08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

r Hans'a düşmesi...Joachim'in ölümü Birinci Savaş yenilgisini, Hans'ı siperlerde bekleyen muhtcmel öİüm Avrupa burjuvazisinin bir başka deyişle Avrupa uygarlığının çöküşünü mü simgelemektedir? Romanın kurgusunu sırtlamış diğer karşit çift Settembrini vc Naphta'dır. Sanatoryumda ve yakın çevresinde yaşayan iki ölümcül vcrem hastası. Biiyülü Dağ'ın birçok bölümü bu iki inatçı adamın Avrupa uygarlığı ve gelcceği üstüne tartışmalarıyla geçcr. Settembrini laik kesimin, Naphta cııncı baskıcılığın simgeleridir. Musevilikten Hıristiyanlığın cizvit mezhebine dönmüş Naphta döneklerin tüm abartılı bağnazlığtyla ve köktendinci şiddetin mantığıyla donatılmıştır. Napnta'nın toplumsal yaşama yaklasımıyla günümüz Müslüman ülke lerindeki köktendinci akımların tutumıı arasında ortaklıklar bulmak kaçınılmazdır. thtilalci Latın geleneğinin temsilcisi Settembrini ise insancıl, özgürlükçü bir burjuva demokrasisi amaçlarken, düşünceleri, inançları ve söylemiyle devrimci şiddetten yana olmanın çelişkisini, kendisine rağmen vurgular. iki adamın günümüzdeki benzerlerinden en önemli farldarı hiçbir kişisel çıkar peşindc koşmamaları, iliklerine dek içtenlikli olmalarıdır. Belki ölüme yargılı olmalarının örtük bilincidir onlan bunca içten kılan... Neredeyse kösnül bir tutkuyla tartışırlar... Okur, gerçekte birbirlerine ihtiyaç duyduklarını sezer onların. En yoğun yaşantıları budur işte, sözler. Tnomas Mann'ın kalcmi kahramanlarıyla simgelediği karşıt dünya görüşlerinin tümüne mesafelidır. Romanda kazanan taraf yoktur. Yapıtt okura yönclik herhangi bir güdümlemenin olağandışı biçimde üstünde tutan bu uzaklıktır elbette. Ancak aynı neden, tartışmaların can alıcı haklılık noktalannın kaybolmasına yol açar. Böyle bir kurguya Thomas Mann'ın çapına ulaşamamış bir yazar girişseydi, sonuç ne olıırdu? Boş gevezeliklcr... üysa unutulmaz bir başyapıttır elimizdeki. ırkçılığa karşı durmuş ve îkinci Dünya Savaşı sırasında bunun düşünsel mücadelesini vermiş Thomas Mann'ın (Dinle Alman Ulusu, Çeviren: Niyazi Eröztürk, e Yayın, 1991) Rus Bayan Clavdia Chauchat ın "Tatar gözlerini" ikide birde vurgulaması, romanın yazılmasından yirmi yıl sonra Alman ulusunun üstüne çökecek ırkçı fırtmadan kopmuş bilinçaltı bir esinti değil midir? Tnomas Mann tüm karakterlerinin, Naphta'nın bile iç dünyasına süzülmemıze izin verir de, Bayan Clavdia'ya hcp dıştan ve donuk bakar. Ne ilginç! Roman Rusların doğululuğuna scrzenişte bulunan pek çok ifade içermektedir. Büyülii Dağ'ın ilk bölümleri eksilmeyen okuma hazzından bağımsız olarakneredeyse kafkaesk bir karabasan atmosferi yaratır (en azından benim algılayışım böyleydi). Belirsizlik vc başkasının iradesine tabi olma... Hastarun kaderi budur işte. Tıbbın otoritesine uyruktur o.. Sanatoryum her ulustan hastasıyla kuşkusuz yüzyıl başı Avrupa'sının, daha doğrusu Avrupa burjuvazisinin küçültülmüş, yoğunlaştırılmış boğucu bir simgesidir. Soncul otorite Başhekim Behrens gibi durur, odur hastanın karşısına dikilen ve geçit vermeyen. Ancak Behrens de hastadır!.. Ve kime çalışmaktadır? Sanatoryumun gerçek sahibinin kim olduğu hiç aydınlanmaz. Hastalar müthiş ücretler ödemektedirler, burada bir sömürü mü sürmektedir? Sanatoryum kendi evlatlarını da yutan yamyam kapitalist sistemin mi simgesidir? Belki. Ancak "Sanatoryum Avrupa'yı simgeler" önermesinde kesinliğe hiçbir zaman erişemeyecektir bu ileri sürüş, metinde yeterince destekleyici ipucu yoktur. Mann'ın kuşkucu kalemi sömürüye yaklaşır yaldaşmaz uzakJaşmıştır. Bireyi ililderine dek saydamlaştırabilen, toplumsal düzenin birey üzerindeki etkilerinin en siliklerini bile nissedebilen sezgisel dehasının yanında, siyasal ilişkileri çözümlemeci ideolojik birikimi ve sözcüklerle yeniden yaratabilme gücü zayıftır. Dünyayı paylaşmaya koyulmuş büyük Avrupa devletlerinin doymak bilmez güç ve yarar çatışmasıdır Birinci Dünya Savaşı'nı ate^leyen yakıt. Mann'ın bunu görememesi (!) Büyülü Dağ'ı sanatsal açıdan zayıflatmaz. Çünkü o başka bir şeyi çok iyi görebilmektedir: Ölümlulüğün kırılganfığını... Geçicilik... Evrenin yad sınamaz yasası... Nedeni ne olursa oısıın her uygarlık yıkılmaya yazgılıdır. ışıklar saçan görkemli samanyollan bile bir gün toza ve gaza dönüşecektir. Thomas Mann, kendini ve sanatını yaratan uygarlığa bir ağıt adamaktadır. Gerçekten de Avrupa uygarlığı çökmüş müdür? Yanıt "uygarlık" sözcüğüne yükleyeccğimiz çağrışımlara bağlıdır. Mann'ın gönlünün dileği burjuva tarzı herhalde esip geçmiştir bu gezegenden; aristokrasiden esinlenmiş, bilimsel araştırmayı ve sanatsal yaratıcılığı "insan"ın aşkınlığı olarak benimseyen ve yücelten değer yargılarına pek yer kalmamıştır. Yaşlı anakarada... Geridc biriken hırs, hız ve rekabettir... Okyanus aşırı akımlar kaplamaktadtreski dünyayı, lumpen liğe özenen yalnız kovboyların uygarlı ğı... Özensiz ve çıkarcı... ötc yandan, eski sömürgelerden kopup gelmiş renk renk ırldartn bir türlü gerçekten de kaynaşamadığı, "çokkültürlülük" etiketi altında gizlenmeyc çalışılan veni bir Avrupa, yeni bir iki yüzlülük doğmakta. Avrupa merkezli tarihin tarihe karıştığını hepimiz gözlemlemektcviz. Avrupa Birliği'nin ne derece başa rıLı olacağını önümüzdeki on yıllarda göreceğiz. Sonu Birinci Dünya Savaşı'nın mı, yoksa ikincisinin mi çizdiği tartışmasını siyaset tarihçilerine bırakalım... Yaktığı ağıt, Mann'ın açısından haklıdır, onun 498 Kapabasan atmosferl verem, dağ ve sanatoryum birer dev metafora dönüsup, Thomas Mann Için. insan varoluşu, yaşamöiutn karmasası. uygariıkiar ve çöküsierl üstüne tüm düşüncelerlnl, duyarlıklannı dlle getlrme fırsatını yaratmıştır. Doğanın sahlciHğl Mann'ın yapıtı, yazar olan okur için sayısız kurgu dersiyle doludur. Mann düşünceleri ve savları kişüiklere yoğururken doğanın sahiciliğini katar onlara. Kanımca bunun üstesinden gelmesini olanaklı kılan, yazarın yaşamın hem detcrminizmini hem rastlantılarını özüm semiş genis ve sezgisel zihnidır. Naphta vc Settembrini'nın çocukluklanndan ölüm arifelerine dek süren yaşam izleri bu iki adamın başka türlü davranamayacağına, düşiinemeyeceğine ikna eder Dİzi. Tartışmalar, düşünceler, Hans Castrop'un içsel yaşantıları, geniş yelpazeler gibi açılır romanın pek inee olay örüntüsünden, kalabalık sayfalara; ancak dağılıp kaybolmadan Thomas Mann yaratüğıkişiliklere sağlamca ilmeklendirirbu ııçucu içeriği. Vc okur insan gerçeğine bir adım daha yaldaşmış olur. "Büyülii Dağ" metninin derin katmanlarıyla yüzcysel biçimi, başka bir deyişle felsefi ve simgesel öz ile karakterler ve ilişkiler birbirinden hiç kopmaz. Ayrıca Mann çok önemli bir mimariyr başarmaktadırbutartışmalarlaveverem metaforuyla: Boşluk ve boşunalık duygusu... çöküş... çürüme... "Büyülii Dağ" adının tersi bir çağrışımla bir çöküş sagasıdır. Veremden çürüyen gövde... ve göçen Avrupa uygarlığı... Gövdenin kırılganlık nedenleri bellidir, peki ya uygarlıklarınki?... Burada Mann'ın ideolojik zayıflığı gırcr araya. Açgözlülükveerkhırsıçatıraatmaktadır Avrupa'yı. Oysa o, döncminde ürta Avrupa da yoğunlaşmış bilimsel araştırma ve süzülmüş sanatsal verimlere pek de yakıştıramadığı "Doğu"yadikmiştir kuşkucu gözlerini. "Doğu" Mann için Rusya demektir. Bilinç düzeyinde her zaman C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Avrupası kendi kendini yok etmiştir. Mann Îkinci Savaş sonrasında Avrupa'nın yıkımını müzik metaforu üstünden irdeleycn yeni bir roman yazacaktır: Dr. Faustus. Tarihe tonlumların sınıfsal iskelctini ve ekonomik kan dolaşımını göz ardı ederek bakan Mann'ın görüş açısı kıyımın vc yıkımın sorumluluğunu bılini ve sanattaki yeni açılımlara mı bağlamaktadır? Bilinmeyeni merak tutkusunun bastan cıkarıcıiığına, insan soyunun varoluşsal zaaflarına? (Leyla Pamir'in "Müzik ve Edebiyat" başlığı altında topladığı, konuyla doğrudan ilgili benzersiz denemeleri ilgilenen okur için eşi bulunmaz okuma parçalarıdır.) Oyleyse, bu yaklaşım sanatsal dokuyu zayiflatmakta mıdır? Bu soruları yanıtlayabilmek için Dr. Faustus'un Türkçe'ye aktanlmasını beklemek zorundayız. "Büyülü Dağ" böyle bir tuzağın üstündcn aşar da geçer. Türkçe çevirinin arka kapağında belirtildiği üzre bir "Avrupa romanıdır" elbette, ama yapıtı yalnızca bu tanımla belirlemek kanımca müthiş bir indirgemecilik olur. "Büyülü Dağ"ın unutulmaz büyüsünü yaratan, onun tüm fikir tartışmalarının ötesinde ve kat kat daha derinde ortak bir yazgıya, insan soyunun ortak ve gerçekte bizim olan tek varlığının, gövdenin kırılganlığına adanmış bir ulu şiir oluşudur. dern Classics, 1980) bu güzelliğin yansılarını bulmak mümkün. Yapısal mantığı Almanca'ya hiç uymayan, isimlerin ve isim tamlamalarının cinsiyetsiz olduğu Türkçemize Mann'ın diisel dehasının izi düşmemekte, anlamözgün metinde tahmin ettiğim üzre senfoni gibi akmak yerine uzun, çetrefil, düğümlü Türkçe tümcelerde çoğu kez kilitlenmektedir. Mann'ı, Türkçe'ye aktarmanın bir başka yolu bulunabilir miydi? Benim yanıtlayabilmem olanaksız. Gene de bu soru sorulabilmeli diye düşünüyorum. Bu arada edebiyat sever okura düşen, "Büyülü Dağ"i yavaş yavaş, çabalayarak, özümseyerek okumak ve üstünde derin derin düşünmek. Harcanacak yoğun zihinsel emcği hak eden bu yapıttan yoksun kalmak eksiklik... • Büyülü Dağ/ Thomas Mann/ Çeviren. Gürsel Aytaç/ Can Yaytnlan/ V)99/ 2 Cılt/ H22 v (1) Thomas Mann'; bu konuda katı yargılamak doğru olmaz Büyük bılimalertn ve sanatçüartn bile ülkelvrinde escn ideolojik rüzgârlardan sakmmalan kolay değtl Bugünbızleryüzyılbasında, ekonomtk bakımdan DoSu'ya açılmak ıtteyen Germen çıkarlartyîa Ru<;ya tmparatorluğu'nun çtkarlartnın çatıştıhnı ve bu çatışmada Alman tiyatetının Ösmanlı aevletini nastl kullandığtnı biliyoruz. Acaba zamantnda kaç Alman ve/veya Avusturyalı aydın bunun farktndaydı? (Mann'ın zamandasıdır Freud Ve ıman ruhunun harıtastnt çıkartmış bu büyük adam bile sö'kemiyordu ekonomipolitiğin savaş harttasını1 îkı oğlu Avmturya ordusunda vurusan Freud, "Doğulu barbar Rusların" "merkezi Avrupa uygarlığını" tehdtt ettıStne inanmıstı! Ne haztndir ki bu uygar lığa en ağır darbeyı kendi evlatlan vuracak, Bırıncı Savaslan yirmı yıl .sonra yc niden sahlanan Germen mılıtartzmı Avrupa'mn ve dünyanın gerıyc dönüssüz değisimine sebep olacak, bu arada Yahudı asıllı Freud'un kardeşlerını gaz odalanndakalledecek, kendisi yaslı ve hasta güç bela sığtnabıldığt Ingıltere de ölecekti.) SAYFA 9 Mann'ın dllsel dehası "Büyülü Dağ"ı dilımı/e Prof. Dr. Gürsel Aytaç kazandırmış. Bu muazzam romanı çevirmeye giriştiği ve girişiminı ta mama eriştirdiği için Sayın Aytaç'ı iki kez kutlamak gerek. Thomas Mann üstünde pek çok araştırma hazırlamış olan Aytaç'ın Mann'ın biccmine, tümceyapısına sonuna dek sadık kalışı kuşkusuz, çevirmene ait, okurun saygı duymasını gerektiren, bilinçli bir seçimdir. Ancak bu seçimin sakıncalarıni görmczden gelemeyiz. Almanca bilmeyen benim gibi pek çok okur Mann'ın anadilinde yarattığı güzelliğe vakıf olabilme ayrıcalığından yoksundur. Ancak tümce yapısı Almanca'ya yakın olan Ingilizce'yc çevril miş metinde (The Magic Mountain,Çeviren: H.T.LowePorter, Penguin Mo
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle