24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Melih Cevdet Anday'ın ardından... Denemeci ve düşiinür yönleniyle Melih Cevdet Anday Aşağıda okuyacağınız yazı, 1991'de Ankara Sanat Kurumu'nun Melih Cevdet Anday onuruna düzenlediği saygı toplantısında Arslan Kaynardağ'ın yaptığı konuşmanın metnidir. îlk kez yayımlanan metindeki kimi tümceler geçmiş zaman biçimine getirilmiştir. Bu toplantıda Arslan Kaynardağ'dan sonra Füsun Akatlı, Ayşegül Yüksel, Olcay Önertoy, Kaya Sezgin, Ilhan Selçuk da konuşmuşlar, Anday'ın şiirinden, tiyatrosundan, romanından, sanat anlayışından, yazarlığından söz etmişlerdi. Kaynardağ'ın bu ilginç toplantıyla ilgili anı ve izlenimlerini daha sonra yayımlayacağız. ARSLAN KAYNARDAĞ aha çok şairliği ile tanınan Melih Cevdet Anday'ın, şairliği yanında, düşünürlüğü, deneme yazarlığı, oyun yazarlığı, romancılığı da vardır. Aynı zamanda iyi bir öğretmendi. îstanbul Konservatuvarı'naa tiyatro ve ses bilgisi konularında uzunca bir süre ders verdi. Yaşam öyküsüne kısaca bakarsak şunları görüyoruz: Liseyi bitirdikten sonra toplumbilim öğrenimi yapmak istemiş, bu amaçla Belçika'ya giderek orada yüksek öğrenime başlamıştır. Ikinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine yurda dönmek zorunda kalmış ve bu öğrenimi yapamamıştır. Okumayı sevdiği için, insan ve toplum konusunda düzenli biçimde edindıği bilgilerlekendisini yetiştirmiş, biryandan da felsefe kültürü edinmiştir. Dil, tarih, sanat gibi konular onu aynı zamanda felsefe olarak da ilgilendiriyordu. Yazılarında Ilkçağ'ın ITıales, Hekakleitos gibi filozoflarından, Yeniçağ'ın Wittgenstein, Husserl, Marks, Engels'ine kadar birçok filozofun adı geçiyor, onların düşüncelerine değiniyor. Islam felsefesine de değinmektedir, bu felsefenin bizdeki etkileri üzerinde durusanın özellikleridir. Bizdeki humanizma akımı içinde önemli yeri vardır Anday'ın, dil ve tarih sorunlarına bakışı her zaman ilgi çeker. Hasan Ali Yücel'in Eğitim Bakanlığı zamanında, Türkiye'deki humanizma çalışmaları hareketli günlerindeyken, Melih Cevdet Anday, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Azra Erhat, îsmail Hakkı Tonguç çok verimli birtakım oluşturmuşlardı. Düşünce hayatımıza, edebiyatımıza, klasiklerin çevrilmesine, eğitime büyük katkıları oldu. Anday'ın yakın dostları arasında folklor bilgini Pertev Boratav, ressam ve yazar Abidin Dino, türkü ustası Ruhi Su gibi kimselerin de bulunduğunu söylersem, Anday'ın 1940 ve 1950'lerde nasıl bir ortam içinde olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca lisedeki öğretmenlerinden ikisinin adlarını vereyim: Edebiyat tarihçisi Mustafa Nihat Özön, şair ve yazar Anmet Kutsi Tecer. Anday her zaman dil devriminden, dilde özleşmeden yana idi. Dil bilincinin en sağlam örneklerinden biridir. Yazılarında, başta Osmanlıca olmak üzere yabancı sözcük kullanmamaya titiz bir özen gösterirdi. Bir ulusun, an duru bir dile sahip olmasının önemini çok iyi biliyordu. Bu nedenle şöyle der: "Keşke hazır bulduğumuz dille vetinebileceğimize inansaydık, bugünkü dil tartışmaları beşyüz yıl önce yapılabilseydi...(2)" Sonra şöyle sürdürür düşüncesini "aydınlarımızın çoğunlukla dil devriminden yana olması yeterli bir dilimiz olmadığını gösterir. Yeni bir dil kurmak zorundaydık. Ortak çaba sonunda şimdiki edebiyat dilimiz oluştu. Bilim, hukuk, felsefe dilimizde büyük ölçüde Türkçeleşme var." mayla birlikte gündemdeki yerini alınca o bunun uzağında kalamazdı. Radyo konuşmalarında dil özleşmesinin sorunlarını, Türkçenin gelişme evrelerini, onu öteki dillerden ayıran özellikleri anlattı. Terimler konusu üzerinde durdu. Dil ve tarih sorunları her ulusun aydınlanmasında başta gelen konulardan olmuştur, bizde de öyle olması gerekirdi, yoksa Türk aydınlanmasından söz edilemezdi. Dil konusuna bu kadar değindikten sonra onun zaman ve tarih konusundaki düşüncelerine gelelim: Zaman, geçip giden bir şey değildir ona göre. Zamanın geçip gitmediğini .sanat kadar iyi anlatan bir şey yoktur. Öyle ki, insanlar sanatı zamanı yenmek için yaratmışlardır ve sanat her zaman ölümsüz kalacaktır. Bir yazısında sahne sanatçısı Müşfik Kenter'i "zaman dışında kafarak oynadığı için" övdüğünü görürüz. Ihtiyarhğı kabul etmez, "insan her zaman gençtir" onun için. Kaç yaşına geldiğini düşünmemeli, işini gücünü sürdürmelidir Doğada da yıl yoktur zaten, onu aklımız uydurmuştur, hatta ölümü de o uydurmuştur. "Tarih akılla kurulur" diyordu Anday. Akılla kurulmamışsa yok demektir. Böyle olduğu içindir ki, tarih doğu ülkelerinde masalla özdeşleşmiştir. "Cumhuriyet döneminin tarihe getirmek istediği şey akddır. Bugün hâlâ, tarihe akılla ulaşmanın savaşını veriyoruz. 1923'ten sonra uygarlık anlayışımız da değişti. Batılıların Yunan mucizesi dediği şeyi artık kabul edemiyoruz. Anadolu'nun llkçağ tarihindeki önemi anlaşıldı." Anday'ın tarih ve arkeoloji bilimindeki gelişmelere ilişkin epeyce bilgisi vardır. EsTki Anadolu tarirıinde çağır açan Texier, Hrozny gibi arkeologların çalışmalarına hayranlık duydu. tlyada ve Odise'yi dikkatle okudu, inceledi. Heredot Tarihi, Yunan Mitolojisi başucu kitapları arasında yer alıvordu. Bütün mitolojilere meraklıydı, aestanlarla ilgilendi. En çok sevdiği destanın Sümerlerin Gilgameş destanı olduğunu söylüyordu. Dünyanın en güzel destanı olarak nitelendirirdi onu, bütün okullarda okutulmasını isterdi. Felsefe ilgisi gibi tarih ilgisi de şiirlerine yansımıştır. Ozellikle 1960'dan sonraki şiirlerinde Troya, Likya masallarından Hitit tarihinden esinlenmeler vardır. Onun yine deneme yazarlığına dönüyorum: Cumhuriyet gazetesinae uzun yıllar, haftalık yazılar halinde yayımlanan denemeleri merakla beklenir, zevkle okunurdu. Denemelerinde çeşitli konulara sorunlara değindi. Ozellikle dil, tarih, toplum sorunlarını tartışıyor, okuduğu kitapları, tanık olduğu olayları anlatıyor, gittiği dinlettlerden, seyrettiği oyunlardan söz ediyordu. Çoğu kez, kendi düşüncelerimizi, duygularımızı bulurduk o yazılarda, kafamızda yeni düşünce parıltıları oluşurdu. Yukarda da söyledim, denemelerininçoğu kitaplaşmıştır, gazete ve dergilerde kalanlar varsa onlar da bir araya getirilmeli kitaplaşmalıdır. Kitaplarını okurken, düşünce dünyasının bütünlüğü çıkıyor ortaya, felsefe ile yakınlığı iyice belli oluyor. Onun düşünce dünyasını bütün kapsamıyla öğrenebilmek için, yalnız düz yazı kitaplarını değil şiir kitaplarını da indir. Örneğin son şiir kitabı Güneşte'de Aristoteles mantığına karşı çıkış, determinizme oaşkaldırış görüyoruz. Kör bir inantır der nedensel bağlantı için. Öte vandan onda "poetika" yani şiir felsefesi çok belirgindir. Şiirini onun kadar anlatan, şiirinin arkasındaki SAYI 671 D Anday ve mltolojl YenlblPdil yor. Anday'ın düşünceleri Anday'ın ilk düşünce yazısını ne zaman yayımladığını bilmiyorum. Bu tür yaztları daha ÇOK, Yaprak dergisinin çıkmasından sonra görülmeye başlıyor, yani 1949'dan sonra. Adı geçen Jergiyi şair arkadaşı Orhan Veli Ankara'da yayımlamaya başlamıştı. On beş gündebir yayımlanırdı. Bir buçuk yıl kadar sürdü bu dergi, az sayfalı olmasına karşın büyük ilgi topladı. Anday'ın düşüncelerini daha çok deneme türündeki yazılarında buluyorduk. Batı'da Rönesans'la, yani 15. yüzyılda başlayan, ilk örneklerini yine o dönemde Montaigne ve Bacon gibi filozoflarda gördüğümüz deneme, Dİzde daha çok 1940'larınortalarındasevilenbiryazı tiirü olmuş, çeşitli örnekleriyle günümüze kadar sürüp gelmiştir. Bu türün özellikJerini kısaca söyleyecek olursak şöyle diyebiliriz: Makale değildir deneme, salt felsefe yazısı da sayılmaz. Denemeci kendi kendisiyle konuşur gibi yazar. Çeşitli konulara değinir, eleştiri yapabilir. Başta gelen özelliği aydınlık bir akılcılığı içermesidir. Anday'ın denemelerini topladığı ilk kitabı 1961'de DoğuBatı adıyla yayımlandı. Sonra aynı türden altı kitap daha yayımlandı.(l) Onları okurken bazen her sayfada akılcı bir yazarla karşdaşıyoruz, bağnazlığa, despotluğa, ezberlenmiş yargılara her zaman karşı çıkılıyor. Insancıdır Anday, ilericidir, özgürlükten yanadır. Bütün bunlar, aydınlanmacı inSAYFA 10 Çok doğru saptamalar bunlar. Bugünkü aşamaya gelmemizde, 1940'tan sonraki kuşakların, o kuşaklarda bulunan yazarlann, deneınecilerin, düşünürlerin büyük emeği geçmiştir. Uyanık tutmuşlardırbizi, üretici, öğretici, aydınlatıcı olmuşlardır. Melih Cevdet Anday, 1975'te radvoda dil devrimi konusunda bir dizi konuşma yaptı, bu konuşmalar kitap olarak yayımlanmıştır (3). Şöyle diyordu orada: "Dil bilgini değilim ama ozanım. Dil ozanın gereci. Bir vandan da işliği olduğu için bu konuya düşkünüm." Bu ilgi onun şair olması kadar, düşünce adamı olmasından da kaynaklanıyordu kuşkusuz. Toplumumuzda dil ko Anday. 1979da Parls'te Türk elcillğl eâltim danısmanı olarak görevlen nusu, ulusallaşma ve çağdaşlaş dlrilmlstl Ikl yıl kadar kaldı bu görevde cdemek yararJı olabiJmekte CUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle