28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Taşa hayat veren sanatçı Mehmet Aksoy 'Kibele'de ve iki kitapta... Mehmet Aksoy, figüratif Türk heykel sanatında büyük bir mühre sahip olan büyük bir usta. 15 Kasım'da sergisinin açılışıyla eşzamanlı olarak iki latap birden yayımlandı. Bunlar 'Çekicin Rüzgârında Kırk YıT (1) ve 'Heykel Oburu Mehmet Aksoy Kitabı' (2). Her ikisi de Aksoy'un heykel evrenini bize tanıtan, birDİrinden değerli kitaplar. HİKMET ALTINKAYNAK ibele Sanat Galerisi, 'Çekicin rüzgârında kırk yıl' taşa hayat veren, adı Avrupa heykelcilerinin doruklarında dolaşan, Mehmet Aksoy'un heykellerine ev sahipliği yapıyor. Mehmet Aksoy, figüratif Türk heykel sanatında büyük bir mühre sahip olan büyük bir usta. 15 Kasım'da sergisinin açılışıyla eşzamanlı olarak iki kitap birden yayımlandı. Bunlar 'Çekicin Rüzgârında Kırk Yıl' (1) ve 'Heykel Oburu Mehmet Aksoy Kitabı' .(2) Her ikisi de Aksoy'un heykel evrenini bize tanıtan, birbirinden değerli kitaplar. Ilki kitabın editörü, gazeteci ve yazar Aydın Engin'in sunuşuyla başlıyor, bütün heykellerin fotoğrafları, Aksoy'un heykel sanatı üstüne görüşleri, bazı heykellerin öyküsü yanı sıra, ikinci kitaptaki kimi söyleşilerden kesitleri, atasözlerimizi çağnştıran 'Mehmet Aksoy Sözleri'ni ya da 'Mehmet Aksoy'dan Özdeyişler'ini, Adalet Ağaoğlu nun bu kitap için kaleme aldığı 'Taşın Hayatı: Mehmet Aksoy Bütünlüğü' adlı yazısını içeriyor. Sergi 15 Kasım10 Ocak tarihleri arasında açık. Sergiyi gezerken bu kitaptan yararlanmalısınız. Sanatçı hangi yapıtı için ne demiş, siz ne düşünüyorsunuz? Arna buna olanak yoksa, sergiyi kesinlikle görmelisiniz. Görmelisiniz ve Mehmet Aksoy gibi bir sanatçımız olduğu için gurur duymalısınız! Sergiyi gezerken avludan başlamalısınız. Danası 'îş Kule' girişinde mekânın parçası haline geliveren heykellerden Kibele Sanat Galerisi'yle karşı karşıya olan 'Kibele Çeşmesi'nden başlayıp galeride sergilenen yaklaşık 100 vapıtla ve bunlar içinde çok sayıda Kibelelerle tanışmalısınız. Onlarınöyküsünü anımsamalısınız. Şimdi kısa bir tur yapalım... Ûkin sergilenişteki yöntemekısaca değinip kitaplara geçelim. Az önce söylediğim gibi, daha galeriye gelmeden yolda üç neykel karşılayacak sizi 'El',' YoF ve 'Köylü' ile ardından tam galerinin karşısında 'Kibele Çeşmesi'ni göreceksiniz, sakın şaşırmayın! Şimdi galerideyiz. Girince vapıtlann 1960'laroan başlayarak 10'arlık yıllara göre sergilendiği dıkkatinizi çekecek. Mehmet Aksoy'un doğaya tutkusu 19601970 arasında yaptığı yapıtlara yansıyor. 19701980 arası ise sosyal ve siyasal ortamın Aksoy'un figürlerinde yer aldığını görüyoruz. 19801^90'dabanş ve sevgi teması öne çıkıyor. 1990'dan sonra günümüze kadar geçen sürede ise insandoğa bütünlüğünün bozulmasına Aksoy'un gösterdiği tepki heykellerinde görülüyor ve mitoloji yoğun olarak ortaya çıkıyor. Şimdi bu noktada kendimizi salonlardan kurtaralım, biraz da kitaplar yardımıyla Mehmet Aksoy'un sanatçı dıinyasında gezinelim... Aydın Engin, iki aylık sürede kırk üç saatlik söyleşi maratonunda sorulması gereken her soruyu Mehmet Aksoy'a soruyor, ondan da en içten yanıtları alıyor. 'Yıldız'da Sohbet' (3) için üçümüz bir araya geldiğimizde: 'Sorulmadık soru kaldı mı, ya da keşke şu da sorulsaydı diye aklınızdan geçen bir soru oldu mu' diye ben de sordum. Yanıt 'Hayır' oldu. Aynı soruyu Aydın Engin'e de 'Soramadığınız, yanıtını alamadığınız bir soru var mı' diye tekrarladım. Ondan da 'Hayır' yanıtını aldım. Dolayısıyla 'Heykel Oburu/Mehmet Aksoy Kitabı', tüm yönleriyle, tüm içtenliğiyle Mehmet Aksoy'u anlatan eşsiz bir kitap. Kuşkusuz ki bu basarı hem ikılinin uzun yıllara dayalı sıkı bir arkadaş ve dost olmalarından, hem de yaptıkları işin doruğunda olmalarından kaynaklanıyor si, hem de öpüp övgülere boğup desteklemesi, Mehmet Aksoy'u yüreldendiriyor. Ortaokulu Tarsus'taokuyor. 'Tarsus'ta ben resimle tekrar tanıştım. Tekrar başladım. Bir de heykelle tanıştım. Resimiş dersinde öğretmen bize çamurla alçı verdi. Yani malzeme verdı. Orda heykel yaptım. Ilk heykelimi. Bir ceylan heykeli yaptım.' (s. 39 ) Ortaokulda, aslında Istanbul'da oturan amcasının karısının kız kardeşiyle tanışıyor. Kendisinden 20 yaş büyük bu kadınla onun zorlamasıyla ay ışıklı bir gecede utanarak, ilk cinsel deneyimini yaşıyor. Ortaokul bitiyor, sonra lise. Birinci sınıfa başlıyor, ilk başkaldırı kendiliğinden geliyor. Fizik öğretmeniyle takışıp dersini boş veriyor, niç çalışmıyor, fizik ve kimyadan bütünlemeye kalıyor. Sonra birden babasına yük olmamak için ha K bersiz Gaziantep Öğretmen Okulu'nun sınavlarına giriyor, kazanıyor ve öğrenimini orada sürdürmeye karar veriyor. Artık kafasında Nazmiye oğretmenin liseyi bitirince Akademi'ye gideceksin sözü yerine öğretmen okulunu bitirip Gazi Eğitim'e gitme projesi dolaşıyor. Zorunlu olarak... Gaziantep Öğretmen Okulu'nda okurken resim yapmayı ihmal etmiyor. Yine resmiyle en önde. 20 arkadaşının ödevini yapıyor. Gazi Eğitim'e gitme hayalleri kuruyor. Harçlığını kazanırken kendi ödevini zaman kalmadığı için biraz da hoca anlamasın diye kötü yapsa da hocası durumu kavrıyor: 'Bunu yapan kimse çıksın yoksa herkese zayıf vereceğim' deyince kendini ele veriyor. Bu İşler sürerken bir yandan da ön sırada oturan 'yakın durduğu' kızla 'şiirleşiyor', bu yüzden spor hocasıyla takışıyor. Çünkü şiirleştiği kıza göz koyuyor hocası, nişanlanmak, evlenmek istiyor. Bu yüzden de habire Aksoy'un saçını başını, şapkasını yana eğisini bahane edip ona rahat vermiyor. OkuÜar tatil olunca, Aksoy'u kovduruyor. Sınıfını geçmesine rağmen Öğretmenler Kurulu nun 'disiplinsiz ve dıkbaşlı' suçlamasıyla 'Öğretmen olamaz' kararıyla okuldan uzaklaştırılıyor. Aksoy bu kez Antakya Lisesi'ne sil baştan başlıyor. Şiirleştiği kızın rölyefini Antakya Lisesi nin taş duvarına kazıyor: 'Dağlara bakardım, dağlardan benzetirdim onun yüzünü, bulutlara bakarbulutlarda benzetirdim. Ama bir gün gittim bahçe duvarındaki taşlardan Dİrini bıçakla kazımaya başladım.' (s.52) Liseyi 100 üzerinden 97 puanla bitiriyor. îstanbul'dan Tarsus'a gelip ay ışığında tatlı bir gece yaşadıkları hanım haber gönderiyor: 'Gelsin ben ona bakarım.' (s.60). Soluğu tstanbul'da alıyor, kadının kocasıyla tanışıyor. Artık öyle şeyler olmayacağını düşünüyor, ama beteri oluyor. îşin o yönünü bir yana bırakıp gelelim Akademi sınavlarına... Ama ondan önce babası istediği için Hukuk Fakültesi sınavına giriyor. Sorular kolay, iki üç tane. Yazacak ama birden kendini kitaplar arasında rüyada görmeye başlıyor. Elini kolunu saüıyor, derken asistan 'Hareket yapma, kâğıdını alınm' diyor, o da 'Al' deyip bomboş kâğıdı verip soluğu Akademi'de alıyor. Akademi sınavını da Aydın Engin'e şöyle anlatıyor: Şimdi o sınavın birkaç merhalesi var. Bir soru mesela: Niye ressam olmak istiyorsunuz? Böyle sözlü sınav, bir çeşit in 'Heykel Oburu'ndan öğrendı ğime göre Nazmiye öğretmen, Aksoy daki yeteneği ilkkeşfeden kişi. AntakyaA'ayladaö'da ilkokul birinci sınıita okurken 'Bayrak gibi bir kadın' diye niteledıği Nazmiye oğretmenin ondaki resim yeteneğini hem keşfetme Alman heykeltıraş Frltz cramer'in deylşlyle Mehmet Aksoy 'Batı Avrupa'nın en lyi heykeltırasr. C U M H U R İ Y E T K İ T A P Nazmiyeöğnetmenlnetklsi SAYFA 6 S A Y I 67 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle