Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hayalet Gemi okurlarının yakından tanıdığı bir isim olan Murat Gülsoy'un ilk öykü kitabı "Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul" Can Yayınları'ndan çıktı. Derginin 1992 tarihli ilk sayısından bugüne kadar yayimladığı öykülerindeki sürükleyici ve dcğişik deneylere açık üslubuyla dikkat çeken Gülsoy, ilk kitabında ağırlıklı olarak yazı ve oyun temaları üzerine odaklanan öykülerini toplamış. Modernist geleneğin temalarını modern sonrasının anlatı formlarıyla harmanlayan Gülsoy'un metinlerindc göze çarpan bir başka ana damar da ironi vc kara mizah... Gülsoy'la kitabı üzerine konuştuk. MEHMETAÇAR T*\ irçok öyküde belirgtn bir oyun #N temau var. KadtnFann GölgeJLS s i'ncle cinsiyet değişttrmek, Körebe'dc rüya oyununun kendisi, Açık Çek'de tek bir sattrdan yola çıkarak başka bir bayat kurlarmak, Gece'nin ve YaZintn Bugelı&ı'ne Dair'deöykü kurmak, Kcndini Orhatt Pamuk Sanan Adam'da başkastmn yerine m mek, DcSışttkçe Aynı'dabüyüyapmak Sonuçolarak, bütün bunlar btrer oyun, Kıtabın ana temalarından bırının oyun olduğunu kabul cdebilir mıyız? • Doğrudur, hepsi birer oyun, fakat aynı zamanda her bir oyun başka bir gerçekliği kurmaya yardımcı oluyor. Oyun mcsclesinde üç alt başlık söyleyebiliriz: Kandırma, eğlence ve oyunun sanal gerçekliği. Aynen bir öyküde olduğu gibi. Yazarken hissettiğim şeylerin başında gelir bunlar. Tabii edcbiyat bir oyun değil, hayatın da oyun olmadığı gibi. Zaman zaman özelliklc bu yaşadığımız dönemde her şeyin bir oyun gibi olduğunu hissederiz ama bu gerçeğin keskinlığini dcğis,tirmez. Değişen belki de sadece algdarımız. Kitabı ukurken zaman zaman oyun temasınt edebıyatımızda en çok kullanan OğuzAtay'ı hatırlamamak clde dcğil. Bir ? Oguz Atay etkmnden wz edehıltr mıyız 'Okurla kurulan iletişim büvülüvor beni' OYSAIIERKES KENDIStYLE MKSÜU Murat Gülsoy'la öyküleri üzerine Murat Cürsoy, 'Insanın gururu, kendl blrlcikNOl ve soyiuiuğu üzere kapıldıflı hastaiıkiı vehimler kara mlzah olmadan nasıl ehllieşeblllr?" dlyor. \ık Amcnkan kna hıkâyelerıntn tadım btdduğumu da söyleyebıltrım ama uzın bt kâyelenniz geleneksel kısa hıkâye kalıplarına uymuyor Ayrıca üilup vekurgu aiğer hutun öğelerden, hatta karakterlerden daha fazla öne cıkıyor sankı Bu kitapta topladığım öykülerin belli bir ortak yönu var: Yazı. Çoğunlukla, kurgulama süreci veyazının kendisi. Kurgu üzerine kafa yoraugum bir konu. Bunun neden böyle olıîuğunu düşündügümde yaşadığımız dönemin bir yansımasını buluyorum. Gcrçckliğin aıtık kıır gusal bir şeye dönüştüğii, kurguların hayatımızın her alanına yayıldığını görüyo rum. Artık siyaset kurgulanan bir şey, alışveriş kurgulanan bir sey, gündclik yaşam, insan ilişkileri süreldı metin yazarları tarafından kurgulanan bir şey gibi. Acılar, büyük trajedıler yinc var. Insanlığın acısı bitmiyor, savaşlar bitmiyor fakat gözümüzün önünden, zihnimizin içine doğru kurgulanmıi;, montajlanmış bir biçimde akıp giciiyor. Bu renkli akışkan insanın kcndini yalıtması, geçmiş büyük güzcl eünlere dönmesi olası gözükmüyor. Bize ner an ulaşan mesajların yoğunluğu, hikâyelerin çokluğu, kurguların sıklığı zihnimizdc öyle bükük bir yorgunluk oluşturuyor ki, deyim yerindeyse zihinsel bir kara dcliğc dönüşüyoruz. Bu durumda kurgusal olanın sınırlannı, yapısını araştırmak da bu dönemin yazarlarına düşüyor galiba. İhç jüpheuz kıtabın ana teması yaz mak olarak beliriyor. Ama neden yazıldıiına dair açık bir ıpucu yok. Hatta bir saklama çabasından bile söz edebılırtz • Saklamak var, itiraf etmek var, itiraf eder gibi yapıp saklamak var, saklar gibi yapıp itiraf etmek var. Yazıya ve edebiyata birçok şey yükleyebiliriz. Ayncn oyun ibi geniş bir kavrama yaptığımız gibi. akat "neden yazı?" gibi bir soru yanıtlanması oldukça zor bir soru. Bir hikâyeyi yazmanın birçok yolu vardır. Aynı yazarların yazma ncdenleri gibi. Her yazar başka nedenlerle, başka heyecanlarla yazar. Her okur başka gözlerle okur. Asıl il ginç olanı bu kadar farklı zihinlerin kâ ZHmimtzdeki yorgunluk E Sevgiyle söz edebiliriz. Oğuz Atay çok uzun zamandan beri etkilendiğim yazar ların başında gelıyor. Daha bir mühendislik öğrencisiyken tanışmüj olduğum Oğuz Atay beninı için, kuşağım gençlerinin çoğunda olduğu gibi bir dönüm noktası olmuştu. Onun yazısında öncekilerden farklı bir şey vardı. Hcm politik bir vönü vardı hcm de karanlık bir bireysel çıkmaz. I lem topluma hem dc bircyin, yazann kcndine acımasız eleştirileri. I lem mühendisti, hem edebiyatçı. Metinleri dc daha önceden alıştığımız 'büyük edebiyat'a hem bir karşı çıiuş gibiydi hem de o edebiyatın bir parçası gibi. Atay sanıyorum hepimizi çok düşündürdü. Oyun izleğinin oelki bir bölümü, özellikle ironi dozunun arttığı hikâyelerde Atay'ı hatırlayabilir okuyucu. Çoğu zaman bir yazan sevmemizc neden olan onun scvdiğimiz başka yazarları hatırlatması değü midir? Edebiyatla oyun ilişkisine gelince, yazmanın çok eğlenceli insanlan kandırmak gibi, ya da daha doğrusu şaşırtmak gibi önleri var. Bu benim hikâyede sevdiğim ıir şey. Şaşırtıcı, sürprizli, beklenmcdik sonlar, değişik kurgular.... Htkilenmelerden gtrmtşken hazcn kla Bir dönüm noktası ğıt üzerinde bir yerlerde buluşabilmesi sanıyorum. O yüzdcn 'yazmak', yazmayı sevmenin ve uğraşmanın dışında başL başına bir konu olarak karşıma çıkıp duruyor. Bana kalırsa bir insan neden yazdığını, neden bu eylemi scvdiğini açıklamakta zorlanır, değişik zamanlarda farklı şeyler söyler. Saklamak, açık etmek, et kilemek, şaşırtmak, efilendirmek, bir şeyler bulmalc... tşte bu kitaptaki öyküler de sanki şimdi bana öylc geliyor benim bu soruya verdiğim farklı yanıtlar gibi. Fakat kâğıt üzerinde birileriyle buluşmanın doğası da değişti. Artık okuyucu, yazar kadar, kimilerine görc yazardan daha fazla gücc sahip metnin üzerinde. Artık okur olmak edebiyat isınin en zevkli kısmı deniyor, sürekli zcvkten bahsediliyor. ILskidcn edebiyatın eriştirici, eğitici, 'misyoner' özellİKİeri vurgulanırdı. Şimdi keyif vericiliğinin altı çiziliyor. Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum. Yazıdaki iktidar yazardan okuyucuya kaydığından beri, dünya tüm acıları lunapark ortamında yasamaya başladığından beri yazı da böyle bir görüntüye kavuştu. Dcdiğim gibi kitaptaki öyküler özellikle bu meseleler üzerine verilmiş farkb yanıtlar gibi de okunabüir. KâStttakı Iz'ın fınalı de bu farklı yanıtlardan bırt galiba. Ayrıca bu hikâyenin bir baska çarpıcı özellığı de, diğer hikâyelerdekt bir başka ortak noktayı en uç noktaya götürmesi. Öykülerde karakterlerınız ruh sal bir gelışme ya da ahlaki anlamda bir arınma yaşamıyorlar Kendıleriyle ılgılı olumsuz şeyler ya da olumsuzluğa giden yollar keşfediyorlar. Bu bıraz da modern tst edebiyatın özellikle Kafka'mn bireyle ılgılı tavrını ammsatıyorbana. Kattlıyor musunuz bu tapıte? • Kafka benim için, bizim zamanımız yazarlan/okurlan icin çok etkileyici bir yazar. Baskının ezciiği, korkunç heyula devletin posasını çıkardığı bireyin kâbusu var Kafka'da beni çeken. Baskı ve bir insanın çaresizliği yine var. Fakat bir orta Avrupa kasvetinde değil bir şenlik ortammda yaşanıyor artık Daskı ve şiddet. Doctorow 'the Book of Daniel' adlı kita bında Disneyland için toplama kamplarını tasarlayanlar burayı görseler parmaklarını ısırırlardı diyor. Tüm dıınya böyle bir dönemden geçiyor. Kötülükse, geçmişi asla aratmayacak düzeyde, yalnızlıksa daha fenası yıne var. Fakat bunlar büyük bir eğlcncenin dc içinde yaşanıyor. Bir yandan herkes eğleniyor. Büyük Oyuna biryerinden katılıyor. Dışında kalmak ya zanlar için dc okuyanlar için de mumkün dcğil. O yüzden oyuncaklı kurgular, larklı anlatım biçimleri bizim kuşağın ilgi alanına giriveriyor. Sadece ülkemiz için dcğil diğer dünya edebiyatı için de durum böyle. Ilikâye kişilerinin olumsuz yönlerini keşfetme süreçleri saptamasına gelince, bu biraz şaşırttı beni. Çünkü daha önce o gözlebakmamıştım. Zaten birbaşkasının okunıasının önemi, heyecanı da buradan kaynaklanıyor. Hcyecan burada belki de anahtar kelime. Eğer yazmak heyecanlandırmıyorsa yazmazsınu. Aynı, heyecan vercn, biraz kotücül, biraz yasak fakat haatı yaşanılası kılan diğer eylemlerimiz giıi. Yazarken kişinin içe dönmemesi, gizli yönleri ile yüzleşmemesi mümkün değil. Ya da doğrusu bu benim için böyle. Yüzleştikçe, içe döndükçc, düşündükçc, bir yazma macerasına girildikçe kötü şeylerin keşfedilmemesı mümkün değil. Küyalardaki gibi. Hcp güzel rüyalar görmck isteriz fakat görmeyiz. Yıllar geçse de birdenbire aklımıza gelen bir rüya nedense çoğunlukla bir kabustur. Ktkıleyici, kafa karıştırıcı, rahatsız edici, kotücül bir rüya belki de... Bir başka açıdan bakıldığında edebiyatın kcndinde bir kotücül taraf da var. Birkahraman yaratıyorsunuz, ona bir hayat vcriyorsunuz, başına belalar, acılar musallat ediyorsunuz, ona acı ceküriyorsunuz. Acıyı vc kötülüğü tasarıamak için biraz kötü olmanız perckiyor. l Nroyfcı kâbusu P Öykülerınızde bıraz karamsar bir hava gözlemlediğimisöyleyehılınm Ama bu kesinlikle ıçkararttcı oldu?u anlamına velmiyor. Ayrıca iürükleyiduk duygum da çok baskın Birdeımm Kara mızaha yatkın olduğunuzu düşünüyor musunuz? İnsanın gururu, kendi birıcikliği ve soyluluğu üzere kapıldığı hastahkh venimler kara mizah olmadan nasıl ehlileşebilir.1 Bu ironi yazarken kendiliğindcn çiKip geliyor. ironi kendi gerçekliğimizi kıran, yabancılaştıran bir şey. Bazen bir kahraman yaratmaya çalışırsınız, ona bir hayat, bir nikâye tasarlarsınız ve cümleler geliştikçe bakarsınız adam kendini fazla ciddiye almaya başlıyor, kendi acılarını veya aşkını dünyanın tek önemli şeyi, en orijinalşcyi sanmaya başlıyor, işte o noktada ironi uevreye giriyor. Çünkü kendini çok ciddiye alan kahramanlar bana komik gelir. Büyüklerinin elbiselerini giyip oyun oynayan çocuklar gibi... Fakat hikâyelerdeki bu karamsar ton Gaia ile Buluşma'da ve Mahşerın Otuz Beş Dakika\t'nda kayboluyor. Kadtnlar özelliklc bir kurtuluş fıgürü olarak beltrıyor Fakat Açık Çek'te de tam tersine bir kadıntn bir cümlesinden yola çtkılarak ola sı bir hayat tamrlanıyor. Yaşanmadan kafada tüm bir hayat bitiriliyor. Bu çclişkı üzerine ne dıyorsunuz '•> Gerçekten bir çelişki olduğunu düşünmüyorum. Kimi kanramanlanm için kadınlar birer kurtuluş ya da hayatın ana ekseni olurken başka kahramanlarım hayata başka gözle bakıyorlar. Tabii bunların, yazan kişinin zaman içinde değişen, savrulan duyguları, düşünceleri olduğu düşünülebilır. Doğrudur da. Çünkü bu dönem kadınların hayatımızdaKİ rollerinin radikal bir biçimde değiştiği bir dönem. Geçmişte olduğundan çok daha yakınlar, güçlüler, akıllılar, tehlikeliler. Toplumsal yaşam eskisinden daha çok erkeklere ait bir alanken şimdi, özellikle belli bir kesim için daha çok paylaşılan bir alan. Birliktelikler ve yalnızlıklar bir arada çoğalıyorlar ve kuşağımın erkekleri yeni gerilimler yaşıyor. Kadınlar dcnildiğinde ka ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 498 Hastahkh veMmler SAYFA 10