05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

likle çocuklara uyguladığı kendi sınırlan dışına çıkaracak bileti verişiyle, o trenden ötekine aktararak, nerdeyse adım adım, tam yirmi sekiz günde Elazığ'a vanr. Ağrı'da anasına kavuşur. Anası evlendiği için dayısında kalmaya başlar. Okula yazılır. 1948 yılmda 14 yaşında başladığı birinci sınıftan, okuma yazma bildiği, matematikten anladığı gerekçesiyle üçüncü sınıfa yükseltilir. Ağın'da annesiyle üvey babastnın yanında geçirdiği mutlu günler uzun sürmez, üvey babanın ölümüyle son bulur. Beşinci sınıfa geçtiği o yıl, Diyarbakır'a yerfeşen babası, bir mektupla onu yanına çağınr. "Bir süre de bu karanlık baba gurbetinde" yaşayacaktır. met'in sovuna sopuna küfretmiş. O da onu yaralamakla, bilmeden, Ahmet'in yanında yer almış. Bu yüzden Ahmet, onu bağ evine Nevruz kutlamasına çağınr. Orada yiyip içer, etlenir. Ahmet in ağabeyi: "Bizi yabancı bilmeyesin, evimiz evindir. Sakın sıkıntı çekme" diyecektir. Ders ydı sona erip Diyarbakır'a döndüklerinde bu feodal ilişkilere bağlı dosüuk, düşmanlık da orada kalır. Yoksullann romanı, bugün, kimsesiz, sokaklarda yaşamak zorunda bırakılan çocukların hayal bile edemeyeceği, Möno'nun Diyarbakır sokaklarında sürünen iki oğlunun hiçbir zaman ulaşamayacağı umutlu bir sonla biter. O zaman varlığını sürdüren Köy Enstitüsü'ne yazılmakla: "Mersin'den, Tunceli'den, Muş'tan, Siirt'ten, Mardin'den, Bingöİ'den, Malatva'dan, Elazığ'dan, Diyarbakır'dan... gelmiştik. Yoksul bir hafkın yoksul çocuklanydık. Kimimiz bulup buluşturulmuş, kimimiz büyüklerden arta kalmış, kimimiz bir ipliği çekilse bin yaması dökülecek giysuer içindeydik. O akşamüstü bizi bir alanda toplamışlardı. Çamaşır, giysi, ayakkabı dağıtılacaktı. Ilk kez sırtımız iyi bir çamaşır, üstümüz yeni giysiler, yalın ayaklarımız su çeıcmeyen ayakkabilar görecekti. Bunların dağıtımını Köy Enstitülü ağabeyler yapıyordu. Elinde üste tutan ağabey, yuksek sesle adlarımızı okuyordu: Osman Şahin! Şimdi, öyküçü... Resul Aslanköylü! Şimdi, Yareıtay Üyesi... Hüsnü Çimen! Şimdi, avukat... Aziz Güner! Şimdi, eski bürokrat... Adnan Binyazar! Şimdi, bu kitabın yazan..." • Masalını Yitiren Dev/ Adnan Btnyazar / Can Yayınlart / 284 s. VoknliPH ponun Myırtakr'n "Aştfı MHiifciri îstanbul'un kenar mahallesinde yaşanan yoksullukla açlığın tıpkısı Diyarbakır'm "Aşağı Manallesi"nde karşılayacaktır onu. Insanlan ve çevresiyle birükte. "Baba evi, halk arasında 'Aşağı Mahalle' denilen genelevle duvar duvara tek bir odadan" oluşmaktadır. iki kapılı bu küçük avluda pencereleri avluya bakmayan on beş oda bulunmaktadır. "Her kapının önünde kor alevli" man;allarla maltızlarda "bin çeşnili yemeker" pişer. "Herkes herkesin sofrasına teklirsiz oturur." Ortak iki helanın bulunduğu pislik içindeki avluda porsuk iriliğinde lağım rareleri dolasmaktadır. Avlu halkından aldığı ilk tepki, farelerden iğrenmesinden çok "Istanbul ağzı" konuşmasından olmuştur. Tek odadan oluşan baba evinde babası, eşi, kaynanası, iki baldızı, kayınbiraderi ve arada bir gelen kayınbaba ile yedi kisi kalmaktadır. Kendisiyle hane halkı sekizi bulmuştur. Avlunun renkli tiplerinin başında babasının kaynı Valentino gelir. Valentino gördüğü füimleri en ince ayrıntısına kadar anlatmasıyla ünlüdür. O zamanın moda oyunculanndan 'Valentino'ya öy kamasıyfa tam 6ir kabadayı" ... Bu bölümde, avluda yaşayan her birinin ayrı bir öyküsü olan tipler, ilişkileri ve çelişkileriyle iç içe verilerek Diyarbakır ın yoksuf halkının romanı anlatdır. Möho bunlardan biridir. Möho avludaki odalann sahibidir. Avlunun ceylan gözlü, saçları topuklannda, on beşini doldurmamış esmer bir gölgeyi andıran Remzo'ya âşıktır. Onun aşkından sabah aksam ah çekip durmaktadır. Sonu, bir halk öyküsünü andınr. Taş kırarak geçimini sağlayan Möho, Remzo'ya kavuşunca bütün ahlan kesilir. tki çocuğuna bakmak için canla başla çalışır. Diyarbakır binalannın bütün taşlannı dağlardan koparan Möho'nun ölümü de taştan olur. Möho, uykudayken dağdan yuvarlanan bir kaya beynini parçalayarak olduğu yerde öldürür onu. Ardından Remzo da kırk gün geçmeden genç yaşında ölüü gider. îkisinin de analan daha önce öldüğünden çocuklara kimse sahip çıkmaz. Onlar da hamallık yapıp sürünürler. Yazarın kendinden ikiüç yaş büyük olan Huriye'yle ilişkisi bir başka öyküdür. Avluya babasının kayınvaldesi Zeko Bibi'yi görmeye gelen Huriye Ortaokulu bitirmis, o uönemin kızlarına göre açık saçık sayılan bir kızdır. Avlulann gözünde oynak bir kız olarak bilinir. Sevdikleri kitapları birbirlerine vermekle başlayan ilişki, duygusal bir kaynaşmaya dönüşecektir. Önceleri, Remzo'ya karşı duydufiu ama Möho'nun aşkı dolayısıyle açıklayamadığı ilgi I Iuriye'ye yönelir. Remzo'nun yanından geçerken başını döndüren ter kokusunu, DU kez Huri ye'nin yanında otururken duyar. Böylece o da, özellikle Zeko Bibi'nin gözün de, ask kervanına katılmıştır. Genç kızın cilveli davranışlarıyla onunla evlenmek o Adnan Binyazar. Köy EnstKüsü'nden arKadaşı Osman $ahln'le blrllkte. S istemesine varacak kadar ilerleyen ilişki, Huriye'lerin başka mahallelere, oradan da başka kentfere göçmeleriyle sona erer. DelikanMık aşkına dönüşecek olan bu platonik ilişki de sonuca ulaşmadan bitmiş olur. Bir iç burukluğu bırakarak elbet. Leylo, bitişikteki genelevde calışan, avlucia her gün adı geçen bir kızdır. Leylo Vu görmeden sesinden, zaman zaman avluya kadar ulaşan içini ceke çeke ağlamasından tanır. Zeko Bibi'ye göre bir masal perisi kadar güzeldir. Dünyada ondan güzel, ondan beyaz tenli bir kadın daha yaratılmamıştır. Ona da görmeden âşık olur. Genelev kadınlannın sinemaya gidişlerinde onlan görmek için bütün Diyarbakır erkekleri yollara dökülür. o kalabalığın arasına katüır. Faytonlarla önlerinden geçen kadınların arasında Leylo'yu göremez. Bir gün babası, Leylo dan istediği bir evrakı almak icin onu geneleve gönderir. Leylo'yu orda görür. Leylo'nun hüzünlü bakışları aylarca gözünün önünden gitmez. Valentino'nun onun duygulanvla alay eder gibi "Tadı balda yoktur" demesine, erkeklerle yatıp kalktığını gözleriyle görmesine karşılık, sonuna kadar, el değmemiş bir güzellik olarak düşlerinin kadını olmayı sürdürür. yazarın kentin öteki mahallelerinde, okulda cdindiöi arkadaşlarının öyküleriyle sürer. Kafesli pencerenin arkasında cümbüş çalıp şarkı söyleyerek karsı evdeki sevgilisi genç kıza aşkını anlatan Edip bunlardan biri. Edip evin genç kızına âşık ama annesi de Edib'e yangın. Ananın kıskançlığı elinden gelse kızını bir gece boğup Fis kayasına atacak kertedeymiş. Ülaşılamayan sevgilinin öyküsü böylece sürüp gidecektir. Diyarbakır'ın Eğil (Piran) ilçesindeyken beşinci sınıftaki arkadaşı Karaoğlan'la giriştiği kavgada arkadaşını yaraladığı için neredeyse kan davasına dönüşecek olan bir öykü yaşanır. Aynı sınıfta bir toprak ağasının oğlu olan Ahmet'le ilişkisi, bu yaralama ve kan akıtma olayıyla pekişir. Çünkü Karaoğlan denilen çocuk, Ah ADAM SANAT MART 2 0 0 1 , 182. SAYISI .» , , DÜNYA VE INSAN TEHDlT ALTTNDADIR / Server Tanilli "İNSAN DlRENME GÜCÜYLE AYAKTA KALIR" / Adnan Binyazar ERKEKLÎK, MERKEKLlK / Vedat Günyol FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA / Memet Fuat . . NIETZSCHE'NİN DÖNÜŞÜ / Demir Özlu YAHYA KEMAL, T. S. ELIOT VE "GELENEK" / Şavkar VITTORINI ÜSTÜNE ANILAR / Uğur Kökden Altmel Ztko UbT ün söytoncesi Leylo'yla en sıkı ilişkide olan, onun öyküsünü masallastırarak anlatan Zeko Bibi'nin de bir söylencesi vardır. Masallardan çıkma bir kadındır o da: "Çok varlıklı soylu bir ailenin kızıydı. Saray yavrusu konaklarda büyümüştü. Yediği yedik, giydiği giydikti. Oyle güzeldi ki, kentin delikanlıları onu kapı aralıklanndan görseler bin yıl unutmazlardı. Şimdi şu nalini eörenler, Zeko Bibi bu deyip geçmemeliydiler. Ince davranışlarından, oturup kalkmayı bilmesinden, özellikle yemeklerinin lezzetinden onun böyle bir söylence dünyasından geldiği belliydi. Zeko Bibi'nin eski güzellifiini görmek istevenler, on beş yaşındaki Kizına baknıalıydı: "Bu varlık, yalnızca avlunun değil, Diyarbakır'ın da en güzel kızıydı. Yüzune bakanlara soluk aldırtmayacak kadar güzeldi. Ben yüzüne, uzun süre bakamaz, kendisinin aynada, kendi yüzüne bakarken güzelliğıne nasıl dayanabildiğini düşünürdüm." Zeko Bibi'nin genelevle ilişkisi, oradaki kadınlara fal bakarak geçimini sağlıyor olmasıydı. Kentten gelenler de ona fal baktırıp kurşun döktürürdü. Masalların prensesi artık bir masal falcısına dönüşmüş. Bu öyküdeki bir başka masal motifi de kızının onca güzelliğine karşılık sesinin, çevresindeki delikanlıları kaçıracak kadar çirkin olmasıydı. Yoksulların romanı, avlu dışında da, KENTLERİ SEVMEK / Gürhan Tümer GEÇEN AY1N İZLERÎ / Bertan Onaran KÜRESELLEŞME Ml, PARASALLAŞMA MI? / Tülay German KENDt BOŞLUKLARINI ARAYAN FİGÜRLER / Levent Çalıkoğlu ILHAN BERKİN İKÎ ŞllRl / Pelin ÖzerSavlı , . ZAHtT BÜYÜKİŞLEYEN KlTABI / Levent Çalıkoğlu GOLGEDE KALMIŞ BtR RÖNESANS SANATÇISI / Patrick de Bayner BELGESELCİ SABAHATTlN EYUBOĞLU / M. Sadtk Aslankara Şiir •. Ccvat Çapan, Özdemir İnce, Ruşen Hakkı, Refik Durbaş, Ersin Salman, Inci Asena, îzzet Yasar, Müslim Çelik, Ergin Yıldızoğlu, Tahir Abacı, Mehmet Yaşın, Nazmi Agıl, Seyhan Erözçelik, O ğ u z h a n Akay, Yelda Karataş, Ali Asker Barut. Bu Saytdcıki Ressam : Ali Ismail Türemen , Mehmet H. Doğan'ın hazırlachğı, 176 sayfalık ŞÖR YILUĞI 2001 (Şiirimizde Geçen Yıl) ekiyle bırlikte . • Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi : Kuvukparmakkapı sok. No : 17 80060 Beyoftlut.sianbul, lcl (0212) 293 41 05; FAX (0212) 293 41 08. Dagrtım : BİRYAY A ij, ABONEIİK : Abonet tel : (212) 222 83 32 Abonet fak.s (212) 222 27 10 Abonet email [email protected] Abonet web • www Abonet net SAYFA 9 CUMHURİYET KİTAP SAYI 579
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle