03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

parçalanmalar ve çelişkiler de artıyor, daha da artacaktır. Sömürü ise, büyük ölçüde Üçüncü Dünya'nın sırtındadır. Dünya mali sermayesi, sanayi sermayesi ve bilgisayar tekniğinin bütünleşmesinden oluşan bu yeni sömürü biçimine, Yüdız Sertel, "Süper emperyalizm" adını veriyor. Aslında, bugünkü dünya düzeni içinde, îkinci Dünya Savaşı'na yol açan öğeler hemen tümüvle var: Ekonomik bunalım, durgunluk, işsizlik; sömürge kaynaklarını, pazarlarını elde etmek için rekabet, bu uğurda savaşlar; ırkçı muliyetçilik, yayılmacılık. Büyük devleder, genelde dünyayı bölüşmekte anlaşıyorlar; Îkinci Dünya Savaşı'ndan farklı olarak, açık savaşlar daha çok büyük devletlerde Üçüncü Dünya ülkeleri arasında oluyor (s. 250). Yıldız Sertel soruyor: Tek Dünya Düzeni ya da Tek Dünya Devleti, bu çelişkilere son verebilir mi? Dünyanın bir ekonomik şemsiye altında bütünleşmesiyle, insancü bir düzene, barışa kavuşmak mümkün mü? Küreselleşmenin kaçınılmaz olduğuna, bütün ekonomilerin "serbest piyasa ekonomisi"nde bütünleşeceğine inananlar için bu sorunun yanıtı Dasit olabilir. Bunun gibi, dünyanın en güçlü devleti ABD'nin, dünya ekonomi ve siyasetine egemen olacağını düşünenler için de sorun yoktur. Ancak, dünyamızın büyük nüfuz bölgelerine bölündüğü; onlar arasında sürtüşmeler, çelişkiler, rekabet, "büyük devlet" olma iddialan göz önüne alındığında, "bir tek dünya devleti"nin oluşması eerçekçi görünmüyor. Aynca "karma eKonomi"lerden gelen bir direniş var. Yazara göre, bugün, dünyada çelişkileri, sosyal adaletsizliği, sömürüyü ortadan kaldırıp, insancıl bır düzen kurabilecek tek güç, "sosyal demokrasi"dir. Yazarımız, Avrupa'da son yıllardaki gelişmelerle bu düşüncesini güçlendiriyor (s. 252). Geleceğe dönük olarak ne söylenebilir? Yıldız Sertel'e göre, "küremizdeki bugünkü çelişkilere, çatışma ve savaslara bakarak, bir üçüncü dünya savaşı olmasa da; savaşlar, kin ve nefret, barbarlık, terör uzun Tbir süre gidecek, diyebiliriz. Bu anlamda, üçüncü dünya savaşının içindeyiz bile." Öte yandan, "insanlık savaş istemiyor. însan gibi yaşamak, işsizlik, kıtlık, yoksulluk gibi afederden kurtulmak istiyor. Küreselleşmenin getirdiği bunalımlara, silah yanşının getirdiği relakedere karşı koymak gerektiğini görüyor" (s. 253). Sözlerini şöyle bağlıyor yazar: "Banşı korumak; insancıl, barışçı bir düzenin yolunu açmak günümüzün kaçınılmaz sorunu. Çocuklanmıza banşçı, insancıl; temiz bir dünya bırakmak istiyorsak bu savası vermek zorundayız" (s .253). Yıldız Şertel'in kitabının içeriği bu! Söylediklerini önemli kaynaklara ve olgulara dayandıran ciddi bir eser karşısındayız. fleri sürülen düsünceleri, insanlan aptal yerine koymaaıkça reddetmek mümkün değil. Âynca, tam da zamanında yayımlanmış bir kitaptır bu: Dünvaya bütünlüğüne ve üsteük diyalektik açıdan bakmak.olanca yanlışın ve propagandanın ortaya döküldüğü bir ortamda, insanlanmızın kafasını açacak ve onlara bir ufuk kazandıracaktır. Eser, sonunda banşı tuttuğuna göre, bu insancıl sese hem ihtiyacımız vardı, hem de kulak vermeliyiz ona. Ülkemizde, bir yüzyılın sonlannda, bir yenisinin de eşiğinde yayımlanmış en önemli birkaç eserden biridir bu. Yazarını kudamak ise gönül borcumuzdur. • Savaş Rüzgârlan / Doç. Dr. Yıldız Sertel / Belge Yaymlan / 261 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 519 Nâzım'ın çevresinden 'dost manzanalanı' TÖS'ün kurucularından ve bir dönem de genel sekreterliğini vapmış, emekli öğretmen Aydın Aydemir; 1970 yılında yayımladığı "Nâzım" ve 1986 yılında yayımladığı "Nâzım Nâzım" acfiı kitaplarının yeni baskılarıyla genç okurlann karşısına çılayor. TUREY KOSE Aydın Aydemir, 'Nâztm' ve 'Nâzım Nâztm' kitaplarında, 'canlannın amlanyla büyük ozanı anlatıyor... NÂZIM Aydın konuşmaya başbyor. Herkes, kendi Nâzım'ını anlatıyor... Aydemir'in aktardığı konusmalann bazılan öylesine dokunaklı, öylesine çarpıcı ki. ö m e ğ b , Bursa Hapishanesi'nde Nâzım'la yollan çakışan Balcı Nuri'nin sözleri. Hani, "Müdür Bey'e bal ve başgardiyana ucuz bulama veriyor/ve görüşme gunleri hapishaneye kolayca giriyordu" dizeleriyle "Memleketimden însan Manzaralan kitabının kahramanlan arasına giren Balcı Nuri. Nâzım yurtdışuıa kaçtığında yüreği ağzında tüm gazeteleri izleyen Bala Nuri, "Nâzım'dan sonrasını" şu sözlerle anlatıyor: "Yıllarca onu izledim dış basında. Fakat bir türlü cesaret edip de ona iki satır mektup yazamadım. O da bana yazmadı. Dedım ya, başımın belaya 'rmesinikesinde istemezdi. Kendimi bir boşluktahissettim uzun süre. Üstümden başımdan bir şeyîer kaybetmişim gibi. Ara sıra ceplerimi yokladığım bile oluyordu. Oysa hiçbir şey düşürdüğüm yoktu. Yaşadığun zaman ve çevre içinde bir türlü O'nun yokluğuna alıştıramadım kendimi..." Adam öldürüp cezaevine düşen çoban Yakup Yıldınm da, yazara kendi Nâzım'ını anlatmış. Nâzım'ın eline kitaplar tutuşturup, "Ama bak, verdiğim kitabı sen anlamayacaksın! Bir kere okuyacaksın o kitabı anlamayacaksın, anlayamadığın yerleri gelip bana soracaksın. iki serer okuyacaksın o kitabı. (...) Sana öyle bir gözlük takacağım ki, bu dört duvar arasından baktığın zaman, kürei arzın öteki ucunu göreceksin" sözleriyle uyararak, diyalektik materyalizm dersleri verdiği Yakup Yıldınm. Yıldınm, tarihe bir telc yanlış not düşmesin diye Nâzım Hikmet'le yaşamının kesişriği bölümleri olanca içtenliğiyle yazara anlatmış... Jtabın son bölümünde ise, "Nâzım Hikmet Anlatıyor": Hastalıklan, gezileri, dosdan, sanat, dil, şiir hakkında düsünceleri, şürleri. Bu bölümde, büyük ozan memleketinden uzakta yeni bir sözcük öğrenmenin sevincini anlatırken, şunlan söylüyor: "Bak burda bir kelime öğrendım. Köylerde, kasabalarda kullanüıyor: Anmalık. Hatıra, hani şu hediye, yadıgâr anlanuna gelen hatıra. bana bir mendH veriyorlar: oenden sana anmalık olsun' diyorlar." Aydın Aydemir, Nâzım Hikmet'e "canlannın" sevgi dolu amlanyla bezeli, ışıl ıştl bir "anmalık" gönderiyor... • Büyük dovtot A ydın Aydemir, büyük ozarun çevresinden "dost manzaralan" yansıtıyor. Bu kitaplarda, yaşamlannın bir döneminde Nâzım'la yolları kesişmiş ve bu kesişmenin anısı pusulaları olmuş insanlar var. "Nâzım'ın canlannın aktardığı anılar 151ğında, büyük ozarun "Omrüm boyunca en çok iki çeşit odada yaşadım. Hapishane odası, hastane odası. Son zamanlarda bir de buna otel odası katıldı. Tuhaf bir ömür" diye özedediği yaşamöyküsü yeniden yazılıyor... Aydın Aydemir, Nâzım Hikmet'in kızkardeşi Samiye Yaltırım'la tanıştıktan sonra, "Nâzım deryasının içine dalmıs. Büyük ozarıın dosdan, akrabalan, avukadarı, hapishane arkadaşlanyla görüşmeler yapmış. Nâzım Hıkmet'i sevmenin kolav olmadığı, bu sevginin ağır bedeüerle ödealdiği gunlerde "Nâzun" adlı kitabını yayımlamış. 1980'de gözaltına alınmış, kızlan ve damadanyla birlikte işkence görmüs. Aydemir, o yıllan anlatırken, zor sınavlardan başı dik çıkmış bir aydırun ağırbaşühğı içinde: "Darbelerin, sıkıyönetimlerin hışmına uğradım. Bu darbeler, soldaki örgüder ve solcular içindi. Her gerçek yurtsevere, banşsevere, her solcuya yapüanlar bana da yapıldı. Üç eksik, üç fazla... Aası, çağdışıhğı bir yana, bundan büyük ödüî olur mu?"... Aydemir'in kitaplan çok zengin bilgi, belge ve anılarla bezeli. Aydemir, "Nâzım adlı kitabında Samiye Yaltınm'ın kendisine aktardığı belgeler ve anılar eşliğinde Nâzım'ın çocukluğundan gençüğine, hapishane yıllanna ve "Sabahattin Ali gibi öldürülmemek" için ülkesini terk etmek zorunda kaldığı günlere dek yaşamöyküsünü anlatıyor. Nâzım Hikmet'in çocukluğunda yazdığı ve hiçbir yerdeyayımlanmamış şürleri, fotoğraflan, mektuplan, sağlık raporlan ve kendisini açhk grevinden vazgeçirmek için yazılan mektuplar bu kitapta yer alıyor. Yakınlarda günebakanlarla Nâzım'ın yanına uğurladığımız bir başka büyük ozan Can Yücel, bu kitaba yazdığı önsözde "Kendi meşrebince şür yazmayı Nâzım'dan öğrendiğini" söylüyor. Yücel, "Nâzım'la Yürüyüş" başlığını taşıyan yazısında, "(....)ne kadar istesek de, öyle uygun adım yürünmüyor onunla. Zaten muradım ona ayak uydurmak değil, onun yolunca yordarrunca da değil, onun yürüyüşünde yürümek, düşe kalka da olsa" diyor. Veekliyor: S "Nâzım, Türk şiirinin üstünden bir yalım gibi geçti. 'Ondan önce, ondan sonrası' diye bir aynm, sadece bir tarih belirteci değil, coğrafi bir karizmaya işarettir aynı zamanda. Gözden ırak kalındığı icin gönülden de ırak olduğu sanıldığı demlerde bile şiirimizin can kulağı ondaydı, antenler nep Bursa'daki taş odadan yükselen seslere dönüktü." Aydemir, titiz bir arasürmacı. îkinci kitabı "Nâzım Nâzım"aa, bu kez ozarun Sâre teyzesine, bazı dostlanna, avukadarına, hapishane arkadaşlarına uzatmış teybini. Dr. Hikmet Yalünm, 1986 yılında "Nâzım Nâzımma yazdığı önsözde, Aydemir'in emeğini şu sözcüklerle ödüllendiriyor: "Aydın kardeşim, bu senin yapnğın var ya, mudandınyor bizi... Yaptığın bir masa başı çalışması değil. Yıllarclır süren bir koşu. Karşılığı bir sürü çile... Çağına tanıklık etmiş, sadece tanıklık değil, çağdaş düşünceye, sanata katkıdabulunmuş, insanlığa malolmuş bir şairin tarihi tanıklarıbunlar." 'Nâzım'ın canlan',"Nâzım Nâzım"ın giris yazısında "Nâzım'ın Canlan" başlığı alonda, kitabını tanıtıyor. "Faşizmin, Nazizmin kol gezdiği, en masum insanlan bile acımasızca ezdiği bir kıyıcı dönemde, işleri, aşlan, aşklan pahasına Nâzun'la dosduk kuran bu yürekli insanlar; 'bizim insanlanmız' bu yapıtta Büyük Ozan'ı anlatıyorlar" diyor. Arkasından, Nâzım'ın Sâre teyzesi, Seyfi Kipman, Naci Sadullah, Seyfi. Baba, Hüseyin Avni Durugün, Neşati Üster, Balcı Nuri, Eyüp Gültelkin, Yakup Yıldınm ve Rady rish Nâzım/ Aydın Aydemir/ 5.bast/ 448 say/a. Nâzım Nâzım/ Aydın Aydemir/ 3 bast/332 say/a. SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle