Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Uzun gecenin tutsakları MEHMET SERDAR T arihinin en yaygın ve sistemli baskı dönemi olmasına karşın, top lumumıız, 12 Eylül'lc tcmclli bir hesaplaşmada bulıınamadı. 12 Eylül'ün getirdiği hukuksal, siyasal çerçeve hâlâ varlığını sürdürüyor. Bilim, eğitim ve kültür yaşamımız, 12 Eylül sarsıntısının olumsuz etkilerini aradan yirmi yıl geçmesine karşın aşabilmiş değil. Oysa uünyada bu zaman diliminde büyük değişik likler gerçekleşti. Bııgün, üİKemizde 12 Eylül ana çizgüeriyle varlığını sürdürüyor. Toplumumuz öz gelişim güçlerinin eylemiyle kendini yenileyip, aşamıyor. Olumlıı dış etkilerdcn bilc yararlanamıyor. 12 Eylül rejiminin barış ve demokrasi düşmanı yüzünü gösteren en önemli kanıtîardan biriydi, Barış Derneği davası. Yalnızca dünya barışını savunan ve ülkemizin de bu yolda bir rol üstlenmesini isteyen, bu uğurda da yalnızca banşçıl araçlar kullanan bir dernek, toplumumuz için çok tehlikeli bir örgütlenme olarak sunuldu. Oysa barış düşüncesinin ne kadar yaşamsal olduğu, yeniden dünyasal bir savaş ortamına sürüklendiğimiz şu günlerde görülmüyor mu? Savaşı önleyecek en ünemli gücün, şiddete karşı barış kültürü ve barış bilinci olduğu bugünlerde yeniden duyumsanıyor. Barış Dİlincindeki bir boşluk, dünyayı yeniden bir şiddet sarmalına sokabilir. Bunun, kitlesel kırımlara ve büyük acılara yol açması an meselesidir. Uzun dönemde de yeniden gerginlik, silahlanma, bunlara bağlı olarak da demokrasinin askıya alınması ve daha fazla yoksulluk demek olduğu geçen yüzyılın cn önemli derslcrinuen Dİridir. f tiz bir gözlemci olarak nesnel olabiüyor, olumsıızlukları da acıkça ortaya koyu yor. Tanıklığında bir kayırmacıiık belirtisine rastlanmıyor. Sonuçta bütün tutuklular isimlerine yakışan bir sınav veriyorlarsa, bu Kökden'in hoşgörüsünden değil, doğrudan aydınların üstün insani niteliklerinden ileri geliyor. 12 Eylül Barısçıları yenememiştir. Kuşkusuz, bu Kökden için de bir mııtluhık kaynağı olmalı!.. Kıstırılmış bir alanda birbirleri için ;izlilikleri yok edilen özel yaşamlar, günüğün yayunlanmasıyla birlikte geniş bir okuyucu kitlesi için de bilinir duruma geliyor. Ama böyle bir kitap toplamında ortaya çıkan, temclde insan olma sorumluluğu demek olan aydın olma sorumluluğunun fiziksel ve nukuksal baskı aygıtına üstün gelişidir. Tek kişinin kaleminden çıkması, onun ortak bir direnişin ürünü olmasını engellemiyor. Günlük, bugündeki okura ortaklaşa yazılan bir ileti niteliğjni tasıyor. Yirmi yıl önce ttıtulmuş notları bugün yayınlamak ne anlama geliyor? Barış Derneği'nden günümüze kalan siyasal birikim nedir? Bugünün siyasal yaşa mında Barış Derneği'nin savaşımının herhangi bir etkisinden söz edılebilir mi? Bütün bu soruları öncekyen soru, bugün Barış Derneği'nin siyasal savaşı mının mirasçıları var mı? Bugün bir Barışçılar Orgütü niye yok? Uğur Kokden, bu soruları kitabın önsözünde soruyor ve yanıtlıyor: "Kitap şu an sürmekte olan bir barış hareketine bir tarih ya da gelenek oluşturmak amacını taşımıyor. Ama, bugünün 'savaş karşıtları' isterlerse kendilerine Kore Savaşı'na kadar uzanan bir geçmiş edinebilirler." Yirmi yıl önce barış mücadelesinin temel hedefi, silahlanma yarışının sona er dirilmesi ve nükleer savaş tehdidinin ortadan kaldırılmasıydı. Bugün bu sorunlar gündemde değil. Barış mücadelesinin oaşansından mı? Yazık ki, yalnızca taraflardan birinin neredeyse kendiliğinden sahneden çekilmesiyle! O zamanlar, savaş tehlikesinin böyle bir yolla ortadan kalkacağını düşünmek, kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi. Dünyanm o günkü iki kutuplu yapılanmasına göre konumlanan, Barış Derneği'nin Cezaevi Günlüğü bugüne yansıyan bir siyasal boyut taşımasa da, içerdiği insani malzemeyle sarsıcı bir kitap. Barış mucadelesl Eşsiz bir tanıklık! Kökden, tutuklanışından götürülüşüne bir tanık arıyordu, ama bir kitap boyutunu taşıyan tanıklığıyla, kitabı okuyanı bu olayın tanığı yapabiliyor. Barış Derneği Davasında özgürlükleri ellerinden alınan, yaşamları altüst edilen, türlü eziyetlere ve insanlık dışı işlemlere uğrayan aydınların, bir barış örgütüne üye olmanın böyle ağır bir bedeli olabileceğini tahmin etmeleri zordu. Barış Derneği kitlesel bir örgüt değildi. Mesleklerinin zirvesinde olan, konularının uzmanı ün sahibi aydınlardan, sanatçılardan oluşan bir örgüt. Uluslararası eşitleri, partnerleri olan bir dernek! Amacı ise, herkesin kolaylıkla benimseyebileceği bir hedef, yaşamın asgari gereği olan barış! 12 Eylül, böyle masum bir amacı olan bir örgütü bile sistem dışı sayarak; ona, tehlikeli amaçları olan gizli bir örgür işlemi uyguladı. Kökden in kitabı, 12 Eylül'le toplum olarak yapamadığımız hesaplaşmayı yapabilcn belgelerden biri. Sonradan serbest bırakılmalarını isteyen savcı, "tutuklanmalarından beklenen amaç hasıl olmuştur" gibi bir gerekçe ileri sürebildi. Yirmi dört aydın sanki birbirleriyle çatışsınlar diye çok dar bir alana sıkıştırıldı. Olanakların olabildiğine daraltılmasi; yalnız kalma, solıık alma, ycme içmc, yatıp kalkma, tuvalete gitme olanaklannın olağanüstü daraltılması ve insanları bu konularda birbirleri için rakip haline getirmek bir çeşit tuzak sayılmalı. Soluk alınacak alan konusunda insanların birbirinin rakibi haline getirilmeleri! Ama, beterin beterı var. Diyarbakır'dan getirilen bir siyasetçi, Maltepe'yi cennet olarak niteleyip, bütün tutukluluk süresince tekrar Diyarbakır'a gönderilmek korkusu taşıyor. En olumsuz koşulları tersine çevirmek, bu korkunç ortamı dayanışmayla yumuşatarak yaratıcılıkla bir tartışma, düşünme, değerlendirme, biriktirme alanına dönüştürmek, aydınların negatif süreçlerden pozitif sonuçlar çıkarma becerilerinin r>ir sonucuydu. Kirap boyunca siyasal boyuttan daha fazla ortaya çıkan, daha çok insani bo yut! OzgürlÜKİerinden yoksun kalan insanlar, kendilerini hemen yeni yaşama uydurdular ve bu yaşamda da değerlendirilecek, olumsuzluldarı tersine çevirecek olanaklar yaratabildiler. Daha baş tan bir yatılı okul havası oluşturabildiler. Yirmi metrekarelik 'mühimmat de posu' olarak kullanılan bir mekâna sıkıştırılan yirmi dört yazar, aydın, sanatçı, meslek ve bilim adamı, keskin mizah duyguları ve zekâlarıyla moral üstünlüğü ele geçirdiler. Kuşkusuz hepsi alanlarında kendilerini kanıtlamış kişilerdi; ama yoğun okuma ve tartışma ortamı, daha sonraki dönemde izlenebildiği gibi, üretkenliklerini bir kar daha arrtırdı. Uzun Gecenin Tutsakları bir günlük olmanın ötesinde bir roman tadı da taşıyor: Günlük sıkıntılarla yatağa uzanıyorsunuz. Yarınki programı oluşturmaya başlıyorsunuz. Vaşanan günden ta şan bir yığın irili ufaklı sorundan bazıları öne geçiyor, yarıntn programına sızmaya çabaLyor. Henüz dalmışsınız ki, zil çalıyor; kapıyı açıyorsunuz ve yaşamınız o an birdenbire ikiye bölünüyor. Kapıda bekleyenlerin sayısı ve donanımının zenginfiğinden, ezici ve karşı konulmaz bir gücün size karşı harekete geçtiini anlıyorsunuz. Gücün büyüklüğü ir yana, sizin de en güçsüz anınız! Yalnızsınız ve uykudan uyandırılarak tutuklanıyorsunuz. Dahası bırakın dayanışacağınızbirini, tutuklandığınıza tanıklık edecek bir çift göz bile yok! "Zamanın ve her şeyin arkada bırakıldığı bir yolculuk; tutukluluk" başlıyor. Tek başına bir birey ve karşısında sınırsız bir güç! Barış Derneği gibi pasifist de olsa bir derneğin üyesi olmanın bedelini ödemelisiniz! Aydın sorumluluğu ta şımanın bedelini! Topluma sağlanacak "huzur ortamının, can güvenliğinin" karşılığıdırbu! Yazar gece yarısı ezici bir güç tarafın dan sürüklenerek götürülüşüne aradığı tanığı, yirmi yıl sonra yayımladığı gün lüklerinde yeniden arıyor. Bütün okuyııcuları bu tanıklığa cağırıyor. l'utuklulukla birdenbire bir aaha birleştirilemez biçimde ikiye aynlan yaşamını onarınak, biraz da tanıkların ilgisine ve içtenliğine bağlı. Bu koşullarda yazmak, en iyi direnme yollarından biriuir. Yazmak her zaman bir öteki, bir okuyucu düşler. Kökden'in günlüğünün kurguladığı okuyucu, gece yarısı götürülürken aradığı tanıktır. ü baskı ve aşağılanmanın yoğunlaştığı günlerde yazmak, hep geleceKteki tanıklara ulaşmak ve çoğalmak isteğidir. Yazmak, gelecekteki tanıklar ve okuyucularla bugünkü yalnızlıktan kurtulma çabasıdır. Yazı, hep bir okuyucu varsayarak insani yalnızlıktan kurtarır. Yazı boyunca kurgusal olan okuyucu ise, kitapla birlikte gerçek olabilir. • Roman tadı f Betenin beterl Uğur Kökden, Uzun Gecenin Tutsakları'nda, 12 Eylül darbesinden sonra açılan Barış Derneği davası cezaevi günlüğünü yayımladı. Günü gününe tutulan notların üzerinde yeni bir çalışma yapmadan. Kökden denemelerinde, çoğunlukla, uzak bir geçmişte tutulan notları bugünün bağlamında yazınsallaştırır. Bu işlem, onun denemelerinin temel ekseni zaman sorununu öne çıkarır. Zaman hem geçmişte hem bugünde, aradaki boşluğu içine alarak ve derin bir kanal açarak akar. Böylelikle zaman tek boyutluluktan kurtulur. Tarihsel mekânlarda dolaşan birçok denemesinde, üçüncü bir zaman çizgisi de eklenince, Kökden de zaman duygusu baş döndürücü bir yoğunluk kazanır. Kökden'in denemeleri nep bugünden geçmişe bakardı, bu kez geçmişten bugüne bakıyor. Kitap tutulan notların o günkü halini yansıtıyor. Yeni kitabında Kökden, notları o günkü haliyle yayımladığını baştan söylüyor. Bir yeniden işleme ve yumuşatma yapmadan anıları olduğu gibi yayımlamak, kuşkusuz kimi riskler taşımakta. Son derece nesnel ve dikkatli olmak bir zorunluluk! Bir aydın grubuyla birlikte geçirilen sürenin kayda geçirilmesinde birçok sorunun ortaya çıkması kaçınılmazdır. Kişiler kurgusal değil, gerçektir. Birçoğu yaşamakta, aramızdan ayrılanların anıları ise canlılığını korumakta. însanları biz hep toplumun önüne hazırlanarak çıktıklannda ve yoğun bir çaba harcayarak ürettikleriyle görürüz. Hele aydınlar ve sanatçıların eylemleri ve ürünleri yoğun bir emek ve yaratıcıük taşırlar. Bu nitelikleriyle insanları de rinden etkilerler. Ama bu kez aydın ve sanatçıların yirmi dört saatleri gözler önündedir. Kökden bu son derece özen gerektiren işin altından kalkabiliyor. TiCUMHURİYET KİTAP SAYI 614 0 günlerde tutulan notlap SAYFA 5