23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

polisiye roman yazarı Donna Leon'un kitaplarının başlıca mekânlanndan biri Venedik'tir. Güzelliğiyle yüzyıllar boyunca romantizm ilham etmiş, olan bu sisler kenti, Donna Leon'un romanlarında neredeyse düşkün bir asilzade gibi çıkar karşımıza: Turizmin amansız yağmacılığına rağmen kendine özgü sihrini korumayı başaran; tarih, sanat ve güzellikle yoğrıılmuş bir eski zaman kenti. Armosfer yaratmadaki ustalığıyla Donna Leon, dar sokakları, tarihi binaları ve sayısız köprüleriyle bu kentin büyülü havasını olanca canlılığıyla yeniden yaratır. Donna Leon polisiyelerinin kahramanı, Venedikli polis komiseri Guido Brunetti, karısı ve iki çocuğuyla paylaştığı sıradan bir hayata sahiptir. Gündelik hayatın sıkıntılarından muaf olmasa da, polisiye okurunu fazlasıyla memnun edecek kadar zekâ, tarz ve özgüven sahibidir. Komiser Brunetti, yolsuzluğun kol gezdiği ve muhafazakar değerlerin çoğu zaman galcbc çaldığı Italya'da suçlulan kovalarken; kan, dehşet ve tehlikeden çok, önyargılarla, ikiyüzlülükle ve sistemin içine işlemiş adaletsizliklerle boğuşmak zorunda kalır. Sadece Eski Yunanca eğitimi almış bir komiser olmasıyla değil; suçıın doğası, toplumsal düzen, insan tabiatı gibi konular üzerine kara yormasıyla da türünün az rastlanır bir örneğidir. Operada Cinayet, bir La Traviata gösterisi sırasında, yüzyılın en rinemli müzisyenlerinden biri sayılan Alman asıllı orkestra şefi Helmut Wellauer'in beldennıedik ölümüylc açılır. Dâhi miizisyenin geçmişine doğru bir yolculuğa çıkan komiser, hayatta hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, insan hayatının "kara aynntılar'Ma örülü olduğunıı bir kez daha keşfeder... Görünmez Adam"Tahsin Yiicel Kitabı"/ Söyleşi: Kuan Özkan/ Türkiye îş Bankast Kültür Yaytnları/ 357+Albüm Tahsin Yücel bu kitapta tıpkı bir anlatının izini sürer gibi bu kez, yazın'ın kılavuzluğunda kendi yaş,amının izini sürüyor. Her türlii yerleşik yargıyı sorgulayarak, bir yapıta nasıl yakiaşmamız gerektiğinden yazma serüvenine; ö v ^ J lesi "suç ortaklıklan"ndan bugüne değin kararlı bir biçimde savunageldiği dil devrimine; güncel politikaya; söylem biçimlerine ve "salaklık"a ilişkin yüzlerce güncel soruyu ayrıntısıyla yanıtlıyor. Bunu yaparken de okurla elli yıllık bir zaman diliminin tanıklığını paylaşıyor. Görünen o ki, bazen "yaşadıkları yazdıklarını", bazen de "yazdıkları yaşadıklarını" belirlemiş bir yazarla karşı karşıyayız... Koleksiyoncu/ ]ohn Foıvles/ Çeviren/ Münir H. Göle/ Ayrıntt Yaytnları/ 254 s. Koleksiyoncu, tngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından John Fowles'un, birçok yayınevinden geri çevrilme talihsizliğini yaşayan; ama yayımlandığında kendisine bugünkü ününü getiren ilk romanı. Fransız Teğmenin Kadını, Yaratık, Mantissa ve Büyücü gibi başyapıtların habercisi... Koleksiyoncu, bir kelebek koleksiyoncusuyla, âşık olarak kaçınp zindana kapattığı bir resim öğrencisi arasındaki "mecburi" ilişkinin romanıdır görünürde. Ama Fowles'un olağanüstü üslubu ve ustalığıyla, bu ilişki, başka birçok ilişkiye de göndertne yapnıakta; ahlaki kaygilarla baskı altına aldığımız yabanıl doğallığımız içinde, aslında neyi nereye kadar haklı ve geçerli bulabileceğimiz gerçekliğiyle bizi yüzleştirmektedir. Farklı yolculuklara açık bir kurgusu olan bu roman, sadece kendimize göre haklı olan bir tutku adına yapabileceklerimizin ikna edici ve masum bir anlatısı olarak okunabileceği gibi, içimizdeki "iktidar" ve "teslim olma" isteğinin hangi şartlarda ortaya çıkabileceğinin anlatısı olarak da okunabilir. Ya da iki ayrı sosyal tabakanın birbirine yakınlaşma çabalannın, aslında alt sınıfın üst sınıfa yaranma, üst sınıfın ise öğretmenlik kisvesine bürünerek "yığınlan" mümkün olduğunca kendisinden uzak tutma kaygısından başka bir şey olmadığının çarpıcı bir anlatısı olarak da yorumlanabilir. Sadece bir psikolojik gerilim romanı olarak okunduğunda bile inanılmaz tatlar alacağınız Koleksiyoncu, bunun CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 0 9 ötesine geçmekten ve kendi karanlıklarıyla yüzleşmekten korkmayanlara... Ya da Fowles'un dediği gibi "Her insan kendisi için bir giz olmalıdır" sözüne inananlar için. Çağdaş Sosyal Bilimler FelsefesiÇokkültürlü Bir Yaklaşım/ Brıan Fay/ Çeviren: îtmaıl Türkmen/ Ayrtntı Yaytnlan/ 166 s. Bugün içinde yaşadığımız dünya etnik, cinsel, ırksal, dinsel, sınıfsal Çağdaş sosyal ve kendi kültürel farklılıkların gibümlerfetefesi derek daha fazla vurgulandığı ve insanların kendi niteliklerini keşfetme ve koruma çabasında olduğu çokkültürlü bir dünya. Çokkültürlü bir dünyada yaşama deneyimi, yanıtı çağdaş entelektüel ve siyasal düşünce için yaşamsal önemde olan epistemolojik bir soru doğuruyor. "Başkalarmı, özellikle de bizden farklı olanları anlamamız mümkün mü?" îşte Brian Fay'ın elinizdeki çalışmasının esas sorusu da bu. Bugünkü entelektüel ve siyasal düşünce ikliminde etkin bir yaklaşım olan çokkültürcülük aşırı görccilikte beslendiğinde başkalarını anlamanın olabilirliğine ilişkin önemli soru işaretlerine yol açıyor. Başkalarını anlamanın olabilirliğinden şüphe duyulması toplumsal araştırmaları ciddi biçimde kısıtlıyor; sosyal bilimler alanında elde edilen bilgi, güvenilirligini ve geçerliliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Fay bu çalışmasında, sosyal bilimleri girdiği çıkmazdan kıırtarma ve sosyal bilimsel araştırmaya yeniden can verme kaygısıyla, yeni bir sosyal bilimler felsefesi kuruyor: Felsefesinin en belirleyici özelliği de yeniden tanımladıgı çokkültürlü bir yaklaşım... Sadece farklılıgı tanımayı ve ona saygı göstermeyi vurgiılayan yaygın çokkültürcülük anlayışının nihai sonucunun farklı grupların tecridi olacağıni iddia eden Fay, karşılıklı öğrenmeye, diyaloğa ve etkileşime vurgu yapan bir çokkültürcülük anlayışı sunuyor. Bunu yaparken de benlikbaşkası, bizonlar, benzerlikfarkJılık, içeridekilerdışarıdakiler gibi tüm katı ikili kategorileri sorguluyor; yalnız sosyal bilimlerde değil, gündelik hayatımızda da hâkim olan bu ikinci düşünce tarzını yıkmaya ve bunun yerine diyalektik düşünceyi koymaya çahşıyor. Anlamın doğası, yorumun niteliği, nesnelliğin olabilirliği, benlik ve benliğin başkalarıyla ilişkisi, kültür ve toplumun doğası, kültürlerarası anlayışın karmaşıküğı gibi meseleler Fay'in irdelediği konulardan bazıları. Ama Fay'in ele aldığı bu sorunlar yalnızca sosyal bilimleri değil, çokkültürlü deneyimin özneleri olan bireyleri de çok yakından ilgilendiriyor. Fay bizler için çok önemli bir kılavuz sunuyor. Bugün karşımızda duran en önemli sorunlardan birinin tikelliklerimizi koıuyarak bir arada nasıl yaşayacağınıız olduğu düşünüldüğünde, "Sadece farldtlığı tanımak yetmez; etkileşim, diyalog ve karşılıklı öğrenme olmahdır" düsturundan öğreneceğimiz çok şey olduğu tartışma götürmüyor... Devletin Yeniden Üretimi/ ]acqueline Stevens/ Çeviren: Abdullah Yılmaz/ Ayrtntt Yayınları/ 415 s. Düşünce tarihinde belki de hiçbir konu devlet kadar irdelenmemiştir. Nedeni, devletin doğrudan insanların varoluş biçimini belirlemesidir. Devlet ortaya çıktığı andan itibaren sınırlar koymuş, belli üyelik kriterleri ve dışlama mekanizmaları oluşturmuştur. İnsanların dünya üzerindeki hareketlerini, haklarını, adlannı, dost ve düşmanlarını tayin eden hep devlet olmuştur. Peki, hayatımızı tümüyle kuşatan bu gücü devlet nereden alır? 'Devlet olmasaydı biz de olmazdık' yanılsaması nasıl yaratılır? Bu soru(n)lar dün olduğu gibi bugün de zihinleri meşgul etmektedir. Kimileri devletin doğal olduğunu, milletimizi seçemediğimiz gibi devletimizi de seçemeyeceğimizi savunurken; toplumsal bir sözleşmeyle kurulduğunu söyleyenler de vardır. Jacqueline Stevens, Devletin Yeniden Üretimi adlı kitabında devlete ilişkin belli başlı bütün tezleri gözden geçirerek devletin inşa edildiği mekanizmalann arasına doğumu da katıyor ve aile, ad, etnik ya da milli kimliklerin belirlenmesi, dışlama mekanizmaları, din ve devlet ilişkilerine eleştirel bir gözle yeniden bakıyor. Doğum, modern devlet de dahil bütün politik toplumlara aidiyetin temel başvuru noktasıdır. Hem toprak hem de köken kriterleri kan bağıyla anlam kazanır. Politik toplıımda üyeliğin doğumdan geldiği kuralı aynı zamanda millet, etnik grup ve ırk bağlilıkları için de geçerlidir. Stevens'a göre evlilik kurumıı, insan türünün değil; politik toplumların devamı için vardır. Devlet sadece aileleri yaratmaz, ailesel statüleri gösterecek ve pekiş,tirecek adlar sistemini de yaratır. Aile ya da milletle eşleşmeyen adlar tahayyül etmenin zorluğu bu pratiğin ne kadar derinlere işlediğini ve tek bir toplumla da sınırlı kalmadığını gösteriyor. Seküler otorite peşindeki dinsel hareketler de politik toplumun temellerinin aile üzerindeki denetimde yattığını fark etmiş; söylemlerinin merkezine evlilik kurallarını ve cingel rolleri koymuşlardır. Yazarın belirttiği gibi, "Elbette bu argümanlann politik içerimleri vardır. En açık politik mesaj, anarşistlerin yaptığı gibi yönetim adına ne varsa yıkma çağrısı değil; politik toplumları kan bağı ilkelerinin azalan bir rol oynayacağı şekilde yeniden kurma biçimleri üzerinde düşünme çağrısıdır. Bunu başarmanın iki yolu devletin evliliğe müdahalesini ortadan kaldırmak ve yurttaşlığm doğum ve soy temelli koşullara bağlanmasını engellemektedir." Stevens Devletin Yeniden Uretimi'nde, politik toplumlarda doğumun hayati bir pratik olduğunu gösterirken; kuramsal derinliği ve titizliğinin yanı sıra, ele aldığı konulara radikal yaklaşımı, kapsayıcılığı ve yaratıcı örnekleriyle son derece sıradışı ve parlak bir çalışmaya imzasını atıyor. Ve demokratik bir toplumsalIIK için çok önemli katkılarda bulunuyor. Çağdaş EleştiriSöyleşiler Yazılar 3/ Adnan lienk/ Doğan Kıtapçıhk A.Ş./415 s. 'Çağdaş Eleştiri' başlığı altında, Doğan Kitap tarafından yayımlanması sürdürülen, eleştiri yazılarının büyük ustası Adnan Benk'in uçüncü kitabı Söyleşiler ve Yazı\ttihir lar'da, söyleşiler ağırlık kazanıyor. Çoğunluğu 19821985 yıllan'arasında yönettiği Çağdaş Eleştiri dergisinde yer alan bu söyleşilerin konukları arasmda Yaşar Kemal'in yanı sıra Melih Cevdet Anday, Edip Cansever, Nuri lyem, Önıer Uluç, llhan Usmanbaş gibi sanat dünyasının çok önemli isimleri yer alıyor. 'Yazılar' başlıklı ikinci bölümde yer alan eleştiri metinlerinde de, yazara ya da çevirmene yönelik 'Benk'çe bir değerlendirmenin tüm aynntılan açıkça görülüyor. Çağdaş eleştiri dizisi ile Türk edebiyat dünyasında büyük bir eksikliği gideren Doğan Kitap, çok yakın bir gelecekte Adnan Benk'in eleştirel yaklaşımının kuramsal temellerini içeren yazılanndan oluşan dördüncü kitabı da okurlarına sunacak. Söyleşiler/ Doğan Htzlan/ Doğan Kitapçtlık A.Ş./ 294 s. Söyleşiler, bir yazarın özgürlük alanıdır. Romanlarında, şürlerinde, denemelerinde yazamadıklarını öğreniriz. Bilinen ya da bildiğimizi sandığımız bir dünyanın kapılarını açar. Söyleşiler, yazarlara istemediklerini söyletme yöntemi değildir. Tersine, onları özgürlük ortamına davet edip, eserlerine girmeyen görüşleri yansıtmaktadır. Inanıyoruz ki, her türün yayılma yüzölçümü farklıdır. Öyküdeki, romandaki, eleştirideki ciddiyet, konuşmada yakasını biraz gevşetir. Türk edebiyatının tanınmış adlarının, ünlülerinin konuşmalarında söyledikleri, kitaplarına yeni bir yolculuğun başlangıcı olacaktır. Yazarları, şairleri tanımak için bu söyleşileri mutlaka okuyun. Edebiyatımız duayeni, ünlü eleştirmen Doğan Hızlan, yazarların dünyasına, sorulanyla sizi biraz daha yabnlaştıracak. Eksik Parçaya Övgü/ Antoıne Bello/ Çeviren: Doğan Yurdakul/ Doğan Kitapçtlık A.Ş./246 s. Eksik Parçaya Övgü, birbiriyle ilgisiz görünen olaylar ve cinayetleri bir yapbozun parçaları olarak ele alıyor ve okura edebî bir yapboz keyfi yaşatıyor. Yapbozu meydana getiren parçalardan biri çok büyük bir ipucu... Bu da yapbozda eksik olan parça. Antoinc Bello dikkatimizi işte bu eksik parçaya çekiyor ve okuru yapbozu bitirmeye davet ediyor. • SAYFA 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle