Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Didem Madak ilk kitabıyla ödül de aldı kar manzaralı bir resmtn orlasında durur gibi" dizeleri, söylemeye çalıştığım betimlemelerin en güzel örneklerinden biri. Bilindiği gibi fazla betimleme, şiirin tansiyonıınu düşürür, şiiri düz yazıya yaklaştırır. Didem Madak, betimlenıelerini çok ekonomik kullanıyor ve betimlemeferi dizelerin, imgelerin içine ustaca yerleştiriyor. Ya da betimlemelerini bir imge tadına yükseltiyor. Bazı şiirlerindeki imgeler ve betimlemeler insanı, yaşamı, olayları çözümleyici özellikler de taşıyor. Ama bu çözümleyicilik bir bilgiçlik edasını taşımıyor hiçbir zaman. însanın iç dünyasına derinlemesine giriyor bu çözümlemelerinde. Olaylar ve insanlar, insanlarla insanlar arasındaki ilişkiler konusunda da çok ekonomik bir tutumla öze inen çözümleri getiriyor gündeme. Örneğin: . . "$efkcite söyle o da gehın özledim onu, o da gehın saçlarıma dokunsun" dediği anda, bir ilişkiye ait çok şeyi duyumsatmış oluyor. Buraya değin söylediklerimden, Didem Madak'ın şiirlerinin okura çabuk ulaştığı çıkarılabilir elbette. Ama bu ulaşmanın temelinde imgelerinin, benzetmelerinin "bizden"liğinin büyük etkisi var. Sozgelimi: Didem Madak'ın şiirlerinin siyasal bir tavrı yok. Onu, hiçbir şiirinde böyle bir tavır içinde görmüyoruz. Belki şimdilik girmiyor bu konuya ya da bilerek yalnızca şiirin peşinde koşuyor. Şiiri yakalamaya çalışıyor, çok çok irdelenirse bazı dizelerinde yoksulların, yoksulluğun ve bunların getirdiği ezikliğin ayak izleri bulunabilir. "Grapon Kâğıtlan" bir ilk kitap. Ama şairini şimdiden ustalar düzeyine yükselten bir ilk kitap. DİNÇER SEZGİN miş" olduktan sonra bunu yapmak istediğini belirtiyor. Geçmişe tutkusu, onun geçmişi idealize etmesıne neden olmuyor. Geçmiş; bütün gerçekliği, doğallığı, sadeliği, içtenliğiyle yansıyor şiirlerine. Geçmişe duyduğu özlemi de abartıp idealize etmiyor. Ne kadar özlüyorsa, o kadar anıyor geçmişi, okurun o geçmişe özlem duymasını sağlamak için abartmıyor, süsleyip püslemiyor geçmişi ve geçmişte yaşananları. Madak'ın pek çok şiiri bir öykü anlatmaya başlar gibi başlıyor. Sanki bir şeyleri öyküleyecekmiş izlenimi veriyor girişte. Fakat bu izlenim, dizeler ilerledikçe değişiyor, okuyanı birdenbire şiirle sarıp sarmalayıveriyor. Bu geçişte sanki bir büyü var; bu nedenle, öykü ile şiirin başladığı ya da bittiği anı saptayamıyor insan. Birdenbire şiire bulanıveriyorsunuz. Örneğin: "Işıl çocuktu o zaman, ben de öyle Mevtım kesin yazdt, karpuzdan fenerıyle Hanı her çocuğu başka bir çocuğa Yaklaştıran bir şarkı vardtrya Ktyıya yanaşan bir gemi gibi" girişinde sanki bir öykü başlangıcı var. "Ama kıyıya yanaşan bir gemi gibi" dizesi şiire girişin ilk adım sesi sanki. Ve bu dizenin ardından şiir sökün ediyor. Şiir kolayca söylenivermiş izlenimi bırakan imgelerle çoğalmaya, büyümeye, çağrışım zenginliği kazanmaya başlıyor. Oykü gibi başlayan bu şiirdeki, söylediklerimin kanıtı olabilecek "düşlerımız el ele tutusmuştu el ele tutuşmuş kelebek gibi" dizelcri; zorlamasız, imge yaratmak için uğraşılmamış izlenimini kolayca yaratıyorlar. Didem, şiirlerinde hem birebir var, hem de anlatıcı gibi bir biçem yakalamış. Belki de şiirlerinde duyumsanan "öyku" izlenimi, "anlattcı" gibi olmasından kaynaklanıyor, ya da başka bir dcyişle; " di'li" geçmişe yaslanan şiirlerinde; geçmişteki kendisini, olayları, yakınları, sev diklerini bııgünkiı "ben"iyle şiirleştiriyor, bugünkü Madak olarak anlatıyor. Ne var ki bu durum kesinlikle şiirlerini öykü kılıgına sokmuyor. Kıtabın cn beğendiğim şiirlerinden birı olan "Annenıle llgili Şeyler" adlı şiiri sozgelimi sanki anneye yazılmış bir mektııp edasıyla başlıyor. Ama daha ikinci dizede şiir yüreğınizin kapısını çalnıaya Grapon Kagıtlam'ndaki imkânsız kuşlar G rapon Kâğıtları... Bilmeyen var mı onlan? tlkokulllu yıllarımızda sınıflan süsleme yarışına girdiğimizde, tek tek başvurduğumuz, uzayıp kısalan, esnek, renk renk kâğıtlar. Fenerler yaptığımız, kedi merdivenleri kurduğumuz, iç içe geçirerek binbir biçimi oluşturmaya çalıştığımız çocukluk kâğılarımız. Büyüdükten sonra unuttuğumuz ya da unutmak için belleğimizin "unutulacaklar" bölümündeki raflara koyduğumuz çocukluğumuzun renkJi düşleri. Ünutabiliyor muyuz onları bütünüyle? Hayır unutamıyoruz. Nerede grapon kâğıtlarıyla yapılmış süslemeleri görsek, ydlar öncesine bizi alıp götüren ve unutulmak için konuldukları raflardan havalanıp günümüze geliveren o kâğıtlar. Büyümüş olsak da varlıklarını duyumsadığımız çocukluğumuzun kâğıtları. Çocuk dünyasını süslemek için ilk aklımıza gelen yardımcı renklerimiz. Didem Madak, ödül kazanan ilk kitabına "Grapon Kâğıtları" adını verirken hem grapon kâğıtlı günlerine dönüyor hem de bizim grapon kâğıtlı günlerimizi anımsamamız için ozanca bir çağrı yapıyor. Didem Madak adını ilk kez Mehmet H. Doğan ağabeyden duydum. "Genç ama usta bir şair. Ludingirra'yı ve Sombahar'da yayımlıyor şiirlerini" dedi. Sonra Necmiye Alpay andı onun adını. Her dergiye ulaşmaya yetmiyor emekli aylıklarımız. Öteki dergileri alırken Ludingra'yı ve Sombahar'ı karıştırıyor, onun şiiri varsa arada okuyuveriyordum. O ayak üstü okumalarının ilkinde, çok önemli bir şairlc karşı karşıya olduğumuzu anlamıştım. Inkılap Kitabevi şiir ödülünü kazanan "Grapon Kâğıtları" adlı kitabı yayımlanır yayımlanmaz hemen satın aldım ve döne döne okudum şiirlerini. Sevdim, şaşırdım, heyecanlandım, varsıllaştım, değiştim kitabı bidirince. "dünya artık hıç bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı '•>" ya da "bundan sonra artık, inadtna susamlı ve yoksul şiirler yazacağım" dediğinde, ya da "tenekeden bir aydınlıkla kestım hayatla ilgilt bütün bağlarımı" dediğinde; bize hiç uzak olmayan zamanlar canlanıp uyanıveriyor içimizde. Diyebiliriz ki söyleyiş güzelliğini, imgesini bilmeceye dönüştürmekte aramıyor. Buradan onun dıline, dil tavrına geçebiliriz. Didem Madak'ın şiirlerinde atılacak, fazladan kullanılmış, "keşke şöyle söyseydi, şu sözcüğü kullansaydı" dedirtecek bir şeyler bulmak zor. Dilimizi ustaca kullandığım söyleyebiliriz. Sözcükler arasındaki ses akrabalığını iyi biliyor ve şiirin iç ses