Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
köklerinden koparılan, doğdukları yerleri terk etmek zorunda bırakılan, göçe zorlanan, acılı insanlara adanmıstır". Şairin yaşam öyküsü birkaç cümleyle yer alıyor girişte: "1964 yılında Kıbrıs'ta doğdu. 10 yıl Güney Yarım'da, X yıl Kuzey Yarım'da yaşadı. 1982 yıhndan bu yana îstanbul Kıbrıs arasında gelip gidi e Acı tolgalı yolcu AHMET INAM Y olcuo. Köprüde. Kimizamanbir uçtan hir ııca geçiyor köprüyü, kimi zaman yanlamasına. Köprügeliyor: Ortasına yürüvüp, duruyor. anlamasına adımlıyor köprüyü, aşağıya atlıyor. Yolcusu o: Zamanın. Zaman varsa, ölüm vardır. Oliim varsa değişim. Yolcu o. Yolda olan. Sakin ve ölü olarak. Sakin, sükuna ermiş, zamanı ötelemiş. Sakin ölü: Olümsüz ölü. Olümsüzlüğe yiirüyen ölü. Tolga'nın tolgasında sükun var. Başına geçiriyorsun. Yoklukla varlık, ölümle ölümsüzlük, birbirlerine kıvılcımlar yolluyor tolgasında. Saat, hançer gihidir bedeni öldüren dediği gibi, zaman Ibenim zaman titrek rauın alevi sözüyle de zamanla bütünleşir, zaman olur, yürür. Işıkla. Mum aleviyle. Yürek çırpıntısıyla. ' Topal kalmış sessizlik" dolaşır za manda, Tolga'nın ölümle dirim dolaşır. "Ten burkulur, ruh hısıldar". Zamanı önüne katar yürür. Yokluğa vc varlığa. "Çayına şeker atar", "Vakit gibi erir", şekerler. Şeker yok olur. Çaya katıîır. Olümsüzlüğe, ölcrek. Zamanın ııçan ha hsıyla hayata gidilir: Hayat bilgisinden kalınmaz Saclece yaşanır efendim Zaman soyut zaman değildir, yaşanan zamandır. Sevgilinın saban serinliğinde zamanın akışıyla, zamanın nehriyle görüldüğü gibi. Sabah serinliğinde boynun bir ırmak kadar gu/el. Aşk onu ölümden alır, "kırmızı bir çimdik" olarak Gerçekte kırmızı çimdik olduğunıı aş kın Yaşamı sevinci ile titrer şiir tolgası başında; bir sevinç, onu geldiği yokluğa geri götürür: Ben yok oluşa giden bir dize Yokluğa, Yok olmaya, kendisi yok olduğu için yok olmaya Kiınseye veda edemeden yok olacaksın çünkü bu sensin ölümü duyarak, hiçliği; "buhar" için 'de. Merhaba ölüm buharı Yokluğa, ölüme, sonra yaşama sevincine, sonra yokluğa, sonra yeniden ıımuda. Umut, umutsıızluk, varlık yokluk içiçeliği, arr ardalığı. Sonunda göğe götüren uir süreç: Durmadan Canımız gökyüzüne doğrıı akmakta Can göğe akar, can gokselleşir; yok olmaya iıildiği anlarda bir el onu korur: Derviş eli var omıızumda Ya o da yok olursa bir gün gelccek olana nasıl karşı koyulur? Göğe yükselir, sevginin eli onu korur, artık bunıın altında Kalmamak gerekir, sevginin hakkını vernıek. Birbirini sevmeyenler Uyku vakti ayrılırlar Benim artık ııykum yok. Yokluk ve varlık titreşimleri onu ııyanık tutar. Sevgiye açık tutar. Varlığın genişleyen ufkuna. Uruk ardına kadar açıhr. Ulaşılmayana Tolga Suyolcuoğlu Ulaşamadıkla\ Intg.ı Su>"ItUUftlll rırnla mı NAklNOUJLKR Olçülüyor mut\MOI.Oİ1SI luluğıın tartısı Ulaşmaya, uzak denizlere, yokluğun varlığı değdiği yerlere, ulasmaya şiirini uzatır. Ufka yapılan yokuluk pusulasızdır, "sar kaç yürek" sollanır yalnızca. Yaka bağır açık, korunmasız yürür sınırlarına doğrıı, yürüdükçe kırılır: Kırılgan bahçelerle dolu yüreğim Yolcudıır o: Kırılgan yolcu. Direngen yolcu. tnler, haykırır. Dizeler çıkarır, kendi uçıırumuna düşerek. Kendi aksimi duyuyorum surekli uçurumlardan Kendi aksini dııyar içindeki uçurumlardan. Dtşındaki ııçurumlardan. Olümden, ölümsüzlükten. Yolcudıır o. Tolgası şiir tolgasıdır. Sükun içinde varlık ve yoklukla girdiği savaşta, uslıı bir tolgadır başındaki. Göğü dinlemek için. Gelecekten gelecek şiirlerini. Abbas yolcu yok yalnızca, bıından böyle, bir de Tolga Yolcu var. Işte öyle." Sakin Olüler Antolojisi / A Tolga Suyolcuoğlu / Can Yayınlan / 64 s. vor. Bu kronolojik öyküyü kitabın bölüm adları ile birleştirdiğinizde, asıl oykünün çatısı ortaya çıkıyor. Ardından şiirlerle biılikte canlanıyor gerçek öykü. Bu, hem Faize'nin, hem delutabını adadığı herkesin öyküsüdür. Aslında bir parça hepimizin dc öyküsüdür. Yıl 1974, Kıbrıs Harekâtı... Televizyon yeni girmiş hayatımıza. Yaşıtlarım İlk aşklarının coşkusunu yaşıyor. Televizyon ekranlannda savaş görüntüleri var. Faize orada; savaşın yaşandığı yerde. I lenüz on bir yaşında; silahlar, acılar, ölümler ortasında. biz ekrana yansıan kadarını biliyoruz. Ötesini biliyor ; aize, yaşıyor. Ama kan kokmuyor şjirleri Faize'nin. Silah sesleri duyulmuyor, bağırmıyor sözcükler. Hani susarak katlanmak vardır acıya; bağırıp çağırmadan, vakurla... Aslında 'katlanmak da değil bu; alıp acıyı eklemek kendine, ıın ufak etmek ve özümsemek onunla yaşamayı. 'Unutursıın' diyenlere inat, unutmadık, onunla ve direnerek ayakta kalmak. Bedeli mir* Şiirlerden biri Tsikanalizin Yollarında' adını taşiyor. Sözlüğü karıştırıyorum. Şunlar yazıyor psikanaliz sözcüğünün karşısında: "Insanın uyumlıı veya uyumsıız davranışlarının kaynağı sayılan bilinçaltı çatışma ve güdüleri araştırıp bilince çıkararak davranış sorunla rını çözümlemeyöntemi. Ruhi çözümleme". Bu şiirden iki dize: l u dikilir karşınızda. Büyümedim, der, iç büyümedim. Martıların üzerine yıkılan cinayetler kadar anlamsız bir şey bu; savaştılar, öldürdüler ve cinayeti bizim üzerimize yıktılar. tkinci şanıs neredeyse hiç girmemiştir şiirlere. Kendi iç sesiyle yazar, onunla seslenir, 'bir seni sevdim bir hatıraları' de se de, fikrimin ince gülü adlı şiirde, bunu bile kendi kendine söyler gibidir. Çatı katında şarkı söyleyen kadınlar, yüreğini Larnaka'da bırakmış bir adam, dııa eden bir kadın Sarıova'da, göç acısını yaşayanlar ve kendi yurdunda yabancı olanlar... Bütün bu kimselerin acısını acısı bilmiş Faize. Bilge Karasu için yazılan şiir ayrı durur gibidir diğerlerinden. Ama o da seslenmez ikinci kişiye; kararan bir suyun acısını, öfkesini duyumsatır. Kendi iç sesi ile yazması, bireyci bir şiir yazdığını göstermiyor. Bir yanı ile yaşadığını, duyumsadıklarını yazarken, öte yandan bir toplumu paramparca eden göclerin üzerindeki örtüyü aralıyor ve kalkan tozları gösteriyor bize. 'Darağacından bozma anırmezarlar' dizesi ise doğrudan bir toplumsal yarayı işaret eder. Şıirlerde lirı/.m ve keder öne çıkıyor, ama çocuksu bir masıımiyet giydiriliyor bunların üzerine. Belli ki direnme biçi midir bu şairin. 'Lastik yerine yaktlmış bir yürekle düşmek göç yollarına', ama 'coğrafyanın burnunu uzatır göçler' diyebilmek... Hani yarım kalmış,yaşanma mış zamanlar vardır; Faize'nin çocukluğu da öyledir. Yarım kalmış çocukluğu ile bakar geriye ve alır uzatır coğrafyanın burnunu, geçtiği tüm yollardan. Çünkü tarih yalan söylüyordur. Çünkü tarih inkâr ediyordur. Vc birileri o yarım kalmış çocuklukların, çocukluğu yarım kalanlann/bırakılanların gerçek öyüsünü yazmalıdır. Masumiyetin öykiısünıı . Günlük konıışma dilini alır oturtur şi ire, Faize. Sıknıadan, sıkıştırmadan, konuşur gibi yazar. 'Bir sabah hareketsiz bir iasminum olarak / uyanma olasılığı korkutuyor beni' ya da 'adalı aşklar adı na sevgilinın göbeğini / yeşil kaıemle çizdiğiniz günden beri' dizelerinde olduğu gibi. Şiir çoğu zaman dizede değil, bütün dedir: "dantel kıyılardan şehre dönerken ölümü cinayetten ayıran şey sarı çiğdem çiçeği olabilir mi diye sorup duruyorum solumdaki hırçınlığa"' • ' Ancak, zaman zaman şiir dışına düşüyor, tam bir konuşma diline aönüşüyor dizeler: "teneke saksıları seviyor diye neden aşağıladık sardunyayı balkon kabul etmedi dedik mütemadıyen" Bu dizeleri rahatlıkla bir düzyazı olarak okumak mümkün. Hatta 'mütemadiyen' sözcüğii, düzyazı olarak okuduğtımda bile rahatsız etti beni. "köprülerde domales satan öğretmenlergördüm bu şehirde" dizeleri de, şiir dışına düşmüş dizeler. "balkonun balkon olmak için günde iki kez sulanmaya sardunya seven âşıklara" nasıl ihtiyacı varsa, bizim de öyle ihtiyacımız var sahici duyarlıklara. Işte Faize'nin şiiri için varılabilecek en doğrıı yargı, sahici oldııklarıdır. Yer yer sürtüp kanatsa da dizlerini, kendi olan, kendine yaslanan şiirlerdir onlar. • Her Aşk Doğduğu Yere Benzer / Faize Özdemirciler/ Şiir /1 lcra Sıır Kıtaplıgı/200l Coğrafyanın burnunu uzatır göçlar "Lastik yerine yııreğimi yaktım da Öyle düştüm psikanalizin yollarına" Kitabın arka kapağında siyah beyaz bir lotoğraf ver alıyor. Büyük olasılıkla, şairin çocukluğuna ait bir rotoğraf. Ama bu fotoğrafın öyküsünü okuyabilmem için, 22. saytada yer alan fotografı görmem ve 'Kırgın Bir Evin Fotoğrafları'nı okumam gerekiyormuş önce. Panikos Hrisanthu'nun çektiği, kırık dökük, ama en çok 'kırgın' bir evin fotografı bu. Arka kapaktaki fotoğraiı alıp, bu kırgın evin onüne yerleştiriyorum: Zangalak ağacının altında bir masa, masanın üze rinde minik bir kız çocuğu, anne, baba, abla... Baba özenle tutuyor minik kızını. Kızın gözleri objektife oıdcmıyor. Nereye?.. Uzak, çok uzak bir yere. Şürin dur duğu, hüznün koyulandığı, gitme'lerin zorunlu kılındığı bir yere. "zaman ılk kanadığı yerden başlatır bir kadının yolculuklarını" Eğer o kanama başlamamışsa, asla yola çıkamayacaksınız demektir. Bir yerlere gitmeyecek, bir yerlerden gelmeyecek, bir şeyleri başlayıp bitiremeyecek, şiiri, hayatı, sevinci, acıyı... tadamayacaksınız demektir. Ölümü cinayetten ayıran şey'in sarı çiğdem çiçeği oldıığunu asla bilemeyeccksiniz demektir bu. Hani "anne elinin değdiği ne varsa/yetişir imdadına" diyor ya Faize, anne eli değmiş gibi değiyor şiiri de yüreğime. Derinue Dİr kuyunun kapağı açılıyor da, içinden Kerime Nadirler, Çalıkuşları, Kemalettin Tuğcular... çıkıyor. "kapılarımız pencerelerimiz açık/şiir girsin diye miydi?".. Öyleydi. Ama keder de girecekti şiirle, ayrılıklar, göçler, kopardıp atılmalar, savrulmalar da girecekti. "babaları deniz şarap ve şarkı/anneleri gül ve mahlep kokan çocuklar'ı anlatırken, kendini de anlatır aslında. Kitap boyunca denize, şaraba, şarkıya bulanmış bir babanın, gül ve mahlep kokan bir annenin ellerinden tutmuş bir kız çocu Allah kimseyl yasemlnsiz bırakmasın Kıpgın bir ev fotografı ÇİĞDEM SEZER er Aşk Doğd uğu Yere Benzerf*), Faize Ozdemirciler'in dördüncü kitabı. Hera Ya yınları'ndan çıkan kitap, 'her aşk doğduğu yere benzer', 'her şiir doğduğu aşka benzer' ve 'bir kitabın daha sonıına gelirken' adlarını taşıyan üç bölümden oluşııyor. Kitabın girişinde şairin şu sözleri yer alıyor: "Bu kitap tarih boyunca ve bugün SAYFA 16 CUMHURİYET KİTAP SAYI 614