15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

katkıda bulunmuştur. "Popüler müziğin mekanikleşmesi öyle basit bir kapitalist ele geçirme öyküsü değildir. Örneğin, Jamaika dub kültürü ve New York hip nop'unun 'bulunmuş sesler'i eşeleycrek vc harmanlayarak (böylece telif nakkı kavramına kafa tutarak) plağın mamııl ürün kimliğiyle sahip olduğu konumu bozacak şekilde kayıt teknolojisini nasıl ele geçirdiğini bir düşünün" (s.101). Müzik endüstrisine egemen olan büvük şirketler teknolojinin kendileri aleynine doğurduğu bu sonuçları öngörememişlerdir. Onların, sanatçı haklarını koruma kisvesi altında yürüttükleri savaş aslında aleyhlerine doğmuş bu sonuçları kısmen de olsa denetim altına alabilme çabasıdır. "Şirketlerin mülkiyet hakları sanatçılann mülkiyet haklannın çığırtkanlığı yapılarak savunulmaktadır. Telif hakları lcavramı, 'yasadışı' kopya etme olayıyla mücadele etmenin yasal ve ideolojik silahı haline geldi ve mücadele, sanatçı hakları ön plana çıkanlarak yürütülmektedir" (s.l()3). Frith yazının hemen başında ortaya attığı soruları bu gelişmelerin ışığında yanıtlıyor: Pop müzikteki endüstrileşme müziğin insanal özünü ortadan kaldırmamıştır. Büyiik şirketler Popüler Kültür ve Iletişim'de yer alan son iki yazı birbirini bütünlüyor. Rothenbııhler ve McCourt ikilisi ticari radyonun, Dean Abt ise müzik videolarının pop müziğin gelişrnesindeki rolünü, dinleyici üzerindeki etkilerini ele alıyorlar. Rothenbuhler ve McCourt ticari rad yoculuğun yol açtığı sınırlılığı eleştiriyor, bu radyoların format seçimlerinde en yüksek ölçüde kâr etme amacının belirleyici olduğunu ve bunun da müzikteki çeşitliliği ortadan kaldırdığını vurguluyorlar. Dean Abt müzik videolarıyla gerçekleştirilen ses ve imge kaynaşmasını basite indirgeyici bir yaklaşımdan özenle kaçınarak ele alıyor. 1950'lerin sonlarında, rock'n'roll'un doğuş yıllarında radyoların oynadığı rolü günümüzde MTV gibi müzik kanalları üstlenmis bulunuyor. Bir zamanlar DJ'lerin plaklarla yaptıklarını günümüzde VJ'ler kliplerle yapmaya çalışıyor, belirli müzik parçalanna popülerlik kazandırmayı, hit yaratmayı amaçlıyorlar. Ancak, Abt degişik kliplerin farklı etkiler yarattıihna tla dikkat çe kiyor. Dadaist ve gerçeKİistücü sanattan etkiler taşıyan, hızlı imge akışıyla ancak düşlerde rastlanabilir bir özgür çağrışım yaratan klipleri sıradan bir manipülasyon aracı olaral? görmemekte bütünüyle haklı.B İki kitapta müzik SEMİH KORUCU /^ ^ y yy. başındaki müziksel oluy j I şumlanl. Dünya Savaşı önce*mmi \J • sinde yaşanan toplumsal ve siyasal çalkantılardan ayn düşünebilmek oianaklı olabilir mi? Yüzyıl başındaki zihinsel hareketlenmeler 'yeni bir düzen' ve 'yeniden düzen' merkezinde gerçekleşmekteydi. 'Yeniden düzen' arayışlarında itici giiç olan temel figiir Wagner'in tonal düzeneğe getirdiği yorumlar olmuştur. Wagner'in getirdiği yorum, tonal düzeneğin dağılmasına, iten ve çeken kutupların oturduğu merkez ve bu merkezin hiyerarşik elemanlannın kurduğu öngörülen dengenin yıkılmasına yol açıyordu. Bir müzik ciimlesinin nerede başladığı, nerede son bulduğunu algılamak neredeyse olanaksız hale ge(tiri)liyordu. Eskiden ınüzik, 7 sesten kurulu diyatonik gam çerçevesi içerisinde kurulup algılanırken bu kez 12 sesten kurulu kromatik gam dahilinde kurgulanıp algılandığını görür olduk. (Tabii ki biz değil onlaryaşauı tiim bıınları.) Yani, Batı kültürünün tanıdığı ve kabul ettiği mevcut tüm sesler harekete geçirilmiş olııyordıı. Yukarıda çok kaba bir biçimde özetlenen tonal plan, Wagner'in Alman idealizmi ve hayatın olanaksızlığını imlemekten öteye varamayan \ lıristiyan dünya göriişünün, cehennemi bulduğu bu dunya ile cenneti bulduğu öte dünyaya ait masallann uzun uzun işlendiği opera metinleriyle birleştirilince ister istemez Wagner karşıtı bir cephe açılıyordu. 'Yeni bir düzen' arayışlarının odağındaysa Batı kültürünü özde olumsuzlamayan, ama aynı zamanda da ciddi uyum sorunları yaşayan iki büyük isimle karşılaşıyoruz. Üç yüz ydlık Batı müzik geleneğini geriye aönüşümü olmayacak biçimde farklı kanallara taşıyan, tonal olanağı dingin ve güvenli tatlı sularından koparıp tonal olmayanın sarsıcı ve uyancı denizlerine bırakan 20. yüzyılın iki büyük figürii ile; Stravinsky ve Schönberg ile karşı karşıyayız. Çağdaş müzik anlayişına getirdikleri yeni açılımlarla cağlarını derinden etkilemİ!} olan bu iki büyiik besteciyi hiçbir müziksel girisjmleri tartışınaların odağından ıızakta tutmaya yetmemiş Ses ve bnge İ1M tanrılar li varatıklar MORSISON Pop Kültür Oluyot/Craig McGregor/Çev. C Örferendcct/Çiviyaztları, 2000/ Popüler Müzik ve îletişim/Yaytna haztrlayan lames Lull /Çev. T Iblağ/ Çıviyazdarı, 2000 ceman 3, kabare rockçıları Slapp I lappy, Turhanlı'nın her zaman büyiik önem verdiği direniş alanlannı "eleştirel bir bilinç ve söylemle popüler müzikte oluşturabilmc" çabasındaKİ Chris Cutler ve yazara katılmamak çok zor günümüzün en soylu ve bilge müzisyenlerinden biri olan Robert Wyatt, bu bölümde sözu edilen sanatçılar. Anıa geçıni^ten çok bugüne ve geleceğe bakan yazar Turhanlı bu noktadan techno ve electronica'ya geçiyor. Rave kültürü ve Türkiye'de de çalmış olan iki isim: Moııse on Mars ve Coldcut. lki ekibin de bugünün müziğinde çok önemli yerleri var. Avangart ve özgür cazda sıradışı çalışmalarıyla yol alan Peter Brötzmann ve John Zorn ise Turhanlı'nın galerisinde karşımıza çıkan portrelerden ikisi. Tabii John Zorn için sadece cazcı demek çok yetersiz olur. O, farklı müzik türlerini ve farklı coğrafyaları müziğinde birleştiren, dünyanın en s,aşırtıcı ve en özgün sanatçılarından biri. Özgür Caz'dan, erkek egemen kültürde, hele hele rock müziği gibi sömüren bir maçoluğun daha geçerli olduğıı bir kulvarda bütünüyle özgürce kendini ifade edebileceği alanı yaratabilmiş ve bunu geleceğe devredebilnıiş, isiınlere geçiyoruz. Joni Mitchell, Diamanda Galas ve Patti Smith, bu kadın sanatçılardan ilk akla gelenler... Turhanb için başkaldırı her zaman büyük önem taşıyor. Kitabın kalan bölümünde, farklı duruşlarıyla dikkat çeken müzisyen portreleriyle karşılaşıyoruz: Avustralya'nın en karizmatik müzisyeni Nick Cave, sevgili Kurt Cobain, ödıinsüz tavrını yıllardır koruyan Fugazi topluluğu, R.E.M. ve postrock'un yetiştiği verimli Louisville topraklarından çıkan müzisyenler. RE.M.'in bu isimler arasında yeri var mı diyesoranlarolabilir, amahayır. R.E.M.'e yakından bakan, onlann müziğine ve duCUMHURİYET KİTAP SAYI 591 ruşıına dikkatini verenler, "Hâlâ bir rock grubu olacaksa böyle olmalı" diye düşünecektir. Kuşkusıız, R.E.M. tek örnek olamaz. Popüler kültür, günümüzde miiziği insanların ayağına getiriyor ve insanlann büyük çoğunlu^u da fazla seçmeden ve düşünmeden bu 'gıda hapını' yutuyor. Toplumun hangi kesimi veya hangi tür müzik söz konusu olursa olsun durum bu. Ve ayağıınıza getirilen müzik de dogal olarak, algılanması hiç çaba gerektirmeyen ve genel duygulara hitap eden, sanat olarak anılmayacak 'fanrikasyon ürünler'. Bu miiziği üretenler de egemen hayat tarzını benimsemiş ve konumlarından sorgusuz sualsiz mutlu olabilmiş insanlar genellikle. Bir tıkanma olunca, endüstri oy birliğiyle yetıi bir gündemde uzlaşiyor. Toplumun neleri sevebileceği genel olarak Dİlindiği için de eskilerden türeyen yeni çözümlerin bulunması zor olmuyor. Turhanlı'nın bütün bunlarla bir alakası yok tabii. O, siirdürdüğii hayatıyla Türkiye'de de alternatif bir yasam biçiminin olabilirliğini ve matriksin dışında kalınabileceğini kanıtlıyor. Biz, belki onun bize işaret ettiği insanlann, onlann hayatlannın ve sanatlarının peşinden gidip kendi yolumuzu bulabilir ve yepyeni topraklara ulaşarak buralarda mutluluğu yakalayabiliriz. En azından, birey olabilmenin keyfini çıkarabiliriz bu şekilde. Sonrasında belki birisi, besteci Harry Partch'a sorulduğu gibi bize de, yapmak istediğimizi gerçekleştirebildik mi diye sorabilir. Bizim cevabımız da "ldealler yıldızlar gibidir; onlara uzaktan bakarız, gözlerimizi kamaştmrlar. Ulaşmak isteriz, ama başaramayız" olmayabilir belki de. • Utopyanın Sesleri / Halil Turhanlı/Çiviyazıîarı, 204 s., tstanbul2001 tyağmııza gettrHen müdk tir. Tartışmalardan uzakta kalmak isteyip istememeleriyse ayn bir tartışma konusu. Ellili yıllarda yolları aynı yazı yöntemi ekseninde kesişmiş olmasına karşın (bu yöntem de Schönberg'in diziselci yöntemidir) ses dünyaları alabildiğine yabancı, Batı müziğinin sağaltılmış, o bilindik 12 sesini ve Batı kültürünün, o bilindik sazlarını kullanmış olmaları dışında hiçbir ortak noktaları bıılunmayan bu iki büyük ismi aynı yazı içerisinde buluştıırmak alabildiğine ilginç bir ıığraş olııp çıkıyor. Stravinsky'nin yolu hiçbir zaman zordan yana düşmemiş. Bakmış, devrim ya pılıyor (Ekim Devrimi). Bavulıınıı topladıfiı gibi Fransa'ya...(C) yıllarda müziksel etkinlikler açısından Paris, birinci sınıf bir mekân.) Savaş mı baş.ladıi' (Birinci Dünya Savaşı.) Bir biletle hemen, tsviçre'ye... Savaş bitti mi? Bitti. Dön geriye. (Paris'ten başka dönülecek yer, heniiz yok.) Bir savaş daha mı patladı? (tkinci Dünya Savaşı.) Ver elini Amerika. Stravinsky'nin "altı derste müziğin poetikası" ingilizce çevirisinden özgün me tinle karşılastırmalı Türkçe çevirisi ile işte önümüzue duruyor. Kitap, Harvard Universitesi'nin Charles Eliot Norton Poetika Kürsüsü'nde sunulmak üzere kaleme alınmış, 6 bölüm ve birepilogdan oluşuyor. Kitap, Yorgo Seferis'in önsözüile açılıyor ve I. Tanışma, II. Müzik Fenomeni, III. Müziğin Besteleıımesi, IV. Müziğin Tipolojisi, V. Müziğin Avatarlan (*), VI. Müziğin tcrası ve Epilog ile son buluyor. Birinci derste 'stkı bir düzen ve dhıplın çerçevvsinde' tanışma. tkinci derste 'Müzıkfenomeninises ve zaman ilişkilert içınde bir spekülasyon biçimi olarak inceleycceğtz Bu ıncelemeden yaratım sürecınin diyalekliğiniçtkaracağız Bununla bağlan ' Avangart ve özgiir caz SAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle