Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21. Yiizyıl ve Türkiye BARIŞ DOSTER S trateji, uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi konularındaki çalışmalanyla bilinen, TV programlarından, makalelerinden ve bugüne dek yazdığı 9 kitaptan tanıdığımız Erol Mütercimler, Güncel Yayıncılık'tan çıkan son kitabı "21. Yiizyıl ve Türkiye"de de ufuk açan düşünceler, düşünmeye yönelten sorular ve stratejik çözüm önerileriyle okurun karşısına çıkıyor. Kitabının ilk üç bölümünde tanım, kavram ve kapsam üzerinde duran yazar, strateji, ieostrateji, jeopolitik, stratejik öngörü kavramlarını açıklıyor. Dördüncü bölümde devletlerin dış politika stratejilerinı inceleyen yazar, beşinci ve son bölümde ise ülkemizın stratejik önceliklerini, dış politika sorunlarını ve 21. yüzyılda Turkiye'ye ilişkin çözüm önerilerini sıralıyor. Türkiye'nin Rusya, Yunanıstan, Suriye, Iran, Çin, Japonya, îsrail ile ilişkilerini de ayrı ayrı ele alan Mütercimfer, küreselleşme, Kıbrıs sorunu, etnik terör ve Güneydoğu meselesi, eğitim, kadın, çokkültürlulük ve özel tim gibi gündemdekı sorunları da bağımsız başlıklar altında inceliyor. trendlerle açıklayabileceğiz?" diye soruyor. Teknolojideki gelişmenin çok şey olduğunu, ama her şey olmadığını anlatan Mütercimler küresel teknolojik gelişmelerin, küresel ekonominin gelişmesini yarattığını ama küresel toplumun gelişmesinin farklı argümanlarabağlı olduğunu ifade ediyor. Son yıllarda sıkça dillendirilen ve çokça da alıcı bulan "devletin küçültüımesi" terimi üzerinde de duran Mütercimler, bunun ancak "sosyal devlet" kurulmuşsa olabileceğini belirterek "Türkiye gibi ülkelerde devletin rolünün küçültülmesi havalciliktir, gerçekleri matematik zekayıa değerlendirememektir" saptamasını yapıyor. Mütercimler, ülkemizde ulusal burjuvazinin eğitim, gelenek ve aristokratik davranış genlerindeki eksiklik ve bozukluklar neaeniyle, sosyal devlet yerine derin devletin ortaya çıktığını belirtiyor. Türkiye'nin güçlü, etkin, saygın bir ülke olabilmesi için jeopoütikasını bir koz olarak kullanabilmesi ve bunu başarmak için de strateji yönetimi uygulaması gerektiğini düşünen Mütercimİer, anayasadan iaikliğe, zorunlu eğitimin süresi ve niteliğinden yerel yönetimlere kadar, ülkemizin öncelikleri konusundaki önerilerini 17 madde, strateji geliştırilmesi gereken argümanları ise 8 başhk altında okurun bilgisine sunuyor. • 21. Yiizyıl ve Türkiye/ Erol Mütercimler/ Güncel Yaytncılık/ îstanbul, 2000/ 544 s ParisAmsterdam GÜLTEKİN EMRE • ki küçük kitap..(Yoksa kitapçık mı demeliydim ?): Üç Gün Paris (1998) ve Amsetrdam'dan (1999). Yani, Fotoğraf Arkası Notları. Resimli kent rehberi gibi; haritasız, Bakışsız Bir Kedi Kara sanki. Cemal Süreya bir kitapta resmin ne denli gerekli olduğuna ışık düşürüyordu bir yerlerde, işte öyle! Şiirle (notlarla) ya da öykücüklerle fotoğrafların sevişmesi, hem de bir yabancının özüyle, hem de herkesin gözü önünde.Inci Asena, 4, 5, 6 Kasım 1998'deki Paris günlerini kente ilişkin notlarla, fotoğrar makinesinin objektifine yansıyan görüntülerle beziyor. Üçgünlük Paris duyguları, düşünceleri, düsleri, kim için mi? Elbette "Istanbul"u daha çok sevmek için. Pans yolundayken lnci Asena, Cahit Külebi'nin Paris şiirinin ilk dörtlüğünü mutlaka ezberinden bir kez daha geçirmiştir: "Paris deyince aklıma/ boğuk sesli bir kadın geliry Şarkı söyler uyicusuzluğa/ Göğsü bir iner bir yükselir." O, ilkin oteline yerleşir, daha sonra da çevreyi tanımaya girişir, yani sefere çıkar bu düşler kentinde. Yolcu, odasının penceresinden kentle tanışmaya başlayabilir artık "Otel odası yalnızlı4ı"nı tada tada, bir hüzün alacasında. Geçmiş, sevilenler geride kalmıştır, sevdiklerine ancak telefonla yaklaşılabilir, "ada miUer var"dır çünkü. "Otelin antetli kâğıtlan vebir kalem" yeter duyguları fotoğraf arkalarına yazmaya. "Yaşamava yeni bir yaşama" bir başka kentte, kısa da olsa, başlanacaktır artık. Büyük bir burukluk ve belki de özlem içinde yalnızlığın yaratıcılığına sığınarak kentin sokaklarına atmaz da ne yapar kendini lnci Asena? İlk iş odasından çatılarını gördüğü Paris'in evierine, ara sokaKİarına, caddelerine, meyhanelerine, lokantalarına, sinemalanna, tivatrolarına, alanlarına, pazarlarına, dükkânlarına dalmak düşer yolcuya, madem ki gelindi, görülecek ve yaşanacaktır ask içinde, aşk içinde, aşk gibi hiçbir şeyi kaçırmadan. Yorgun argın otele dönüldüğünde, belki de bir kahve içimi molada şu cümleler de geçiverecektir bir fotoğrafın arkasına: "Paris çatılarını neden sevdiğimi, neden/ sevmem gerektiğini birisi bana anlatmalı.../ Öyle mi söylediler. Onun için mi? Ama ben/pek çok kentte eski çatılara bakmayı/ saçakları seviyorum." lnci Asena Paris sokaklarını arşınlarken Melih Cevdet'in Paris'te Eski Bir Evde şiirinin son dörtlüğünü düşünmüş olabileceğini düşündüm ben de: "Paris'te eski bir evde oturdum./ Bilmem mi, yalnızken bir tuhaf olurum/Çileği kokulu tstanbul'da doğmuşum,/ Sardalyanın pulları yapışmış ellerime." Bir başka kahve molasında da "Paris'te salt sokakları ve kahveleri için/ yaşanır." diye not düşer lnci Asena. Sonra da, "Evet yalnızstn, hepimiz/ yalnızız aslında bak. Bu kalabalığın/ yalnızlığıdır. Bu bir oyundur." diye not düşer. Her yolculuk, giz biraz oyun Parit yokmda Mütercımler'in kitabı, sadece konuyla ilgilenenler, uluslararası ilişkiler eğitimi alanlar, askeri öğrenciler, uzmanlar, akademisyenler, gazeteciler, işletmeciler ve politikacılar için değil, bu lconularda her gün, hemen hemenner kanaldan bil;i ve yorum bombardımanı altında kaan yurttaşlar için de başvuru kaynağı ve başucu kitabı olma özelliği taşıyor. Kıtabında 21. yuzyıl ve Turkıye'de 2030'lu yıllara ışık tutmayı amaçlayan Mütercimler, stratejinin bir bilim olarak kavranmasını istiyor ve stratejiyi "geleceği bilmek değil, aynı zamanda geleceğe yön verebilmek" olarak tanımlıyor. Yazar, stratejiyi her kademedeki karararaç amaç bütünlüğü içerisinde değerlendiriyor ve bu düşüncenin her alanda çeçerli olduğunu savunuyor. Mütercimer, Türkiye nin, ancak doğru stratejiyi izlerse, amaçlarına ulaşma yolunda gerekli adımları atabileceğine dikkat çekiyor. Konuları ele alış biçimi ve düzeni, ideolojik örgüsü ve sonundaki çözüm önerileriyle uzun süreli bir emeğin ürünü olan kitabında, Türkiye için Dİr model önerisi de geliştiren yazar , ekonomik alandaki küreselleşmenin, sosyal alandaki küreselleşmenin önüne geçtiğini anımsatıyor ve bu durumun gelecekteki olası büyük tehlikelerin de nabercisi olduğunu vurguluyor. Türkiye gibi ülkelerde küreselleşmenin argümanlarıyla toplumun geleneksel değerlerinin çeliştiğini, bunun sonucunda ortaya çıkan tepkilerin işsizlik, kimlik krizi, mikro milliyetçi cıkışlar, köktendinci tepkiler ve sosyal devletin önünün tıkanmasına yol açan kamusal alanın çöküşü olarak değerlendirilebileceğini ifade eden Mütercimler, ulusal ekonomilerin kontrollerinin gittikçe zayıfladığı bir dünya ekonomisinin etkilerinin, öteki yerlesik politik anlam ve güç dengelerini de altüst ettiğinin altını çiziyor. Dayatdarr stratejik lcavramlar yerine ulusal ve bölgesel düşünme yeteneğini geliştirmemizi öneren ve bu sayede geleceği daha kolay kazanabileceğimizi vurgulayan Mütercimler, "Balkanlar, Kafkaslar gibi benzeşme gösteren jeopolitik oyun alanlarını bir lcenara bırakarak (çünkü buradaki olayları açıklamak klasik kavramlarla çok kolaydır), Doğu Timor ya da Pasifik Adaları ya da Avustralya'da Aborojinilerin, Yeni Zelanda'da Maurilerin taleplerint hangi Golecefie ışric tutmak Î değil midir? Sonra da tlhan Berk'in Paris e ilişkin şiirinden aklında kalan kımi dizeleriyle kentin kalabahğına karışır yine lnci Asena: "tkiye bölüyor Seine nehri Paris'i ve dökülmüyor hiçbir yere/ hiçbir ölüme". Ardından lnci Asena'nın notu: "Taşlar ıslak, sabah dingin/ ince bir yol iniyotj sağlı sollu eski kitapçı dükkânları/ Seine nehrine." Ve söz yine llhan Berk'te: "Ve en uzun gölge diye düşünüyorum Eyfel kulesinin gölgesini"... Sonra Paris'in kültür tarihine kazınmış Rodin, Balzac, Jean Lambert, Rucki, Barncusi, Jean Coaeau, Matisse... ve başka sanatcılar lnci Asena'ya eşlik ederler yapıtlanyla, dizeleriyle. Sonrası Enis Batur'un o uzun şiiri Gece Kurda Aittir'de var: (Resimli Paris Kılavuzu, 19861987) ya da Nâzım Hikmet'in Sensiz Paris şiirinde: "sensiz Paris, gülüm/ bir havayi fişeği/ bir kuru gürültü/ kederli bir ırmak. lnci Asena, üç günlük Paris yolculuğundan yorguR ama mutlu döner Istanbul'a. Sonuç: Üç Gün Paris kitabı çıkar ortaya. lnci Asena Amsterdam'dan de vam eder. Fotoğraf Arkası Notlan'nı yazmaya. Tarih: 1014 Mart 99'dur ve onun boynunda yolculuk arkadaşı fotoğraf makinesi Hollanda'nın başkentindeki gizli el sıkışmaktadır: Kuğular, mavnalar, kanallar, insanlar, bisikletler, çiçekçiler, köprüler, evler, gölgelen suya yansıyan ağaclar, dükkânlar, sokaklar, yalnızlıklar, özlemler, geçmiş... Fotoğraf Arkası Notlan'na ve fotoğraflara yansır beş gün boyunca. Bir başka bakışın izlerini taşıyarak kitaplaşır bunca duygu, bunca eözlem, bunca düş... Amsterdam dan'ı okurken Demir Özlü'nun mekân olarak Amsterdam'da geçen Kanallar (1991) anlatısına yeniden bir göz atma gereği duydum. Demir Özlü'nun anlatısında, lnci Asena'nın yazdığı "Sevinç o ya da acı; aşk o ya da nefret;/ umut o ya da düş kırıklığı;" mi vardı? Her yolculuk biraz da bunları içermez mi gizemin yanında? Yolculuklar ne öyküler gızler ya da ne öykülere gebedir. Fotoğraflar, notlar gizlere, öykülere yatakliK edebilir mi? Neden etmesin? Bir başka gezgıni ve yıne Enis Batur'u ve onun Iki Deniz Arası Siyah Topraklar (1997) kitabını anımsadım ve dönüp bir kez daha baktım, bu, günlüklerle, fotoğraflarla beze.Ji benzersiz kitaba. lnci Asena'nın Üç Gün Paris ve Amsterdam'dan kitaplarını okurken bana başka şiirleri, kitapları, yazarlan çağnştırdı, beni daha da zenginleştirdi. O, beni fotoğraflardaki öykülere, gizlere, tanıdığım kentlere, sokaklara götürdü bir kez daha. 20 yıldır yaşadığım Berlin'e bir başka gözle, onun gözüyle, bakmaya çahştım. Eğer înci Asena Berlin'e gelseydi kentin nangi görüntülerine tutulurdu, çektiği fotoğraflann arkasına hangi notları düşerdi, hangi öykülere selam çakardı, diye düşündüm. Doğrusu, iyice meraklandım. Her kent gizemleriyle, uyandırdığı düşlerle vardır ve her kent kendini derinden, içten kavrayacak, duyumsayacak yolcusunu bekler. Berlin'de lnci Asena'yı bekliyor. Acaba lnci Asena da Berlin'le buluşmaya can atıyor mu? Işte bir merak konusu daha! Bir de, lnci Asena Istanbul fotoğraflanyla, o fotoğraflara düştüğü notlarla karşımıza cıkmayı düşünüyor mu acaba? Yıllardır yaşadığı kentin nerelerine, nelerine, nasıl bakıyor, merak edilmeyecek gibi değil.lnci Asena, Üç Gün Paris ve Amsterdam'dan kitapfarıyla yolculuk özlemlerimi depreştirdi. • Üç Gün Paris/ lnci Asena/ Adam y /lW/152 Amsterdam'dan/ îna Asena/ Adam Yay./ 1999/ 80 s SAYFA 17 Yotculufc öztenH Î Incl Asena Istanbul fotoğraflarıyla, o fotoğraflara duştuğu notlarla karsımıza cıkmayı duşunuyor mu acaba? Yıllardır yaşadığı kentin nerelerıne, nelerlne, nasıl bakıyor. merak edllmeyecek gibi değil. CUMHURİYET KİTAP SAYI 533