08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 0 H A Z I R A N 2 0 0 2 • Filiz Karaata, Gezegen Seyyahı Pierre Loti'yi tanıtıyor 3. sayfada • Mehmet Ergün, Markopaşa Dergisi konusunda bir cevabi yazı g ö n derdi bize 10. sayfada • Emin Özdemir, Mustafa Balbay'ın kitabını değerlendirdi u. sayfada ü Şiir Atlası'nda, Sait Maden çevirisiyle SaintJohn Persevar ıts. sayfada Cumhuriyet Oykünün İpek Yolcusu Sema Kaygusuz FİGEN ŞAKACI Sema Kaygusuz, edebiyatımızın genç yeteneklerinden biri. "Ortadan Yarısından", "Sandık Lekesi" gibi öykü kitaplarına "Doyma Noktası"nı da ekledi. Oykücülüğümüz üzerine söyleyecek sözü olan ve yaptığı konuşmalarla bunları dile getiren Sema Kaygusuz'u tanıtmaya çalıştık bu hafta. + er söz bir dünyadan haber getirir... Her söz dillendiği anda önünde nasıl durulması gerektiğini de gizlice buyurur... Bazen önümüzü ilikler, bazen etrafa bakınır, bazen de kulak kesiliriz anlatıcı karşısında... Sema Kaygusuz, sözüylekendi dünyasını açar önümüze, dikkatimizi başka şeylere vermek imkânsizlaşır... Sunduğu dünyalar bilindik hayat hikâveleri gibi gelir önceleri, ama Kaygusuz'u yazar yapan bu demokrat ve sabırlı halidir... Once yavaş yavaş sokulur yanınıza, sonra anlatmaya başlar... Bir "Oğul" olursunuz bir "lilif'in E'si"... Onun sözünde ve sesinde başka dünyaların kapısından süzülür ve nereye gitseniz yerinizi yadırgamazsınız... Yazarhğa, imgelem dünyasının tam ortasında olduğunu bilerek dalıveren ve yolu yarılayarak kaldığı yerden dimdik yürüyen, sandıkta saklanan insanlık nallerinin en ince ayrıntılarını önünüze seren Kaygusuz'dur... Belki de bu yüzden onun öykülerini okurken edebi açlığınızın yatıştığını, kurgudaki ustalığını, onun dilinde "doyma noktanızın" sizi de bir okur olarak yeniden şekillendirdiğini hissedersiniz... Evet, tüm bunları 30 yaşında genç bir kadın, dışarıda olup biten her şeye rağmen, içine, kendine, size ve edebiyat dünyasına gözlerini dikerek ve yazmanın ancak bir inatlaşma halı olduğunu büerek yapmıştır... "Doyma Noktası" adlı üçüncü öykü kitabıyla yazarın bakışlarını hep üzerinizdehissedecek ve "Daha.dahaçokyaz!" diyeceksiniz.... tstanbul'a gelış, bes ytlda üç kitap... Her kitapta sadece kendini deŞil öyküyü de keşfe çtkmış bir İpek Yolcultığu... llaritada bir sonraki durak belli mi? Istanbul'a mesleki koşullar nedeniyle gelmiştim. Kentlerle aidiyet ilişkisi kuramayan, yaşadığım kentle fazla içli dışlı olmayan biri olduğum için Istanbul'a gelmek benim için yaşamsal bir başlangıç değildi. Farklı kentlerde kurulup sökülen kısa süreli yaşantıİardan geçtiğim içindir sanırım. Bu bakımdan Istanbul, dolabı, çekmecesi, kütüphanesiyle yerleşik olduğum ilk kenttir. Yazarın Istanbul'da kendini uaha iyi tanıtacağı gibi bir yargı vardır nedense. Oysa, hem burada hem de uzaklardaydım. Kendimi konıık gibi hissettiğim için, doğal olarak her sokağın yabancısı oldum. Hiçbir yazarı, hiçbir editörü tanımıyordum. Kaldı ki tanımak da gerekmiyor. Ozellikle görüşlerine çok değer verdiğim kişilerle arkadaşlık ilişkisi kurmamaya özen gösteririm. Üstlerinde bir taskı yaratmamak ve benim ürünüm H üzerindeki nesnel görüşünü bozmamak isterim. Yararcı ilişkilerden tiksindiğim için kimseden öykümü yayımlamasını, kitabımı basmasını, hakkımda yazı yazmasını dilenmedim. Yayımlanmayan öykülerim ae oldu ancak bunu sorun edip kendi kendıme bir kızgınlık üretmedim. Yalnızca öykümü önlerine koydum ve geri çekildim. Demek istediğim, Istanbul, edebiyatta İpek Yolu'nun geçtiği bir saray değildir bence. Herhalde içimizdedir o ipek Yolu... Düşüne düşüne taşlarını ördüğümüz, görüşlerimiz değiştikçe eğriler çizen, yılankavi bir yoH O nedenle bir Istanbul serüveninden söz etmek çok yanlış olur... Oyküye dair kişisel keşiflerimden söz edecek olursam en başta tiyatro ve piyes metinleri derim: Sahne kurma ve diyalog yaznıa konusunda çok açıcı metinlerdi. Benim öyküyle başladığım yolculuk kısa piyeslerle, radyo oyunlarıyla başladı. Ardından sevdiğtm, sevmediğim kitaplar, disiplinsiz, dağınık okumalar... sonra seçmeye yönelik disiplinli okumalar. Öykünün farklı tema ve ülkelere göre yaldaşımını ele alan antolojiler, yazmalar, denemeler ve ilk kitap. En başından beri, gereksinimim olduğu için öykü yazmadım. Algılama biçimim ve düşüncelerim öykü tormuyla çakıştığı için öyküyü seçtim. Sözcüklerle dönem dönem değişen ilişkiler kurdum. Önceleri yeteneğe inanırdım; yazar, yazısı karşısında esrikleşen bir varlıktı. Artık böyle düşünmüyorum. Metin sonuçlandıktan sonra yazarın hiçbir önemi yok benim için. Sevmediğim öyküleri sevmeme nedenlerimi metnin yazannı hiçleyerek buldum ve öykülerimi yırtmaya böyle başladım. Biraz soğuk bir yaldaşım olacak ama öyküyü Ibir uzmanlaşma alanı olarak gördüm. Birkaç şeyi bir arada yapacak kadar becerili olmadığımdan senaryo, belgesel gibi çalışmalarımı bitirdim, işten ayrıldım. Şimdi, evden yürütebileceğim birkaç işle geçiniyorum. Zaten kıyıda duruyordum, kıyının da kenarına çekildim. Bu nedenle biraz düzlüktür benim haritam. Bir kadın yazar olarak "ortaya" çtkmaktan korktun mu hiç? Korkmak aklıma gelmedi ki. Bağımlı, ezik, edilgen değil, özerk, güçlü, hatta saldırgan, savaşkan bir kauınDevamı 4. sayfada. CUMHURİYET KİTAPS4V/ 644
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle