03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yıldız Sertel'den 'Savaş Rüzgârlan. Savaşlar, Küresel Emperyalizm, Bunalım' Savas rüznârlarına karsı suna: Yani dünyayı bir "bütün" olarak ele alıyor ve o DÜtünlükteki "çelişmeler"i, başta da iktisadî ve sosyal olanlan birer birer alıp gözler önüne seriyor. Bu arada, bütün bir 20. yüzyıl tarihine damgasını vuran "emperyalizm" olgusunu gözden uzak tutmuyor. özellikle, önümüzde bir büyük savaşın olup olmadığını, dünyada insancıl ve barışçı bir düzenin kurulup kurulamayacağını tartışmak, ancak böyle bir yöntemle açıklığa kavusturulabilirdi. Ciddî bir kaynakçaya dayanan çalışma dört bölümden oluşuyor. I. Bölüm, "Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada güç dengeleri"ni inceliyor. Bilinen bir gerçektir: Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra, dünyada büyük değişiklikler olur; imparatorluklar yıkılır, yeni güçler ve güç dengeleri belirir ve söz konusu dengeler de o yıldan bu yanadeğişir. Avrupa'nın arka plana düserek ABD'nin tek egemen güç olarak belirmesi, önde gelen bir olgudur. Ne var ki bu egemennk, direnişlerle karşılaşıyor; başta da Almanya ve Japonya'nın rekabeti vardır. Sovyeder Birliği'nin dağılması, Rusya ve öteki Avrupa ülkelerinin pazar ekonomisine geçmesi, Batı ülkelerine yeni pazarlar açarken yığınla da sorun yaratır. 1980li yıllann arkasmdan, Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinin farklı bir kalkınma anlayışının sonucu olarak hızla gelişmeleri de eklenir sorunlara. Ortada bir malî bunalım da vardır. Ama nedir kaynağı? Yıldız Sertel, bunu açıkça belirtiyor (s. 130): Devletçilik ve korumacılık değil, küreselleştirifen serbest piyasa ekonomisi! Yazarımız II. Bölüm'de, "Emperyalizmin küreselleşmesi" başlığı altında, dünya banşı için de başlı başına bir tehlike olan bu olguyu inceliyor. Nedir küreselleşme? "Küreselleşme", " Dünya ekonomisinin bütünleşmesi; teknik devrimin sağladığı imkânlarla malî sermayenin, bilgisayar, telekomünikasyon gibi alanlann, sanayinin ve medyanın dünya ölçüsünde birleşmesi"dir(s. 167).Kuramabakarsa Böyle bir ortamda "liberalizm" şarkıları söylemek de var; ama yeryuvarlağına olduğu kadar, insansoyuna karşı sorumluluğunun bilinciyle kalkıp doğruları dobradorsöylemek de. Yıldız Sertel, bu sonuncular arasında: Sertel Belge Yayınlan'nda çıkan "Savaş Rüzgârlan. Savaşlar, Küresel Emperyalizm, Bunalım" adlı kitabında bu dürüstlüğü gösteriyor. SERVER TANILLI iri ilk çeyreğinde öteki de ortalannda iki korkunç "dünya savaşı"nın yer aldığı bir yüzyıl biterken yayımlanmış bir kitabın esmekte olan "savas rüzgârlan"ndan söz etmesi bir paradoks gibi görünürse de, yazık ki bir gerçeği yansıtmaktadır. Soğuk Savaş'ın sonunu işaret eden 1989'dan beri, dünyamızda altmış dolayında silahla çatışma olmuş, binlerce insan ölmüş ve milyonlarcası da yurdunu yuvasını terk ederek başka diyarlara sığınmıştır. Kanayan bir yara var, iyileşmediği gibi gitgide de büyüyor. Uyuşmazlıklar, şiddet ve kıvranışlar, sadece askerî" nitelikte de değil; eşitsizliklerin açuğı ucurumun derinleştiği, ama öte yandan dünya çapında yeni aktörlerin, adlarını söyleyelim, uluslararası dev gruplann güçlerini durmadan genişlettıkleri dünyamızda başka savaşlar da var. Amerikan gücünün ağır basmasının ve kelimeleri henüz ağzında dolaştırıp anlaşümaz sesler çıkaran bir küreselleşmenin ilk taşlannın yerleştirilmesinin ötesinde, kapıda başka tehlikeler de bekliyor: Milliyetçi, cemaatçi, etnik ya da dinsel rekabederin zaten bölüp parçaladıklan dünyamızı büyük felaketler de tehdit ediyor; yerküre, kaosun pençesine düştü düşecek bir halde. nız, bu yol "devletlerüstü" bir güce götürmüştür. Tek yol, serbest piyasa ekonomisi ve bütün dünya ekonomilerinin de bu sistem çerçevesinde bütünleşmesidir. Bu "tek yol", "tek güç" görüşü beraberinde "tek dünya devleti" görüşünü de getirmektedir. Böyle bir tek güç olusabilseydi, Yıldız Sertel'in de dediği gibi, çelişkileri ve savaşlan ortadan kaldırabilir, giderek banşı sağlayabilirdi. Ne var ki uygulamada, Küreselleşme" diye adlandınlan dünya ölçüsünde tekelleşme başka sonuçlara vanyor. Yazanmız, lafı ağzında dolastırmadan, bu sonuçlan şöyle sıralıyor: Once, gerçek anlamda bir küreselleşmenin gerçekleşememesi bir yana, bu "tek yol" manuîı, bir tür "totalitarizme yol açıyor; liberal ekonomi dışında kalmak, bir aykırılık, dahası bir suç gibi görülüyor. Bu "istila mantığı" ile, demokrasinin temel ilkesi olan "çok görüşlülük"ten uzaklaşılıyor. Küreselleşme adı altında yoğun tekelleşme, bir yandan sosyal düzenin dünya çapındakı büyük sermayenin egemenliği altına girmesi, öte vandan hoşgörüsüzlüğün güçlenmesi demek. Ortaya çıkan dengesiz düzenin götüreceği şu olsa olsa (s. 167): Irkçı milliyetçilikle Dİrleşerek faşizmin yolunu açması! Ikinci olarak, küreselleşme, gelişmiş ülkelerde çelişkileri arttınyor; başta işsizlik olmak üzere, ekonomik ve sosyal bunalıma yol açıyor. Üçüncü olarak, gelismekte, yeni yeni sanayileşmekte olan ülkeler arasında, birçok Latin Amerika ülkesiyle Türkiye gibi liberal dünya ekonomisiyle bütünleşenler var. Ancak kapalı, güdümlü karma ekonomi sistemiyle gelisip Batı'ya açılanlar, ama bağlanmayanlar, dahası direnenler de var. Birinci grup ülkeler için küreselleşme, borca boğulmak, zenginlesen bir mutlu azınlık dışında, geniş yığınlar için enflasyon ve ulusdevletin de küçültülmesi sonucu işsizlik altında ezilme demek. Böylece küreselleşme, bir "yeni sömürgecilik", bir "süper emperyalizm" onlar için. Ikinci grup, Doğu ve Güneydoğu Asya'da beliren DU güçler buta MMb|ı B le büyük sermaye arasındaki çelişkı, çağımızın en önemli çelişkilerinden biri. "1997'deTavyan'da başlayıp öteki Asya ülkelerine yayılan malî bunalımla Doğu'yla Batı arasındaki çelişkinin ortadan kaUctığını söylemek, acele ve abartdı bir hükme varmak olur" (s. 169). Dünya banşı için bir tehdit de bu değil midır? Bütün bunlara "silahlanmayı" eklemeli! Yazar, kitabının "Dünyada silahlanma, silah yanşı ve savaşlar" adını taşıyan III. Bölüm'ünde bu konuya eğiliyor. Gerçekten, Soğuk Savas bitmiş olsa, görünürde bir büyük silahiı çatışma bulunmasa da, dünyada silahlanma bütün hızıyla sürüyor. Dünyanın en büyük silah üreten ülkeleri ABD, Rusya, Ingiltere ve Fransa, silah üretiminde birbirleriyle yanşır durumdalar; öyledir çünkü, silahlanmanın savunma ihtiyacını aşan bölümü pek büyük kazançlar sağlıyor. Ama bu silahlarla milyonlarca insan öldürülüyor, kimsenin umurunda değildir. Dahası var: Silah sanayisi devletten destek görüyor ve daha ÇOK kazanç adına o da küreselleşmeye gidiyor. Atom silahlarının denetiminde de çelişkiler var. NATO da, Amenkan silah sanayisine önemli bir pazar oluşturuyor. Türkiye, Sunye, Iran, Irak ve Israil hızla sılahlanıyorlar; NATO'ya en büyük sipariş de Türkiye'den. Ortadoğu, en başta büyük devletlerin petrol çıkarlan yüzünden, dünyanın barutluklannın başında geliyor; onu, Uzakdoğu izliyor. Savaş tekniği de hızla ilerliyor. Bu çılgınca silahlanmayı, savunma ihtiyacıyla açıklamak mümkün değil. Silah ticaretinin getirdiği korkunç kazançlardan başlayarak yığınla neden rol oynuyor bunda; ama hepsinin de üstünde "dünya egemenlıği" sorunu yer alıyor. Işte, savaş rüzgârlarını kışkırtan nederîler! Yazar, kitabının son IV. Bölüm'ünde, "Savaş rüzgârlan duracak mı?" sorusuna yanıt anyor ve önemli saptamalarda bulunuyor. Bunlan şöyle sıralamak mümkün: Önce, "2000 yılına doğru dünya kapitalizmi ve emperyalizmi yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Bilgi tekniğindeki geüşmeler ortaya devletler üstü güçler çıkarmış, ekonominin bazı dallannda ve haberlesmede bir küreselleşme başlamış; malî sermayenin birikimi ve yoğunlaşması eşi görülmemiş boyutlara ulaşmıştır" (s. 249). Bu bütünleşme ve yoğunlasma, parçalanmalara ve çelişkilere de yol açmıştır. Toplumların kendi içinde bir çeliski vardır ve "dışlanan ve yoksullaşanlarla, toplum üzerinde egemenliklerini kurmak, devleti küçültmek isteyen tekelci gruplar ve idareciler arasındadır" bu. Dış çeliski ise, "dünyaya egemen olmak sürecinde bulunan büyük güçler, büyük dünya tekelleri ve devlederiyle; bu düzenin dışında kalan, bağlanmamakta direnen, millî kaynak ve değerlerini korumak isteyen ulusaJ güçler ve devletler arasında gelişiyor". Büyük devletler arasındaki silah yanşı da üç ana hedef güdüyor. 1. Üçüncü Dünya ülkelerinaeki yeraltı zenginliklerini, stratejik mevkileri kontrol altında tutmak. 2. Bu ülkelerde büyük dünya tekellerine pazarlar açmak. 3. Bölgesel ve küresel egemenlık sağlamak. Dünya politikasında ve stratejisinde güçlü, egemen devlet durumunda olmak" (s. 249). Sürüp giden savaşlann kaynağı budur! Küreselleşme hızlandıkça, DÖİünüp CUMHURİYET KİTAP SAYI 619 Böyle bir ortamda " liberalizm" şarkıda lan söylemek de var; ama yeryuvarlağına olduğu kadar, insansoyuna karşı sorumluluğunun bilinciyle kalkıp doğrulan dobrador söylemek de. Yıldız Sertel, bu sonuncular arasında: 1999 Mart'ında Belge Yayınlan'nda çıkan Savaş Rüzgârlan. Savaşlar, Küresel Emperyalizm, Bunalım adlı kitabında bu dürüstlüğü gösteriyor. Yıldız Sertel'i okurlara uzun uzadıya tanıtmanın anlamı vok. KuzeyGüney, Bunalım ve Göç adlı doktora çalışmasının yanı sıra, Fransa ve Türkiye'de yayımlanmış yığınla makale ve kitabın üstünde imzası var. Onlardan ikisi, akla ilk gelenler: Türkiye'de tlerici Akımlar'la Türkiye'de Dışa Döniik Ekonomi ve Bunalım. Bırbirınden güzcl anı kitaplarını bir yana bırakırsanız, yukanda andığımız son kitabı, siyasal ve sosyal konulardaki çalışmalarının dördüncüsü oluyor. Bu tür bir çalışmada en önemli olan, araştırmacının sectiği "yöntem"dir. O sağlıklı ise, gerçekleri yakalamak mümkün olur; değilse, gerçeğe ulaşılamadığı gibi kafa karıştırıcı olmak, hatta yanlış ışmarlar vermek tehlikesi de doğabilir. Yıldız Sertel, kanımızca yerinde olarak diyalektik bir yöntemle eğiliyor konuSAYFA 6 Intana kapşı sorumluluk pşı ş YıMız Sertel, dlyalekttk bir yöntemle egillyor konusuna: Yanl OOnyayı bir "butan" olarak ele alıyor ve o bütunlüktekl çelfemeleri, ba$ta da Ikösadl ve sosyal olanlan birer birer gözler önüne seriyor kitabında.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle