08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

bcni heyecanlandıracağını da söylemelivim. Burhan Arpad, Cumhuriyet'teki köşesinde bu kitabımla ilgili güzel bir yazı yazdı. Gecekondu konusundaki yaklaşımımı "çok sağlıklı" bulduğunu dile getirdi. Bunu ödiîl töreninde de söylemişti bana: "Gecekonduları içerden göstercn ilk roman" olarak değcrlcndirildiğini, o nedenle oyıınu bana verdiğini söylemişti. Burhan Arpad, Babıâli'nin çok dürüst, eşine az rastlanır kalem emekçilerinden biriydi. 25.05.1982 tarihli Cumhuriyet'teki yazıstndan buraya birkaç satır almak istiyorum: Oysa Türkiye, büyük iehirlerindcîkinaDünya Savaşı yıllannda başlayıp 19501960 arasında yaygınla^an 'Gecvkonduculuk', Türkıye'nın en öndegelen toplum sorunlarından biri olarak elcalınmalıydı. "Toprak Kovgunlan" nın ötekı gecekondu romanlarından aynlan yanı, sorunu sağlıklı bir yaklasımla ele almasıdır Bu olumsuz kırk yılın tek sorumlusu halkıyla hiçbır zaman içtenlikle bağlantılar kurmamıs, kuramamış ya da kurmayı htememiş aydtn çevrelerıair Toplumun .sağlıklı bir dokuya kavusması için sorumluluğunu üstlenmesı gereken aydtn çevrcler, kısır çekismeleriyle, çatısmalar ve karsılıklı suçlamalarla oyalanmıstır. htanbul'un ve kimi büyük sehirlerimizde emekten yana partilerın gecekondu semtlerinde htrpalanmn, hatta kovulmuş, sömürü düzenın teimılcısıpartı adaylan, sömürülen yığınlann uylartnı kesin çoğunlukla toplayıvermıstır KemalAtei 'in "Toprak Kovgunlan" romanı, hütün bu çarpık ve sağlıkuz gıdişi ustalıklı bir cdcbiyat ürünü olarak sergilemektir "Toprak Kovgunlan" günümüz Türk edebiyatında toplumcu gerçekçi akımın başanlı bir romanıdır. Bu romanımla ilgili iyi yazılar yazıldı. Mehmet Seyda'nın, Gürsel Aytaç'ın, DinçcrSezgin'in yazılarını anımsıyorum şimoi. Sanırım Atilla Birkiye de Varlık dergisinde "hakkr tam verilmemiş" romanlar arasında saymıştı. Roınanın talihsizliği bence, May Yayınevi'nin kapandı ğı yıîlarda basılmış olmasıydı. Ayrıca bir de 12 Eylül darbesi toplumcu gerçekçi cdcbiyata önemli bir darbc vurdu. Yoksa az yazı yazılmadı bu kitabımla ilgili. Umarım yeni baskısında daha iyi anlaşılır bu kitabım. edilmiş bir dil, çok nankörlük görmüş bir dil. Aydınlarımız bizim dilimizin Türkçc oluuğunun ancak 1910'luyıllarda aynmına vardılar, "Türkçe 1910'lu yıîlarda yazı dili oldu," demeyeceğim, olma sürecine girdi. Bir dil üç beş yılda ya da on beş yirmi yılda yazı dili olamaz, bu uzun bir süreçtir. Bu süreçte yazarlar çiçek çiçek dolaşıp balını yapan arılar gibi, haİK diünin bütün söz değerlerini derleyip yazı diline aktarmak gibi önemli bir sorumlulugu üstlendiler. Ben hâlâ Küciik dtinvaların özaün övkücüsü AHMET OZER yazarının, şairinin ününün öncüsü oluyor. Söz konusu öyküyü Kemal Ateş'in yaşamında hep öyle ueğerlendirmişımdir. Kemal Ateş'in eski veyeni öykülerindcn oluşan söz konusu yapıtını okurken şunu düşündüm: Kemal Ateş bilerek, ısrarla ve lcararlı bir şekilde kendine bir alan seçmiş; bu hiç kuşkusuz gecekondu ortamı olmuş. Ondan önce ve onunla birlikte bu alanı yazan kimi yazarların öykülerini okumuşuzdur. Ancak Kemal Ateş sanki bir öykücü gibi değil de o insanlara ses olan bir yazıcı, bir arzı hal eyleyendir. Usta bir yazarın seçtiği konuların özgünlüğü bir yana, bu konuları pırıl pırıl bir dille parlatmasıdır önümüzde duran. Şunu vurgulamak istiyorum; Kemal Ateş dil eğitiminden geçen bir kişi olarak bu eğitimini çok güzel biçimde incelterek öykülerine yansıtmış bir ya halk dilinin keşfedilmemis zenginlikleri olduğuna inanıyorum. "Kovgun" halk dilinde "sürgün" gibi bir sözcükdür. îlk kez ben kullandım. Bunun gibi ıstırap karşılığı olarak "içağrısı" sözcüğünii de ben kullandım. Son olarak konuşmamızı öykülerinizlc bitirmek istiyorum. SO'li, 90'lı yıîlarda yazdığınız öykülerde (Bir Şarkıyı Dinler ken'ae yer alan yaklaşık on öykünüzde) konularda bir çeşitlenme göze carptyor. Kimi öyküler tam bir mizah c'iyküsü, ki mı de hüzün dolu. Bir Şarkıyı Dinlerken'de, 12 Eylül adeta bir çocuk portresi içinde eritiliyor, sındınliyor. Oradaki baba (sizin adasınız) yaşamış biri, kamuoyunda bılınen bir ad Kim olduğunu soruyorlar mı size? • Soruyorlar... Kimi dikkatli okur, kim olduğunu hemen anlıyor. Yıllardır Türkiye Işçi Partisi içinde çalışmış, Doğulu biraydın, birozan... "Hadigülümse" diyerek bizi Akdeniz iklimine götüren bir ozan... Gcrisini okura bırakalım. • aman zaman bir yerlerde yaptıi mız söyleşilerde söz dolanır, c zim kuşağın edebiyattaki yerine gelir, dayanır. Ortak bir yargı diluen dile gezinir: Biz edebiyatı çok sevmiştik. Gerçekten edebiyatı çok seven bir kuşaktık. O sevgimiz bugün de sürüp gidiyor. Salt edebiyatı önemsemiş bir Kuşaktık. Aynı kulvarda koşan gençler olarak bir dostumuzun ürününü, kendi ürünümüz gibi benimseyip onu sesimize oturtup geniş alanlara taşımayı görev bilen heveslilerdik. Bu düşüncelerim beni 70'li yıllara taşıdı. O yıîlarda çıkan dergiler bir büyük coijkuyu taşırdı yüreğimize. Dergilerin yanı sıra kimi gazetelerin sanat sayfaları siirin güzelliğini, denemcnin lezzetini, kitapların o düşsel büyüsünü aktarırdı içimize. Z nın yaşam karşısındaki tavrı, kültürel yaşamımıza ayna tutmaya yetecektir. Bu açıklamalar ışığında, Kemal Ateş'in bir dönemde büyuk umutlarla köyünden kopup gelen insanların yaşamlarına olan tanıklığının 2000'li yıllann Türkiyesi'nin yazınında önemli bir yer tutacağını söyleyebiliriz. Köylerden kentlcre akıp gelen insanlar, o insanların ufalanan kimlikleri, yaşamlarını bekleyen tuzaklar, yitirilen umutlar, verilen kayıplar, aranılanın bulunamaması... bir yazarın aynasına nasıl dökülüyor görüyorsunuz. Öykülerdeki acı gerçeklerbu büyük göçe özenenleri yerlerinden yurtlarından ayrılırken düşünmeye yöneltiyor diyebilirim. Bir öykücünün aydın tavrının ölçütü, ürünlerindeki insanı sergilediği kadar o insanın önünde vc ardınuaki tuzaklarını da verebilmeyi gerektirir. BUhnsel çalışmalar En basta sözünü ettığımız bıltmselçalışmalannızdan söz edelım bıraz da... Kültür BakanlıgYnca yayımlanan "Gülten Dayıoğlu'nun Çocuk Romanlan" benim doktora tezim. Çocuk edebiyatının hep ikinci planda bir uğraş olarak görülmesi itti beni biraz da büyfc bir çalışmaya. Çocııklar için bir oyun, bir de roman (Yitik Kuzular, Cem Yay.) yazdım. Ne tatlı bir uğraştır onlar için yazmak. Bu bilimscl çalışmadan, yazarlık birikimimden de yararlanmaya çalıştım. Bu incclcmemi çocuklara verilmiş bir emek sayıyorum, bir süre beni roman ve öyküden uzaklaştirsa da, iyiki başladım, iyi ki bitirdim, dıyorum. Bana çocuklar için üretmenin güzelliğini ünlü tiyatro oyuncumuz rahmetli Erkan Yücel öğretti. Çocuklara tecimsel kaygılardan uzak yaklaşmalı. l'J'J')yılındayayımlanacağımsnyledığiniz bir kilabıntzın adı ilgimi cekti: üğretemediğımız Türkçe Sız yıllardır ünıversitede Türk Dili denleri veriyorsunuz, bu alanda doktora da yaptınız "Öğretemediğimiz Türkçe" derken, havlu mu attınızyoksa? Hayır, havlu atmadım. Ben eğitime hep inandım. Doğru Türkçe'nin öğretil mesi de önemli ölçüde eğitimcilerin sorunu. Bir öfke var o adın içinde, toplumu, eğitimcilcri anne babaları sarsma duygusu var. Türkçe öğrctilemeyecek olsaydı, inanın işimi bırakır, başka bir iş bulurdum kendime. Türkçe çok ihmal CUMHURİYET KİTAP SAYI 498 Kemal Ateş'in öykülerıni o yıîlarda kimi yayın organlarında okumanın coşkusunu yaşamışımdır. O bir yandan öyküler yazarken, bir yandan da bıkıp usanmadan dil üzerine, Türkçe üzerine düşünmeyi, düşüncelerini deği^ik yerlerde yayımlamayı görev bilir; bununla da yetinmez, yeni yayınları bir güzel tanıtır, kitabın gerekliliğini, kitap okumanın onurunu vurgulardı. Bugün de dil konusunda birtakım aksaklıklar yaşandığında, işini gücünü bir yana bırakıp düşüncclerini açıklamayı, öneriler getirmeyi elden bırakmış değil. Dil konusunda birçok yazarın üst üste yazılar yazıp kitapIar çıkardığı bir sırada, aynı konulara yıllardır parmak basan bir yazarın, Kemal Ates'in bu konudaki emeğinin çok eskilercfen günümüzc uzandığını belirtmek isterim. Kemal Ateş'in birikimlennc son dönemde, Gülten Dayıoğlu'nun Çocuk Romanları üzerine yaptığı incelemesi eklendi. Yazarın doktora tezi olan bu ça lışmasının Kültür Bakanlığı Yayınları arasında çıkması, çocuk yazınının o saf duyarlığının geniş alanlara yayılması açısindan son derece yararlı olmuştur. Bir yazarın bir başka yazarın yapıtlarına çok boyutlu bakışının tipik göstergesi olan bir yapıtla yüz yüzeyiz. Sözümüzü çok mu uzattık. Asıl konııya gelelim. C)nümde Milliyet Yayınları'nda çıkan biryapıt duruyor: Bir Jjarkıyı Dinlerken. 