Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Karşı Kıyının Işıkları şi. Aslında çok boyutlu bir öykü, zaman ıızayında yaşanan bir iıısanlık dramı. Taiiba Kra lı Ksidos öbur krallar gibi biri, halk kız kardeşininken erkek olduğıı için o başa geçmiş. İyi bir insan Heıas, her zaman yanında olmıış Ksidos'un. Ama krallar da ölür, Ksidos ölünce, görkemli bir mezar yapılmış kendisine. Konyalı arkeoloji öğrencisinin elinde, heyecandan titrcycn ince parmakları arasında, değişik bir gözyaşı şişesi. Tam iki bin beş yüz otuz yıl, sekiz ay, yirmi sekiz gün toprağın altında kalmış. Derinlerdeki karanlık dünyaya tanıklık etmiş... Zaman içinde yaman bir kazıbilime başliyor öykücümüz. Ü uzun sürede ye raltında olup bitenleri iplik iplik çözüyor; yokluğu, hiçüği, ölümü yaratıyor. Bin yıllar, toza karışan yaşam ve gözyaşı şişesi... Genç kız bozkırın ortasında yapayalnızdı "Bulutsuzmasmavibirgökyüzünün altında, sararmış odarın ortasında, toprak yığınları arasında orurmuş, şu kadar bin yıl önce yaşamış ve aynı eşyayı tutmuş olan bir insanın eline dokunııyordıı sanki... Çok heyecanlıydı. Çok sevinçliydi, titriyordu. Usul usul ağlamaya başladı. Neuen ağladığını bilmeden ağladı. Gözyaşları şişenin üstüne aktı... (s.28). Şu kadar bin yıl önce yaşamış bir insa nın eline dokunuyormuş gibi olmak. Neden ağladığını bilmeden ağlamak... Bir noş oldum ben de, bu satırları okurken, bir yanlarım derin bir kesik gibi sı/. ladı. Rilke'nin dizelerini anımsadım: Şimdi dünyada nerede biri ağlıyona Ijte öyleağlıyorsa dünyada Bana ağjtyor... (Ciddi Saat, Çev: Behçet Necatigil) Genç, duyarlı genç kız da "bana", "bize", "insana" ağlamıyor mu? Bundan sonra bir canlılık, renkü bir devingenlik başliyor anlatımda. Şişenin gizini çözmeye, bin yılların ötesinden gelen sesini duymaya, ona ulaşmaya yöneİıyor öğrenci. Düş gücüyle varsayımlar üret meye başliyor. Doğruysa katılıyor ona şişe; değilse, doğrusunu açıklıyor kendi sesiyle. Ayrıntılarıyla Ksidos dönemini, yaşamını, ölümünü öğreniyoruz. Onun yüzünden, yüzü gülmez, mutsuz bir insan haline gelen Heras'ın yaşamını da... Arkeoloji öğrencisi, durumu anladıkça, Taiiba'nın bu güzel ve güçlü kadınına saygı ve yakınlık uuyuyor "Çünkü o, Ksidos'un erkinin gölgesinde yok olup gitmişti. Tıpkı kendi erkek kardeşinin ona yapmak istediği gibi... Öğrenimine engel olmak istemişti kardeşi. Aralarındaki savaşım hâlâ da surüyordu. Binlerce yıl önce üe, binlerce yıl sonra da kadınerkek durumunda önemli bir değişiklik olmamıştı. Savaşunının ne denli önemli olduğunu daha iyi anlıyordu şimdi. Sanki binlerce yıl önce şişeyi yapan, onu tutan insanlann ellerine dokunmuş gibi titriyordu. O, savaşımında başardıydı... Sevinçliydi. Yanağına takılan son sevinç damlacığını, Heras'ın üzüntülü gözyaşlarının yanuıa kattı... Yalnız zamanın derinliklerini, yeraltı değil; yaşamın, toplumun derinliklerini, insanların içini de çok iyi tanıyor öykücümüz. Yaman bir gözlemci, en ince ayrıntılan bile gözden Kaçırmıyor. Betimlemeler özgün, canL. Du, Kazdağı sularınca aydınlık yalın. Kurgu, ustaca. Doğal akışı içinde olup bitiyor her şey. Bitkinin yeşerip gelişmesi, tomurcuklanıp çiçek açması gibi... Doğma büyüme "Egeli" I('atma Gürel. Kazdağı eteklerinde, Homeros Babanın dizi dibinde büyümüş. Belki de bundandır, bir zeytin ağacı bilgeliğiyle yaklaşıvor konulara. Zeytin ağacı gibi bilge, ama okuyanı eddleyen, yanıbaşımızda soluyan ripler çiziyor. Sanayi çarşısına gitmek üzere minibüse bindiğinde öfkesinden yerinde duramayan yazlıkçı öğretmenin "ağzının içi iğne fıçısı". "Iğneler batıyor boğazına, yanaldanna ". Bir yüklenecek ki, kentlisini atlatın duran Hulki Usta'ya... Ama öyle güleç yiizlii bir adamla kar şılaşıyor ki vardığında... Adamın sıcak ilgisi, tatlı dili yaz yağmuru gibi yıkıyor içini: "... İnsan yüreği çok geniş Hocanım, herkese yer var. Yeter ki insan hoşgörmeyi bilsin, sevmeyi bilsin. Ben severim insanları, hayvanları, otları, böcekleri, her şeyi... Hepsine değer veririm... (sf:40) Sonuncıa perdeler kalkar Hocanımın gözlerinden, dalıa bir hoşgörüyle bakmaya başlar dünyaya. Yaşamın küçük sevinçlerine hazırdır yüreği. Değişmiştir. Hiçbir şey dert etmeye değmez bu dünyaua. Yaşamaya bakmalı insan. () da bir "Egeli" olmaktadır gayrı... Ne değin Egeli olsa da, yalnız yöresuv den beslenmiyor Fatma Gürel'in öyküleri; düşündüren, gülümseten başkaldırtan yanlarıyla yaşamın her kesimini kuşatıyor. Çarpıcı gerçeklerini verirken bile acıyı, örkeyi, direnci eritiyor anlatımında. Daha da içe işleyici oluyor böylesi. Bize ranımğı kendi göbeğini kendi kesen kara kuru Hayriye Kaduı, aile baskısına di Fatma Gürel'den on yedi öykü renen Konyalı arkeoloji öğrencisi; sırtın da bir romanın ağırlığını taşıyan Çok tsimli Kadın (Munise, Neşe, Esra, Asuman olarak yaşadıkları) Son Kahvalrı'daki ölen polisin biri nikâhlı, biri nikâhsızyirmi yıl bir arada yaşayan çocuklar büyüten kadınları, Bir Bakraç Teşekküı'deki suskun köylü kadını, toplumun yaşamını çeşitli yönleriyle derinlemesine algılatıyor okura, tüm acılığıyla sergiliyor kadın gerçeğini... "Derinlerdeki Dost" öyküsünün kahramanı Boyacı Necdet, arılarla içli dışlı: "Önemli olan bunların dilinden anlamak, bunlarla uğraşmak. O zaman derineinersin" "Neyin derinine usta" "Doğanın, varlıkların, etrafımızda olup bitenlerin" diyor. Derine inmeyi başarıyor öykiilerinde Fatma Gürel de. " Akşam Yürüyüşü"nde okuru da katıyor gezisine. Okura da seyrettiriyor ustaca betimlemeleriyle Van Gogh un buğday tarlasını, okur da göz göze geliyor ressamın kendisiyle Sütçü Tevye nin karısıyla... "BirSelvi Olmak "ta bakanın buyruğuyla içi boşaltılmakta olan bir şirketin gö müt yaptırma olayı çerçevesinde iç yüzü; yalanla dolanla dönen dolaplar anlatılırken, günümüzdeki bunalımın nedenlerini de algılıyoruz. Hele o "Değişim"deki solçular!... Öykü Ustası Fatma Gürel, Zurnanın Son Deliği, Bir Yaz Gecesi adlı oykü kitaplarından sonra 17 güçlü öyküyle çıkı yor okurlarının karşısına yeni yapıtıyla; "anlattığı sevgiler, arayışlar, umutlar, yanılgılarla tüm yaşamın büyuk gerçeğine bakmayı sağlıyor' Kafana, yüreğine sağlık Fatma Gürel." Karşı Kıyının Işıkları/ Fatma Gürel/ Remzi Kitabevı/158 s. 'Dertnlerdekl Dosr Öykü Ustası Fatma Gürel, Zurnanın Son Deliği, Bir Yaz Gcccsi adlı öykü kitaplarından sonra 17 güçlü öyküyle çıkıyor okurlarının karşısına yeni yapıtıyla; "anlattığı sevgiler, arayışlar, umutlar, yanılgılarla tüm aşamın büyük gerçeğine akmayi sağlıyor" MEHMET BAŞARAN aşam öyle güzellikler sunuyor ki bakıpgörmesinibilene... Birkuşatılıyorsunuz ki değişik renkJer, tatlarla... Bançelerin, evlerin kapıları aralanıveriyor; her biri ayrı bir dıinya... Yo! Alıştığımız güncel yaşam değil bu, içindekıleri değişik pırıltılarla yansıtan, elirnize yüzümüze dokunarak geçen sessiz bir ırmak. Böyle bir ırmak akıyor işte Fatma Gürel'in Karşı Kıyının Işıkları adlı yapıtıiçinde... Karşı Kıyının Işıkları!.. Bir düşünün, sizi de bir yerlere alıp götürmüyor mu bu ad? Nc mi var öyküde? Hiiç, iki delişmen kızın karşı kıyıda geçen, o cıvıl cıvıl kıyıda geçen giizel bir günü; yani işte sıradan bir gün... Ama dönüşe yakın girilen kitapçıda karşılaşılan "o" bir kez karşılaşmaya görün onunla. Sizin de içiniz rüzgârlanır: Geldiğiniz kıyıya döndüğünüzde sayıklar gibi konuşmaz mısınız siz de: "îskele çok güzeldi, ayaklarımızın altındaki toprak çok güzeldi. Çiçekle ağaçlar, kıyıda dolaşan insanlar geçirdiğimiz korkudan habersiz, her zamanKİ gibi yaşıyorlardı işte... Korkusuz yaşamak çok güzeldi (sf. 23). Karşı kıyıda ipildeşen ışıklar, ilk aşk güzelliğindedir gayrı... Gözyaşı şişesi Y GUHiZi YAYıflCıLıK Batman'dan Beykoz'a Cağaloglu yokuşu. Evren han. Kat: 3, No: 62 Cagaloğlu/îsl. Tel: (212)512 4219 Faks: 5121172 Mehmet fARAÇ'tcm HİZBULLAH TARİMİ Güneydoğu kaynaklı sosyalsiyasal araştnmalarıyîa tanınan Mehmet Faraç, Türkiye'de 1 Hizbollafı araştırmast oian "Kod Adı Hizbu!lah*ı Faik Bulufla biHikteyazdı. Faraç, örgütü anlatbğı bu h(\ Ititapta, Hizbullah'ın "Hicret" aşamastnı ve büyük kentlerdeki planlannı gözler önüne seriyor, Gaffar Okkan suikastinin perde arkasını sorguîuyor. Yazar, Batman'dan, Hüseyin Veîioğlu'nun öldiirüldügii Beykoz operasyonuna kadar uzanan kanlı yotcuEukta, 20 bin Işlik vurucu güce ulaşan örgütün cami yapılanmalanm, istitkat örgütierinin bile alol edemeyeceği ttjilefini, İıan bajaotılarıoı, ^ kamyonlar dolüso silah buiunan cephaneliklerinif işkence evlerini ^ | 4 , vegözünü kırpmadan onlarca insanı katJeden militanlann ibret & ^'' Anlatıcı ataların, gizıni yakalamış Fatma Gürel, usuldan usuldan konusmaya başliyor, ama bir güzel sürdürüyor ki, bir de bakıyorsunuz değişik bir ortamdasınız, o ortamın havasını soluyor, o ortamda yaşamaya başlıyorsunuz Bozcadağ'dasınız, küçük Ege kasabasının geleneklerine bağlı, tekdüze, dıırgun yaşamı içinde. " ü Yanık Sesli Kör Çalgıcı" sanki sizin de bildiğiniz, yanık sesini dinlediğiniz biri... Dursun'un değil, güç koşullar içinde kendini yaratan; ekmeğini taştan çıkaran anasının, küçük kavruk bir kadının öyküsü bu. Bir işe tutunamayan oğuldan, bir sanatçı yaratmış Hayriye. Kör değil aslında Dıırsun, ama öyle olmak zorunda. Kadını erkeği ayrı eğlenen, yalnız düğünlerde bayramlarda canlanan Bozcauağ yaşamının ürünü o... Ama üçünrü öyküye geldiğimizde, sanatçımız derin vuruyor kazmayı yere "Kral Ksidos ile Gözyaşı Şişesi", bir kazıbilim öyküsü. Böyle dedımse söz geliSAYFA 10 AtaJanngö BÜTÜN DAÖITIMLARDÂ VE KİTAPÇILARDA (J U M H U H I Y t I S7CYT