Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mustafa Balbay'dan 'Güvercin, Kurt, Bir de An, Ele Geçirince Iktidan Balbay'ın masalı ya da erinel bir eleştiri EMİN OZDEMİR imi yazınsal türler ikili bir özellik taşır. Bunlar hem başlı başına bir tür hcm de bir anlatım biçimidir. Sözgelimi mektup, iletişim örgüsii ve dilin kullanımı yönünden bağımsız bir tür olduğu gibi başka türlcrin dokusu içinde anlatım Dİçimi olarak da kullanılır. Mektup biçiminde yazılmış romanlar, öyküler, şiirler somut bir kanıtıdır bunun. Anı, günJük için de böyledir bu. Masal ve onun bir yan türü olan "fabl"ı da, değindiğimiz bağlamda, ikili özellik taşıyan türler arasında anabiliriz. Şöyle ki geleneksel anlamda fabllar insanı insana anlatmak, insanlara kuramsallıktan uzak, başka bir deyişle uygulanabilir nitelikte ahlak dersi vermek amacıyla oluşturulmuştur hep. Isa'dan önce 6. yüzyılda yaşayan ve adı fabl türüyle özdeşleşmiş Ezop'ta da böyledir bu; Ezop'un masallarına insan odakhlık açısınuan yeni boyutlar kazandırmış La Fontaine (16211695) için de. tnsan ve toplum gerçeğine dayalı bir ahlak dersi verme, fabl türünün belirleyici özelliklerinden biridir. Bilinenleri yinelemek olacak ya, yineleyelim, vereceği dersi somutlamak, ge'nelleştirmek için şiirsel ya da düzyazısal bir söylem içinde hayvanlar, cansız varlıklar ele alınır fabllarda. Bunlar insana özgü niteliklerle donatılarak, daha doğrusu "insanbiçimciliğe" başvurularak işlenir. bu da ister istemez yerinel (alegorik) bir yapı kazandırır fabllara. Yerinel oluş ya da yerinel öğeler, fablın anlatım olanaklarını zenginleştirir. Geniş bir özgürlük alanı sunar yazarına. Töre dersi veren, yönlendirici, geleneksel fablların salt biçimsel özellikJerinden yararlanarak, onları anıştıran kurmacasal ve yazınsal boyutlu fabllar da vardır. Kafka'nın (18831924) ünlü "Kleine Fabel" adlı kisa anlatısı aklıma gelen ilk örnek. Birkaç tümceden oluşan bu mini metinde Kafka, "fare"yi konuşturarak "insan yaşamının evrensel anlamsızlığı"nı göstermeye çalışır. Adına karşın gerçekte bir fabl değildir bu metin. Geleneksel fabllara özgü yerinel öğelerin kullanımı dışında fablla ilgili başka bir benzerlik yok gibidir. Geleneksel fablın yerinel öğelerine ve sunduğu anlatım olanaklarına bağlı kalınarak oluşturulan başka bir fabl türü de siyasal ya da politik fabldır. Bu tür fabllarda yönetimler, yönetenler, yönetilenler, toplumsal düzenler ve sorunlar ele alınır. Yerinel bir kurgulayım içinde işlenir. Sözgelimi George Onvell'in ünlü Hayvanlar Çiftliği (Animal Farm, 1945) adlı siyasal ya da politik fablı, bu türün belleklerde iz bırakmış ürünlerinden biridir. Bizim yazınımızda da Sabahattin Ali'nin, Aziz Nesin'in, kahramanlarını hayvanlardan seçtiği ve "masal" başlığıyla verdikleri ürunler de gerçekte bir tür siyasal fabllar içinde düşünülebilir... Bu uzunca girişi, Mustafa Balbay'ın yeni yayımlanan "Güvercin, Kurt, Bir de Arı/Ele Geçirince Iktidarı"* adlı yeni yapıtının türsel konumunu genel yönleriyle anımsatmak için yapıyorum. Bir masal; jıma "evvel zaman içinde ya da bir vakit*ıer" diye başlamayan, siyasal ve toplumsal yaşamımıza; düşsel olaylara değu, gerçek kişilere ve olaylara göndermeler yapan bir masal. Yazannın nitelendirme K Günün birinde bizim ülkemizde de içi kof sözlerle yillar yılı aldatılmış saf kargaların, halkın karşısına dikilen kurnaz tilkiler, oy oycular ya da nalk avcıları, kargaların ağzındaki peyniri alamayınca derler mi ki "Vay canına yandığımın kargaları, Balbay'ı okudukları nasıl da belli". Ne dersiniz? Böyle bir gün gelir mi ola? Ses, blcim, anlam ve cağnşım vönlerlnden sözcük ve sözcük öbekleriyle oynayarak olusturduğu değlstlrmecelerl günlük dilln kalıpları iclnde dolaşıma sokuyor Balbay kltabında. siyle "politik fabl". Oluşumunu yönlendiren temel yönsemeye bakarak şöyle de diyebiliriz: 57. hükümeti kuran üç partinin düşünsel ve eylemsel kimliklerini yansıtan "yerinel bir eleştiri". Nasıl oluşturuyor yapıtını Balbay? Sorunun yanıtını önsözde değişik boyutlarıyla açıklıyor. Ülkenin siyasal yazgısına egemen olan üç partinin ortak bir özelliğini saptıyor ilkın. Uçiinün de kendisine seçtiği simge hayvan adlarıdır: Güvercin, kurt ve an. Bunlar, 18 Nisan 1999 seçimlerinde aldıkları oylarla bir "koalisyon" oluşturmuş partilerin simgeleri. îktidardaki yerlerini ısıtmadan daha ilk günlerde uyumsuzluklar ve çelişkiler başıamıştır ortaklar arasında. Neden böyle oluyor bu? Doğaları gereği aynı kafeste bulunması güç bu üç yaratık, hangi etkenlerle bir araya gelmiştir? Onları bir araya getiren temel güdü nedir? Bu türden soruların manyetik alanı içine giriyor Balbay. Bunların yanıtlarını araştırıyor. Soruların öznesi hayvanlar olunca yardımını istemek, deneyimlerinden yararlanmak amacıyla dünya yazınında hayvan masallarının öncüsü ve yaratıcısı Ezop'a başvuruyor önce: Ey Ezop bırak peşini zırzopun/Senin kanramanlar yeniden sahneye çıktılar/Turşuya şeker koyup, bala limon sıktılar/ Haydi gel şu dersleri yazıya dökelim/Kafa kafaya verip açığa çıkmamışları da sökelim sözleriyle ortaklık öneriyor ona. Ne ki bu ortaklığa yanaşmıyor Ezop. Kendi çizgisini sürdüren bir başka masalcıya, La Fontaine'e gönderiyor Balbay'ı. Ne yapmak istediğini okşayıcı ve yüceltici bir dille ona anlatınca "taraam" diyor La Fontaine. Başhyorlar birlikte çalışmaya. Usta çırak ilişkisi içinde ancak birkaç ay sürüyor ortak çalışma. Sonunda La Fontaine de şöyle bir gerekçeyle ayrdma gereksinimi duyuyor ortaklıktan: Ben gidiyorum dedi Her günümü yıl say/ Masal Kahramanlarıma ihanet edemem/Güvercin ulur, kurt meler diye mem./ Ben almışım tarihteki yerimi/Riske atamam kariyerimi. N asıl bir görünüm ya da durumdur La Fontaine'i korkutup kaçıran? Daha önsözde işte böyle alaysamalı ve sürükleyici bir soru uyandırır okurun kafasında Mustata Balbay. Okur, bir yandan bu sorunun ardına düşerken bir vandan da La Fontaine'in gücünü, insanlığın hallerini anlattığı masallarını düşünüyor.. Nice çıkarcıllar, sömürgenler, zenginler, softalar, papazlar, şarlatanlar, dolandırıcılar, dedıkoducular, iki yüzlüler o masallarda soluk alıp vermiştir. Hayvan postuna büründürerek bunların ipliğini pazara çıkarmış, söküp atmıştır yüzlerindeki maskeyi. Böyleyken bunca deneyimine, birikimine karşın nasıl oluyor da bizimkilerin sunduğu görünüm, hayvan masallarının bu büyük ustasını korkutup kaçırıyor? Sorunun ilginçleşip çatallastığı yer de işte burası: Ustasının yapamaaıfiını çırağı nasıl yapacak? Böylesine güç bir işin üstesinden nasıl gelecek? Hemen söyleyeyim, üstlendiği işin üstesinden ustaca geliyor Balbay. Hem de ustasını şaşırtacak biçimde yeni yollar deneyerek. Ilginç bir kurgulama biçimi seçiyor. Aralannda içsel bağıntdar, göndermeler bulunan, her biri oelli bir sorun, olay ya da durum üzerine temellenen yirmi bir bölüme ayırıyor masaknı. Bunlarla ülkemizin son yıllarda içinde bulunduğu siyasal ve yönetimsel ortamı yansıtan büyük boyutlu, güldürüsel bir tablosunu çiziyor. Bertolt Brecht'in kimi oyunlarındaki düzenlemeyi anıştırarak. Ülkemizi ormanla, politikacılarımızı da ormandakilerle özdeşleştirerek... Peki.nelervaı bu tabloda? Nasıl bir sorunsal taban üzerine oturuyor? Neler yok ki... Kişisel ve partisel çıkarlar doğrultusunda algılanıp yorumlanan demokrasi anlayışı ve yönetim kültürü, siyasal partilerin Kİmlikleri, ekonomik krizler, yöne Klrilyüzter tenlerin halkın direnme ya da dayanma gücüne bakışları, IMF'cilerin tutumu, Apoolayının önü ve arkası, koltuk tutkusıı, AB'ye tam üyelik sorunu, volsuzluklarla savaşımm aglatısal ve güldurusel bo yutları, hukukakarşı tepkiler, 1MF yönlendirimli bir kurtarıcının eylemi, anayasa ve Medeni Yasa'yı değiştirmeye yönelik etkinlikler, afların getirdikleri, hükümeti kuran ortakların irtica karşısındaki tutumları... Tabloda yansıtılan sorunlar dan yalnızca birkaçı. Hepsini sayıp dökmeyebilmemgerekvarmı? Kestirmeden söyleyeyim, son üç yılda toplumca yaşadıgımız sorunlar yumağını kitap boyunca, can alıcı noktalarıyla tel tel açıyor Balbay. Daha doğrusu siyasal yaşamın kirli yüzlerine eleştirel bir ayna tutuyor. Söylemek bile fazla, hiçbir sorun insansız düşünülmez. Insanın olduğu her yerde sorun, sorunun olduğu her yerde insan vardır. Yansıtılan sorunlar, insandan kopuk bir biçimde gösterilmiyor tabloda. Sorunların odağınuaki kişiler, hayvan kılığına sokularak sorunlarla birlikte veriliyor. Güvercin, kurt ve an'nın yanı sıra onlarla bağlantılı başka hayvanlar da ya özel adlarıyla ya da tür ve san adlarıyla giriyor tabloya: Baba aslan, öz an, mesut an, akbabalar, bavkuşlar, kartallar, fareler, kırat, kurt gülü, tilki, kaz, hukıık güvercini, ayı, keçi, manda, çakal, öküz, tantan an, enerji arısı, hukuk kuşu, koyun, karınca, hüzzam güvercini, kel kurt, sönük güvercin, maymunlar, katırlar, bayan güvercin, yeşil ördekler, adalet güvercini, yükselen an, bayındır kurdu gibi.. Kahramanlarının hem düşünsel hem de edimsel vönlerini çok ivi gözlemlemiş Balbay. Aralarındaki ilişkiTeri, bunları belirleyen koşullan da. Söylediklerinin inandırıcılığı, çizdiği "portreler"in gerçekçiliği buradan geliyor büyük ölçüde. Biraz uzunca olacak ama şu akntıyı, "baba aslan betimlemesi"ni bu bafilamda okuyalım: Bizim ormanın ezeli koltuklusu/lktidar tutuklusu/En nutuklusu/ Baba aslandı... Baba aslan süresinin dolduğu yıla girince/Düşünmeye başladı ince ince/Ne olursa olsun,/ Görev süresi uzamalıydı./ Her günü iktidarda olsun. /O, koltuğun hamalıydı/Ne olsa, her giyene iyi gelir iktidar,/Ne geniştir ne dar/ Baba aslan da bunu böyle bildi/Durıım memlekette de kabul edildi,/"Iktidarım" dedi aslan, "sürecek sonsuza/Zamanında ben su götürdüm susuza'VBaba aslan barajlar krâlıydı,/ Sürekli koltukta kalması demokrasinin kuralıydı: / Demokrasi mi?/ Bırakmazdı edebiyatta fasikül.../Bilim mi?/ Bırakmazdı kimyada molekül.../ Çevreciük mi?/ Aslan değil, sümbül.../ örgütlü toplum mu?/Bunda her teşekküT../Anaciolu edebiyatı mı?/Mübarek düldül.../Nutuk mu?/Durmaz, hep virgül.../Paye dağıtmak mı?/lki elinde dört ödül.../Sevmediği tek şey vardı:/Ahh eylül, eylül, eylül... Alıntının da somııtladığı gibi masalındaki kahramanların edimsel ve düşünsel boyutlu portrelerijıi çizerken gerçekte si yasal yaşamın ve bu yaşamı yönlendiren kişilerin çürüyen, kokuşan yanlarını vurgulamayı amaçlıyor Balbay. Siyasetin yoztaşmış yasalarını ortaya koyuyor. Böyle bir yaşamda halktan, ülkeden, gerçeklerden yana olunamaz. Olanlarsa "boyalı kuş" durumuna düşer, hemen gagalanır ya da sürünün dışına atılırlar. Yükselen arının başına gelenler güzel bir örneğidir bunun. Tütün yetiştiren bölge halkının seçtiği kişilerden biridir yükselen an. Seçim bölgesini ziyaret ettiğinde kendisine yöneltilen tütün yasasıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken şöyle demiştir: 600 bin tütüncü aile var bu ormanda,/Onlara ihanet yazmaz bizim romanda./IMF'ciler toz koparanda./Ucunda olsa baldıran da,/Çiftçimizi düşünerek karar vereceğiz./Bu konudaki kararlıhğımızı ortaya sereceğiz. Bu sözler fena halde öfkelendirmiştir hem baş güvercini hem de kurt ve arıyı. "Boşboğazlık"la nitelendirilen CUMHURİYET KİTAP SAYI 644 Sf.YFA 14