Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ulrich Beck'in "Siyasallığın lcadı" dilimizde Risk toplumunun belirsizlikleri Beck (...) risk toplumu bağlamında "düşünümsel modernlik" (refleksivite) kavramıyla yeni bir analiz biçimini kuramsallaştırmaktadır. Buna göre modern olan sanayi toplumu ancak kendi modernliğinin refleksleriyle kendi kendisinin eleştirisini yapmaktadır; buna göre de Frankfurt Ekolü'nün diyalektiği ve aydınlanma eleştirisi bir yere kadar anlamlı olabilmektedir, çünkü bu tip eleştiriler aslında monolitik bir sınıfsallık içindeki kültür eleştirilerini gündeme getirebilmektedir. ALİ AKAY lrich Beck'in "Risk toplumu" adıyla ünlenen çalışması 1986 yılın da Almanca olarak yayımlanmıştı. Buna göre Beck, Risk topıumu kavramıyla refleksivitenin modernliğinden bahsetmektedir. Ve sanayi toplumunun reflekslerinden Risk toplumunun refleksivitesini ayırmaktadır. Bir başka deyişle basit bir sosyolojiden karmaşık bir sosyolojiye doğru toplumsal analizi yollandırmaktadır. Risk toplumunun, belki de en önemli verilerinden bir tanesi ekoloiik alandaki yeni tehditler olarak ele alınabilir. Daha önce sanayi toplumunun ortaya attığı bu tehlikeler doğanın zapturapta ahnmasını düşünürken kartezyen bir özne nesne ayrımına dayanmakta ve bu ölçüde de meşruluk alanını kendi kendisine açmaktaydı. Sanayi toplumu analizleri içinde gerek Marx'ın gerekse Weber'in analizleri sanayi toplumunu sınıfsal yapısını ve statüler arasındaki farklılaşma ve hiyerarşikleşmesini öngörürken veya belirtilerini açıklamaya çalışırken Beck bu statülerin ve sınıfların toplumsal karmaşayı açıklamaktaki yetersizliğinden söz etmektedir. Poulantzas'tan beri karmaşık bir sosyollik analizinin yapıldığını ve hatta bu yazara göre Marx ve Engels'in toplumsal oluşum kavramı içinde üretim ilişkilerinin birbirlerine eklemlenmesi sonucu tekli veya karşıtlı olarak çelişkilerin gösterilmesinden çok daha katmanlı bir sınıf fraksiyonları olduğu tezi hâlâ sanayi toplumunun üçüncü sektörünün gelişme aşamasında anlamlandınlabilecektir. Oysa Beck bu analizlerin içine risk toplumu bağlamında "düşünümsel modernlik" (refleksivite) kavramıyla yeni bir analiz biçimini kuramsallaştırmaktadır. Buna göre modern olan sanayi toplumu ancak Kendi modernliğinin refleksleriyle kendi kendisinin eleştirisini yapmaktadır; buna göre de Frankfurt Ekolü'nün diyalektiği ve aydınlanma eleştirisi bir yere kadar anlamlı olabilmektedir, çünkü bu tip eleştiriler aslında monolitik Dİr sınıfsallık içindeki kültür eleştirilerini gündeme getirebilmektedir. Burada Beck kültür kavramının içeriğini göz ardı eder gibi durmakta ve Âdorno ve Horkheimer'in araştırmalanna sadece siyasal ve iktisadi düzeyde bir kültür çözümlemesini ortaya koyabilir gibi durmakta ve eleştirmekte olduğu yazarların kültür analizine dayanıklı bir eleştiri getirememektedir; aynca karmaşık ve basit olarak ele aldığı toplumsallık içindeki aynmlan fazla kesin aynmlar gibi ortaya çıkarmaktadır. den dolayı rnı, yoksa göç ve senirleşmenin plansızlığından dolayı mı bu gördüğümüz boyutlarda gerçekleşmiştir? RotoJftoiankBndl kemlslnl tahdtt U Kandlnsky'nln "yaya" "ve'Tert Sanayi modernliğlnln sonmı hanglsl? Ancak, belkı de bir bağlaç biçimi olan ve Kandinsky'den yola çıkarak Giriş bölümünde açıklanan risk toplumunun yeni mantığı "ya da"lar yerine "ve"lerle açıklanmakta yatmaktadır. Bu bize Gilles Deleuze'ün "ve, ve" ile açıklamaya kalktığı düşüncesiyle benzer olarak gözükmektedir. Ancak Valery Kandinsky'nin 19. yüzSAYFA 8 yıl ve 20. yüzyılı