23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

"Uzun süreli bir bakıs nerekivor bize" 1929 yılında Konya/Kadınhan'aa doğan Ornan Koloğlu, Galatasaray Lisesi'ni (1947) bitirdiği yıl gazeteciliğe de adımını atmış oldu. Son Saat, Yeni îstanbul, Yeni Sabah, Akşam, Milliyet, Barış, Aydınlık gazetelerinde muhabir, yazıişleri müdürü ve yazar olarak çalıştı. îstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'nü (1965) bitirdi. Yurtdışında basın ve tanıtma ataşeliklerinde bulundu. Strasbourg Üniversitesi'nde doktorasını yaptı. Basın Yayın Genel Müdürlüğü ve CHP'nin dış ilişkiler hizmetlerinde bulundu. 1978'den bu yana Hacettepe, Anadolu, Marmara, Galatasaray, îstanbul, Libya El Fateh Üniversitesi'nde çalıştı. Yapıtlarıyla, 'Gazeteciler Cemiyeti', 'Afet înan', 'Yunus Nadi', 'Sedat Simavi Sosyal Araştırma' ödüllerini Kazandı. Türkçe, îngilizce, Fransızca, Arapça dillerinde yüzden fazla bildiri ve makalesi uluslararası yayınlarda yer aldı. Tarihi ve sosyal konulan işleyen 42 kitabı yayımlandı. Son iki kitabı '1918: Aydmların Bunalım Yılı' (Boyut Yayınevi/2000) ve 'Ecevit; Bir Aşk ve Nefret Öyküsü' (Büke Yayınlan/ Haziran 2000) ilgiyle karşılandı. Orhan Koloğlu ile tüm kitaplan üzerine, özellikle de edebiyattarih alanlarının buluşma ve ayrılma noktaları üzerine 'geçmişgüngelecek' üçgeninde söyleştik. ZEYNEP ALIYE ( • 918 Aydmların Bunalım Yılı' J kitabıntzda bir toplumda ka"" L muoyu olusumunun, toplumun tavanındakilerle tabanmdaki halk kitleleriarastndaki etkilesimin niteliğine bağlı olduğunu, bu anlamda bizde birkopukluk olduğunu söylüyorsunuz. Bu 1918'de nastldı, mnümüzile nasıl işliyor? Türk toplumunda kamuoyu nasıl oluşuyor? Kabul etmek lazım ki kamuoyu her toplumda tarihin her döneminde vardır. En baskıcı reiimler içinde bile kamuoyu vardır. Ama bunu ifade edip etmemesi mesclesi vardır; bastırılmıştır. Diktatörlüklerin içinden bile ayaklanmalar çıkar. îşte kamuoyunun patlamasıdır. Kendi çıkarına göre bazı davranışlar içine girer kamuoyu. Çıkanna uyuyorsa o işi destekler. Çok güzel bir örnek alabiliriz: Istiklal Savaşı'nın başlangıcı. Dikkat ediniz Atatürk hemen nemen 1.5 sene halkı savaşın gereğine inandırmak için çalıştı. Bıkmış halk, savaşmak istemiyor. Bunun böyle olduğunu da Atatürk, 'BüSAYFA 12 A.İH1 £>u M T ST A FA K LMA L ? l'lı \>' >|:.r, fi'tıMalı» Orhan Koloğlu ile kitaplan, edebiyat ve tarih üzerine Osmanlıttalyan Libya Sa\aşı/Orhan Koloğlu /Ümtt Yayınaltk /199 s. Aydınlanmızın Bunalım Yılı \9WOrhan Koloğlu /Boyut Kitaplan /328 i. Kim Bu Mustafa Kemal/Orhan Koloğlu /Boyut Kitaplan /279 s. Türk Çafidaşlaşması/ Ornan Koloğlu /Boyut Kitaplan /296 s. yükTaarruz'dan evvel Meclis'te eleştirildiğinde sövler. 'Hiçbir şey yapmıyorsunuz, adamlar Anadolu'nun yarısını aldılar' biçiminde getirilen eleştirilere karşı, "Biz, halkımızı savaşmanın gerekliliğine inandırmalıydık" uer. Kamuoyunu tcatmazsan yanına hiçbir başan elde edemezsin. Yine aynı kitapta Mustafa Kemal'in Kurtulus Savası'm Îstanbul'dan değilde Samsun dan başlatmastntn nedenini daha çok 'îstanbul'da yerleşmiş aydtn kesimi harekete geçirmenin zorluğunu görtnesine bağltyorsunuz. lstanbul'daki aydın denilen kesimin ne kadar kısır olduğunu görüyor. Zaten o insanlar da padişaha teslim ediyorlar kendilerini. Vahdettin suçlu değildir. Getirip teslim ediyorlar, 'sen yaparsın' diyorlar. Politika bilmeyen, eğitümemiş, 60 küsur yaşında bir aaam ne yapar, öyle yapar. Ama benim aydınım birbirini yemekten başka bir şey yapmıyor. Atatürk bakıyor, bakıyor, bunlarla bir şey yapamayacağını anlıyor. Kitapta o dönem aydınlanm Franstz yanlılart, îngiliz yanlılan, Alman yanlılart diye sımflandtnyorsunuz. Ve sadece 'barts, itidaf, sükunet' tavsiye ediyorlar topluma. Hiçbiri savasmayt aüsü'nmüyor. Bu enteresan geldi bana. Ben bu yüzden 1918'de kestim kitabı. Ve çok iyi görünür o carpıklık. 'Nihai zafer' derken 'Nihai çöküş'. O zaman da aydının çöküşü çıkıyor ortaya. Bu kitabtn bu dönemde yayımlanmts olmastyla günümüzün aydını, kamuoyu arastnda paralellik kurmayı mt amaçladıntz? Orada işte kısauzun süre kavramı geliyor ortaya, yerlesiyor. Kısa süreli mesaj veriyorlar 1918'de insanlarımız da ya 'Nihai zafer'e şak şak şak diyor ya da 'Nihai çöküş' diyorlar. Çözüm yok. Hatta Sedat Simavi'nin çok güzel bir karikatürü vardır: 'Bütün Avrupa barış önerilerini koyuyor ortaya, bizimkiler kavga ediyor. Çünkü bir savaşı kaybedebilirsiniz ama bu, her şeyin bittiği anlamına gelmez ki. Toplumuna formül vermelisin. Benim aydınım toplumuna formül vermiyor ki. Benim toplumumda kısa vadeli mesaj vermenin sıkıntıları, dezavantajları görülüyor. Bugüne getir, aynı şey. Şimdi de dikkat ediniz benim sağım soîum hep kısa vadeli mesajların içindeler. Bakın Deniz Baykal'ın Edebali yaklaşımı. Bunu, Zaman gazetesi, 'Baykal'ın yeni solu tuttu' diye başlık atarak duyuruyor. Bir saöcı gazete bunu yazıyorsa Baykal bartı demeknr. Aynı Baykal iki sene evvel 99 seçimlerine Blair mesajıyla gitti... Benim 'Ecevit: Bir Aşkın ve Nefre tin Öyküsü' kitabımda özellikle eleştirdim. Çünkü bir ülkenin solu kendi sağına göre şekil alır. îngiltere'deki sağla aynı mıyım ben ki Blair oluyorum. Kong reye Ricky Martin edalarıyla inen adam bugün Edebali oluyor. Kamuoyu her zaman haklı değildir ama son seçimlerde verdiği karara saygı duvuyorum. 'Aydın'dan, Aydınlanma'dan sözaçmısken, hiraz da bireysellesmenin Türkiye'deki tarihıne bakaltm. Türk toplumunda bireysellesmeye geçis süreciyle Türkiye'nin tarihselkonumu arastndaki ilişi nedir? Bir tarihçi gözüyle nasıl birparallellik, iç içelik? öncelikle bireyselleşme ile bireycilik arasındaki farkı nasıl algıladığımı belirtmeliyim. Ilki, bireyin toplumunu dışlamadan kişiliğini ön plana çıkarması ve kararlarda söz sahibi olması çabasıdır. lkincisi ise bireyin salt kendisini odakta sayması ve toplumu, baskalarını dikkate almamasıdır. Sürecin bugünkü durumunu anlayabilmek için üsmanlı'yı anlamak, onun için îslam'm koyduğu çerçeveyi anlamak zorunludur. Hıristiyanfığı antitezi olarak belirten îslam, onun küiseye ve papazlara bağımlı birey istemesine karşı çıkmıştır. Aracıyı tamamen kaldırıp bireyi sadece Allah'a karşı sorumlu saymıştır. Yine de, ümmetin bütünlüğüne ters düşmeme kavramıyla dinin koyduğu çerçevenin aşılmasına varacak davranışlan yasaklaması, uygulamada ilklerden sapdması ve Hıristiyanlardakine benzer bağımlılıklann doğmasına yol açmıştır. Değişik Îslam toplumlarında bu bağımlılık farklı şekillerde yapılaşmıştır. Bir Türkîslam Sentezi'nin geçmişte varlığını kanıtlayan en büyük kanıt Osmanh Devleti'nin ilk olarak bütün din adamlarını devlet memuru yapmış olmasıdır. Bu yüzden bizde devlet kavramı diğer Müslümanlardan, örneğin Araplardan çok daha köklüdür. Bizim köylüye gidiıı hemen devleti kabul eder, selama durur ama anlat deseniz pek başaramaz. Araplar için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bizde tarih konusu daima siyasetle bağlantılı sayıldığı için iktidarlann en çok kısıtlandığı alanlardan olmuştur. Abdülhamit'in yazılmasını engellediği bilinir. îttihatcılarla bir acılma belirir ama onlar da kendi haklılıklannın tartışılmasına tahammül edemez, her hatanın kendilerinden öncekilere ait olduğunu vurgularlar. Cumhuriyetle başlavan dönemde hem bilimsellesme hem de kısıtlamacılık yan yana gider. Tarih Kurumu'nu kuruluşu ve yapılan bilimsel çalışmalar inkâr edilemcz. Ama aynı zamanda her devrimin zorunlu yöntemi olan beyin yıkama da etkisini sürdürür. Zaten aksi olsa, devrim olmaz. Dolayısıyla bir resmi tarih anlayışı yerleşmiştir. Arşivlerimizin açılışı sadece on yıllık bir olay. Onlar tamamen tasnif edilmeden ve değerlendi^ rilmeden geçmişimiz hakkındaki bilgilerimiz sınırii kalacaktır. Buna karşılık, arşiv araştırmalarına izin verilmediği 20. yüzyıl boyunca daha çok edebiyat tarihimiz üzerine araştırmalar yapılmıştır. Açıkçası edebiyatımızın geçmişi, siyasi ve sosyal geçmisimizden daha iyi biliniyordu. 1988 de Namık Kemal'in yüzüncü ölüm yılını kudamayı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne önerdiğimae "O şair değil mi?" yanıtını aldığımı hiç unutamaın. Çünkü asıl büyük rolü olan siyasal ve rikirsel alanda hakkında yeterli araştırma yapılmamıştı. Okullarda tarih uvılrncyen derstir. Bu şasırtıcı gelir bana hep: Son derece zevksiz, sıktct geçen dersler ve öğrenciye kök sbktüren tarih hocalart. Bu niye böyle? • Yukarıda bahsettiğim süreç sebebiyle bizde tarih kitabı razla ilgi toplamamıştır. Okullardaki ezbercuik üzerine kurulmuş, bir sürü akılda tutulması güç tarih ve isimlerden oluşan derslerin ise tepki doğurduğu bir gerçek. Akademik nitelikli araştırmalar ise zaten kitleler için çekici değil. Kültür düzeyi yüksek üıkelerde o tür eserlerin çoğunlukça anlaşılması sadeleştirilmiş ya da özetlenmiş baskılan da yapılıyor. Biz o aşamaya gelmedik. Dolayısıyla toplumumuzda tarih bilinci gelişmiyor. Toplumsal değişmemizin en önemli adımı olan Tanzimat bile tam değerlendirilmiş. değildir. Sadece, uzun yıllar her şeyin 19 Mayıs 1919'da başlauığı tezini tekrarladığımız düşünülürse ne demek istediğim anlaşı lır. Oysa Tanzimat olmasaydı Yeni Osmanlılar, Jön Türkler ve dolayısıyla Kemalistler de olmazdı. Peki Tanzimat'm getirdiklerinin devlet merkez gücünde zaytflamaya yolaçmast söz konusu olmuyor mu? Devlet otoritesine karsın bağımsızlığını ilan eden on Araplar bıreysellesmede daha ileri bir ca azınlığa rağmen güçlü devlet ten misöz ediyorsunuz? asamada mı demek istiyorsunuz? Bireyselleşme sürecimiz açısından Hayır, aksine, dinin kişilik belirleyiTanzimat çok önemli bir adım. Ancak ci olduğu çağlarda Osmanlı'nın bireyi bizdeki değişme halktan gelmiyor, devümmetin sağlayamadığı birliğe katma letten geliyor. Amaçda devlet mekanizçabasına karşılık onlarda îslami bireyci masına yeni bir yapılanma kazandırıp olarak uygulama gayreti egemen olmuşbatısını önlemek. Benimsenen örnek. tur. Aynı kentte bile birbirini nakzeden Artık her alanda daha ileri olduğu kabul fetvaların verilebilmesi bireyci eğilimleedilen Avrupa. Ancak yüzyıllardır Îslam ri pekiştirmiştir. Bizdeki Devlet in adeliderliğini üstlenmis bir yönetimin birta kutsallaştınlması anlayışı hiç oluşmadenbire tam inkâra kalkışması mümkün dı, şimdilerde o aşamayı anyorlar. Osdeğil. Sultan Mahmud at üzerinde tutumanlı formülü diğer îslami formüllerlan resmine geçiş resmi yaptmp tabu yıkden daha etkiliydi ki Îslam âleminin en ma girişimleriniz eksik etmiyor ve "gâuzun ömürlü devletini oluşturmuştur. vur paaişah" diye anılmaktan kurtula Edebiyat alanında arsiv geleneği pek mıyor ama bir yandan da Islamdan kopyok. Bu bireysel arsivler için de geçerli. madığını kanıtlamak zorunda. Devletin Edebiyat tarihimiz üzertnde yeterince duvarlığı ona bağlı. Unutmayalım ki bizde rulmamts, su asamada da durumun çok sultanların halifeliğinin aşırı sekilde kulparlak olduğunu söyleyemeyiz. Tarih alalanılması 1770'lerde Kuslara yenilm içinde aynı sorunlar geçerli mi? memizden sonra başlar ve devlet yenil Daha da kötü dersem şaşırmayın. J CUMHURİYET KİTAP SAYI 579
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle