Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ıtnn Marksizm ve Dil Felsefesi/VN. Voloşinov/Çeviren. Mehmet Küçük/Ayrtntt Yaytnlan/313 s. Marksizm ve Dil Felsefesi düşünce tarihinin çığır açan yapıtlarından biridir. Hem Marksist düşünce içinde hem de dilbilimde vazgeçilmez bir köşe taşıdır. Marx'a göre insanlar tarihini kendileri yapar, ama canı istediği gibi, kendi seçtiği koşullarda yapar. "Geçmiş tüm kuşakların geleneği, yaşayanların hayatına bir kâbus gibi cöker" saptamasını dilde temellendiren Voloşinov'dur. Yazara göre dili de insanlar yapar; ama yine, canı istediği gıbı değil, verili şartlar içinüe yapar. insanlar dili kuflanırken, dil de insanları kullanır ya da biçimlendirir. Düşünceyı ve insanı total'in içinde eritmeyi hedefleyen bir dönemde yazılan elimızdeki kitap, dilbilimin yanı sıra edebiyat, psikoloji, antropoloji gibi alanlarda büyük etkiler yaratmıştır. Yazar amacını; "Marksist duşünüşün, dili bir arastırma nesnesi olarak aldığında girmesi gereken temel doğrultulari tayin etmek ve dilbiliminin somut sonınlanna eğilirken yaslanması gereken metodolojinin tarif edilmesi" şeklinde tanımlıyor. Voloşinov "sözcük ideolojinin taşıyıcısı, ideoloji de bir üsryapı kurumudur; ama gösterebilmesi açısından birleştirici, türdeş olduğunu söylenenlere karşı çıkıyor. Diğer yandan da dili şematik bir biçimde üstyapı kurumu olarak gören ve dilin sınıf mücadelesi açısından birleştirici, türdeş olduğunu söyleyenlere karşı çıkıyor. Diğer yandan da dili ideal bir soyut nesneye dönüştüren, eşsüremli ve türdeş olduğunu söyleyenlere karşı çıkıyor. Diğer yandan da dili ideal bir s.ıyut nesneye dönüştüren, eşsüremli ve türdeş bırakan Saussure ekolüne de karşı çıkıyor. Ona göre, sözcükler sözlüğe tıkılamayacak canlı varlıklardır; bir diyalog içinde hayat bulurlar. Kendi dışında bir şeyleri temsil, tarif ya da ikame eden şey göstergedir. Bir göstergenin anlaşılması, kavranan gösterge ue zaten bilinen oaşka birtakım göstergeler arasındaki bir ilişkiden türer. Anlamı yaratan diyalogdur. Diyalektik metot diyalogdur. Diyalektik metot diyaloğa uygulanır. Marksizm ve Dil Felsefesi'nde, "söz içinde söz, söz hakkında söz" diye tanımlanan dolayb anlatımın, yani Öteki'nin sözünün edebiyat eserlerinde incelenme yönteminin temellendirmesi, yankısı bugüne kadar uzanan gerçek bir devrime kadar uzanan gerçek bir devrime yol açmıştır... Dilbilimcilere... dil bilinci edinmek isteyenlere... Dİlinçdil ilişkisi üzerine kafa voranlara... Öteki olarak kahramanın sözünü bize aktaran yazarlann peşine düsen edebiyatseverlere, eleştirmenlere... farklı bir sol tahayyül arayışının zorluklarına katlanmak isteyenlere... Manuaaa/John Fotvles/Çevtren: Aysun Babacan/Ayrtntt Yayınlan/191 s. Yazar ile esin perisi arasındaki çapraşık ama avnı zamanda siddet ve sevecenlik dolu o kadim ilişkiyi anlatıyor Mantissa'da Fowles. Perinin sanatçıyla ilişkisi yoğun bir Mlfltı{( tensellikle donanmış olsa da, var olan yaşantı çok daha karmaşık bir duygusal gelgite dönüşüyor. Fransız Teğmenin Kadını, Yaratık ve Büyücü gibi başyapıtlan arasında sayılabilecek elimızdeki romanında Fowles alaycı ve acımasız bakışını bir fener gibi okurun gözüne tutarken sorular soruyor, sorduruyor. Yazar esinini alıp edebi bir forma dönüştürürken periye ödenen bedel nedir gerçekte? John Fowles, Mantissa'da ördüğü "ince ama güçlü ağ"da edebiyat, aşk ve erotizmi farklı düzlemlerde karjı karşıya getirirken okuru düşündürdüğü gibi, eğlendırmeyi de elden bırakmıyor. Bir hastane odasında yatan romancı Miles Green hafızasmı yitirmiştir. Esin perisi Erato ise sırayla sevecen bir doktor; onu antifeminist, burjuva elitisti olmakla eleştirip "edebi suçlarTnı sayan bir punk; bir geyşa; otoriter bir orman perisi olarak sahneye çıkar Green'in yarı bulanık dünyasında. Tenin ve sözün çarpıcı