dengesini başarıyla oluşturuyor. Hatta Madak için ses çok büyük önem taşıyor diyebiliriz. Ama bir şey cklemek gerek: Sesi, sesleri tek, düzelik yaratacakbiçimdekesinliklekullanmıyor. "Dil matematiği"nden hareket ettiği için; sıcaklığı, lirizmi, içtenliği, öyküyü şiirden uzak tutmayı, şiiri herkesin "di'li" geçmişine döndürmeyi gayet ekonomik bir tutumla sağlayabiliyor. D. Madak'ın şiirlerinin siyasal bir tavrı yok. Onu, hiçbir şiirinde böyle bir tavır içinde görmüyoruz. Belki şimdilik girmiyor bu konuya ya da bilerek yalnızca şiirin peşinde koşuyor. Şiiri yakalamaya çalışıyor, çok çok irdelenirse bazı dizelerinde yoksulların, yoksulluğun ve bunların getirdiği ezikliğin ayak izleri bulunabilir. "Grapon Kâğıtları" bir ilk kitap. Ama şairini şimdiden ustalar düzeyine yükselten bir ilk kitap. Yeni çalışnıalarım bekliyonız. • Grapon Kâğıtları/Dft/<w /Inkılap Kitabevı/63 s. K İ T A P Öyküdame) Didem Madak ın $llrletinde atılacak. fazladan kullanılmıs. "ke$ke şöyle söyseydl, $u sâzcüuu kullansaydı" dedlrtecek bir şeyler bulmak zor. başlıyor. tnanılmaz taze imgelerle, mektup tadını koruyarak şiirin doruğuna tır manıyor: "sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem duvarlara hep senın resmini çiziyor" "mavi saçlı bir tanrı gibi severdim Burdur Gölü'nü o göl şımdı içimde kocaman bir anne ölüsü" "vişne bahçeleriyle dolu neşeli bir şehre benzerdı senin sesin bazen ölmek tstıyorum benı yenıden doğurman için iri ekşı bir vtşne taneü gibi" gibi imge ve çağrışım yüklü bu dizeler, adını andığım mektup tadı da veren bu şiirden. Didem'in imgeleri "taze" dedim. Gerçekten öyle. Daha önce hiçbir yerde, hiçbir şiirde kullanılnuş bir imgeyi çağrıştırmıyor. Bu özgünlüğe bir de kolayca söylenmişlik özelliğini ekleyince, insan Didem Madak konuşurken de böyle konuşuyor duygusuna kapılıyor. Imgelerinin bir başka özelliği "çetrefil" olmayışları. Birdenbire içinize işlemeleri, içinizde yeni görüntüler oluşturmaları, yeni pencereler açıvermeleri. Ve o açıdan pencerelerden şairin yüreğini kolayca görüveriyorsunuz. Bu açık inıgeler elbette okıır ile şair arasındaki diyaloğıın kurulmasını kolaylaştırıyor. tmgelerin bir başka güzel yanı, birkaç dizeyle çok güzel betimlemeler yaratmaları. (örneğin: "kedıleryusyuvarlak dururdu kartn ortastnda • i \i Sas akpababğı "Grapon Kâğıtlaı ı", Didem Madak'ın eski zamanlarını seriyor gözlerimizin önüne. Şiirlerde "Bugün" de var. Ama bugün, geçmişe bakabilmek için bir araç gibi kullanılmış adeta. Bütün şiirler bir "di'li geçmiş" zemine oturuyor. Ama bir durum var: di'li geçmiş zemine oturan şiirleri, bugünü yaşayan bir yüreğin, bir beynin, bir kalemin dilinden algılıyor, sezinliyor, duyumsuyoruz. Sözün özii Madak, geçmişiyle yaşıyor; geçmiş yaşamını günümüze taşımaktan inanılmaz tatlar alıyor. Geçmışin idolıi annesi. 13 yaşında yitirmiş onu. Babasıyla arası pek iyi değil. Bir de kız kardeşi Işıl var şiirlerinin sık sık konuğu olan. Bugünü yazmayı ertelediğini söylüyor kendisi de. Bugün de yazacağını, ama bugün "geçSAYFA 10 IdeaBze var ıra? Madak C U M H U R İ Y E T SA'YI 58