26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Halikarnas Kadırgası JAK DELEON Yaşar Aksoy'un ilk kıtabı "Halikarnas Kadırgası" üzerine ilk yazıyı 18 yıl önce Cumhuriyet'teyazmıştım. Bu Izmirli yazarı tanımıyordum ve Istanbul'da bir kitapçı rafında görün edindiğim kitabı üzerine duraksamadan bir tanıtma yazısı yazmak istemiştim. Geçen yıllar içinde yanılmadığımı görüyorum. Aksoy bu ilk kitabına 21 kitap daha ekledi. Böylece Halikarnas Kadırgası'nın yorulmaz forsasının yoluna aynı çizgide devam ettiğini görüyoruz. Yaşar Aksoy, Anadolu Uygarlıkları'nın doğrultusunda aydınlanmacı bir araştırmacı yazarımızdır. Bağlandığı uygarlık tezinin özünü bir yazısında şöyle açıklar: "Tarihin derinliklerinden kopup gelen Anadolu insanlarının birikimi sanattır, kültürdür ve uygarlıktır. Anadolu'nun her bölgesinde, her ovasında, akarsu kıyısında, sahilinde; her an, her saat, her gün, her ay, her yıl, her yüzyıl, her binyıl, insanoğlu bir kuyumcu işçiliği ile uygarlığını yaratmaya çalışmış ve kendinden bir önceki uygarlıktan etkilenerek bir sonraki uygarlığı etkilemiştir. Anadolu'da tespit edilebilen en eski uygarlıklar oniki bin yıl öncesine dayanmaktadır. (Anadolu Medeniyetleri Sergisi üzerine bir yazısından, Şubat 1984) Ozan Yaşar Aksoy, tarihsel, mitolojik ve arkeolojik kültür denemelerini ilk kez SanatKoop tarafından basılan (Ikinci baskı, tnkılap Kitabevi, 1997) "Halikarnas Kadırgası"nda topladı. Demokrat îzmir, Yeni Ekonomi ve Yeni Asır gazetelerinin otuz yıldır sürekli yazarı olan Aksoy'un özellikle Ege/Akdeniz uygarlığına ilişkin ilginç yaklaşımlarda bulunduğu gözlemleniyor. Yazara göre Batı Anadolu'nun uygarlıklar bileşimi üstündeki asal etkisini saptayan Halikarnas Balıkçısı'dır. Yaşar Aksoy, yaşamı boyunca Balıkçı'dan feyz almış, onu izlemiş, onu bayraklaştırmıs bir yazar. Yaşar Aksoy, Balıkçı nın bir düşün Yaşar Aksoy, Halikarnas Balıkçısrnı anmak Içln açtıâı belgesel sergilerden blrlnde, Balıkcı'nın cocukiarı Ismet Noonan, Suat Kabaağaclı ve Allye önce ile... adamı olarak bilimsel dağarlara girmesinden yana; kaldı ki; "felsefe, tarih, bilim, edebiyat ve aşk beşiği" Anadolu 'yu efsane/tarih, düş/gerçek, öykü/belge sentezleri oluşturarak yurdumuzda ve Batı'da tartışmaya açan, konunun gündemde kalmasını sağlayan Halikarnas Balıkçısı değil midir? Azra Erhat şöyle konuşmuş Aksoy için: "Balıkçı'yı anmak demeK, anlamak demektir. Dost Aksoy, Balıkçı'yı hem anlamış ve hem de en ivi şekilde anlatmıştır. 1978 yıknda Demolcrat Izmir'de, dolayısıyla basında Balıkçı ile ilgili yayımlanan en mükemmel yazıyı yazmıştır. Yazarlık yaşamında ona büyük başarılar dilerim. Elleri dert görmesin. Gözlerınden öperim, bu Anadolu evladının.. Azra Erhat" (16Ekim 1984 sabahı Izmir TRT'ye Balıkçı üzerine bir konuşma yapmak üzere gelen Azra Erhat'm söz konusu yazıyı okuduktan sonra Yaşar Aksoy'a ilettiği nottan.) Toplam elli sekiz denemeyi kapsayan "Halikarnas Kadırgası", BodrumIzmirManisaPamukkaleFoçaBergamaMiletDidimEfes rotası üstünde (zaman ve uzam tanımadan) seyrediyor..Yaşar Aksoy, kadırganın gönüllü kürekçisLBilimciler, yazarlar, ozanlar, yontucular, ressamlar ve "ahir zaman" insanları (biraz da Balıkcı'nın kural tanımaz biçimini andıran) renkli bir dille anlatılıyor. Halikarnas Kadırgası'ysa bir açıkdeniz imgelemi ya da antik çağ denizciliğine duyulan özlemin yansısı: "Denizin uzak pembeliğinde, yelkenleri Arşipel mavisi, tayfaları sakız beyazı harmaniler kuşanmış, sülün gibi nazlı, aşk gibi meltemsi bir kadırga belirdi.. Hemen mor tüylü bir çomak alıp mürekkep balığı kanına bandım ve papirüslere doğru koştıım.." (s. 1112). Hollandalı öykücü Jan de Hartog, şöyle bir saptama yapar: "Denizleri ve uygarlıkları yazmak, denizleri ve uygarlıkları yaşamak denli önemlidir.' Bu bağlamda Yaşar Aksoy çok önemli bir boşlıığu doldurmuştur..Yani, "Halikarnas Kadırgası" yol alıyor hâlâ.. • Zekeriya Sofrası'na buyur eden yazar Prof. Dr. BİLGE UMAR una bir "beyânı hoşamedî" (hoşgeldin deme) gözüyle bakınız; gerçekten, Yaşar Aksoy'un nice kitabında olduğu gibi, bir Zekeriya Sofrası'na buyur edilmek üzeresiniz ve size sofraya oturma öncesinde karşılamacı çıkıp hoşgeldiniz demek de, şimdiki yazıyı üstlenmekle, bana düştü. Zekeriya Sofrası deyimini çoğunuz hiç duymamıştır; duyanlarınızın çoğu da duymakla kalmıştır, ne olduğunu pek bilmez. Bu, aslında bir adak sofrasıdır ve adak'lara ilişkin bütün gelenekler gibi hiç kuşkusuz binlerce yılhktır; çünkü Islâm inancı, adak diye bir şey kabul etmez; Tanrıya ya da ermiş bılinen bir kişiye "Oğluma Üniversite sınavını kazandırıver; kazandırırsan üç yoksulun her birine şu kadar para vereceğim/horoz keseceğim/dostlara şölen vereceğim" diye bedel önerili ısmarlamada bulunmak yalnız akla değil, Islâma da kesinlikle ters düşer. Böyle iken, adak geleneği, binlerce yıldan beri süregider. Işte bu geleneğin uygulanış yöntemlerinden biri, Zekeriya Sofrası dır. Örneğin, Izmir anakentinin batı yanında, Narlıdere'de, Belediye binasının yanıbaşındaki sokağın girişinden az ileride "makamı" bulunan Musa Dede'ye, "Dede Hazretleri! Bu işi ancak sen oldurursun; himmet eyle de bizim partiden falan yere tâlip 15 aday adayı arasında önseçimdeben kazanayım, kazanırsam Zekeriya Sofrası düzeceğim" demiş iseniz ve önseçimde siz kazanmışsanız, eşe dosta bir Zekeriya Sofrası şöleni çekmek zorundasınız; yoksa Musa Dede sizi çarpar. Adı geçen türdeki şölenin birinci özelliği, sofrada 41 çeşit yiyecek bulunması; ikinci özelliği de bunlardan hiçbirinin "ateş görmemiş" olmasıdır. Sevgili Yaşar Aksoy'un yeni kitapları da (Ege Kültürü, Smyrnaîzmir) daha öncekilerden kimi gibi, okuyucuya bir Zekeriya Sofrası şöleni çekiyor. Bütün yazılarda, Anadolu'nun Ege Bölgesi işleniyor: Insanlarıyla, dağıyla taşıvla, gelenekleriyle, kültürüyle. Bunun dışındaki konular, ateş görmüş yiyecek; sofrada yok. Diğer yandan, sofrada, 41 çeşit kuralına gerçekten uygun çoklukta lezzet var; kimi rahatlatıcı, kimi hayıflandırıcı, kimi özlem uyandırıcı. Nasıl nihavend, hicaz mâhur, segâh, sizi çeşit çeşit duygularda gezdirirse, Aksoy'un yazıları da öyle. Koymuş dizlerinin üstüne kanunu, başını hiç kaldırmadan, her makamdan B Ege kültürünün yaratıcısı EKREM AKURGAL I zmir'in yerel gazetelerinde yıllarca kültür konularını işleyen ve yazdığı kitapları ve makaleleri ile Ege kültür tarihinin en başta gelen yazarlarından olan araştırmacı Yaşar Aksoy'un Ege ve Izmir kültürünü tanıtmada çok önemli yeri vardır. Aksoy'un kitaplarında Izmir'in ünlü ve çok önemli aydınları hakkında olduğu gibi Ege'nin geçirdiği kültür değişikliklerini ve atılırnlarını gösteren önemli bilgiler verilmektedir. Yaşar Aksoy'un kitapları, geniş kültürlü, temiz yürekli, yurtsever bir Atatürkçü aydının kaleminden çılcmış anlatılar demetidir. Daha kapsarnlı bir deyişle eserlerinde tarih, mitoloji, sanat, turizm, arkeoloji, çevre, kent, yurt, barış, hoşgörü, insan hakları gibi konular üzerine cana yakın olduğu ölçüde, akılcı dünya görüşü ile dile getirilmiş görüşlerini ve açıklamaları bulacak, ordarı beğeni ve sevgi ile okuyacaksınız. Satışı yarım milyonu aşkın gazetelerin birinde güncel ve çok tartışmalı bir arkeolojik konu üzerinde bildiride bulunmamı isteyen yazıişleri sorumlusu, "Aman hpcam, yazınızda sakın MÖ (Milattan Önce) sözcüğünü kullanmayın" uyarısında bulunmuştu. Yaşar Aksoy, onyıllar boyunca edindiği deneyimlerle sanat ve büim konularını bile albenili bir giysi içinde sunmasını bilen örnek bir gazetecidir. Popüler yani uzmanlara dönük değil, aydınlara ve halka yönelik yazılara Batı dünyasınSAYI 637 da büyük ilgi gösterilir. Halkın seveceği dilleyazılmışbaskıları yüzbinleri.hatta milyonları bulan kültür ve sanat kitapları vardır. Bu nedenle bizim de Yaşar Aksoy'un "öncü" olduğu bu çeşit yayınlara özellikle önem vermemizde büyük yarar vardır. Yaşar Aksoy özünde bilimscl araştırmalara dayalı, ancak sade vatandaşa yönelik yazıları ile Ege Bölgesi'nin sözcüsü olan "Yeni Asır" gazetesine canlıhk ve verimlilik katmıştı. Onun örnek olması ve teşviki ile gazetenin 8. sayfası îzmirli sanat, kültür ve bilim mensubu aydın kişilerin düşüncelerini ve birikimlerini dile getirdikleri bir "Forum" olmuştu. Böylece "Yeni Asır" ile onun kültür yazıları sorumlusu Yaşar Aksoy'u hizmetlerinden dolayı ne denli övsek azdır. Batı dünyasının en gözde gazetelerinin hepsinde sanat, kültür, müzik konuları genellikle haftada bir gün 24 sayfalık eklerle önde gelen sanatçılar ve aydınlar tarafından ele alınır. Türkiye'de sanatçılara ve bilim adamlarına yeterli ölçüde yer veren en önemli gazete "Cumhuriyet"tir. Buna karşılık baskıları iki milyonu aşan üç büyük ve laik dünya görüslü gazetelerimizin köşe yazıları dışında lcültür ve sanat yazılarına kapalı olması çok üzücüdür. Bu üç önemli gazetemizin bir tanesinin ikinci sayfasında onlarca yıl boyunca kültür, sanat ve bilim yazıları yayımlanırdı. Bu 35 daktilo sayfası büyüklüğündeki yazüar, sonradan 12 daktilo sayfası küçüklüğündeki makalecikler halinde sondan üçüncü sayfaya aktarıldı ve birkaç yıl vasar Aksoy, çok sevdlğl yakın dostu Ekrem Akurgal İle. sonra yayından tamamıyla kaldırıldı. Batı'yı örnek almayı çok severiz, ancak onun en önemli yönlerini benimsemekten nedense kaçarız. Kitaplarını okurken göreceğiniz üzere Yaşar Aksoy, sahip olduğu özel ve zengin bir arşivle çalışır. Bu demektir ki, Aksoy'un ileri sürdüğü düşünce ve öneriler yazılı ve fotoğraflı belgelere dayalıdır. Gerçekten birkaç kez ortaya koyduğu sergilerde çeşitli konularda eşsiz önemdeki fotoğraflarını ve belgelerini zevkle izledik. her gün sabahları evimde gözden geçirdiğim dört gazeteden biri olan "Yeni Asır ı elime aldığımda ilk olarak 8. sayfaya bakar ve Aksoy'un "Merhaba" başhklı yazısı varsa onu okurdum. Şimdi veni kitaplarını okumanın taaını çıkaracağım... • döktürüyor. Bu keyiflere ulaşmanızı geciktirmemek için, sözü kısa lcesiyorum; Zekeriya Sofrası'na hoş geldiniz, ariyetler olsun... • CUMHURİYET KİTAP J SAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle