29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AHMET GUNBAŞ azeteciyazar Yaşar Aksoy'un TürkYunan dostluğuna adadığı yapıtı Kato Polemos (Kahrolsun Savaş) adını taşıyor.* Aynı denizi paylaştığımız nalde, uzun bir süre kiisülü kaldığımız tarihsel komşuluğumuzun üzerinde dolaşan kara bulutlar 17 Ağııstos Marmara depremi ile dağılmaya başladı. Yiizyılın felâketi maddi ve manevi boyutuyla ülkemizi sarsarkcn, en sıcak, en hızlı yardım cli kapı komşıımuz Yıınanistan'dan uzanmıştı. Ne gariptir ki Atina depremi de bize davetiye çıkarmiştı. Iki halk, yıllardır dostluklarına adım attırmayan yapay tehditleri bir kenara bırakıp bir güzel kucaklaştılar. llkin karşılıklı acılar paylaşıldı; sonra da, yaşamın devam ettiği gerçeğiyle gidip gelmeler sanatsal bir şöIene dönüştü. Şimdi önümüzde sonsıız bir mavilik egemen. Fırtınadan sonraki sessizliği yaşıyoruz! Barış kuşları ordan oraya kanat çırpıyor. Tiirkler de, Yunanlılar da, kaIıcı bir banş için özveriyle safları sıklaştırıyor. Aksoy'un yapıtına aldığı yazıların toplamı 21 yıllık bir uğraşın ürünü. Yani 1979'dan beri Kato Polemos'un önemini yer ver yaşadığı olaylardan hisseler çıkararak kalın çizgilerle derinleştiriyor yazarımız. G "burada bitiyor denizinyapıtları, aşkın yapıtları/Bir gün yaşayacakolanlar, bu bizim sonumudaki kan kararırsa, taşarsa eğer/Unutmasınlar çiriş otları arasındaki güçsüz ruhları/Erebos'a (karanlıklar âlemi) döndürsünler kurbanlarının başlarını/Biz ki hiçbir şeyimiz yoktu, barışı öğreteceğiz onlara" dizeleriyle barışın öğretmenliğine soyunurbilge şair. Aynı şekilde, "Seni Kucaklıyoruz Ey Theodorakis!.." yazısında, ünlü Yunanlı besteci Mikis Theodorakis'in hüzünlü şarkılarıyla düşman (kılınmış) kardeşlerin insani derinliğine inebilirsiniz. Müzikli barış elçiliğinin bir ayağı da Türkiye'dedir; Zülfi Livaneli'air adı. Kato Polemos misyonuyla savaşın soğuk duvannı yıkarak, iki halkın tarihsel kaderinden ortak duyarhklar geliştirmektedir. Müziğin işlevselliği ile birlikte TürkYunan derneklerinin etkinlikleriyle barışın çeperini genişleten iki sıcak yürektir Theodorakis'le Livaneli. Ne yapılsa, yaşamışlığın izleri dimdik ayaktadır. "Mahzun bakire Kayaköy" yazısında, yazgısına terk edilmiş bir Rum köyünün günümüzdeki ıssızlığından dersler çıkarılır. Kayaköy'ün insanları göçmen Icuşların hüznüyle yitip gitmiştir sanki: "Kayaköy diye bir köy var, taa Fethiye'nin oralarda! 3000 evlik terk edilmiş bir köy... Issız ve mahzun... Çok görmüş geçirmiş pörsük bir kadın gibi... Oysa o kadının kaldırımlarında yürüseniz, iğde ağaçlarının altında dinlenseniz, gölgeliklerine uzansanız, yanıbaşınızda nissedeceğiniz uysal bir bakirenin nefesidir!.. Ilık, nazenin ve sevecen!.." (s. 72) 50 yaşına erişen Sakızh kadın Vassiliki'nin, bir Türk'le evlenmek isteyişinin insani gerekçelerini Aksoy'a gönderilen mektup metninden öğrenebilirsiniz. Vassiliki'nin belleğinden silinmeyen olaylarla kederli yalnızlığı ayrıca dramatik bir romana kaynaklık edebilir. Peki, îzmir'deki Eski Foça ve Yeni Foça adlı yerleşim alanlarının bir benzerinin, buralardan göçen Rumlarca Selanik'te aynı adlarla (Palea Fokea ve Nea Fokea) kurulduklarından haberiniz var mı sizin? Demek oluyor ki, kanlı anaforfar, yaşanmışlığın izlerini yutamıyor tümüyle; halklar, zaman içinde bir yolunu bulup kökleriyle zun geldiği yerlerde/Anüarın Aslına bakarsak, Küçük Asya seferinden önce 'savaşa dur' demeye çalışan Yunanlı komünistlerin yaşamsal belgesidir Kato Polemos. Müttefikler'in kışkırtmasıyla tzmir'e yönelen işgal gemilerinin rotasında, banş gönüllüsü kimi Yunanlı askerlerin savaşa karşı dirençlerini (öldürülüp denize atılmak gibi..) yaşamlanyla ödediklerini biliyoruz. Hattabu yürekli direniş Batı Anadolu'daki Rumlar arasında da kendini göstermiş, sonuçta Kato Polemos uyarısı tarin önünde haklı çıkmış ama iki halkın trajik kapışmasını engelleyememiş. Genel anlamda, savaş içinde barışı üstelemenin zorluğu, gerekirliği ve erdemi üzerine yükseliyor Aksoy'un düşünceleri. Bu uğurda günümüze değin sürülen her girişimi saygı ile anıyor; TürkYunan dostluğunu ayakta tutan kültür benzerliklerin külünü eşeleyerek sönmeye yüz tutmuş ilişkilerin ateşini yeniden yakmaya çalışıyor. Daha önyazıdan başlayarak bu temel düşüncenin mantığı hakkında bakış açımızı netleştirebiliyoruz: "Yaptıkları bağımsızlık hareketleri, birbirlerine karşı gerçekleşmiş, ancak yüzyılın tarihi gerçeği açısından birbirine paralel şanlı eylemler yapmışlardır. Bu bakımdan Yunanistan ile Türkiye, simetrik iki ülkedir. Ege Denizi, bu simetrinin merkezidir, iki halkı, iki ulusu, birbirine bağlayan güzel bir denizdir, barışa yakışan bir denizdir." (s. 18) Megali îdea (Büyük Yunanistan düşüncesi) serüveninde Mustafa Kemal'in amansız düşmanı kesilen Venizelos'un, daha sonra, Misakı Milli sınırlarında durmaşını bilen eşsiz önderimizi Nobel Banş Ödülü'ne aday gösterecek denli barışsever kesildiğinin altı önemle çizilerek, başvuru metni eksiksiz yayımlanır. Venizelos, bir yığın olumlıı gerekçeler sıralayarak Atatürk'ten "Büyuk Devrimci" diye söz etmektedir. Kato Polemos albümünde yer alan Aksoy'un üniversite arkadaşı Hristo Kamyanus, savaş rüzgârlarına gülüp geçen haliyle sıcak kanlı bir Egelidir. Kamyanos tipi dostlukların cıvıltısı, büyük barışsever Giritli Andreas Politakis'in kanatlarında evrensel bir kimlik kazanır. "Bir Barıs Havarisi: Ekrem Akurgal" yazısında, Onlü arkeoloğumuzu 'TürkCUMHURİYET KİTAP SAYI 637 frajlk kapışma Her zaman Kato Polemos'! Yunan barışının naif birgerçekçisi, olarak görür. Akurgal'da arkeoloji, "akıl devriminin tutanağıdır', Aksoy'a göre. 5000 yıllık geçmişinin aynasında Ârşipel merkezli yeni nir öncülüğe hazırfayabiliriz îzmir'i. Alman Emperyalizminin palazlanmasıyla, ekonomik ve politik gelişmeleri birbirlerinin boğazlanmasına bağlı gibi gösterilen iki halk, oyunun farkına vardığında her şey olup bitmiş, yıkıntılar arasında yeniden yapılanmanın telaşına düşmüştür. "Aynı anda gülmeyi neden beceremiyoruz?" diye sorar Aksoy. Ki Ege'nin köpüklü kıyılarında inciden bir gerdanlık gibi durduğumuz göz önüne alındığında, önemli bir sorudur bu. Bir ulus gibi davranmanın erdemine ulaşıldığında, sorun tümüyle çözüme kavuşmaz mı? Böyle bir varsayımın ardından "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" adlı romanın yazarı Dido Sotiriyu belirir. Romanın Şirince doğumlu kahramanı Manoli'nin aynı zamanda Hitler faşizmine karşı savaşan bir Elas (Yunan Direniş Örgütü) direnişçisi olduğunu öğreniriz. Madalyonun öbüryüzünde, Sotiriyu'nun da bu direnişe katıldığı, yaralı Manoli'nin yaralannı sararken sayıklamaları üzerine ilgili romanını kaleme aldığı ve ona âşık olduğu gerçeği vardır. Bir başka Yunan direnişçisi Markos Vafiadis de, Ikinci Paylaşım savaşının kanlı karelerinde ölesiye koşturan ve barışı sembolize eden özelliğiyle insanlık galerisindeki yerini alır. Izmir'den barışa yelken açıp da Urla doğumlu şair Yorgo Seferis'i anmamak olanaklı mıdır? Şiirini Ege'nin yorgun sularında gezdirir Seferis. Efsanelerle yol aldığı o geniş zaman diliminden kıyıya vuran "Destansı Öykü"de yer alan Mahzun Kayaköy Yine, îzmir'i kimlerin yaktığı yanmış kentlerin tarihinde kara bir leke gibi dursa da, dostluğun ılık esintisinde ivedilikle kapatılması gereken bir dosyadır bu. Çünkü Kato Polemos, her yandan duyulabilen bir barış çığlığıdır; yanılgıların ortak paydasında yinelenip duran!.. Aksoy, barışın önünde aşılmaz bir engel gibi duran kıbrıs sorununun hâlâ çözüme kavuşmamış olmasını, her iki ulusun tembelliğine bağlar biraz. Binlerce yıllık kültürel birikimlerine karşın kayda değer çağdaş atılımlardan uzaktırlar birbirlerini Kollamakla zaman öldüren düşman kardeşler. Aşağıdaki sorudan herkes kendi payına dersler çıkarabilir: "Sorarım size, hem Yunanistan, hem Türkiye, birbirlerinden savaşla kurtulup, modern etiketli iki ulus yaratmalarından sonra hangi büyük uygarhklar devrimine imza attılar." (s. 112) tki gazeteci, Süleyman Gencel ile Yannis Cumas'ın önderliğiyle düzenlenen üçgünlük "Sakız Barış Etkinliği"nin (31 Ocak2 Şubat 1997) Izmir kafilesinde, bir grup belediye başkanı ve milletvekili ile yerini alır Aksoy. Şenliğe ve Sakız'a özgü izlenimleri ilgi çekicidir. Abdi îpekçi Dostluk ve Barış Ödülü kurucusu Andreas Politakis de adadadır. llk kez TürkYunan ilişkilerini yurttaş bazında masaya yatıran önyargısız bir konferans ve sivil bir bildiri ile son bulur şenlik. Daha bir siirü ayrıntıyı imleyen Aksoy'un yapıtı, savaşın yapaylığına ve zorbalığına barışın destansı dıliyle karşı çıkar. Niko ile Mehmet'in doğal komşuluğumuzda beş duyumuzu harekete geçirir. Içmiizde Troya atı gibi yerleşen korkuların, sıradan kuşkuların yersizliğine değinir. îki halk arasında tıkanmaya yüz tutan insancıl ilişkilerin kanallarını açmaya koyulur. Kısaca, barışı selamlar, barışı ağırlar; barışın kristal yüzündeki renk tufanını yüreklerimize serpiştirir. Ve ben de dayanamam, "Biz Barışığız Ege" şiirimden birkaç dize düşürürüm barışın düşsel kürsüsünden: "Ne kan kuyusuz ne kin örgüsü Sevginin bilimcisi bizden çıkar Bizden çıkar ozanın yol görmüsü Bitmesin yolumuzda kara tayfalar Biziz tarihin gök gürültüsü" Evet, Aksoy'a TürkYunan dostluğuna ivme kazandıran özveriü katkıları için teşekkür etmeliyiz. Kato Polemos! Her zaman!.. • (*) Kato Polemos (Kahrolsun Savaş)/Ege'de TürkYunan BarışıYaşar Aksoy Ümit Yayıncıhk, 1. Basım, Ankara2000. Şirlnceli kahraman kucaklaşabiliyor di D o k u z Ey|U| universltesl'nde Devrlm Tarlhr öğretlm görevllsl Yaşar ledıklermde. Aksoy. öğrencileri İle birlikte. SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle