Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. zun (Jecenın Tutsaklart, onlarca aydtnla birliktc, 10 ay süretı tutsakltğınızın helgesı nıteliğinde. Kitap gün/ük biçıminde kalcrnc alındıysa da "öznelltkten" kaçtnan bır tavtr sergıltyor 20 yıl sonra okuyucu ile bulusan ve cezaevi notlanndan oluşan kıtabımzda nzelltkle yoğun bır kişısel tarihten kaçınrnanızı hangı nedenlere bağlıyonunuz' Adı ya da biçimi 'günlük'. Bu çeıçeve içinde 'kişisel masai', özyaşamsal boyut mutlaka var. Herkesin öyküsü, dar anlamda birbirine geçmiş, birbiriyle kesişen vesınırlanolmayanbirözyaşamdan oluşmuyor mu? Yaşamın zaten ta kendisi, anlatılanlar... Yazınsal metinle ilgili olarak, bir insanın kendisiyle ilgili bilançosu, hesaplaşması gibi ele almıştım. Elbette günlüklerdeki içtenlik öğesi tartişılabilir; ne kadarıyla kendimizi saklıyoruz ya da ele veriyorıız? Bu işin bir öznelliğinin olmaması kaçınılmaz. Arna münıkün olduğu kadar olayları, söylenenleri olduğu gibi yazdığıma inanıyorum; yorumdan hep kaçındım. Kendimi isc ıyıce geriye ittim, sadccc bazı ayrıntılarda ortaya çıktı kişiliğim. Değındığınız gıbı çoğu ınsanın yasamı birbiriyle ke\isıyor. Kıtahtntzın, salt sızın özyaşam hıkâyemzı merkeze almaktansa, birçok kısinin yasamtnt çerçevclemcsi, ayrıaı kültürelve stnynlo/ık saptamalara stkça yer vermemz, arka planı genişletme ısteğinizden nn kaynakıanıyor> Bu, bütünüyle bir tanıklık metni! Bunun içinde her şeye tanıklık söz konusu. Fransız romancı Malraux'nun AntiMe moiıe'ından (Karsı Anılar) esinlendim. Bu kadar hacimli bir kitapta sadece bir bölümü otobiyografi olarak kabul edilebilir. Kişisellikten dışarı çektiği ve uzağa doğru yönlendirdiği için otobiyografinin başına anti koyuyorum. U Barıs Derneni Davası cak olursak bu olaylara nesnellikle yaklaşmaya çalıştım. Yahliye gününün sizin üzerinizde büyük bır etktsı olduğu açtk Tahlıyeye iliy kin yazım aşaması neden daha sonraya kaldı? Aslında çok uzun zaman sonra yazdım sayılmaz. Cezaevınden tahliyenin ardından insanın kafası boşalmış gibi olu yor. Genelde her şeyi yazan bir insanım. Ancak, tahliyeye ilişkin düşüncelerin va /.ılmaması başka bir nedene daha bağhydı. Bu da, 159. maddeden dolayı da ceza yediğim için, herkesin gideceği ve tek başıma kalacağım korkusunu yaşıyordıım. Çok acı, çok farklı bir duygudur tek başına kalmak! Size yabancı bir ortamda tek başına kalmak!.. Bu yıizdcn olacak ki, çıkış günü benim için en büyük azaptı. I latta ilaç alarak kendimi sakinlcştirmeye çalıştım, ama fayda etmedi. Sonradan öğrendik ki, duruşmayı yabancı basın da izlediği için, Emniyet Müdürlüğü tara fından herhangi bir zorlamanın gerçekleşmemesi amacıyla emir verilmiş. Bu du ruşmadan sonra salıverildim; rakat Orhan Taylan'ı, Ataol Behramoğlu'nu ve Ali Taygun'u birkaç gün sonra tekrar tutukladılar. Uzun Gecenin Tutsakları, 29 Aralık 1982 Çarçamba günü sıiat 0H 10 otohüsüyle Trabzon 'a doğru yola çıkıynızla birlikte sona eriyor. Sizin deyiminizle "henüz oyun bttmemtştt, sadece bir perde kapanmıştı". Insan ister istemez ikinci penıenın de gelebıleceğını düşünüyor. Bazı okuyucular kitabın devamı olaBu kitaptaki 'Doöu Akdeniz' teması, ascağını sanmışlar. Hatta ikinci kitap ne zalında cezaevi içinde doğdu diyebilirim.. O man yayımlanacak gibi sorular ua oldu. sıkıştırılmışlık içinde ister istemez bir kaBu son cümlenin elbette benim için özel pı açmak, bir yolculuğa çıkmak istiyorsubir anlamı var; Türkiye'de bazı olaylar nuz. Bu ya bellek yoluyla oluyor ya da sürekli olarak tekrarlanıyor. Olayların her geçmişinizi zorlayarak sanal bir yolculuzaman devam edeceğini vurgulamak isğa itiyorsunuz kendinizi. Bu açıdan dütedim burada. Tutuksuz iken bile, düşünecek olursak, geçmişteki yolcıılukları zenli bir biçimde, işe gider gibi haftada düşünerek bir çeşit sanal Türkiye haritaiki gün duruşmalara geliyorduk. Elbette, sı ve yolculuklar güzergâhı düşledim. Cebir taraftan da yaşam devam ediyordu; zaevinde değişik rcnklerde çeşitli güzerörneğin işsizlik önemli bir sorun olmaya gâlılar oluşturarak bir Türkiye haritası başlamıştı. Bu durum 1983 ydının kasım yaptım. Bu turden sanal ya da belleğe sıayına dek sürdü. Tutuksuz olarak yargığınılarak yapdan yolculuklara çıkış yollalandığım döneme ilişkin de aldığım notrı aranıyor elbette. lar var. Belki bunlar bir araya getirilebilir, bilemiyorum. Hatta, 1983 yılında, son Gerçekllk, yazınsal güç aylarda Nokta dergisinde çalışmaya başve süpükleylcilik lamıştım; ayda üç tane dış pofitika yazısı Bir de, sadece duruşmalar ıçın çıkartl yazıyordum. Hatta duruşma yazısını da dı&ıntz cezaevınden, salona götürülene dek imzasız olarak ben yazdtm Nokta'da. Ve, sü'ren dog'aya ait imgelerin belleğe kayde en sonunda, Kasım 83'te beş kişiyle birdılmest sn'z konusu değıl mi? likte aklanmış olduk. Ama, yukarıda da Doğayı yaşamın vazgeçilmez bir öğedeğindiğim gibi, aklanıp özgür olunca, si olarak görüyorum. Orada, doğa ile sayine de dışandaki zamana karşı bir sodece sınırlı zamanlar içinde birlıkteydik. ğukluk hissetmiyor değil insan. Örneğin ayı ilk gördüğümde bu büyük Yabancılık duygusu daha ağır basıyor bir heyecan yarattı bende. Duruşmalar sanırtm... için dışarı çıktığımızda doğadan bir şey Evet, galiba öyle! Aslında, uzun süleri beynimize kazıyıp sonra içeride korure bunları yaytmlayıp yayımlamamak koyorduk onları. nusunda kararsız kaldım. Yayınevinin ıs Uzun Gecenin Tutsakları'nt yazarken en çok üzerinde durduğunuz ya da amaç rarı ve dostlarımın önerileri sonucu yayımlamaya karar verdim. ladığınız yönlem neydı? 10 aylık tulsaklık süresince yazdıkla Fazla ayrıntılı yazmadım, yazmak isrınızı, tanıklıklarınızı yaytmladtğıntzda temedim. Belü başlı üç öğeyi dikkate alhır artnmtşlık, boşluk hissioldu mu? dım: Gerçeklik, yazınsal güç ve sürükleyicilik. Çünkü, günlüğün gözii yaşlı bir \ liçbir rahatlama duygusu söz konucezaevi edebiyatı ürünü olmasını istemesu olmadı.herhaldeolmayacakda! Çündim. Dolayısıyla bu üç bölümü engelle kü her şey, tıim yaşanılanlar, sizde kalıyor. yecek, gölgeleyecek bölümleri tamamen İçeride veya dışanda, hayatınızın herhandışanda bıraktım. Benimle birlikte bu sügi bir döneminde yaşadığınız bir olay nareci paylaşan arkadaşlar, cimrice davransıl sizde kaLyorsa, bu da sizin peşinizi hiçdığınıı söylüyorlar. Hatta bazı hikâyeleri bir zaman bırakmıyor. • ya unutmuşum ya da hiç hatırlamıyorum. Bu sureçte elbette ölümler, doğumlar, Uzun Gecenin TutsaklarıBarış Derayrılıklar, çok dramatik olaylar da yaşanneği Cezaevi Günlüğü1982/ Uğur Kökdı. Ancak yine de kitabın geneline bakaden/ Yapı Kredı Yaymları/ İ2] v C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI Uğur Kökden, Yitik zamanın tortusu üzerine Obürü herkesin eijdeğeri olan sıradan insan; yiyen, içen, öfkelenen, uyuyan, sinirlenen, neşelenen "biyolojik varlık". Üçüncüsü ise kültürel kişilik; duşünen ve duyan, ırdeleyen insan. Bir gövdede üç aynı varlığın oturduğunu söyleyebiliriz. Vaktiyle Peyami Safa, 'Server Bedii' takma adıyla küçük polisiye öyküler yazardı. Bir giin, ona sormııslar; "Server Bedii ile bir yakınlı ğınız var mı?" diye; o da, "mesken darlığı nedeniyle ikimiz aynı gövdede barını yoruz" demiş. Bi20 yıl önceye bakmak zimki de bu hesap! Yazmakta/ı daha dogm\u vayımlamak Bırltkte aylanmzı paylaştt&tmz insantart kaçındığımz hölümler, cümleler oldu lann kindiklcri, l'ürkiye'nin Jüşünce, iamu? nat ve polittka dünyasımı örnek teşkil et Genelde otokontrol yoktu fakat, meL'ri, zengin bir bakış açtsını da berabekendimle ilgili lusımlarda mümkün oldunnde getinyor . ğıı kadar kapah olmaya çalıştım. îç dün Orada bulunan kişilerin değişik alanyamla vc bana ait gerçekîiklerle ilgili olalardan gelmeleri nedeniyle, var olan orrak biraz kapalı bir tııtum izlediğimi söytama çoğulculuk ve zenginlik kattıkları leyebilirim. Öte yandan bir sansür değil, elbette tartışılmaz. Her konu üzerinde arna siyasi düzlemdeyanlış anlasılabilecek konuşulabiliyor, tartışılabiliyordu ve pek ya da yaıılış yorumlanabüecek olaylar üzeçok konunun uzmanı vardı. Dolayısıyla rinde ekonomik davrandığımı düşünümüthis bir zenginlik yaşanıyordu. Andre yorum. Daha doğrusu temkinli... Kimse Gide, bir gün bir kitap yazıyor ve bu kiiçin rencide edici, incitici cümleler olsun tap nedeniyle kendisine çeşitü eleştiriler istemedim. Yazdıklarım, yayımlanmadan geliyor. "Bu kitapta siz yoksunuz" diyenöncebir avııkat tarafından okundu. Sadeler çıkıyor. Martin du Gard bunıın üzece hukuksal düzlemde değil her açıdan rine, "Yazarın kendini dışladığı sanılan görüşlerinden yararlandım. Bugünden kimi metinler, aslında, o giine Kadar yadüne, 20 yıl öneeye bakınca birçok şey anzarın kendisiyle ilgili en fazla kendini ele lamını yitiriyor. Bazı şeyleri tekrar deşmeveren yapıtlardır," diyor. Martin du nin, kanatmanın doğru olmayacağını düGard'ın bu cümlesini biraz alçak sesle de şündüm. olsa kendim için söyleyebiliyorum. Her Kırgınlıklara yol açmamak için özel bir ne kadar kendimi saklasam da, bütün an çaba gösterdiğimi düşünüyorum. Sanılatılanlar, özel isimler ne olursa olsun bir rım, bunca yıl sonra birtakım belgelemeanlamda yazarın doğrudan kendisi! lere gerek yok. Hayal kurmak Elbctte, ancak bir kısım okuyucu kita Tabiı, birde bu dört duvararasına belbın belgesel niteliğimn ağır basmasını iski en önemlh i özlem giriyor. Olmadıhnız, teyebilirdi. olamadığımz yerlerı ve zamanlan aüşle Bunıı yazmayı doğru bulmadım. Örmek, ille de hayal kurmak! "Ören'debır neğin, Uzun Gecenin Tutsaklan'nda saçardak Üstü tütün rengi yapraklarla kavunmalardan da bölümlcr yok. Kemal patılmı^. Ortada bırkır masası. Azileride, Anadol bu konuda iki kitap yayımladı. sa/aş bırntutfak. Çoğunluğuyla, evyemekBu kitaplarda "Anadol" yalnız sorgu ve len Radyoda Yunan müziği. Belki, acık savunmaları ele aldı. Ben bu türden siyabir IV uhun, kabulümü'z hepst! Masada sal ve hukuksal düzleme doğru gitmek isılle de bbrülce salatası! Balık, rakı ve rotemedim. Bununla ilgili olarak çoğu inka. Üçbes metre ötede denız. Kimızaman san; 'içerdeki insan kımdir?' diye sorabiçırpmtılı, çoğukez durgun. Burna çarpan lir. Halbuki 'içeride' aynı gövdede birkaç iyotlu eiinli. Ozgürlük bu ya, kım ne kainsan birden barınıyor: Biri en resmi kimrışırJ 1 lerkes istediğı gibi hayal kurar!" liğin sahibi olan kişi. Bunu 'hukuk roboKitabınmn çoğu yerınae tıpkt yukandakı tu' olarak tanımlıyorum; sürekli yargı taalıntıda olduğu gibi denize özlem, düşler rafından hesap vermeye çağrıhyor, sorgucıkıyur ön plana. ya çekiliyor, savunma yapıyor; her türlii Evet, bunu söyleyebiliriz. Ydlar son nukuk işleminin öznesi durunıunda. ra Doğu Akdeniz le ilgili bir deneme kiMahkemelere gidiyor, gitmek zorunda tabı yayımladım; "DüşTerim Günbatımı". kalıyor. SAYFA 4 Yaşam devam edlyor J 614