1995 PEN Yazarlar Derneği Orhan Kemal Oykü Yarışması Başarı Odülü'nü alan yazar Kemal Ateş'in öykülerini okurken, bir yazarın, adına ödül k(>nulan yazarla ödül sonrasında nasıl da ör tüşmesi gerektiğini bir kez daha duyumsadım. Sanki Orhan Kemal onda yeni den yaşıyordıı. Kenar mahalleler, o mahallelcrin kadınlan, yoksulluğa itilmiş çocukları, ikiyüzlü insanları, özelliklc de herşeylerini yitirmelerine karşın onurlarını savunma kararlığındaki kişileri buluyorsunuz öykülerde. Kemal Ateş'in öykücülüğünde Çürük Kapı'nın nasıl bir etkileşim oluşturdugunu öyküyü yeniden okurken bir kez daha yaşadım. Riröykü, birşiir, kimi zaman Kemal Ateş'ki öykülerl zar. "HaydtGüliimse" Konu ve anlatım... tşte öyküyü var Kemal Ateş, öykukı itıi öylesine inaneden iki unsur. Kemal Ateş'in öyküleri dırıcı bir zemine oturtuyor ki kimi zaklasik öykünün özgün tadını taşıyor. Kiman o öykülerin kişilerinden biri oluşiler, ortam ve kurgu belli bir disiplin yorsunuz, kimi zaman o kişileri çok iyi içinde özgün sona götürüyor okuru. Bu bildiğiniz Ankara'nın kimi semtlerinue özgünlüğü bence en iyi tamamlayan öyaramayı istiyorsunuz. küdeki kişiler ve bu kışilerin diyaloglarıdır. Kişileri, tiplcri, karakterleri, çok "Bir Şarkıyı Dinlerken" öyküsü ise çoyakından tanıyorsunuz. ünları bir yazağu insana bir hüznü yaşatarak bir yıldız rın kaleminden tanımaktan çok, bir avgibi kayıp gidiyor göğün boşluğunda. luda, bir meydanda, bir mahallede ken"Haydi Gülumse" dıyen bir sesin ardındi seslerinden, kendj anlatımlarından dan gidiyorsunuz öyküde. Akdeniz gö dinliyorsunuz sanki. Öykülerdeki söyleğü aklınıza geliyor, bir kedinizin olmadımi izlerken, bir öyküyü okumaktan çok, ğını düşünüyorsunuz. Aşklarınızı, tutbir filmi izlemektesiniz. Dahası kenuinikularınızı düşünüyorsunuz. Anneniz akzi tek katlı birevin, yıkık duvarlarına yaslınıza geliyor. En önemlisi de yurdunu yilanmış buluyorsunuz, kirli suların aktıtircn iyi bir şairin fırtınalara göğüs gerğı, sobalarından acı, isli dumanların savmeye çalışan duyarlı yüreğinin atışlarını rulduğu ailenin tiinı bireylerinin yer sofduyumsuyorsunuz. rasınuaki tarhana çorbasına hep birlikKemal Ateş Türkçemizin usta bir yate kaşık salladıklarını izliyorsunuz. zarı. Öykülerini okuyun, Türkçe'ıiin onun öykülerinde bir çiçek bahçesine Burada, kitapta yer alan öykülerin konasıl dönüştüğüne tanık olacaksınız. • nularından söz etmenin, onları teker teker özetlemenin anlamı yok. Okur bu öyküleri okurken onların oluşturduğu dünyada uzun seferlere çıkacaktır. Burada vurgulamak istediğim şu: Kemal Ateş öyküleriyle toplumsal yaşamımıza tanıklık ediyor; yaşama izdüşümü oluyor yazdıkları. Ilerde bu yaşamın ycrini başka yaşamlar doldurduğunda, bir yazarın günümüzde yazdıkları toplumsal yaşamın önemli bir kesitiniofuşturacaktır. Bir dönemde kırsal alanı ya zanlar, edebiyata köyü, köylüyü soktukları için, anlattıklan kesimin dilini, anlatımını yerel bir düzlemde verdikleri için eleştirilmişlerdir. Bu yapıtların dile getirdiği kesimin yaşam kültüründeki değişim söz konusu olduğunda, bunların birer toplumsal belge olmayacağını kim söyleyebilir! Romanlar, öyküler birer kurmaca yapıt olsalar da onların Kemal Ateş Oykülerlyie toplumsal ya$amımıza tanıklık ediyor; içeriğindeki insan, o insa yasama Izdüsümü oluyor yazdıklan. SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle