Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•• halkasıgibigörmezorundaolduğumuzanlaşdır." bıçiminde bir yaklaşımı benimsediğini ortaya koyar. Aynca bu yaklaşımını §u görüşle de destekler: "Islam felsefesini, asıl Doğu felsefeleri, mesela Hind veya Çin düşüncesi gibi kendi başına ele alamayız. Hatta bu bakımdan onu, bir dereceye kadar Batı felsefe tarihinin bir halkası gibi görmek doğruolur."(2) Islam felsefesinin konumu ile ilgili bu vargı benimsenmediği sürece genel felsefe ya da ortaçağ felscfesi tarihi yazanlar H. Z. Ülken'in de belirttiği gibi "Islam felsefesine vcr ayırmamaktalar; E. Brehier gibi ayıranlar da bu yeri fazla dar tutmuş görünüyorlar." Ülken'in verdiği örneğe Bertrand Russel'in dünyada ve ülkemizae çok tanınan üç ciltlik "Batı Felsefesi Tarihi"ni de ekleyebiliriz; yaklaşık 1200 sayfalık yapıtta, Islam felsefesine ayrılan bölüm yalruzca 12 sayfa, yani yüzde bır oranında... Ne var ki, Frederick B. Artz bir bakıma gelenekselleşmiş bu tutumu aşmış, çalışmasında Islam uygarlığına yüzde sckize varan bir oranda yer vermiş; aynca kalıplaşmış anlatımı da yer yer kırmayı başarmıştır. "Islamın Doğası" başlıklı giriş bölümünde bu dinle ilgılı oldukça sağlıkh bilgiler verdiği gibi dinin özüne donük değerlendirmeler de yapar; sözgelimi "Muhammed her zaman törensel kJgdann dinsel disiplin için özsel olsalar bile ıkincil olduklannda diretmişti" saptamasını ortaya koyar ve bunu destekleyecek söylemi de hemen ekler: "Eğer oruç tutan biri yalan söylemeyi bırakmazsa, Tanrı yiyip içmeyi bırakmasına aldırmayacaktır". Bu gibi değerlendirmeleri arasından şimdi aktaracağımız ise üzerinde durulmasıgerekenbirgörüş: "islam.ömeğinSelçuklular gibi YunanRoma geleneğinin dışında olanyeni halklar Müslümanlığa dönünceye dekfanatikleşmedi..." evet.böylediyorF.B. Artz... Yazar ilk tek Tannlı din gibi, tslamın da inananlannın hem dinsel hem dünyasal yaşamını yer yer ince aynntılara dek uzanarak düzenlediğini belirttikten sonra, dünyasal olan düzenleyen Islamsal kurallardan da söz eder. Temel kaynak Kuran'ın yanında, "îcma" ve "Kıyas" yöntemlerini daha doğrusu tüzesel kurallan da ele alır. Kabaca söylemek, bilginlerin oybirliği ile karara bağladıklan tüzesel hükumlerin oluşması demek olan "Içma" ve önceki bir kararla karşılaştınlarak yeni bir karar elde etme yöntemini belirten "Kıyas"ın Islam tüze dizgesini (sistemini) doldurarak, dondurduğu kanısındadır. Oysa bu konuda kimi kaynaklar, tüzenin bu sınırlandınlmasına bu yöntemlerin kendileri değil de, bu kurallann uygulanması yolunun kesilmesinin, yasaklanmasının neden olduğunda birleşirler. temin Ingilizce kavramlar için uygulanması çok yerinde olmuş. Kimi kavramlar için de iki ayn Türkçe karşılık kullanılması da şaşırtıcı olabilir, örneğin Rönesans için Yenidendoğuş ve, Yenidendirilis'in kullanılması gibi. Bir başka kanşıklık aa "ilim adamı", "bilim adamı", "bilgin, deyimlerinde yaşanıyor; hangisi neyin karşılığı olarak kullanıkıığı pek anlaşılmıyor. Bir yasanın adının kullanımında basınımızda da çokça görülen bir yanlışlık bu yapıtta da yer almış. "Yurttaşlar Yasası", YurttaşliK Yasası" olarak adlandınlmış. Bu iki yasa arasındaki aynm tüzede pek belirgindir; birini ötekininyerine kullanamayız. Öte yanda yapıtta Türkçe yazım kurallanna ve noktalama imlerine uymayan kimi kullanımlara yer verildiği görülür. Sözgelimi, Türkçe yazımı "ortaçağ" olan sözcüğün kimi yerde "Orta Çağ" olarak, kimi zaman da kurala uygun yazılması şaşırtıadır. Yapıtın adı için de aynı durum söz konusu. Aynca, Idea Yayınlan'nın özenine ters düşen bir biçimde, kitabın alt başlığının yazımı kapakla iç sayfada başka başkadır. Noktalama imi bakırnından Türkçeye uymayan uygulama "ve" ile virgül iminin vanyana kullanılmasında görülür. Söz öbeideri ya da ardı ardına gelen tümcecikler birbirinden hem "ve" ile hem de virgül ile aynlmışlardır. Bu uygulama yapıtın daha ilk sayfalannda görülür. Ne var ki, kimi bölümlerde yalnızca "ve", ya da yalnızca virgül kullanilmıştır; bunu olmaması gereken bir uygulama olarak düşünüyoruz. • C) Frederick B Artz, Orta Çaglartn Tinı, Çev.A Yardımlı, Idea Yaytnevi, Ist 1996 (V H. Z. Ülken, İslam Felsefesi, Ülken Yaytnlart, tst 1983. (23)A.g.y. (4) Imam Gazzali, Tehâfüt elFelasife, Çev.: Dr. B. Karlığa, Çağrt Yaytnlart, Ist, 1981. O)A.g.y. "YkrttaştarYasaa" kırdığını belirtir. Oysa Gazali bu tutumuyla aklın yanlış sonuçlar doğurduğunu ileri sürerek aldı dışlamış, inanca "gönül gözü"yle bakılmasının yolunu açmış böylece inancı akıl yoluyla açıklamaya çalışan skolastik felsefenin soluğunu kesmiştir. Daha doğrusu Sokrat'ı, Platon'u, Aristo'yu v.ö, "ahmaklar topluluğu" olarak görüp özellikle de Aristo'ya "sapıklann reisi"(5) unvanını vererekyalnızca skolastik felsefeyi değil, tüm felsefeyi yadsımıştır. Kendinden önceki Islam düşünürlerine, Farabi ve özellikle Ibni Sina'ya ağır biçimde yüklenmiş, onlann akıl ile felsefeyi uzlasnrma eörüslerine adeta saldırmıştır. Hilmi Ziya Ülken in dediği gibi, kuşkuculuğu benimsemesi ve akıl ile ilgili eleştirileri onu Descartes ve Kant gibi bilimsel bir yönteme değil koyu imancıbir oluşuma götürmüştür. Her ne kadar inanca sağladığı olanaklarla, yazarın belirttiği gibi: "mistisizmi (sufiliği) Müslüman tannbilimin ana akıntısı içine ve dinsel kullanıma getirmeyi" başarmışsa da, felsefeye karşı tutumu, 12. yüzyıldan başlayarak islam düşün yaşamından felsefenin tümüyle dışlanmasına ve düşünsel ortamın günümüze değin dondurulmasına neden olmuştur? Ne var ki F. B. Artz, Gazali'ye ayırdığı bölümde, onun Islam dünyasında yüzyıllar boyu süren ve sürmekte olan bu olumsuz etkisini geleneksel Islam felsefesi anlatımını aşamadığı için vurgulamaz; böylece pek çok yazar gibi Gazali'yi tek yönüyle tanıtır okuyucuya. Bu ara ilginç bir benzetme de yapar; Gazali'yi Hıristiyan dininde reform yapan Martin Luther ile karşılaştınr; özgün bir benzetme... Ne ki, felsefeye bu denli karşı çıkan Gazali'nin görüşlerini açıklamak savlannı tanıtlamak için, varlığı "atomculuk"la açıklayan felsefe akımına Daşvurduğıınu, çoğu zaman da Aristo mantığından yararlanuığını anımsatmalıyız. Gazali'nin gerek felsefe karşıtı, gerekse bu çeliskili tutumu, kendinden sonra gelen ve tsfam felsefesinin hem en ünlü hem de son düşünürü olarak kabul edilen Ibni Rüşt (öl. 1198) tarafından ağır biçimde eleştinlecektir. Ne var ki F. B. Artz, Ibni Rüşt'e ayırdığı yaklaşık bir sayfalık bölümde bu elestiriden söz etmez. Yazar, Ispanya'da yaşaaığı için Ispanyol olarak kabul ettiği, oysa Berberi asıllı olan Ibni Rüşt'ün özgün bir Arişto yorumcusu olduğunu belirtir, ardından: "Kuran çeşitli gerçeklik türlerinikapsıyordu; sıradan insan için geçerli olan dışsai bir anlatımın altında kutsal kitapta felsefeci içingizli bir anlam daha vardı" tümcesiyle Ibni Rüşt'ün ikili görüşünü açıklar ve daha sonra bu yaklaşımın Latin Hıristiyanlıkta "çifte gerçeklik" adı altında dolaşıma gireceğini vurgular. Işte Ibni Rüşt için verüen bilgi bukadardır... Öte yandan yazar da bu cimriliğin ayırdında olduğundan, Islam uygarlığına aynlan bölümün çok az olduğunu belirtir ve bunun nedenini de "yer darlığı"na bağlayarak açıklamaktan kendini alamaz. Oysa Batı ortaçağının kimi konulanna ömeğin yazın ile ilgili aynntılara kitabın oylumuna göre öyfe geniş yer verir ki, yaptığı bu düzenlemeyi kenai de aşın bularak okuyucudan bu tutumunun hoş görülmesini ister... F. B. Artz'ın bu isteği, dünyanın ilk toplumbilimcisi olarak kabul edilen Ibni Haldun (öl. 1406) için yalnızca dört saür ayırması, haksever okuyucu tarafından pek kolaylıkla yerine getinJeceğe benzemiyor... Beşinci bölümü oluşturan "Islam Uygarlığrnın ardından gelen bölümlerle okuyucu artık ortaçağın tam içine girer; Batı ortaçağını türlü boyudarda keylfle izleme olanağını bulur; bu koca öyku insanı öyle sarar ki, kitabı bitirmeden rahat edemeyiz. Bu bakımdan Türkçeye kazandıran Idea Yayınevi'ni kuduyoruz. Çeviriye gelince, çevirinin ne denli an Türkçe tudcusu ile yapıldığını her tümcede duyumsamamak olanaksız; ama bu tutku kırk yıllık "tsrailoğlullan"nı "Israilçocuklan"na dönüştürmemeli. "Osmanoğulları" yerine "Osmanlıçocuklan" demeye kalkışsak yalnızca gülümsenie ile karşılaşmayız, anlam kaymasına da neden oluruz. Islam tüzesınin alışılmış kimi kavramlanna da Türkçe karşılıklar getiıme güzel bir deneyim ama bunlann hangi kavrama ait olduklannı bulmak çok zorlaşmış; hiç olmazsa bulunan sözcüklerin yanına ayraç icinde örneğin (Icma) veya (Kıyas) gibi yazılarak anlaşılma kolaylığı sağlanmauydı. Bu yön , j r •"' '.• !İ( Türk Edebi) atının Biricik Dadaist Şairi MÜMTAZ ZEKİ TAŞKIN'ın tüm şiirleri tek kitapta KutsalkltapalntMan Öte yanda yazarın, Kuran'dan yaptığı aktarmalann kimilerinde süre adı verümemesi kutsal kitap alıntı geleneğine aykın düşmektedir. Sözgelimi "hükümet ile ilgui alıntıvı buna örnek olarak gösterebiliriz. Islami nükümetin oluşumundan, hükümetin görevlerinden dahası hedeflerinden söz eden bir bölüm, süre ve ayet bildirilmeden "Kuran şöyle der" diyerek sunulur. Oysa bilindiği gibi, devletle, hükümetle ilgili bu denli açık bir bildiri Kuran'da yer almaz. Aynca yazar, lslamda herkesin hem Tann hem de Yasa önünde eşit olduğundan söz eder ve bunu birkaç kez vurgular. Oysa bilindiği gibi kadınerkek eşitsizliği yani cinsel esitsizlik Islam'ın temel dayanaklanndan biriair. Yasanın hem dinsel alanda yer alan yaptınmlannda hem de dünyasal alanı düzenleyen hükümlerindc kadınerkek aynmı vardır. Dinin inanç bölümünde eşitlıkten söz edilebilir ama, ibadederle birlikte esitsizlik başlar. Islam, kimi ibadetiyalnızca erkek kullanna özgü kılmış kadın kullannı ise bunlardan uzak tutmuştur; sözgelimi bayram namazı, cuma namazı gibi. Dünyasal alanı düzenleyen hükumlerin çoğunun varlığı bu esitsizlıkten kaynaklanır, eğerbu esitsizlik kaıdınlırsa Islamik yasanın büyük bir bölümü çöker... Köleliğin kabul edilmiş olması dolayısıyla ortaya çıkan eşitsizlikler de bir başka konu kuşkusuz. Yapıtta Islam uygarlığının düşünsel yönüne Gazali (öl. 1111) Ue girildiğigörülür. Yazar Gazali'nin, inancı akıl ile bağdaştırma girişimi olan Islam skolastizmine başkaldırdığını, skolastizmin boyunduruğunu CUMHURİYET KİTAP SAYI 558 POTPURİ 1934 VARYETE (1949) SONRA... FİNALE (2000) YENİ ÇIKTJ A N A D O L U SANAT YAYINLARI Tünel Geçidi No:15 Beyoğlulstanbul Tel:(0212) 249 25 27 Faks:(0212) 244 55 65 SAYFA 15