ayıran sözcüğün hangisi olduğunu sorguladığı ile başlayan sorgulama ve buradan itibaren de çözümleme "ve" ile anlamlandınlmakta ve Beck de kendi paradigmatik aynmını bu "ve" üzerine kurmaktadır. Kandinsky'e göre 19. yüzyıl "ayırma, uzmanlaşma, tek anlamhlığa ve dünyanın hesaplanabilir olmasına çalışma" şeklinde özetlenirken, 20. yüzyıl tersine Dİr durumu ifade etmektedir: "yanyanahk, çokluk, bellibelirsizlik, bağlantılığın sorgulanması". Bu müphemleşmeye veya çokanlamlılığa doğru giden yolun bize postmodernliği hanrlattığı kesin gibi durmasına rağmen; Kandînsky'ninbunlan 20. yüzyılın temel öğeleri olarak sıralaması modernlik açısından bir çıkmaz ve bir çelişki gibi durmaktadır. Yani örneğin "yanyanalık' terimi en \ son Venedik Bienali'nin kavra• \ \ \ mını hatırlat» 4 \ \ makta ve 21. \ \ yüzyıla doğru \ \ \ giden bir dü' şünce çizgisini natırlatmakta değil midir? Aynı şekilde buradan itibaren başka bir soruyu gündeme getirmek mümkün olabilir: O da Nietzsche'nin 19. yüzyılın sonunda sorduğu sorulardan birisidir. Düşünür veya sanatçı çağına "zamansız" mıdır? Yani birkaç yıl daha önce mi düşünmüştür? Kandinsky bize bu düşünür tipine uyarmış gibi durmakta değil midir? Beck de, bize kalırsa, aynı sekilde Kandinsky'nin sorununa değinerek sanayi toplumlu ile risk toplumunun zihinsel aynmma değinmektedir. Beck, "küresel dünyanın" ve'lerden yana olduğunu göstermektedir: 1789'da Kraliyet rejimi yerine yeni rejim yani Cumnuriyet ve "halkın hükümranlığı" kavramlan Tannsal olanın yerine "insani" olanı çıkarmaya çalışırken, aslında afet üzerine bu şekilde düşünülmeve başlanmıştı. Voltaire'in Candide adü eserinde de ele aldığı 1755 Lizbon depremi sonrasında, aydınlar bu depreme çare bumayan lamayan Tann'nın yerine artık insani ottehlikelerin urtmuşlardır. Çünkü Tanrı'yı insanın arasındaki ilişkiler önünde mahkemenin önüne çıkaımışlardaha çok sanayi topludır; buna göre de artık çaresiz bir Tanmunun yol açtığı risklerle alakalı olarak n'nın karşısındaki insanın yapacaklan ve ele alınmaktadır. Burada Beck, araşörma tedbirleri ön plana çıkmıştır. Aydınlanşirketlerinin ve kimya sanayiinin kendimanın temellerinden birinin deprem üzesinin kendisine daha düşman olduğunu rine kurulu oknası günümüz Türkiyesi yazmaktadır (s.40); buna göre protesto açısından oldukça ilginç bir durumu ornarekederi etkisini kaybedebilir. Ama bu taya koymaktadır: Depremin sorumlusu demek değildir ki, risk ortadan kalkmışkimdir? Tanrı'nın yarattığı insan mı yoktır. Tersine protestoculara kızan idarecisa insanın yarattığı ekolojik dengesi yöler kendi kendilerini zehirlemektedirler rüngeden çıkmış olan doğa mı? Başkabir bu sanayi toplumunun merkezi idare sisdeyişle bunca insanın ölümüne yol açan temlerine ve zihniyetlerine dayanarak: bu doğal afet insanlann sorumsuzluğunDaha tehlikeli olan protestoların yok dan dolayı mı, inşaatların yetersizliğinedilmesi ve unutturulmasıdır; çünkü ön § Halbuki Beck'e göre toplumsal olarak burada yatan sorun bellidir: Çernobil sonrasında, insanlar bunun Tanrı verisi olduğunu değil ama tam da siyasi ve ctisadi kararlar neticesinde ortaya çıktığını anladılar. Dolayısıyla sanayi toplumunun meşruluğunu ve burada karar alan merciileri; politikacılan ve mühendisleri suçlamışlardır. Yerleşik normlar ve tüm bir sanayi toplumsallığının yarattığı kapitalizm kendıne olan güveni sarsmıs durumdadır. Bu da, Beck e göre kendi lcendisini sorgulayan ve modernliği üzerine düşünen bir refleksif modernliği doğurmaktadır. Bu zihniyetin olusmasında yatan nedenlerden bir tanesi de çünkü tek nedensellik dönemi defterini kapamış durmaktadır "Risk toplumunun" oluşmuş olmasıdır. Bu yeni toplumsal durumda risklerin ve bununla aynı şey ol görülemeyen bir risk yok farz edilmektedir. Bu anlamda kendi kendisine zarar veren bir kapitalizmden ve onun ekoloiik anlayışıyla beslenen bir zihniyet risklerin üzerinde ketum bir şekilde durarak, riskleri çoğaltmaktadır. weber'cı rasyonalite kavramı yeni toplumsal durumda anlamsızlaşmaktadır. Toplumsal otoritenin rasyonelliğinin "düşünümsel modernlik" olarak adlandırdığı bu yeni dönem eski verileri de kendi içinde saklamaya devam etmektedir. (Beck buna modernlik ve karşımodernlik adlannı belli bir eklemlenme mantığıyla vermektedir.) Ancak, bu rasyonelliğin kendisinin tehdididir: "Tehdit unsuru olan tehlikenin ta kendisi, daha kesin ifade edilirse rasyonellik iddiası ile denetim iddiası arasındaki çelişki kamusal hafızayı sürekli tazeler" cuye yazmaktadır Beck. Burada artık, mühendislerin bulgularına inanmayan sigorta şirketleriyle karşı karşıya kalmaktayız. Mühendislerin risk analizlerine inanmayan uzmanlar sigorta etmeyen uzmanlarla çelişki içindedirler; hem de uzmanlar kendi aralarında anlaşmaya varamamaktadırlar. (Bu uyuşmazlık günümüz Türkiyesi'nin deprem uzmanları arasındaki tartışmalan anımsatmaktadır. Halk tarafından, biraz da bu, bilim dünyasına olan güvensizliğin verdiğini hayretle izlemek demektir. Hayretin nedeni de uzmanlara olan "inancın" bilim dünyasına olan "inanç" şeklinde açıklanmaya çalışılmasında ve pozitivizme olan sınırsız güvende yatmaktadır, belki de.) Beck "risk toplumunun" sınırlannı belirleyen şeyin sanayi toplumunun rasyonalitesinin lcendisi olduğunu iddia etmektedir. Sigorta şirketleri şunu ileri sürmektedirler: ihtimalin küçük ama o ihtimalin yol açtığı sonuçlann büyük" olduğunu. Nedenler ise "sera etkisi" gibi doğal ve sanayiye bağlı etkenler tarafından oluşmaktadır. 1992 yılında ABD'de Florida'daki kasırga 20 milyar dolarlık bir sigortalanmış maddi nasar doğurarak. sigorta şirketlerinin iflasınatile neden olmuştur. Bu örneklerden yola çıkarak da sigorta şirketleri ve vatandaşlar arasındaki toplumsal kontratlar tehdit edilir bir konuma girmiştir. Beck modernlik ve karşı modernliğin birbiri içine geçmiş sürecin kendisi olduğunu vurgulayarak, asıl modernliğin düşünümseTmodernlikle başlayacağı iddia etmektedir. Bu da Beck'in "kurtuluş ve anti postmodern tezlerle olan yakinlığını göstermekte değil mi? Çünkü modernlik basit olarak tanımlandığında ve karşı modernfikle eklemlendiği yazıldığında, araçsalrasyonalite ile alakalandınlmakta ve buna karşı da düşünümsel modernlik içinde "yan etki" kategorisi ileri sürülmektedir: Evrenselliğin hep ulusal bir evrenselleştirmeyi ifade ettiftini, sınırlar içinde kaldığını ve bu nedenle de gerçek anlamda düşünümsel bir modernlığe geçemediğini yazan Beck, aynı zamanda modernleşmenin basit alanının kendi kendisi üzerine düşünmeden kendi kendisine karşı argümanlar ve tehditler ürettiğini ileri sürer. Basit modernlik "toplumsal değişmenin modelini son kertede amaçsal rasyonelliğin kategorilerinde" içinde düşünürken, düşünümsel modernlik "toplumu değiştirmenin devinimcisini 'yan etki' kategorileriyle düşündüğünü belirtir" (s.96). Düşünümsel modernlik kendi içindc düşünümü k MIU etmeyen, ama kendiliğinden bu dü:;unümselli£in gelişeceği b r paradigmayı i cndi bünyesiyle uzlaştırmaktadır; hattj bunun "otomatik" bı reflekse beı ven" erkli bir mo' ve CUMHURİYET KİTAP SAYI Yan BUder ve düünümsai modornM J 518