23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

^ Mephistoteles/Jeffrey Burton Russell/Çeviren: Nuri Plümer/Kabala Yayınlart/507 s. Elimizdeki kitapla birlikte Şeytan, Iblis, Lucifer ya da Mephistoteles, yani Köıülük'ün bin yıflık tarihi tamamlanmaktadır. Ântikitede başlayan yolculuk, yeni sona ermiş olan 20. yüzyüla son bulmaktadır. Reformasyondan nükleer çağa, günlük gazete haberlerinden savaş bilançolarına, Luther'den J.J. Rousseau'ya, John Milton'dan C.S. Lewis'a ve Ira Levin gibi çağdaş yazarlara, Steven Spielberg filmlerine, AC/DC gibi müzik topluluklanna uzanan geniş bir aJanda, Rus sell, görkemli bir kaynak taraması eşliğinde modern zamanlarda yaşadığımız sarsıcı entelektüel ve kültürel değişimlere bütünlüklü bir yorum getiriyor. Artık şunu sormak olasıdır: Şeytan yeryüzüne çıktiğına göre, onu bizden başkast olarak kabul edebilir miyiz? Geçi; Çağp/Terence K. Hopkins ve lmmanuel Wallerstein/Avesta Yayınlan/350 s. "Şurası kesin ki, sistematik kaostan sonra yeni bir düzen ya da düzenler gelir. Fakat burada durmamız gerek. Böyle bir yeni düzenin nasıl olacağını görmek miimkün değil. Sadece nasıl bir düzen istediğimizi belirtmek ve bu düzeni kurmak için mücadele etmek miimkün. "Sonucu önceden belirleyemezsek, dolayısıyla öngöremezsek de, bu dunım oturup da çaresizce fırtınanın bizi sarmasına beklememiz gerektiği anlamina gelmemelidir. Her tarihsel krizde olduğu gibi önümüzde gerçek tarihsel seçenekler vardır. Bu seçeneklerin açık bir şekilde ayırdına varanlar ve ortak çaba ile davrananlar, tercih ettikleri sonııca ulaşmaya tarihin görünmez eline inananlardan daha yakındırlar. Elinizdeki kitap bu çabaya yardımcı olmak için yazılmış. Öldürmenin Mahrem Tarihi/Joanna Bourke/Çeviren. Suğra Öncü/Om Yayınları/469 s. Savaşın korkunç bir deneyim olduğu, savaşanların bunu gereklilikten yaptıkları ve çarpışmanın dehşeti ile kendilerine gelmek şöyle dursun, çoğunlukla derin bir sarsıntı geçirdikleri, savaş konusu işleyen yazarlar tarafından neredeyse evrensel düzeyde kabul edilir. Bourke, üç savaşa Birinci ve lkinci Dünya Savaşları ve Vietnam Savaşı'na katılmış askerlerin mektuplarını, günlüklerini, anılannı ve raporlannı kullanarak, savaşan erkeklere ilişkin tamamen farkiı bir görüntü çiziyor. Yazar, savaşın yapısının öldürmekten zevk almaya teşvik ettiğini, sivil yaşamda tamamen sıradan, nazik insanların, "vahşileşme"den hevesli katillere dönüşebildiklerini ileri sürüyor. însanlar savaş karmaşasından anlam çıkarmanın yollannı bulurlar ve bunlardan biri, özellikle göriip dokunabildiğimiz bir düşmanı öldürmek gibi başlıca bir eylem sırasında savaştan büyük doyum sağlamaktır. Şiddete yatkın ve beşkalarına acı vermekten hoşlanan kişiler değildir en iyi katiller; nefret ve kana susamışhktan çok, sevgi ve başkalarının duygularını paylaşma gibi hislerle harekete geçen erkekler savaş alanında öldürücü bireylere dönüşürler. Bourke bizi, kendini savaş için böylesine çabuk örgütleyen bir topluma ve insanları hayali olarak bu deneyime hazırlayan filmlerdeki, yazındaki "zevk verici hikâyeler"e ilişkin kimi allak bullak edici gerçelderle yüzleşmeye zorluyor. Suçluluk duygusunun kendisinin, askerlerin meşru öldürme saydıklan eylemin gerçekleşmesini sağladığını gösteriyor ve çarpışmanın yirminci yüzyıl savaşlannda ne denli kolay lıkla kıyıma dönüşebildiğinin rahatsız edici delillerini sunuyor. Suikast/Harry Mulisch/Çeviren: Ahmet Arpad/Dogan Kitapçılık/230 s. Hollanda'da Nazi işgalinin son günlerinin yaşandığı 1945 kişında bir işbirlikçi öldürülür. Naziler, buna misilleme olarak, Hollandalı bir ailenin bütün yetişkin üyelerini katlederler. 12 yaşındaki Anton bu katliamdan kurtulur. "Suikast", o gecenin Anton'un hayatında bıraktığı derin izleri ve onun, ruhunda onulmaz yaralar açan geçmişiyle nasıl yüzleşmek zorunda kaldığını anlatıyor. Suikast bir unutma serüveni. Unutmak için gösterilen büyük çaba ve belleğin ihanetini: unutamamak... Insanın artık her şeyi unuttuğunu sandığı an çakan bir kıvılcımla tekrar eski günlere dönmesi... Büyük bir yazar, büyük birroman. w Üçiincü Yol: Sosyal Demokrasinin Yeniden DiriliydAnthony Giddens/Çeviren: Mehmet Özay/Birey Yayınaltk/174 s. Politikada bir "üçüncü yol" bulma fikri yakın zamanlarda sadece Birleşik Krallık'ta değil, aynı zamanda Birleşik Devletler'de, Kıta Avrupası'nda ve Latin Amerika'da son derece yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Uçüncü yol ne anlama gelmekte? Bu kavramın savunucuları ortak bir tanımda buluşamamaktadırlar ve eleştirmenler de bıınun olabileceğine dair kuşkular beslemektedirler. Anthony Giddens üçüncü bir yol fikrini geliştirmenin modern politikada bir olasüık değil, aynı zamanda bir zorunluluk olduğunu da göstermektedir. Üçüncü Yol, eski sol görüşlerin etkisini yitirdiği ve yeni sağ'ın fikirlerinin de yeni gelişmeler karşısında yetersiz kaldığı ve tezatlar içerdiği bir dünyada sosyal demokrasinin yeniden canlanmasını temsil etmektedir. Yeni bir sosyal demokrat gündem uyumlu, güçlü ve geniş çaplı bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır. Bu, politik idealizme yeniden eski gücünü kazandırabilecek bir gündemdir. Tony Blair'in en gözde düşün adamı olan Anthony Giddens, pek çok kişinin imkânsız gördüğü bir şey yaparak üçüncü yolu tutarlı bir ikna edici bir yapıya oturtmuştur. Fakat en önemlisi, sol'un ve Sağ'ın ötesini dile getirmekten ziyade sosyal demokrasinin yeniden dirilişini dile getirmek suretiyle büyük bir iş yaparak bu güç işte başarıya ulaşmıştır. Türkler ve Etmenilet/Taner Timur/îmge Kitabevi/108s. 1915'te Doğu Anadolu'da neler yaşandı? Ermeni halkının başına gelenleri nasıl adlandıracağız? Tehcir mi? Kmm mı? Soyİunm mı? 85 yıldır bu sorun neden hâlâ r U'.t çözülemedi? Olanlar neden unu1 tulamadir Bu konuda olaylara ta\ ürkler ve nık gözlemciler neler yazdılar? Ermeniler Ermeni tarihçileri, Türk tarihçileri, Batılı tarihçiler hangi görüşleri öne sürdüler? Bu konuda bir "resmi görüş", bir "Türk tezi" olabilir mi? Dış dünyayla ilişkilerimizde hâlâ birtakım "tabu"lann koruyucu süzgecine ihtiyacımız var mı? 1915 "sözde tehcir"inin mimarı Talat Paşa'nın "facia" olarak nitelediği dramı, bugün bizler nasıl niteleyebiliriz? Birçoğumuzu bu konuda kraldan fazla kralcı, "ittihatçıdan fazla ittihatçı" yapan nedenler nelerdir? Bütün bu sorular üzerinde nesnel bir şekilde düşünebil mek, çeşitli açılardan en güvenilir kaynaklarla temasa geçmek, sorunun farkh boyutlarını bir arada görmek istiyorsanız, elimizdeki kitap sizler için kaçırılmaz bir fırsat. 12 + 1 Yelan/Aleksandros Adamopulos/Çeviren: Herkül Mıllat/lmge Kıtabevt/86 s. Aleksandros Adamopulos'un şiirsel kısa öykülerinin bizlere çok uzaklardan gelen, bir yankı gibi bize varan ve bizleri geride bırakıp yolculuklarına devam eden yanları var. Gizemli bir bütünden koparılmış parçaları andıran bu kısa yazılar birden duygu dünyamıza erişmekte, benliğimizin derinliklerine uzanmakta. Metinler bir fotoğrafın negatifi gibi, bir sıvının altında devinip oynaşıyor ve fotoğraf, bütün olarak ancak her parçanın sonunda karşımızda beliriyor. Kitabın sonuna varınca önemli bir soruyla karşılaşıyoruz. Biz kimiz? Ya da daha doğrusu biz, kendimizi bildiğimiz gibi miyiz? Hatta yaşamımızdaki "on iki artı bir yalanımızın" içinde, acaba gerçeklerden de kırpıntılar hiç yok mu? Varsa bunları tanıyabiliyor muyuz?" Eylül Yorgumı/Güner Ener/lmge Küabevi/109 s. "Kendinden çoğalttığı kişilerle çiziyor Güner Ener tiplerini... Kimi zaman şaşırtıcı, ince duyarlıkla, kimi zaman da hafiften hafife alayla yaklaşıyor, olaylara ve kişilere. Onun öyküleri bir anılar ve izlenimler demeti biçiminde. Ama bu demeti ustalıkla kullanmasını, amacına uygun bir kılığa sokmasını biliyor. îç diyaloglara düşkünlüğü, ince alaylı üslubu öykülerine yoğun bir hava veriyor. Böylece kısa öykü türünde, dar olanaklar içinde geniş ufuklu içlemleri yansıtmayı başarıyor. Bu içlem, genel olarak toplumun katılığına, dar görüşlülüğüne bir karşı çıkışı, bir 'isyan'ı getiriyor okuruna. Kitabın ilk üç öyküsünde bireysel odak noktasından toplumu suçlar ve kargılar öykücü Güner Ener. Daha sonraki öyküler, daha geniş ufuklar eleştiriler getirir ve yazarın yavaş yavaş toplumcu bir eleştiri tarzına yaklaşmakta olduğunu gösterir. Güner Ener'in kişisel başkaldırmadan toplumsal eleştiriye geçişini de saptıyoruz. "Eylül Yorgunu"nda usta ve özgün bir kalemden çıkma, duyarlıklı on bir öykü yer alıyor" diyor Zühtü Bayar. Toplumlar ve Ekonomiler/Fuo/ Ercan/Bağlam Yayınları/274 s. "Sosyal gerçekliğİ bir labirent olarak tammlayacak olursak, bu labirent hakkında edinebileceğimiz en anlamlı bilgi, onun kendi içinde sürekli farklılaşan dehlizleri, açmazları olduğunu kabul etmek olacaktır. Bu söylenenler kesinlikle bilinemezci bir bakışın ürünü değil, tam tersine bilme biçiminin özgürleşmesi sonucunda, labirentin dehlizleri içinde özgürce hareket etme yeteneği kazanma anlamına geliyor. Elimizi kolumuzu, düşünsel yeteneklerimizi bağlayan disiplinlerin sınırlandırılmış yapısına karşılık, ele alınan sosyal gerçekliğİ ilişki içinde olduğu diğer değişkenlere bağlantısını kurarak analiz etmek için geliştirilen bir çerçeve, bizi içine alan/hapseden çiftlerden kurtaracaktır. Burada vurgulanan disiphnlerarası işbirliğine gitmek değil, amaçlanan verili disiplinlerin ötesine yani sosyal bilimlerin araştırma nesnesi olan sosyal Uişkilerinin tanımladığı gerçekliğe ulaşmaktır" diyor Fuat Ercan. • Kültür ve Sanata Açılan Pencere ^ www.yenisayfa.com Edebiyat Okulu, Yazarlarla Söyleşiler, Yüzyılın Yazar Portreleri CUMHURİYET KİTAP SAYI 679 SAYFA 22
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle