Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
mek için küçük kızın, evin dışında yiyecek bir şeyler bulması gerekiyordu. Arka bahçedeki domates ya da salatahklardan ya da o canım çileklerden yemesi tehlikeli olurdu. Bahçe, önündeki, evin boş tarafına doğru yükselen çimenlikten rahatça görülebilirdi. Uzun uzun düşündükten sonra, açlığının doruğa tırmandığı an, ciğerli armutlarda karar kıldı. Merekle toprak yar arasında, hiç kimsenin göremeyeceği bir yerde olduğu için seçmişti ciğerli armudu, sevmeye sevmeye. Efini uzatıp yerden bir gece önceki rüzgârın düşürdüğü armutlardan birini aldı, ısırır ısırmaz da daha önceki biricik deneyiminden bildiği o anlamsız tadı buldu ağzında. Bir de kocaman pişmanlık... Biraz, lezzetsiz bir şey yemiş olmaktan kaynaklanıyordu bu. Ama, hemen ardından, bu yaptığının töreye aykırı olduğu sezgisi doldu içine. Doğanın gizemiyle, törenin gizemini birbirine bağladı küçük luz. lçini bir suçluluk duygusu kapladı. Suçluluktan da öte bir günah duygusuydu bu. Büyüyünce bunun yaşamının ilk günah duygusu olduğunu düşünecekti.." diyor Şadan Karadeniz. Ünlü bir çevirmenden, keyifle okunan bir kitap. Sükut Diyarının Gümüş Kadınlan/ Derleyen: Fadiye Fakir/ Çevtren: Müge tplıkçt Çakır/ Doğan Kitapçtlık AŞ/189s. Fadiye Fakir tarafından "neden yazmak"tan yola çıkarak derlenen Sükut Diyarının Gümüş KadınlaSUkÛt Diyarının n'nın gerçekleşme fikri 1992'de Arap Kadın Yazarlar Derneği'nin düzenlediği "Kadın ve Roman" forumuna dayanıyor. O gün kenq«Mıtf* disi gibi diğer Arap kadın yazarlaM rı dinleyen Fakir, konuşmalardan aldığı heyecanla ve altı yıllık bir çalışma sonucunda Lübnanlı, Mısırlı, Iraklı, Cezayirli kısaca Arap dünyasının on üç kadın yazarının kaleme aldığı otobiyografik metinleri bir başlık altında toplayarak kitaplaştırdı. Sükut Diyannm Gümüş Kadınları'nda, ezümişliklere, savaşlara, toplumun katı kuralları altında yaşama zorunluluklarına karşın, bu kadın yazarların çıkardığı ses, "yaşama bir tanıklık" olarak değerlendirilebilinir. tulması gerekir. Bugün resim yapmak, yaygın bir ihtiyaca cevap veren bir direniş eylemidir ve umutlanmayı teşvik edebilir" diyor John Berger. Radyo ve Televizyon GünleriOlaylar, tnsanlar, Anılar/ Faruk Yener/ Remzi Kitabevi/ 104 s. + 15 s. Albüm. Faruk Yener, Türkiye'deki radyo ve televizyon yayımcılığının ilk günlerinden başlayarak bu kurumlarda bulunmuş bir radyocu. Bu kitabında, Ankara Radyosu'na ilk adımmı attığı 1940'h yıllardan itibaren yaşadıklarını, radyo ve daha sonra televizyon yayımcılığının ilk günlerini, tanıdığı insanlan, yaşadığı olayları, başarılan ve başansızlıklan mizahi bir üslupla okurlanna aktanyor. RadyoTV'ye yaklaşık elli yıl emek vermiş bir iletişimci olarak, başlangıçtan günümüze bu alanda var olan sorunlara ilişkin gözlemlerini, görüşlerini dile getiriyor. Konstantinopolis Düştü29 Mayıs 1453/ Steven Runciman/ Çeviren: Derin Türkömer/ Doğan KitapçtltkAŞ/247s " 1453 yılının olaylan her iki toplum için de büyük önem taşımaktaydı. Konstantinopolis'in redıi Türklere sadece yeni bir başkent kazandırmamış, aynı zamanda kurduklan imparatorluğun Avrupa kıtasındaki topraklarının güvencesi olmuştu. Egemenliği altındaki ülkelerin merkezinde ve AvrupaAsya geçidi üzerinde bulunan bu yeni başkent ellerinde olmadan, Türklerin kendilerini güvenlik içinde hissetmeleri imkânsızdı. Kendilerini tedirgin eden Bizans değil, Hıristiyanların birleşerek Konstantinopolis gibi bir üsten harekete geçmeleri ihtimaliydi. Şehrin düşüşü Bizanslılar için çok daha derin bir anlam taşıyor, tarihlerinin son bölümünü kapatıyordu. Bizans'ın ihtişamlı kültürü dünya uygarlığına büyük katlularda bulunmuştu. Son dönemlerinde, ölmekte olan şehirle birlikte bu uygarlık da can çekişiyordu, ama henüz son nefesini vermemişti. Konstantinopolis, fethe kadar parlak bir kiiltür düzeyine sahipti. Nüfusu giderek azalan bu toplumun içindeki entelektüeller, kökü Eski Yunan ve Roma'ya kadar inen bir kültürle yetişmişlerdi. Tann'nın yeryüzündeki elçisi sayılan imparator var oldukça her Bizanslı, ne şattlar altında olursa olsun, kendisini Ortodoks dünyasmm bireyi olarak görüyor ve bundan büyük gurur duyuyordu. împarator, halkına bir şeyler sağlamış olmayabüirdi, ancak o yine de Tann'nın simgesi ve odak noktasıydı. împaratorun da şehirle birlikte düşmesi üzerine Konstantinopolis'te Türklerin egemenliği başlamıştı" diyor kitabın yazan. Aşkımız Şiirimiz/ Derleyen Yekta Güngör Özden/ Bilgi Yayınevi/ 383 s. "Bu derlemede 150 seçkin şairimizin 266 şiiri yer almaktadır. Şair, şiirinde umuduumutsuzluğu, acıyımutluluğu, kavgayıbarışı, ayrılığıkavuşmayı, özlemitutkuyu, karanlığıaycunlığı, sevgiyinefreti... çok şeyi belirgin bir özellikle işler. Sözcüklerle, dizelerle kurulan şiir, şairin düşevidir. Şiir çiçektir, buluttur, dağdır, denizdir, yağmurdur, güneştir, gecedir, sudur, ekmektir... Sevgi, yaşamın dayanağıdır, özüdür, nedenidir. Sevgiyi işleyen şiirlerden bir derleme yapmak güçtür. Güzeli ve iyiyi sınırlamak olanaksızdır. Ölçüler kişisel olunca, derleyenin değerlendirmeleri dışında kalanlann, unutulanların, erişilmeyenlerin bulunması doğaldır. Sevgi üstüne yazılanlanlardan, belleklerde kalanlardan kimileriyle, sorunlarla soğuyan yüreklerimizi tutuşturmayı amaçladık. Umarız hoş görür, bağışlarsınız" diyor Yekta Güngör Özden. Kirlenmiş Kâğıtlar/ Sennur Sezer/ Varlık Yayınları/ 47 s. Sennur Sezer, 1943 yılında Eskişehir'de doğdu. 1959'da Istanbul Kız Lisesi'nin ikinci sınıfından ayrıldıktan sonra Taşkızak Tersanesi'nde çalışmaya baş ladı. 1965 yılında Varlık Yayınları düzelticiliğine geçti. 1982 yılına kadar çeşitli yayınevlerinde ve ansiklopedılerde düzelticilik, metin yazarlığı yaptı. Şimdi çalışmalarını çeşitli gazete ve dergilerde yazarak, belgesel anlatılar hazırlayarak sürdürüyor. ilk şiiri 1958'de Sanat Dünyası dergisinde yayımlanan şair, 1980 yılında kadınlara yönelik yazılan ve şiirleri için Kadınlann Sesi dergisinin 8 Mart Ödülü'nü, 1987'de "Bu Reşimde Kimler Var" adlı kitabıyla Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü, 1998'de şiiri alanlara taşıdığı için Pir Sultan Abdal Dernekleri ödülü'nü kazandı. Kitaptakiler, Sezer'in en yeni şiirleri. Bir Şeyin Varoluşu/ Hulki Aktund Varlık Yaytnlan/ 109 s. Hulki Aktunç, 1949 yılında Istanbul'da doğdu. Ortaöğrenimini askeri okullarda tamamladıktan sonra bir süre Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu. Yazı yaşamına, dönemin önemli dergilerinden Yeni Ufuklar'da (1968) başlayan Aktunç'un ilk kitabı 1976 yılında yayımlandı: Gidenler Dönmeyenler. Şiir, öykü ve romanlannın yanı sıra bir de Büyük Argo Sözlüğü hazırlayan Hulki Aktunç'un "Aşka Kimse Yok" ve "Bir Yer Göstericinin Hayatı" adlı öyküleri filme alındı. Aktunç, Gidenler Dönmeyenler ile 1977 TDK Öykü, Bir Çağ Yangını ile 1981 Abdi îpekçi Roman, Bir Yer Göstericinin Hayatı ile 1989 Yunus Nadi Öykü, însan Aşklannın Külüdür ile 1994 Halil Kocagöz Şiir, Istıraplar Ansiklopedisi ile 1995 Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü aldı. Nefis şiirler var kitapta. Füreya/ Ayşe Kulin/ Remzi Kitabevi/ 351 s. + 32 s. Albüm. Ayşe Kulin, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat Bölümü'nü bitirdi. Çeşitli gazete vc dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı. Uzun yıllar televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı. Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü 1984 yılında yayımlandı. Bu kitaptaki "Gülizar" adlı öyküyü, Kınk Bebek adı ile senaryolaştırdı ve bu sinema filmi 1986 yılının Kültür Bakanlığı Ödülü'nü kazandı. 1986'da sahne yapımcıhğını ve sanat yönetmenliğini üstlendiği Ayaşlı ve Kiracılan adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarlan Derneği'nin En lyi Sanat Yönetmeni Ödülü'nü kazandı. 1996 yılında Münir Nurettin Selçuk'un yaşamöyküsünün anlatıldığı Bir Tath Huzur adlı kitabı yayımlandı. Aynı yıl, Foto Sabah Resimleri adlı öyküsü Haldun Taner Öykü Ödülü'nü, bir yıl sonra aynı adı taşıyan kitabı Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazandı. 1997'de yayımlanan Adı: Aylin adlı biyografik romanı ile îstanbul Üniversitesi lletişim Fakültesi tarafından yılın yazan seçildi. 1998 yılında Geniş Zamanlar adlı öykü kitabı, 1999'da Sevdalinka romanı yayımladı. Kenditne, Sana, Toprağa ve Gökboşluğa/ îsmail Mert Başat/ Zed/ 343 s. "Bu kitabı okurken; varoluşçuluktan Marksizme, ekonomiden nükleer santrallara, imgeşiirküçük öykü ve tiyatrodan yazarlık sorunsalına, barbarlık ve sanattan yirmi birinci yüzyıl sanatına, tüketim toplumundan apolitik insana ve endüstrileştirilen kültür dünyasına, psikiyatri ve toplumsal korkudan cemaatleşmeye, modernite ve postmoderniteden yeni dünya düzenine, göçSusurlukgençlik sorunlanndan erk konusuna kadar uzanan geniş bir coğrafyada yol alacaksınız: 1968'den 1999'a uzanan bir yolculuk. Kitap aynı zamanda, emperyalizm kavramını belirleyen sürecin içinde yeni bir evreye girildiğini işaretliyor vebugünden yarına uzanan dönencede okuyucuya, daha gür bir düşünce üretimi, daha duyarlı ve sorumlu bir kimlik için çağrıda bulunuyor. Însan olmanın bireysellik, toplumsallık ve bilinç sarmalına örgülenen serüveninden küçük bir kesit..." diyor 1. Mert Başat. • C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 519 1 Zamanın Bittiği Yer/ Can Eryümlü/ Boyut Kitaplan/ 98 s. "Yaşamımın en yoğun haftasını geçirdim o bahçede. Hemen hemen her konuda konuştuk onunla ve seviştik. Ben ona fizik anlattım, o bana tarih, daha çok Mısır tarihi. Seviştik. Ona şiirîer okudum. Bizim olmayan acılara birlikte ağlayıp, başkalarının şakalarına birlikte güldük. Kızdık, küfrettik. Birbirimizin düşlerinde gezinebilmeyi denedik ve seviştik. O yanımdayken onu özlemeyi, onu severken sevgiyi özlemeyi, sevişirken dostluğunu istemeyi özledim. Seviştik. Çiçekleri, geldiğim yerdeki çiçeklerin bolluğunu anlattım ona. Yaşadığım korkuları, heyecanları, sevinçleri anlattım. Onunkileri dinledim ve seviştik. Güneşin peşinden uçtuk ve onu yakalayıp zamanı durdurmayı denedik. Zamanın durduğunu ve bizim onun içinde donup kaldığımızı düşledik. Bazı bitkileri yiyerek sarhoş olmayı öğretti bana. Sarhoşken sevişmeyi birlikte öğrendik. Ben ona yağmuru ve soğuklan anlatmaya çabştım. O benimle yağmurda uçmak istediğini söyledi" diyor kitabının bir bölümünde Can Eryümlü. Görünüre Dair Küçük Bir Teoriye Doğru Adımlar/ John Berger/ Çeviren: Bülent Somay/ Metıs Yaytnlan/ 49 s. "Bugün insanların içinde yaşadığı yalnızlığı kim önceden bilebilirdı? Her gün dünyaya ilişkin gövdesiz ve sahte bir imgeler ağı tarafından yeniden onaylanan bir yalnızlık. Ama imgelerin bu sahteliği bir hata değil. Eğer kâr peşinde koşmak insanlığın kurtuluşunun tek yolu olarak görülürse, gelir elde etmek "fc. mutlak öncelik haline gelirse, o zaman gerçekten var olanın itibar görmemesi, görmezden gelinmesi ve baskı altında tuSAYFA 22