yılını açış konuşmalanyla adı basın dilinin çevriminde sık sık görülen, söylediklerini başkalarının tanıklığına başvurma yoluyla dıle getiren bir kişi bakın, nasıl betimleniyor: Samitay, değişik bir kişilikti,/ Samitay Selçuk'lulardan bu vana./Her şeyi irdeliyordıı./... Der ki Sokrates,/ Namazdan önce alınır aptes./Samitay için her dine özgürlük şarttır/lnsanlar maneviyata uçsun artırabiJdiğin kadar artır. Yoğunlaştırma ya da sloganlaştırmayı dakullanıyor Balbay: Ihaleyi beliıle,/Gcleceğini gelirle... Ya da BolparçaJaihale et,/Gelirini şelale et/Zaten ormanda şudur vergi kuralı:A/ereni mahvet vermeveni affet... Bunun gibi, kimi kalıp sözferi de değiştirip başka biçimlere dönüştürüyor. Sözgelimi, Hamlet'teki o ünlü deyiş biçim değiştirip şu kalıpla çıkıyor karşımıza: Horozlanmak ya da norozlanmamak,/lşte bütün mesele bu! Çok yaygın, bilinen şiir ya da şairlere göndermeler yapma da Balbay'ın yapıtında güldürgenlıği sağlayan yollardan biri: Size dar gelmeyecek süreyi kimler bulsun/Gitme bize yedi yıl daha görev sun... Bu dizelerden başka dizelere geçiyoruz: Bayrakları bayrak yapan üstündekı kandır/Vatan eğergüvercin, kurt, an iktidardaysa vatandır... Bu doğrultuda Orhan Veli'nin ünlüşiirininkullanıldığını da görüyoruz: Hiçbir şeyden çekmedi dünyada./Koltuk hırsından çektiği kadar. /Köylülüğünden bile müteessir değildi/Hatta yeri geldikçe lehinde kullanırdı onu./Kendine lazım olmadığı zamanlar,/Anmazdı ama demokrasinin adını/ Otoriter de sayılmazdı,/ Lazım oldukça kullandığı demokrasi kazık oldu Süleyman Efendi'ye... /Geriye tek şu kaldı,/Koltuğunda el yazısıyla,/"Ölüm Alluh'ın emri./Iktidarsızlık olmasaydı." AJıntılar, uyarlamalar, şiirlere göndermeler önce de değindiğim gibi güldürgen bir söylemin dokusıı içinde anlatıma devingenlik, sıcaklık ve renklilik katıyor. Balbay'ın anlatımını belirleyen özelliklerden biri de sözcüklerle oynama. Sözcükleri seçerken bir tartımdan geçiriyor, ses, biçim, anlam ve çağrışım yönünden onlarla değişik düzlemlerde oynuyor. Sözcüklerin öte yakasına geçmek, onlardan yeni tatlar devşirmek istiyor. Bu oyunlardan bazılarına da değineyim kısaca. Sözcüklerin harfleriyle oynuyor Balbay. Bir sözcüğün bir ya da iki harrini değiştiriyor ya da yeni harfler ekliyor ona. Bu yolla onun anlam ya da çağrışım yükünü zenginleştiriyor. Orneklendireyim: Bizde anayasayapmak kolaydır,/îşin azı içerik, çoğu kalaydır./Anayasa zaten 'ama'yasa' olarak yapılmıştır,/Önce özgürlük verip, sonra yasağa sanılmıştır. Gördüğümüzgibi birn harlini değiştirip, yerine m koyma farklı bir anlam boyutu katmıştır sözcüğe. Ama sözcüğünün çelişkili, tutarsız durumları belirtmeye yönelik kullanımını düşünürsek bunun sözcüklerle eğlenmek için yapılan bir oyun olmadığını anlarız. Buna nir ad vermek gerekirse çevrikleme(anagram)nin bir yan türü olarak değiştirmece diyebiliriz. Şu örnek de değiştirmecenin özel adlardaki kullanımını gösteriyor: "Buldum" dedi güvercin./Adayıma şaşıracak in cin./Anayasa Mahkememizin yüce başkanı,/Hukuk kuşune güne durııyor,/Sakin duruşu ne beni ne Afşan'ı yoruyor". Değiştirmece hem bir özel adı (Rahşan Ecevit) hem deonun isteğiyle çıkarılan af vasasıyla ilgili tartışmaları düşündürüyor bize. §u da aynı türden bir değiştirmece: O gün kurt yoktu türkbenistana gitmişti./TIaber kendisine tez elden iletumişti. "Türkmenistan" sözcüğünü türkbenistan biçtmine dönüştürme, sözcüğün anlamını "ben" bağlamlı olarak nasıl boyutlandırdığı sanırım acıklama gerektinnez. Balbay'ın sık sık başvurduğu bir başka sözcük oyunu da "sözcük içinden sözcük türetme", bunları alt alta gelecek biçimde kullanmadır. Uyak içinmiş gibi görünse de asıl amaç okuru iki yönlü okumaya yönlendirmedır: Aslan düşünce iktidardan,/Akrabalar kurtulamaz oldu dardan/Aslan baştayken onlardı iktidardakiIer,/Biliyorlardıki,iktidardakiler! Buikili okutma yolunu çok seviyor. Eşyazımlı sözcükleri kendi anlamları yönünde okutturmayı da: Doğanın yasası bağlamaz bizim kurdu/ Siyasetteki canhlarla nelernelerkurdu... Memleketi düzeltirim iki ayda./Çıkar koltuğumıı alırım, olsa da SözcüMerin öte yakaa ayda. Değiştirmeceler, sözcük içinden sözcük türeterek ikili okumaya yönlendirmeler, eşyazımlı sözcükleri kendi anlamları doğrultusunda okutturmakınn yanı sıra "örnekseme" yolundan da büyÜK ölçüde yararlanıvor Balbay. Sözgelimi, gündelik dilde kuflandığımız, kalıplaşmış bir sözcük öbeği vardır: "pilav üstü az kuru ". Bunu örnekseyerek yeni yeni sözcük öbekleri oluşturuyor: "Çıkar üstü az demokrasi", "Anayasa üstü az demokrasi', "IMF üstü az demokrasi" Bunun gibi "jeopolitik" sözcüğünden yola çıkarak "zoopolitik", "petropolitik", "hidropolitik" diyebiliyor. Aynı biçimde "Yontma Taş Devri" sözcük öbeğini" Yontma Baş Devri" biçimine dönüştürüyor. Ornekleri çoğaltmaya gerek yok. Şunuda söyleyeyim, bu türden sözcük oyunlan, yerli verinde ve ustaca yapılmazsa sa kıncalı da olabilir. Okuru düşündürevim, daha doğrusu onu sözcüklerin öte yaka sına geçireyim derken, bunaltabilir de. Güc bir iştir bu Dilin değişik katmanlannJa dolaşma kadar, benzerlikleri, benzemezlikleri, çelişkileri görebilen eleştirel bir zekâ gerektirir. Bunları bağlamdan yararlanarak tümce içindeki öteki sözcüklerle ustaca kaynaştırmayı gerektirir. Ses, biçim, anlam ve çağrışım yönlerinden sözcük ve sözcük öbekleriyle oynavarak oluşturduğu değiştirmeceleri giinlük dilin kalıpları içinde tlolaşıma soku yor Balbay. Bu amaçla deyimlerin somut Iama gücünden, yeteneğinden büyük ölçüde yararlanıyor: Yüz vermek, başına çoraplar örmek, oltaya gelmek, köstek olmak, posası çıkmak, tenceredenişiripkapağında yemek, masava yatırılmak, göz dikmek, mangalda kül bırakmamak, nir çıkarmak, suyunu çıkarmak, aval aval bakmak, bir çuval inciri berbat etmek, kafayı yemek, ayağını denk abnak, Ntıb deyip peygamber dememek, ateş bacayı sarmak, alnını karışlamak, gözünü budaktan sakınmamak gibi. Anlatım örüntüsü yönünden kimi yerlerde geleneksel halk öykücülüğündeki bir durumdan ötekine geçiş kalıplarından da yararlanma yoluna gidiyor: Aldı an: /"Korkmayın AB'ye giren kimse bölünmüyor./Hatta inanın orada ölünmüyor.../Aldı kurt: "Sizi bilmem ben AB'ye mektup yolluyorum, /Ne zaman bize kazık atacaklar kolluyorum... Bunlarla birlikte "dedkn", "dedi" ve "dediler" kalıplarından da. Kitabın okunurluk katsayısını aıtıran yanlarından biri de budur kanımca. Önce de değindiğim gibi Balbay'ın bu masalı ya da yerinel eleştirisi, si yasal yaşamımızdaki vozlukları yansıtan bir ayna. Kimler okurliuyapıtı? Okuyanlar nasıl etkilenir ondan? Bu sorular üzerinde düşünürken La Eontaine'in "Karga ile Tilki" masalının değiştirilmiş yeni bir biçimi geldi aklıma. Onu da anlatarak bağlayayun yazıyı. "Bizim karga ağzında peynir yine bir ağacın dalına konmuştur. Bunu gören tilki eelmiş, başlamış bildiğimiz tilkice övgüleri yağdırmaya 'Nereierdeyin, sultanlar sultanı, hasret kaldım o güzel sesine. N'olur, haydi öt de kulaklarımın pası silinsin*. Bizim karga, dinlemiş tilkinin bu övgülerini. Sonra ağzındaki peyniri önce dalın üstüne koymuş, başlamış ötmeye. Bunu gören tilki bir süre şaşkın şaşkın bakmış, 'Vay canına yandığunın kargası, La Fontaine'i okuduğu nasıl da belli' demiş ve çekip gitmiş..." Günün birinde bizim ülkemizde de içi kofsözlerleyıllaryılıulddtlJrnışsafkargaların, halkın, karşısına dikilen kurnaz tilkiler, oy oycular ya da halk avcıları, kargaların ağzındaki peyniri alamayınca derler mi ki "Vay canına yandığımın karga ları, Balbay*ı okııdukiarı nasıl da belli". Ne dersiniz? Böyle bir gün gelir mi ola?> * Güvercin, Kurt, Bir de An, Ele Geçirince tktidarı/ Muslafa Halhay/ Rilgı Yaymevı, 2002/224 s SAYFAJS Balbay'ın sık sık başvurduğu bir başkaMMR oyunu da "sözcük Içinden sözciık turetme", bunları alt alta gelecek biçimde kullanmadır. Uyak lclnmis gibi görunse de asıl amac okuru iki yönlü okumaya yönlendirmedlr.