Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 SUNAYAKIN Ritüelden Drama itü ADNAN BİNYAZAR Hz. Ali'nin oğlu Hüseyin'in, yakınlarıyla birlikte şehit edildiği yer olan Kerbelâ, toplumun vicdanında yer etmiş, Hz. Muhammet'in soyuna uygulanan bu katliam birçok şairi etkilemiştir. 680'den bu yana toplumların yüreğini yakan Kerbelâ olayı, Hindistan'dan Iran'a, Irak'a, Doğu Anadolu'ya, değişik kültür alanlarında, o toplumların dilinde üstün yapıtların yaratılmasına vol açmıştır. Bu toplumların. kültür alanları birbirlerini etkilemiştir. Orneğin, Fuzuli'nin, Hâdikatüssüedâ sını ('Mutluluğa Erenlerin Bahçesi"), Iran şairi Kâşiri'nin Ravzat üsşüneda sını örnek alarak Azeri Türkçe'sivle yazdığı biliniyor. Bu kültür akışımıyla, Islam ülkelerinde bir töreler zinciri oluşmuştur. Olayı duyumsayıp bir bakıma destanlaştıran ozanların, yazarların yanında, bir de bu olayların halk kesimlerinde yarattığı etkiler var, bu etkileri gösterime (drama) dönüştüren töreler, törenler var. Bu araştırmasından da anlaşılacağı üzere, yazılanlar konusunda geniş bibliyografiler veren Metin And'ın ilgi alanını daha çok halkın yarattıkları oluşturuyor. And'ın sayıları 50'yi bulan araştırmaları gözden geçirildiğinde, ele aldığı konuyu minyatürlerle, rotoğraflarla, çizımlerle zenginleştirdiği görülür. Bir konuşmasında, "Benim konularım gösterim sanatları, ritüeller, danslar... Bunlar(ın) hepsi görsel malzeme gerektirir. ...Kimi kez resimler, bir konuyu yazılı metinlerden daha iyi anlatır"l diyerek araştırma alanının kaynaklarını belirtmiş oluyor. Öyle ayrıntılara girer ki, araştırma verileri, 'kimsenin farkına varamayacağı ufak* buluşlarla', ilk kez onun ortaya koyduklarıyla belirginlik kazanır. Öyle ki, öğrencilerinin derlemeleri bile onu çok kapsamlı bir araştırmaya yöneltebilir. Ama bunu, hiçbir zaman tepeden bakan bir bilim adamı tavrıyla değil, kendi deyimiyle, 'hep amatör keyfini yaşavarak'2 yapar. Minyatürlerle OsmanlıIslam Mitologyası3 adlı eşsiz araştırması, And'ın, bir konuyu hangi derinliklerinden bulup çıkardığının kanıtıdır. Mıtologya ıncelendiğinde, And'ın, bilgilere, elde ettiği görsel verilerle ulaştığı anlaşılacaktır. Bu somut verilerden dolayı, ele aldığı konu üzerindeki önyargılar ortadan kalkıyor, yanılgıya yol açacak kökleşmiş görüşler kendiliğinden çürütülüyor. Bu veriler, öyle el atdınca sağlanacak türden değildir, kimileri nerdeyse bir ömür alacak belgelerdir. And, Ritüelden Drama / KerbelâMuharremTaUziye4, adlı araştırmasında, halk arasında söylenti donanımı yoğun, ama köklü verilere dayandırılrnayan konuları ele alıyor. Adından da anlaşılacağı üzere, Şiilikte büyük önem taşıyan Kerbelâ, muharrem, TeUziye, maktel üzerinde duruyor. Kerbelâ ekseni çevresinde gelişen muharrem töreleri, taUzıye metınleri, makteller örnekleriyle yansıtılıyor. Bütün bunlar gelip Muharrem'in 10. günündeodaklanır. O gün, 72 kişiden olusan Hüseyin'in yandaşları Kerbelâ yaîunlanndaki kızgın çöfde susuz kalmışlar, savaşım güçlerini yitirmişlerdir. Bir avuç insan, yine de teke tek savaşmayı göze almış, sonunda da toplu kıyıma uğramışlardır. Imam Hüseyin'in yakınları, çocukları gözlerinin önünde öldürülür; sıra ona gelir. Ölüler ortada bırakılır. TaUziyeler bu olaya yakılan ağıttır, tarihsel bir olayın destansal söylemidir. Toplumların duyarlığında biçimlenerek, sonraki yıllarda toplu gösterilerle, ağıtlarla dile getirilir. Olayı kendi başından geçmiş gibi algılayan halk, bir acıyı paylaşma, o anı bütün ayrıntılarıyla yaşama duygusuyla dramayı kendine eziyet etme gösterimine dönüştürür. AleviBektaşi geleneğinde, Muharrem ayının ilk on gününde yas tutulur. "Türkiye'de geniş bir halk kesimi bu geleneği sürdürür. Evlerde asure yapuıp dağıtdır. Daha eskiden Kerbelâ olayını konu edinen mersiye ve makteller okunur, nevha, mersiye, destan ve taziyeler kendilerine özgü makamlarla söylenir; bunlar okunurken törenlere katılanlar göğüslerini ve sırtlarını döverdi. Bazı yörelerde (örn. Iğdır ve köylerinde) bugün de Kerbelâ mersiyeleri dramatik bir biçimde söylenir. ...Fuzuli'nin Hâdikatüssüedâ'sının her gün bir bölümü, onuncu gün ise şahadet bölümü okunur."5 Özetle, araştırmanın odağını oluşturan taUziye, Şiilerin, Kerbelâ olayını anımsayıp yas tutarak yeniden yaşamasıdır. "Iran, Azerbaycan, Doğu Anadolu, Hindistan gibi birbirinden ayrı bölgelerde Kerbelâ olayı farklı gösterilerle anılır; törene katılanlar bazen çok şiddetli, hatta kanlı dövünme biçimleriyle yaslarını belli ederler."6 Metin And, araştırmasında, bu tarihsel gelişmelere de açıklık kazandırarak. Kerbelâ, Muharrem, taziye, Şia, On lki Imam, maktel olaylarını irdeliyor, bunların "tarihselsöylenselritüelteatral ve yazınsal çerçevesi"ni7 çiziyor. And, daha 1962'de, araştırmalarının amacını belirtirken, bilgilerin kökenine, yaşananlann değerlendirilmesiyle ulaşılacağı üzerinde durmuştu8. And'ın bilimde izlediği yol, geçmişin yaşayan yansımalardır. Bu görüşle kültürel bütünlüğün sağlanacağıinancındadır. Dinler, etnik gruplar, ülkeler üstü bir anlayışta olması buna bağlanabilir. Anadolu nun kültürel zenginliğini daha ilk çalışmalarında gün ışığına çıkarmaya çalışan And, bu görüşünü bu araştırmasıntn 2. Bölümü'nde de yineliyor: "Bütün eski tören ve ritüellerde ikıli bir ilişki buluruz. Bunlar söz (mithos) ve yapılan şey, eylemdir (dromenon). Bu genel ayrım açısından dramın, tragedyanın çıkışı da epos ve mithos ile, ritüelin eylem yönünün birleşmesiyle oluşmuştur. Ritüel ve törende gerçi eylem, sözden daha önemlidir, ancak söz ve mithos, eylemin işlevselliğine karşın, onun kalıcı, yüceltici, yorumsal ve anlamsal yönünü tamamlar. Işlevsel ritüellerle, kalıcı, eskimez mithosun birbirine geçişmesi dramı yaratmıştır. Bugün Anadofu'da köylümüzün oynadığı dramatik oyunların çok eskiden aynı bölgelerdeki toplumların mithos ve ritüellerinin bir kalıntısı olduğu çeşitli yorum ve örneklerle gösterilmeye çalışılmıştır. "9 Bir toplumun kültürel kimliği, And'ın yeğlediği sözcüklerle, mithos uenen her türlü ifade, dromenon denen üretici eylemle belirginlik kazanıyor. Belki sözün kutsallığı buradan geliyor. Insan, varlığını da, sözünü eyleme dönüştürmekle gösterir. Araştırmacı, irdelevici, yorumcu yanıyla, And, toplumun bu yaratıcı alanlarına yöneliyor. Bu bağlamda, And, çağımızın bilimsel aydınlanmacısıdır. Bilimsel çalışmalann bilgi toplayıcılığını aşamadığı günümüz kültür ortamında, Metin And, geçmişin değerleri^ ni toplumsal yaşamla örtüştürmeye ytllardır yoğun çaba gösteriyor. Masallarımızın, Oğuz Kağan Destanı'nın, Orhon Anıtlan'nın, dilimizin temel kavnağı Dede Korkut anlatılarının araştırılmasında, 20. yüzyılın başlarına kadar hep yabancıların adları öne çıkmıştır. Bizde Metin And'ın yönteminde araştırma venidir. Bilimsel aydınlanmacı, var olan bilgilerı aşarak ona yenilerini katar. Hiç kimsenin CUMHURİYET KİTAP SAYI 661 SUNAYAKIN SAYFA 8