diyalogların egemen olduğu bu fantastik kurguda gerçekliğin ve yaratıcılığın doğasını, sanatın yabancılaşmasını, günümüzde edebiyatın giderek kendine dönük bir üsluba geçişini, kadınerkek SAYFA 22 ilişkilerini ve yaşamsanat ekseninin bileşik kaplarında değişen dengeyi, Fowles'in zekice gözlemleriyle izleriz. Miles Green sonunda, kendine şu soruyu sorar: "Kadınlarla, gerçeklik batağında mücadele edersen, başka bir deyişle laf yarışına girersen, her zaman kaybedersin (...) Acaba kadınlar, sırf intikam almak, kendilerinden daha iyi olan erkeklerin kafasını kanştırmak, dikkatini dağıtmak, hayati önem taşıyan entellektüel istek ve özlerini mantissalar için boşa harcatmak amacıyla mı edebiyatı icat ettiler?" NeDersiniz? Acaba Nasu?/SamuelBeckett / Çeviren UğurÜn / Ayrtntt Yayınları/W) ç Daha önce Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanmış olan ünlü Uçleme'sinden sonra kaleme al^ ' İ 1 elimizdeki romanda Samuel Beckett, artık roman kurgusunu bozmaktan vazgeçmiş, sadece en temele konumuyla ilgili deneyimini aktarmaktadır. Roman kahramanı gibi gözüken Pim'in anlatıcının kendisı olduğunu düşünürsek, bir roman parodisiyle karşı karşıya olduğumuzu varsayabiliriz. Ama bundan da hiçbir zaman kesın olarak emin olamayacağız. 1961'de yayımlanan elimizdeki aynı dönemde ortaya çıkmış olan minimal akımın da yetkin bir örneği. Acaba Nasıl? tekdüze, ele aldığı her konuyu yineleyen, herhangi bir kesinliğe ulaşmak gibi bir amacı olmayan bir "yokluk metni". Yazar sadece bir sese indirgenmiş, elinde bulundurduğu bilgiye hapsolmustur. Kapalı bir uzamda sanki okuyucusuyla birlikte kilitfenmiştir. Amacı okuyucusuyla bir ilişki kurmak değil, o anı geçistirmektir. Bütün bunları dili oyarak, dille oynayarak, oya gibi işleyerek gerçekleşmektedir. "Acaba Nasıl?" kolay metinlerden hoşlanan okur için değildir. Noktalama işaretlerinin, kahramanın ve konunun yokluğu, roman boyunca söz konusu edilen ama bir türlü içeriklendirilemeyen özel adlann bolluğu, kolaycı okuru şaşırtacaktır. Edebiyatın salt konuya indircenemeyeceğini bilen has okur ise çetrefil bir dil yolculuğuna çıkacaktır. Baştan Çıkarma Üzerine / Jean haudrtllard / Çeviren: AyjegülSönmezay /Ayrıntı Yayınları /223 s. Baştan çıkarma, Batı'nın tarihinde, Şeytan'ın stratejisi olarak görüldü nep. Kötülüğün stratejisiydi o, yeryüzündeki lanet, hayatın hilesi... Günümüzde, Batı kültürü, her şeyi, libidoları, enerjileri, cinselliği, kötülüğü, sapkınlığı... serbest oıraktı! Yükselen değerlerini, hordatuğı bu duygu ve enerjilerin tüketimi üzenne kurdu. Ama baştan çıkarma hâlâ iyice karanlığa gömüldü. Bir geceluc aşklar, mekanik cinseüikler, sanal seksler çağında, baştan çıkarmaya baştan çıkarmanın örtülü, muğlak, gerilim dünyasına, flörte, ütopik aşka, aşk.ütopyasına yer yok. Baudrilllard, "Baştan Çıkarma Üzerine"de bizi başka bir âleme, baştan çıkarmanın o karanlık âlemine sürüklüyor. Başka bir hayat tahayyüiüne dair ritüelllerin, oyunlann, karsıhklı kozların, atılan ve geri çekilen adımlann, söylenen ve söylenmeyen sözlerin, kacamak bakışlann, belli belirsiz ve söylenmeyen sözlerin, belli belirsiz dokunuşlann, strateji ve taktiklerin bu dünyasında, kurulu düzene ait hiçbir şey yok. Değişmez, kalıcı, temelli hiçbir şey yok. Baştan çıkaran kirndir, baştan çıkanlanlan kımdir? Kim kimi niçin, nasıl ve ne zaman baştan çıkanr?.. Belki de herkes hem baştan çıkarmakta hem de baştan çıkarılmaktadır... BaudriÜard, sorularım ve yanıtlarını cinsellikten felsefeye, edebiyattan gündelik hayata uzanan bir eksen üzerinde işByor. Kierkegaard'ın Baştan Çıkancının Günlüğü ve Fovvles'in Koleksiyoncu'su bu karanlık ve meşum yolculuğun önemli güzergâhları arasında. Baştan Çıkarma Üzerine'nin bizi davet ettiği dünyanın kendisi de baştan çıkana. Elimizdeki Baudriîlard metni, ümitsiz ve çıkışsız bir dünyadaki varlığımıza ironiyle bakma imkânı sunarken unuttuğu muz, unumamız için her şeyin yapıldığı bir kavramı da yeniden dünyamıza sokuyor: Baştan çıkarma kaderdir çünkü. PhoenİK Ecevit'in Yeniden Doğuşu / Ftkret Eilâ / büke Yayınları/458s. "Söz aramızda ama, dedi Rahşan Ecevit, DSP'nin kökeninde öfke vardır. Nasıl? Şöyle: Bu mücadele azmi ve parti kurma fikrinin, her şeye sıfırdan başlaına kararının altında Hamzakoy vardır. Hamzakoy'da mı karar verdiniz? Hamzakoy'agittiğimizin ertesi günüydü galiba. Tesislerin komutanı örgeneral Hüsnü Çelenkler odamıza geldi. Bizi bir saıona davet etti. Salonda Nazmiye lîanım ve Süleyman Demirel de vardı. Bize televizyondan Kenan Evren'in konuşmasını dinlettiler. Konuşmayı dinleyince ben öfkendim. Öfke dediğim o. Evren öyle bir konuşma yapıyordu ki... Siyaset ve tüm siyasetçiler için 'çamur' diyordu. Çamur.. Demokratik Sol Parti nin tohumu o gece atddı öyleyse. Bir anlamda öyle, bir anlamda değil. Öyle, çünkü; sıfırdan başlamaya karar verdik. Değil, çünkü; ne olacağını bilmiyorduk. Askerler gider mi? Ne zaman giderler? Buradan çıkarabilir miyiz? Ne zaman çıkabiliriz? Demokrasiye geçilir mi? Ne zaman geçilir? Parti kurmamıza, siyaset yapmamıza izih verilir mi? Ne zaman verilir? Bilmiyorduk ki... Bildiğimiz, her yerde her koşulda mücadele edeceğimiz, halkımıza ulaşacağımızdı. Belki partiyle, belki de değil. Ama mutlaka... Demokrat Sol Parti, o 'mutlaka'ydı... Öyle uyandılar..." Ağzı Var Dili Yok Şehrazat / Cıhan Aktaş / Gala Yayınlart / 2İ7 a Hiç bir yerde yabancüik duymamak ama hiç bir yerde de kök salamamak! Evini sırtında taşımak ve hiç biriktirmemek, biriktirmemek. Geriye doğru bakınca, şimdi toprağa kanşmış nice insan evcilik oyununa dalıp çıkmış çocuklara benzivordu. Böyleyken hayatın evcilik oyununa benzeyen yanını görmek o kadar da değiştirmiyordu insanın davranışlarını, tepkilerini. Yok sayma eğiliminde olduğumuz, birbirine benzediği için bizim için sadece sokaktaki adamdan fazla bir şey ifade etmeyen, bu anlamda bizim için pek de çekici olmayan, geçmişimizden uzaklaştırdığımız yakıştırmadığımız hayalimizde ise yer vermeyi hiç düşünmediğimiz insanlann, dünyalann hepimizi şaşırtan güçlü duruşlan ve çarpıa tasyirleri... Geleneksel dünyalara geleneksel olmayan bir bakışla! Kendini yeniden tanımlamak isteyen bir Müslüman kadının bakısıyla... Mahrem mekânlann zengin öykülerini Cihan Aktaş'm başka bir yerden bakan keskiıı gözlemlerini, akıcı anlatımıyla "Ağzı Var Dili Yok Şehrazat"tan dinliyoruz. Koruma Bilinci / Prof. Dr. Mete Tapan / Kendi Yaytm/76s. "Korumayla ilgili dolaylı ve dolaysız, bugüne dek çeşitli yerlerde yayımlanmış makafelerimden ve benle yapılan söyleşilerden oluşan bu kitabın temel amacı, makalelerin ve söyleşilerin yeniden hem özeleştiriye, hem de kitabı okuyanlann eleştirilerine olanak sağlamaktadır. Yaklaşık yirmi yillık bir süre içinde, sorunu nasıl değerlendirmisim ve şimdi nasıl değerlendirmiştim ve şimdi nasıl değerlendiriyorum bi sorulara da açıklık getiren kitabın, bu konuda ça;an, düşünen kişileri de korumayla ilgili yaklaşımlarını yeniden değerlendirmeye yöneltebileceği umudunu taşımaktayım. Çok zengin doğal ve kültür değerlerine sahip ülkemizde, koruma ile ilgili doğru politikaların halen gelişmemiş olması, bu konuda kuramsal veya uygulama alanında çalışan kişileri korumayla ilgili farklı değer sistemlerine itmiştir. Başka bir deyişle, korumanın nasıl olması gerektiği üzerinde ortak amaçlar dizesi gelişmemiş ve dolayısıyla haksız eleştiriler, suçlamalar doğru, bilimsel görüşlerin ve yaklaşımların yerini almıştır. Dileğim, elimizdeki kitabın bundan böyle ülkemizde sağlıklı bir koruma politikasının ortaya konmasına ve bilimdışı davranışlara bir son verilmesine yardımcı olmasidır" diyor Prof. Dr. Mete Tapan. • CUMHURİYET KİTAP SAYI S8S S