Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Özcan Yurdalan, yolculukların yazarı olma yolunda, hızla geziyor. "Fas'ta Yolculuk V'Hindistan Nepal Yollarında" gibi yayımlarının yanı sıra TRT için "Uzaklara Yolculuk" belgesellerinin senaryolarını da yazdı. "Sarı Otobüs1 îran Yolculuğu", Yurdalan'ın yeni kitabı. HÜSEYİN PEKER 'Her gün bir yerden göçmek ne tyi her gün bir yere konmak ne güzel' MEVLANA oğrusu ya, Atlas editörü Mehmet Yaşın'ın Peru'dan okyanus adalarına varan değişik güzergâhlı, ilginç bakışlarla süslü gezi vazılarına tutunmuştum bir ara. Sonralan serin dağ havası estiren yazılarıyla Nasuh Mahruki yerleşti, gezi yazarı olarak gündemime. Belki başkalan da vardır, benim ilk iki gezi yazarım bu kişiler. Bu arada Om Yayınlanndan geçtiğimiz aylarda çıkan 'Sarı Otobüs 1, Iran Yolculuğu' başlığıyla okura ulaşan Özcan Yurdalan imzalı gezi kitabı ya da izlenim kitabı benım iki açıdan gezi alanına çekiyordu. Birincisi yeni t>ir gezi yazarının okura sunumu; diğeri Iran'ı, merak ettiğim bu sınır ülkesini, bir de böylesi ilerici bir ağızdan dinlemekti. Yazann deyimiyle yanı başımızdaki uzak ülkeyi, benim gibi merak eden kaç kişi vardır bilmiyorum. Belki kültürünün, benim içinde yaşadığım kültüre yakın kaynaklık eden bir kültürden doğuşundan, belki dibimde yaşanan bunca olayın tanığı bir ülkenin tarihsel yakınlığı, çöle benzeyen atmosferi içinde na sıl doğurduğunun yenemediğim merakından. Özcan Yurdalan bu kez tran'da Sarı otobüs'ten şolöp mahalli vaoları uzak durmuyor. Sarı Otobüs grubunun Tebriz'den baslayarak uğraaığı her durakta, uğradıklan îbrişim Çarşısı'ndan, Âzeri çayhanelerine, Hazar gölü kıyısındaki, gezerken kaybolma hayali yaşadığı Sisangan ormanından, ünlü şairler Sadi, Hafız ve Hayyam'ın mezarlığına, Tebriz civarında ise toplu 'Şairler Mezarlığı'na, (îran'da şairlere ne kadar önem veriyorlar, bizde ise Nâzım'ın mezannın taşınıp taşınmaması hâlâ tartı şılıyor, madem ki bir köy ağacının gölgesinde gömülmeyi vasiyet etmiş, böyıesi önemli bir şairimizin mezarı kaybolup gittiği uzaklarda mı bekletilir?) Daha nelere nelere... Bu kitapta üzerine kara çarşaflar germiş bir ülkenin geçmiş uygarlıklardan ne izler taşıdığına tanık oluyor ve yaklaşıyoruz bir kere: 'Dumanı salarken cayhane daha bir hoş göründü gözüme. Azeri çayhanelerinin içini anlatmak vakit alır, okuyana dayazanadabaygınlıkverir.' (s: 132) diyor kitabın bir yerinde. Zâyande nehrini öyle tarif ettiniz ki Yurdalan, Isfahan'da 'Dünyanın En Büyük Avlusu' saydığınız eski adıyla 'Nagş'e Cihan Meydanı'nı bende merak ettim doğrusu. (Türkçesi: Cihanın Nakışı) Cami çinilerini bile öyle tarif ediyorsunuz ki, işin burasında sizin şiir dolu anlatımınıza kapılmamak mümkün değil: 'Renk meraklıları es kaza Kendilerini kaptırırlarsa, kubbede ve cephede her an değişik ışık oyunlarıyla renkten renge giren çinileri, ortaya çıkan desenleri seyretmekten başka bir şey yapamazlar.' (s: 112) < D Özcan Yurdalan 1955 Adana doğıımlu. Fotoğraf Dergisi ve Afsad üyesi, aynı zamanda kitabı oluşturmasına neden olan fotoğrafevinin 'San Otobüs' ile her yıl yaptığı Asya gezilerinin üç.dört şoföründen ve renberinden biri. Ülkemizde pek yaygın olmayan 'Karayoluyla Uzun VolculuKİar' kapsamında bir uzun Asya gezisini her yıl Katmandu'ya ya da Orhun Yazıtlarına kadar uzatıyor, kitabında da bu gezilerinden birleştirdiği gezi denemelerini bir arada birleştirerek bıze nefis bir îran panoraması çıkartıyor. Bu arada oralara tekrar gideceğini düşiinerek; hiç kimseye, hiçbir görüşe düşmanlık gütmeden, çoğunca yansız kalarak, salt bir ülkenin tarihine ve gezi, ören yerlerine tanıklık getirerek yapıyor bunu. Hem de ustalıkla, hem de şiir, öykü kıvamında. Hem de orada yaşamış şairlerin edasıyla, ermişlerin dulendirdikleri bir yığın yaşam tarzından esinlenerek. Doğrusu ya, bu kitabı birkaç kez usanmadan okuduğumu, oldukça keyif aldığımı, sonunda da bu gezinin bitmesinden buruk bir üzüntü duyduğumu eklemeliyim. Özcan Yurdalan, bu gezinin içtenliğine okuru o denli katıyor ki, o gezinin ister istemez bir parçası oluyor, gönülden okuyan okur: 'Ancak şunu da gözden kaçırmayın ki, bu kitapta yazılanlar, geçtiğim yerlerdeki gözlemlerin, o mekânda hissettiklerim ve o zamanda yaşadıklarımdan ibarettir. Fazlasını bcklemeyin. ' (s: 12) diyor daha kitabın başında. Ama kitabı okudukça olayların öyle gelişmediğini siz de görüyorsunuz. Belki biraz da anlattığı keşimin Îran oluşunun yakınlığı varbize. öyle ki, halk ne kadar baskı aıtında yaşarsa yaşasın, konukseverlikten CUMHURİYET KİTAP SAYI 604 Asya gezüoıH şansı var.' (s: 213) Bu tarz tutturma konusunda ekleyeceğim bir şey var Yurdalan'ın. Çokeksik bırakmış bu üç kelimeyle bence Yurdalan'ın diyeceğini, ya da tam anlatamamış. Bence her yer keşfedildi; görülmedik, bilinmedik yer kalmadı demesine ek olarak şöyle denmeliyui bu mesele: llke, bu yerlerin daha aynntılı birimlerine, daha ince daha kültürüne dayalı, daha kılcal dahşlar. Yani IzmirAnkara yolunu çoğunuz geçmistir, ama arkalannda gezinen dağlarına ince dahşlar yapmak, daha ayrıntılı; görülmedik, az değilmiş taraflarına inmek şansımız doğmalı bugün. Ya da daha önce gittiğimiz yerlerde yeni yaşamlar tutturma, yeni bıiluş,lar ekleme şansımız olmalı. IzmirAnkara yolunu yeniden varatmalıyız. Bozdağı'na inen yeni patilcalardan baslayarak. Ya da Kula'dan Alaşehir'e inen stabilize dağ yolunu, kendi ayaklanmızla inerek, pınarlarından yeni bir su özeti tadarak. Ya da yine Kula'dan yine yukarılara, Seslendı'ye, îciklcr'c varan eşsiz köy yollarını tarayarak, 'Kuşu' denen o eşsiz beldeyi yeniuen seyrederek. Soruyorum şimdi, Kuşu'yu kaçınız bilir? Nüfusu 5()0()'i bulan bu belediyelikteki evler görülmeye, tanımaya değer? Ismini kaçınız duydu? Atlas ekibi kaç kez bu kasabaya gidip fotoğraf çekmeyi denedi. Ben de Ege'vi köylerine kadar taramış bir kişi olarak, Eski Gediz'den Emet'e giden yoldaki unutulmaz köyleri ve suvun ördekleri dolastırdığı eşsiz gölgelikleri ve tarihi kavak serinliklerini, Izmir'e 50 km ötedeki, Bağyurdu'nun 10 km yukandaki zirve köyü Ovacık'taki yaşı 400 yıb aşmış tarihi kestane ağaçlarını hiç unutmadım. Hanginiz duydu bu şaydığım eşsiz cüzellikleri? Bizim gezici olarak işimiz daha çok; aracmıızın ulaştığı yerde durup, piknik mangalını yakıp, yakınımızdaki derede elimizi yıkamak. Ege'de oturan kaçımız Bayındır'dan, Turgutlu'ya inanılmaz güzellikteki dağ yolunu aracıyla ya da yürüyerek geçmeyi denedi? Mahmut Dağı'nın serinliğini kaçımız tanıyor? Bence salt tarz tutturma olayına dayalı değil olay; bakış bilme, ayrıntıları tekrar yoklama ve araştırma. 'Ve bu yüzden belki de bir daha hiç göremeyeceğiniz bir şehri, üstün körü geçip gidiyorsun.'(s: 145) Busaptama sını ilgiyle karşıladım Yurdalan'ın. Bir de araya italiklerle sıkıştırdığı şiirsel dilimlerde çeşitli tip yolcularlakonustuğu bir iç sohbet geliştirdiği bölümlerde düşünsel bir üstünlüğe yaklaşması gibi. Bunların birinde vardığı bir yer var ki anılmaya değer. Unutulmaz sözcükler sıluştırmış işin orasını yüreğinden yaratılmış: 'Yıllardır yoldayım, ama yolculuğa hâlâ başlayamadım' (s: 140) Bak bu sözlerini ezberledim Yurdalan. Doğrusu aynca kutlarım seni, yolculuk ve yolcu üzerine yarattığın çeşitlemelerden ötürü. 'Sahne açıldığında Urfa'daki Keçeci Hanı gibi ufak bir hanın üst katındaki odaya çıkarız.' (S: 121) Anlatılann arasında aîdı Türkiye'de de gezinen Yurdalan, en çok da güney illerinde dolaşıyor nedense. Benim Ege'dedolaştığım gibi, çoğu ülke benzetmelerini Urfa ve Antep'ten yapıyor: 'Söke'de, Mardin'de makinayla keçe döven, Akhisar'da işi zanaattan atlatıp tablo işlemeye, üç boyutlu nesne yapmaya döken keçecıleri seyretmek de keyiflidir ancak Urfa'daküer başka.' (s: 119) Bu arada Isfahan'da Zâyande Nehrinin yatağuıa dalarken usunda yarattığı, Urfa'nın baraj yapımı nedeniyle sular altında kalan kenti Halfeti'nin, hatırına gelerek uzun bir anma bölümü eklemesi de unutulur gibi değil. 'Yemekten sonra sıra hesaba gelince tam bu cümleyle 'konuğumuz olun' dediler. Yiyip içtikten sonra hesaba gelince verilen bu yanıda, Îran'da çok sık karşılaşacaktık. Tıpkı rastgele adres sorduğumuz birinin işi gucü bırakıp bizi gideceğimiz yere kadar götürmesi, o yetmezse, tarihi ve turistik bilgiler vermesi gibi.' (s 40) îranhların konukseverliği sık sık dile geliyor kitapta. Bu bölümün üstünde ise: 'Hüseyin'i o lokantada tanıdık. Yukarıda çiçekçiyi. Gece yansına kadar açık, nöbetçi çiçekçi. Servise yardım etti, koşturdu, garsonlar payladı. Yemekten sonra, sıra hesaba gelince, tam bu cümleyle 'konuğumuz olun' dedi.' (S: 40) Bu sözlerin arasında ve kitabın bazı yerlerine sıkıştırdığı Hüseyin imgesinde dostluğu, sıcakkanlılığı dile getiriyor Yurdalan. Onun gezdiği kadar, hayaller içerisinde çevirdiği gezi dünyasında ne kadar yaratıcı bir duyarlığı da getirdiğine tanık oluyoruz bu kez. Hiçbir iklime, rejime rahatsızlık vermeden dülendiriyor tüm bunları. Sanki bir ülkenin insanlık ve tarih dilimini anlatıyor karşımızda. Tüm bunlar bana çekici geliyor. Zerdüştlerin yaşadığı Yezd'den, Hazar kıyısından yenen Havyar ve sarmısak turşusuna, rayhanlı ayrandan, safranlı pilava, sebze ve etle pekiştirilen arada kaşıkla ezilerek yenilen özgün Îran çorbalarından, çayla içilen kahverengi renge çalan çaya katılan şekerin bir cinsi Isfahan Pulakisi'ne. Böyle bir serüveni yaşamak için önce okumak gerekir diye düşünüyorum. Eğer ötesinde yaşamak tikriniz doğarsa o zaman doğru Sarı Otobüs'ün yılda bir düzenlenen Katmandu çizelgesine. Özcan Yurdalan'a burada, hem gezi hem şiir dolu serüvenine devam etmesi dileklerimle yoğun teşekkür dileklerimi iletiyorum. Bir sınır komşusunun yarısına sayende gitmiş kadar oldum. • Sarı Otobüs 1 tran Yolculuğu/ Özcan Yurdalan/ Om Yaytnevi/ 233 s. SAYFA 11 Iranlrtarın konuksBverüği Eşsb güzaUMep Özcan Yurdalan, kitabın ilk 29 sayfalık tanıtım bölümüne 'Şoför Mahalli Yazılan' başlığını vermiş sonraki bölüm, yani Îran kenderine çîlgın dalış yaptığı dilimler 'Seyir Yazılan' diye anılıyor. Ben yazıma bir otobüs çerçevesinde ulaşıldığı için bu başlığı uygun gördüm. Yoksa kitap tamamiyle Sarı Ötobüs'ü getirdiğı yerde; Bir yolla terk edip, bulunulan yeri tarama, tanıma özellıklerine dayalı. 'Çağımızda gidilmemiş, coğrafyalar, keşfedilmemiş kültürler, yaşanmamış yoflar yok artık. Ama başka bir şey var. nasıl gidileceği, nasıl keş.fedileceği, nasıl yaşanacağına dair 'bir tarz tutturma' 8aylrYaaları >