Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Coelho'nun Ikl romam Paulo Coelho, Brezilyalı bir yazar. Dilimizde Marquez'den sonra en çok okunan yazar. Türkçeye çevirilen romanları: Simyacı, Beşinci Dağ, Piedra Irmağının Kıyısında, Veronika Ölmek Istiyor. HASAN AKARSU PiKil'" < oHho 1 SİMYACI VhROMKA OL.VIt.KIS 11YOR 8lmyacı S E imyacı, Endülüslü çoban Santıago'nun masalsı yaşamının öyküsünü yansıtır. Santıago, îspanya'da yaşar. Papaz okuJuna gider. Okulu sevmez. Ailesine çoban olmak istediğini söyler. Okulu bırakır. Babasının verdiği arayla koyunlar alır. Sürüsüyle gezer ırlarda. Kitap okur. Düş görür. Düşünii bir çingene kadına yorumlatır. Mısır piramitlerinın olduğu yerde hazine bulacağı söylenir. Çingene kadın para almaz; ama hazinenin yuzde onunu ister. Santıago'nun karşısına bir kral çıkar. O ise peşin olarak sıırunun onda birini ister. Diişün gerçckles,mesi için yardımcı olur. tşaretleri yonımlamayı öğretir. Santıago, süriisünu satıp Afrika'ya geçer. llkgünlerdeparasınıçaldırır. Birbilluriyeci tııccarın diıkkânında çalışır bir yıl kadar. Piramitlere gitmeye yetecek parayi bıriktirir. Simyacılığı merak eden ve çöldeki simyacıyı buJmava giden bir îngilizle yola çıkar. Çöl zorludur. Vahava ulaşırlar. Santıago, orada simyacıyla karşılaşır. Bir kıza, Fatima'ya âşık olur. Piramitlere ulaşmaktan vazgeçmcz. Simyacı, bir kilisede ustalığını kanıtlar. Kurşunu, Felsefe Taş,ı ile altına çevirir. Yarısını kilıseye, diğer yarısını da delikanlıya bırakır. Yolları ayrılır. Delikanlı Santıago, birkaç saatlik yolu yürür, ağladığı yerde hazineyi bulacaktır. Piramitleri görür ve gözyaşları kumlara karışır. Orasını kazarken savaşçılar gelir ve üzerindeki altınları alır. Hazine aradığını anladıkları için savaşçılar da kazmaya başlarlar. Sonuç alınamaz; ama bir savaşçı da kendi gördüğü düsü anlatır o sırada. Düşe göre hazine, îspanya'da bir kilisenin bahçesindeki incir ağacımn dibindedir. Santıago, Ispanya'ya döner, o kilisenin bahçesindeki incir ağacımn dibini kazar, hazineyi bulur. Fatima'ya da kavuşur. Roman, kişinin inandığı yolda sonıına değin gitmesi gerektiğini kanıtlamak için yazılmıştır. Bu romanda olaylar Bosna ile sınır komşusu olan Slovenya'da geçer. Olayın başkişisi Veronıka, kini, korkuyu, aşkı ve cinselliği bir arada yaşar. Veronika, 11 Kasım 1997'de intihar etmeye karar vcrip bir manastırda oda kiralar. Dört kutu uyku ılacını birer birer içer. O sırada, bilgisayar oyununda bir soruyla karjjilaşır: "Slovenya nerededir?" Yugoslavya nın beş yeni cumhuriyetinden birisidir. Baskenti de Lyubliyana'dır. Veronika, başkentın sokaklannda dolaştığını anımsar. Olmenin nasıl olduğunu hayal eder. 24 yaşındadır. Tanrı'nın olmadığına inanır, ovsa ailesi dinine bağlıdır. Bir grııp Bolivyalı muzısyen, Slovenvah ozan France Preseren'in heykeli önün Veronlka Ölmek Isttyor de müzik çalmaktadır. O ise mide bulantısını hisseder, aldığı ilaçlar etkisini gösterir. "Kusarsam öfmem" diye düşünürken kendinden geçer. Gözlerini açtığında Villete'de olduğunu öğrenir. Biri onu hastaneye götürüp kıırtarmıştır. Burada deliler tedavi edilir. Yazar, Veronika'nın öykiisünü Paris'teyken Villete'in başhekiminin kızından öğrenir. ü kızın adı da aynıdır. Ondan "Dostum Veronika" diye söz eder. Yazar da üç kez akıl hastanesine kapatılmıştır. (1%56667'de) Yazarın annesi 1993 'te ölür. Babası 1997'de 84 yaşında olup sağdır. Veronika, kcndine geldiğinde, önceden yaptıklarını yine yapacağını düşunerek sıkılır. Yine barlara, gece kulüplerine mi gidecektir.'' Bu sıradan, tekdıize yaşantıyı ıstemez. îçsel konuijmaları sürer. Annes>ini mutlıı etmek ıçın evleneceğını hayal eder. Çocukları olacağını, aldatılacagını vb. düijünür: "Derken, günün birınde, kocam ilk sevgilisini bulacak, ben o hemsjirenin teyzesi gıbı ortalıgı ayağa kaldıracağım belkı, ya da kendimi öldürmeyi dü^üneceğim bir kez daha... (s 51) Veronıka, beş gün yogun bakımda kalır, koğuşa yatırılır. Doktor onu sor gular. Belleğinin yerine geldiği anlaşılır. Kalbi, içtiği haplar nedeniyle "geri dönüşümsüz bir hasara" uğramıştır. Bu nedenle beş gün içinde kalbinin duracağı söylenir. Bir an önce ölmek ister. Başka bir hasta ile, Zedka ile tanışır. Veronika, Zedka, Mari, bahçede dolaşırlar. Veronika, yine hapları ele geçirip ölmek ister. Deliler de onu kızdırır. Oysa ölümüne 45 gün vardır. Kızmaya değer mi, diye düşünür. Zedka'ya depresyon tedavisinde eski ve riskli bir yöntem uygulanır. Ensülin şokuna sokulur. Zedka Sırp'tır. "îmkânsızbiraşk" yaşamış, sonra başkasıylaevlenmiş ve çocukları olmuştur. "Imkânsız aşk"ı anımsayıp depresyon geçirmiştir. Veronika, uyuyamadığı bir gece piyano çalmak ister. Herkesten nefret eder. Piyanoyla nefreti unutur. Ziyaretine gelen annesini görmek istemez...Bu sırada kalp krizi geçirir, iğne yapılır. Ölmediğine scvinip bağırır, dolaşır. Vitriol zehirlenmesinin etkisi altındadır. Dr. Igor, vitriol zehrini bulup hastalarda dener. Annesi, Veronika'ya kiiçük yaştayken piyano dersi aldırmıştır. Hukuk okumasını istemiştir. ükur, okulu bitirir; ama bir kütüphanede iş bulabilir. Veronika, hastanede flüt çalan bir sufiyi dinler. o yumuşak müzikten etkilenır. Mari. yıllarca avukatlık yaptıktan sonra deliler hastanesine düşer. Panik atakları yaşamıştır. Veronika, elçinin oğlu olan Eduard'ın gülümsevişinden ho^lanır. Şızotren olan Edııard, ona bajilanmıştır, duvarlıdır. Yaşamı sevmeye başiar. Dr. Igor dan ıstedıği dilekte bu vansır: 'Iki dilegım olacak. Birincisi bana öyle bir ilaç verın kı ııykum gelmesin ve yaşamımın geri kalanının her anını yaşayabileyim. Çok yorgunum; ama uyumak istemiyorum. Yapacağım çok şey var..." (s. 136) Eduard, hastaneden kaçmak ister, yakalanıp elektroşok verilir. Veronika da onu görür, başında bekler. Hastaneden taburcu olan Zedka gelir yanlarına, bunun aşk olduğunu anımsatır. Mari de taburcu olur ve yoksul, aç çocuklara yardım etmek için çalışmaya karar verir. Bosna'ya gider. Eduard^ Brasilia'daki diplomat çocuklarının gittiği Amerikan Kolejini bitirmiştir. Brezilyalıları sever. Babası oraya Yugoslavya Büyükelçisi olarak atanmıştır. Eduard,uyuşturucu kullanır, insanlarla konuşmaz, içe kapanıktır. Orada Maria ile ilişki kurar. îlkel inançlara kapılır. 17 yaşındayken bisikletle bir kaza geçirir. Bir hemşire ona kitap getirir, o kitap yaşamının yönünü aeğiştirir. Onu Villete'e sürükler. Amerikan okulundan atılmıştır. Yugoslavya'da savaş ;ıktığı için elçi olan babası geriye cağnır, Eduard da şizofren tanısıyla Villete'e yatırılır. Eduard ile Veronika hastaneden kaçmayı başarırlar. Lyubliyana'da bir lokantada en güzel yemekleri yerler, şarap içerler. Medyanın yakınındaki tepeye tırmanırlar. Veronika, Eduard'a onu sevdiğini söyler, resmini yapmasını ister. Olümü beklerken yaşamın yeni bir günu başlamıştır. Dr. Igor'un deneyi de başarılı olur, Veronika'nın kalbi güçlenir; ama o, yasayacağı her günü mucize olarak görecektir. Bu roman da en az Simyacı kadar sürükleyici ve etkileyici. • var olmuş ve yaşamaya çalışmıştır. Gerek arkeologlar ve gerekse Hititologlar buluntular üzerinde yaptıklan kongre, sempozyum ve benzeri toplantılarda konuyu kendi aralarında tartışırlarken tarih akademik söylemler nedeniyle tonlumdan uzak kalmıştır. Geniş halk kitlelerinin ilgisini çekecek bir söyleyiş de ne yazık ki yazın insanlannız, oyun yazarlan ve sineınacılar tarafından oluşturulamamıştır. Mahfi Eğilmez ise ne bir yazın ve sanat insanı ne de arkeolog ve dilbilimci olmamasına, bir ekonomist olmasına karşın "Anitta'nın Laneti"(*) adlı bir kitap çalışması ile konunun ulkemizde tanınması için önemli bir adım atmış, kapıyı aralamıştır. Î BanNotiap M. Eğilmez kitabın "Bazı Notlar" adlı giriş yazısında Anadolu tarihine karşı ilgisiz kalışımızdan söz ederken, Hattuşa'yı görmeden Kahire'deki piramitleri gezen Türklerin sayısının fazlalığına değinmektedir. Burada buruk bir sitem saklıdır. Bu sitem hem topluma, hem de onu şekillendiren eğitimöğretim anlayışınadır.Hatuşa neresi mi dediniz? haklısınız... Hatuşa günümüz Türkiye'sinde Çorum ili toprakları içinde yer alan ve 4.000 yıl önce Anadolu'da ilk devlet diizeni kuran, bunu bir imparatorluğa donüştüren ve çağının iki super devletinden biri olan Hititlerin başkentıdir. O çağın ıkinci süper devletı ise piramitleri ve firavunları ile günümüzde de ılgi odağı olan Mısır'dır. Mısır ile diplonıatik ıli^kilerini sürdürürken Mısır sarayına kız veren bir devlettir Hititler. Anadolu'ya geldiklerinde Asur lu tüccarların ticari hegemonyasında bir ekonomi bulurlar. Anadolu halkları olan I lattiler, Luvıler ve Palaların yazıları yoktur ama Asurlu tüccarların kullandığı yazıyı görmüşlerdir. Görmek ve yapmak iki ayrı eylem... Her gördüğünü yapabilmek her insana ve topluma nasıp olmuyor ne yazık ki... Işte bu zoru Anadolu'da ilk başaran Hititlerdir. Bir goç sonucıı yurt edindikleri topraklarda hem kendi dilleriyle bir yazı geliştirmişler, hem de diğer halklann sözlü kültürlerini kendi düleriyle yazıya geçirerek günümüze ulaşmasını sağ (*) Simyacı/ Paulo Coelho/ Çevtren Ozdemır Incc/ Can Yayınları/ 55 Basım/ l')9S Veronika Ölmek Istiyor/ Paulo Coelho/ Çevtren Haldun Pannr/ Can Yayınları/'S Baum/2000 Anltta'mn Laneti GAZANFER ERYUKSEL Ş air, "Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler" O balıklar kı deniz ıçindedirler denizi bilmezler derken içine kapalı bireyler ve toplumların kristalize bir fotoğranni bırakmıştır sanki zamana... Kapanık birey ve top lumlar kendi köklerinden beslenseler de o köksel uzantılar sanki iç yokmu!; gibi günü yaşarken gele cek zamanlara da pek bir şey bırakmadan geçip gi derler. Bireyin ve toplumların dışa açılmalan ise onlarda bir ufuk genişlemesi sağla yacak, zamanı bütünsellik içinde algılamalarına olanak tanıyacaktır. Ufuk genişlemesi ve bu tüncül bakış, zamanı artı ve eksileri ile birlikte görebilme, hoşgörü ve hümanizmi de beraberinde getirecektir. Ulkemizde kendi tarihı ne, yurt edindiğimiz Anadolu tarihine bütüncül tarıh bakışı Cumhuriyetten sonra M. Kemal Atatürk'ün çizdiği hedeflerle (iluşmuştur. Bu bakış [938den sonra ülke genelınde tabana yayılan, geniş kitlelerce benimsenen bir anlayış olamasa da küçük aydın kolonilerinde hep Mahfi Eğilmez, "Anltta nın Lanetl' adlı kltabında Hititlerin tarlhlnde hızlı bir ufuk turu yapıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI SAYFA 16 604